“Hatırlamasam da ilk atağım dört yaşındayken oldu. Bir sabah ayağım çok şiştiği için ayakkabılarımı giyememiştim. Ailem, babamdan miras kalan nadir bir hastalık olan kalıtsal anjiyoödem (HAE) hastası olduğumu bu şekilde öğrendi. HAE, kandaki C1 inhibitörü (C1-INH) eksikliğinden kaynaklanır ve vücudun herhangi bir yerinde büyük şişliklere neden olur. Bir sonraki atağım yedi ya da sekiz yaşımdayken oldu ve elim şişti. Çocukken hiç farklı bir şey bilmiyordum. Babam şöyle derdi: Arada sırada şişeriz ama ben yine de işe giderim, sen de okula gidersin. Ama yüzün şişerse, nefes almanı engelleme ihtimaline karşı hastaneye gitmelisin.”
BABANNEM DOĞUM YAPTIKTAN BEŞ GÜN SORA VEFAT ETMİŞ
Bu sözler nadir görülen bir şişme hastalığı ile mücadele eden Nicky Bowen’a ait. Ailesindeki HAE hakkında çok fazla şey bilmediklerinden bahseden Nicky, ancak noktaları birleştirdiklerinde bir şeyleri anlayabildiklerinden bahsetti, “Babamın annesinin o doğduktan beş gün sonra ölümünden muhtemelen bu hastalığın sorumlu olduğunu söyleyebiliriz. Aile üyeleri, babannemin ellerinin ya da yüzünün şiştiği ve kimsenin nedenini bilmediği komik ataklar geçirdiğini hayal meyal hatırlıyor. Babama annesinin doğumdan sonra ‘karın ağrısı’ ile ilgili komplikasyonlar nedeniyle öldüğü söylenmiş” dedi.
Nicky’nın babası da ara sıra meydana gelen garip şişlikler sebebiyle hastaneye gidiyordu. Bir gün HAE hakkında bir konferansa gitmiş olan bir doktorla karşılaştı ve kan testi yapıldı. Test sonucu bunu doğruladı. Böylece Nicky’nin babası 22 yaşında resmi olarak teşhis almış oldu.
‘ALTI AYLIK HAMİLE GİBİ GÖRÜNÜYORDUM’
Nicky ise yukarıda da anlattığı üzere ilk atağını dört yaşında geçirmiş. Bu hastalık hormonlarla bağlantılı olabileceği için ergenliğe girdiğinde atakları çok daha kötüleşmiş. “O noktada şişlikler karnımdaydı, bu yüzden her ay aniden altı aylık hamile gibi görünüyordum. Kelimenin tam anlamıyla her yarım saatte bir kusuyordum. Ertesi gün bitkin ve tükenmiş oluyordum. Üçüncü gün biraz daha iyi hissediyordum ve dördüncü gün okula geri dönüyordum” diyen Nicky yaşadıklarını şöyle anlattı:
“İlk yüz şişliğimi geçirdiğimde 18 yaşındaydım. Bir gece dışarıdaydım, ardından arkadaşıma gittim ve orada kaldım. Uyandığımda dilimle yanağımın içini hissedemediğimi fark ettim. Aynaya baktım ve ağzımın şişmiş olduğunu gördüm. Şişliğin nefes yoluma ulaşacağından korktum ve panik içinde annemi aradım, beni hastaneye götürdü. Ancak o gün doktor yediğim bir şeye alerjik reaksiyon göstermiş olabileceğime karar verdi ve bana hidrokortizon verdi, bu da şişliği 10 kat büyüttü.”
‘KALP KRİZİ GEÇİRİYORMUŞ GİBİ HİSSEDİYORDUM’
NEDEN BEN?
Ekim ayında meme kanseri teşhisi kondu. Teşhisi aldığımda 23 yaşındaydım. İlk sorum şuydu: Neden?
Benim yaşımdaki insanların meme kanserine yakalanmadığını sanıyordum. Ailemde bu hastalıkla ilgili bir geçmişim yok. Meme ve yumurtalık kanseri riskini artıran BRCA gen mutasyonları için yapılan testlerim negatif çıktı.
Çok mu şeker yedim? Çok fazla plastiğe mi maruz kaldım? İnsanlar bana doğum kontrol hapı kullanmak ya da telefonumu sütyenimde saklamak gibi kendi teorilerini anlatmaya başladılar. Etrafımdaki herkes bunun benim yaşımdaki birinin başına nasıl gelebileceğini anlamaya çalışıyor. Çünkü benim başıma geldiyse onların da başına gelebilir.
DOKTORA GÖRE BU 'KÖTÜ ŞANS'
Bu soruyu doktora sorduğumda, cevabı sadece “Kötü şans” oldu. Hayat rastlantısaldır. Yaptığım ya da yapabileceğim hiçbir şey olmayabilir. Ancak bu, benim ya da kendilerini giderek daha fazla bu durumda bulan diğer genç yetişkinler için daha az tedirgin edici hale getirmiyor.
2022 yılında, invaziv meme kanseri teşhislerinin yalnızca yüzde 4'ü 40 yaşın altındaki ABD'li kadınlar arasındaydı. Ancak son çalışmalar, meme kanseri de dahil olmak üzere daha fazla gencin kansere yakalandığını gösteriyor. Benim gibi genç hastalar için, tüm bunların rastlantısallığını zihnimize yerleştirmek zor.
BİR YUMRU BULMAK, ARDINDAN TEŞHİS KOYMAK
VEJETERYANLAR BİLE KAÇAMIYOR
Şubat 2024'te yapılan bir araştırmaya göre, hayvansal ve bitkisel protein örneklerinin yüzde doksanında mikroplastikler, yani 0,2 inçten (5 milimetre) daha küçük, bir inçin 1/25.000'ine (1 mikrometre) kadar değişebilen minik polimer parçaları tespit edildi. 1 mikrometreden daha küçük olan her şey, metrenin milyarda biri cinsinden ölçülmesi gereken bir nanoplastiktir.
2021'de yapılan bir araştırmaya göre ise vejetaryenler bile bundan kaçamıyor. Plastik yeterince küçükse, meyve ve sebzeler kök sistemleri yoluyla mikroplastikleri emebiliyor ve bu kimyasal parçaları bitkinin saplarına, yapraklarına, tohumlarına ve meyvelerine aktarabiliyor.
TOPRAKTAN ÇIKAN TUZ
2023 yılında yapılan bir araştırma, topraktan çıkarılan Himalaya pembe tuzunun en fazla mikroplastiğe sahip olduğunu, bunu siyah tuz ve deniz tuzunun izlediğini ortaya koydu 2022 yılında yapılan bir başka çalışmaya göre şeker de insanların bu mikro kirleticilere maruz kalmasında önemli bir yol olarak adlandırılıyor.
ÇAY POŞETLERİ PLASTİK DOLU
Birçoğu plastikten yapılan çay poşetleri de muazzam miktarlarda plastik açığa çıkarabiliyor. Kanada’daki McGill Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, tek bir plastik çay poşetini demlemenin suya yaklaşık 11,6 milyar mikroplastik ve 3,1 milyar nanoplastik parçacık saldığını tespit etti.
PİRİNÇ DE SUÇLU
Vulvasında her zaman bir 'iğnelenme' ve yanma hissi yaşayan genç kadın, “Sanki doğal olarak uyarılmıştım ama bunu istemiyordum. Altı yaşından beri bu durumdan mustaribim. Bu hastalık arkadaşlarımla dışarıda oynamama bile engel oluyordu çünkü tek yapmak istediğim şey yatağa kıvrılıp yatmaktı” dedi.
'DERİMİN ALTINDA YANAN BÖCEKLER VAR'
15 yıldır ağrısız geçirdiği gün sayısının bir elin parmağını geçmeyecek kadar az olduğunu söyleyen Scarlet, tam zamanlı bir işte çalışamıyor ve okula gidemiyor. Ancak her geçen gün geliştirilen tedaviler ve ameliyatlarla Scarlet bir gün 'PGAD'sız bir hayat' yaşayabileceği konusunda umutlu.
Yarı zamanlı kurye ve sanat öğrencisi olan Scarlet, yaşadığı acıyı, ‘derimin altında yanan böcekler’ olarak tanımladı, “Sanki cinsel organım yanıyormuş gibi hissediyorum" dedi.
Scarlet, 13 yaşında ergenlik çağına girdiğinde ağrısız günler geçirmeye başlamış. Ancak yanma ve istenmeyen uyarılma birkaç gün sonra sanki intikam alırcasına daha da şiddetli halde geri dönmüş.
HASTALIK YÜZÜNDEN ANKSİYETE VE OKB TEŞHİSİ KONDU
PGAD, Scarlet’in hayatını fiziksel olduğu kadar psikolojik anlamda da oldukça etkiledi. Stres ve ağrı, ona şiddetli anksiyete ve obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) teşhisi konmasına yol açtı. İçine kapanık biri haline geldi ve ruh sağlığı kötüleşti. Anksiyetesi nedeniyle arkadaş edinmekte zorlanıyordu ve PGAD'nin alevlenme ihtimaline karşı insanların yanında uzun süre kalamıyordu.
Scarlet, 2020 yılında liseden mezun olmadan hemen önce, endişe ve kaygı yaşamadan üniversiteye devam edebilmek için ilk kez bir doktora göründü. Doktora gitme sürecini anlatan Scarlet, “18 yaşıma geldiğimde vücudumun bana saldırdığından oldukça emindim. Bu yüzden aileme bir mektup yazdım. Onlara yüz yüze söylemek istemedim ama o kadar kötüye gidiyordu ki artık onlardan saklayamıyordum. Durmak bilmeyen bir sinir ağrım olduğunu, hatta bunun ağrı bile olmadığını, daha kötü olduğunu yazdım. Onlara bunun kontrol edemediğim bir şey olduğunu söyledim” dedi.
Uyku felci şeytanları, genellikle uyku felci ataklarına eşlik eden kâbus gibi halüsinasyonlardır. Bu durum, hızlı göz hareketi olarak adlandırılan ve rüya görmenin gerçekleştiği uyku aşaması olan REM'in normal bir özelliği olan geçici felcin uyandıktan sonra birkaç saniye veya dakika boyunca devam etmesiyle ortaya çıkar. Uyku ve uyanıklık arasındaki çizgi bulanıklaştığından, kişiler gerçekte orada olmayan şeyleri görür, duyar veya hissederler.
Bir çalışmada, uyku felci teşhisi konulan 185 hastanın yarısından fazlası (yüzde 58) odada genellikle insan olmayan bir varlık hissettiklerini ve yüzde 22'si ise odada bir kişiyi, genellikle bir yabancıyı gördüklerini bildirdi.
Londra Üniversitesi Goldsmiths Anomalistik Psikoloji Araştırma Birimi Başkanı Profesör Chris French, uyku felcinin tarihteki yeri ile ilgili şu bilgileri verdi:
"Uyku felci sırasında görülen halüsinasyonların içeriği büyük farklılıklar gösterebilir, ancak bazı temalar diğerlerinden daha sık ortaya çıkma eğilimindedir. Bunlardan biri, Henri Fuseli'nin 1781 tarihli ünlü tablosu Kâbus’ta güzel bir şekilde resmedildiği gibi şeytanlardır. Orta Çağ'da Avrupa'da uyku felci olayları genellikle felçli, çaresiz kurbanlarına kötü yollarla sahip olan şeytanların saldırıları olarak yorumlanırdı. Erkek iblisler incubi, dişiler ise succubi olarak adlandırılırdı."
Henry Fuseli tarafından yapılan The Nightmare (Kâbus) isimli tablo
İKİ HALÜSİNAYON TÜRÜ VAR
Uyku felciyle ilişkili iki ana halüsinasyon türü vardır ve bunların her ikisi de çok gerçek ve inanılmaz derecede korkutucu görünebilir. Hipnagojik halüsinasyonlar uykuya dalarken, hipnopompik halüsinasyonlar ise uyanırken ortaya çıkar.
Her ikisi de REM sırasında kısmen bilinçli olduğunuzda meydana gelme eğilimindedir, bu nedenle zaten orada olanın çarpıtılmış bir versiyonunu görmemize neden olur. Mesela pencereden içeri giren rüzgar, perdelerin arkasına saklanan gölgeli bir figürü çağrıştırır veya bir yastık yığını yatağın altından çıkan bir canavara dönüşür.
Keratozis pilarise ne sebep olur?
Dermatolog Dr. Amy Freeman, keratozis pilarisin saç, deri ve tırnak oluşumunda rol oynayan bir protein olan keratin biriktiğinde ve ölü deri hücreleriyle birlikte saç foliküllerini tıkadığında ortaya çıktığını söyledi. Bunun sonucunda ise tıkanıklıklar küçük şişliklere neden oluyor.
Yetişkinlerin tahmini olarak yüzde 40'ında ve gençlerin yüzde 50 ila 80'inde keratozis pilaris vardır. Ancak dermatologlar bazı insanlarda neden geliştiğinden tam olarak emin değiller.
Dermatolog Dr. Shari Lipner, bir teoriye göre bu durumun cildin kendini doğal olarak nemlendirme yeteneğine müdahale eden genetik bir mutasyondan kaynaklandığını söyledi ve ekledi: “Mutasyon sizi kuru cilde daha yatkın hale getirebilir, bu da keratozis pilarisi daha da kötüleştirir. Egzama, diyabet veya keratozis pilarisli yakın akrabaları olan kişiler de bu duruma daha yatkın olabilir. Amerikan Dermatoloji Akademisi'ne göre aynı durum astım, alerji veya aşırı vücut ağırlığı olan kişiler için de geçerli.”
Dermatolog Dr. Leslie Baumann ise kuru cildin keratozis pilarisi kötüleştirdiğinin, kış aylarında veya kuru bir iklimde yaşıyorsanız daha fazla alevlenme yaşayabileceğinizin altını çizdi.
Keratozis pilarisi evde tedavi edebilir misiniz?
Dr. Baumann, cilt kuruluğunu önlemenin alevlenmeleri azaltmanın ve genel olarak keratozis pilarisin görünümünü iyileştirmenin en iyi yollarından biri olduğunu söyledi.
"Hamileliğin vücut üzerinde uzun vadeli etkileri olduğunu öğreniyoruz. Bu etkilerin hepsi kötü değil ancak bazı hastalıkların ve tüm nedenlere bağlı ölüm riskinin arttığı görülüyor."
Bu açıklama Columbia Üniversitesi Yaşlanma Merkezi'nde yardımcı araştırmacı olan Calen Ryan'a ait. Ryan ve ekibi, Filipinler'de Cebu Boylamsal Sağlık ve Beslenme Araştırmasının bir parçası olan 1.700'den fazla kişinin verilerini analiz etti. Çalışmanın başladığı 2005 yılında 20 ila 22 yaşlarında olan katılımcılar kan örnekleri vermiş, kaç kez hamile kaldıkları ve bu hamileliklerin canlı doğumla sonuçlanıp sonuçlanmadığı da dahil olmak üzere üreme ve cinsel geçmişleriyle ilgili soruları yanıtlamışlardı. Daha küçük bir grup kadın ise araştırmacıların zaman içindeki değişiklikleri karşılaştırabilmeleri için 2009'dan 2014'e kadar ek kan örnekleri verdi.
Tüm kan örnekleri, epigenetik modifikasyonlar olarak bilinen DNA'daki değişiklikler de dahil olmak üzere yaşlanmayla ilişkili bir dizi biyolojik faktör açısından analiz edildi. Hücreler yaşlandıkça, hangi genlerin açılıp kapandığına dair moleküler izler biriktirirler ve bu değişiklikler hücrelerin biyolojik olarak ne kadar yaşlı olduklarına dair bir vekil görevi görebilir. Bu sözde ‘epigenetik saatler’ aynı zamanda stres ve hücreleri etkileyen diğer fizyolojik ve psikolojik deneyimler gibi şeylerin etkilerini de yakalayabiliyor, bu nedenle hücreleri kronolojik yaşlarından ‘daha yaşlı’ veya ‘daha genç’ hale getirebiliyor.
19 FARKLI GÖSTERGE DEĞERLENDİRİLDİ: HAMİLELİK YAŞLANDIRIYOR
Ryan ve ekibi, katılımcıların yaşlarını değerlendirmek için kromozomların uzunluğundaki (bir hücre bölündükçe kısalan) değişiklikler de dahil olmak üzere 19 farklı göstergeyi değerlendiren bu tür altı epigenetik saat kullandı. Genel olarak, en az bir kez hamile kalmış kadınların, hamile kalmamış aynı yaştaki kadınlardan biyolojik olarak daha yaşlı olduğunu buldular. Hamilelik, hiç hamile kalmamış kadınlara kıyasla yılda yaklaşık yüzde 3 oranında daha fazla olmak üzere, dört aydan bir yıla kadar daha hızlı yaşlanmaya yol açıyor.
BİRDEN FAZLA KEZ HAMİLE KALMAK DAHA ÖNEMLİ BİR ETKEN
Araştırmacılar daha sonra birden fazla kez hamile kalmanın yaşlanma ölçümlerini nasıl etkileyebileceğine de baktı. Daha fazla hamileliği olan kadınlar, daha az hamileliği olan kadınlara kıyasla beş aya kadar daha hızlı yaşlandı ya da yaşlanma hızı hamilelik başına yılda yaklaşık yüzde 2 oranında hızlandı.
Ryan daha sonra hamileliğin etkilerini daha yakından incelemek için küçük bir kadın grubuna odaklandı ve her kadının çalışmanın başlangıcındaki epigenetik saat sonuçlarını dokuz yıl sonraki sonuçlarla karşılaştırdı. Bu sonuçlar daha karışıktı ve daha fazla kez hamile kalan kadınlar, daha az hamileliği olan kadınlara kıyasla epigenetik saatlerin yalnızca ikisinde daha fazla değişiklik gösterdi.
Bu sözler 10 yıldır ölümü bekleyerek yaşayan Jyoti Smith’e ait.
16 yaşına kadar normal bir hayatı olan Jyoti’nin zaman içinde vücudu yavaşlamaya başladı ve ellerini yumruk yapamamak gibi garip belirtiler ortaya çıktı. Aile hekimine giden Jyoti’ye ağrılı bir eklem hastalığı olan artropati teşhisi kondu. Genç kadının ağrı eşiği yüksekti ama zaman geçtikçe eklemleri zorlanmaya başladı, bu da hareketlerinin kısıtlanmasına neden oldu.
DÜĞÜNÜNE İKİ HAFTA KALA ÖĞRENDİ
21 yaşındayken Birmingham'daki kuyumcuda çalışırken şimdiki eşi Dave ile tanıştı. Beraber çalışmaya başladılar ve iş arkadaşlığı önce yakın arkadaşlığa ardından da romantik bir ilişkiye dönüştü. Tüm bu süre zarfında semptomları minimal düzeydeydi ve hayatı oldukça normal görünüyordu.
Evlilik teklifi almıştı, sevdiği adamla hayatını birleştirecekti. Mutluluktan uçuyordu. Ağustos 2014’te düğününe sadece iki hafta kala hayatını değiştirecek bir şey oldu; Jyoti’ye lupus teşhisi kondu. Ancak fazlası da vardı. Doktorları, lupusun genç kadının vücudunu ele geçirmeye başladığını ve kemoterapi almaz ise fazla ömrünün kalmayacağını söylediler.
DOKTORLARA YALVARDI, TEDAVİYİ ERTELETTİ
Genç kadın, aldığı teşhis sonrası yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: