Selahattin Duman

İthal atasözü merakı

30 Mart 2016
GÜNDE “dört yüz kelimeyle” konuşan; bilemedin, yapılan seksen küsur eğitim reformunun bünyeye yaptığı katkıyla “beş yüz kelimelik” dil repertuvarı oluşturan ahalimizi yeni bir merak sardı.

Konuşmalarını yabancı kültürlerden alınma atasözleri ile süslemek.

Geçen haftanın spor vitrininde Beşiktaş Başkanı Fikret Orman vardı ve “Bir Kızılderili atasözü vardır” deyip lafı oturttu.

“Kartalı öldüren tüyleridir.”

Yayla atılan okun dibine, havada iyi süzülsün diye kuş tüyü takarlar. Kızılderili milleti de oklarına “hava olsun diye” zor bulunan kartal tüyü takıyormuş.

Yazının Devamını Oku

Halkın takımı mı? Saray takımı mı?

28 Mart 2016
Tartışmayı Fikret Orman başlattı. Beşiktaş’ın aslında “saray takımı” olduğunu ilân etti. Böylece kendi camiasını aristokrasinin tepesine oturturken diğerlerini “çakma saraylı” yaptı. Bu benzetme ile birlikte Çarşı karıştı.

Cehalet ön yargıdan beslenir.

 

Başka bir deyişle, bilginin olmadığı yerde boşlukları “ön yargılar” doldurur ki bu tespit bizim sosyal hayatımızın özeti sayılır.

 

Bizim tarihten anladığımız “vurma, kırma, yok etme, kodu mu oturtma” sözcükleriyle sınırlı “fütühatname” olduğundan, sıradan insanların hayatlarını tarif eden detaylar görülmez.

 

Bizde tarih fakülteleri vardır, bunların bünyesinde şekillenmiş “Tarihi Detaylar Enstitüsü” gibi akademik kuruluşlar yoktur.

 

Yazının Devamını Oku

Tıkma akıl yedi adım gidermiş

28 Mart 2016
BILL Gates’i bilirsiniz.

Okuyacağına, altın bilezik yerine geçen üniversite diplomasını alıp adam olacağına, Microsoft’u yaratıp dolar milyarderi olan zat-ı muhterem.

Bana sorarsanız “hayırsız babaların” önde gideni. Sen 74 milyar dolar para biriktir. O devasa servetten üç çocuğuna sadece onar milyon dolar ayır.
Koca Bill Gates’in çocukları zenginlikte Bayrampaşalı Arda’nın bile gerisinde kalsınlar. O çocuklar günün birinde hayırsız babalarını “yastık boğması” ile cennet kayığına bindirirlerse ayıplamam.

 


* * *

 


Yazının Devamını Oku

Hoş geldiniz Bay Abdullah!

27 Mart 2016
İÇİNDE “şiddet” olmayan bir yazı yazmanın imkânı yok. Bunun için gündemin “normalleşmesi” gerekiyor.

Gündem ne zaman normalleşecek? 

Türkiye ne zaman normalleşirse, dünya ne zaman normalleşirse gündem de o zaman normalleşebilecek. Gazete yazarları da içinde şiddet olmayan yazılar yazabilecek.

 

* * *

 

“Canım elinizi tutan mı var? Yazın!”
Öyle olmuyor işte. Sen diyelim ki pazar gününün hafta sonunun en sakin günü olduğunu varsayarak tatil ruhuna uyan bir şey yazmak istiyorsun.

Yazının Devamını Oku

Eli mecbur, ötecektir!

24 Mart 2016
SOYADI üzerine fikir birliğine varılamayan Rıza Sarraf’ın sultan-i yegâh makamındaki saltanatı Miami’de bitti. (Not: Ben kolayıma geldiğinden Sarraf’ı tercih ediyorum.)

Türkiye’de canının istediğini yapabiliyordu. Misal, şimdilerde “yalı” olarak tesmiye edilen bir “sahil sarayı” alıp, Anıtlar Kurulu filan dinlemeden kafasına göre şekillendiriyordu.

Yahut kırk metrelik yatında kendisini ve muhterem eşi hanımefendiyi görüntüleyen magazin esnafından leşkerleri, karaya ayak basıldığında kıstırıp adamlarına dövdürüyordu.

 

* * *

 

Ne yaparsa yanına kâr kaldığından, bunun “yerli cinsten hukuk” ile bağlantısını kuramayıp “doğa kanunu” sanıyordu.
“Çok parası olana, arkası kuvvetli olana, bir de adı Rıza olana herşey mubahtır” diye yazıldığını sandığı o Türkiye’ye özgü doğa yasası Amerika’da işlemedi.

Yazının Devamını Oku

Derbinin galibi kim?

22 Mart 2016
Eğer ki her türlü tedbiri alıp, kuş değil sinek bile uçurtmadan o maçı oynatabilseydik Türkiye çok şey kazanacaktı.

Kan dökmek için her yolu deneyen teröre, barışçı insanların eliyle sıkı bir ders vermiş olacaktık.


Yazının sonunda söyleyeceğimi başında söyleyeyim de kafalarda “Öyle mi demek istedi, böyle mi demek istedi?” ikilemi yaşanmasın.
Galatasaray-Fenerbahçe maçının oynanmaması iyi olmadı. O maç ne pahasına olursa olsun oynanmalıydı?
Maç öncesinden gelen ihbarları da toplanan istihbaratları da ciddiye alıyorum. Mutlaka gerçeklik payı vardır ancak bütün Türkiye’nin odaklandığı bir etkinliği ertelemek çare değildir.


Hele bütün bir ülke “morali yerine gelmiş bir geri dönüş için” bu maçın coşkusuna bel bağlamışsa, ülkenin üzerine çöken kara bulutların bir nebze dağılmasını bu maçın coşkusundan bekliyorsa...


Yazının Devamını Oku

Gelecekteki baş belamız

20 Mart 2016
ASIL bomba daha patlamadı.

Taksim’de patlatılan türden “hunhar bombalardan” söz etmiyorum. Amerika cihetinden gelip bütün dünyayı vuracak, en fazla da bizim bölgeyi darmadağın edecek olan “Trump Bombasından” söz ediyorum.

Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adaylığına adım adım yaklaşan Donald Trump ihtiyacı olan delege oylarının yarısını toplamış durumda ve partisinin adayları arasında birinci sırada.

 

* * *

 

Emlakçı Donald Trump aday olduğunda Cumhuriyetçi Parti’nin aklı erenlerini “Zaten beni seçmezler, hiç değilse dikkati partimize çekerim” diye ikna etmişti.
Kimse de adaylığına karşı çıkmamıştı.

Yazının Devamını Oku

Bizi asıl vuran beylik laflardır

20 Mart 2016
“HAİN terörü lanetliyoruz... Katiller döktükleri kanda boğulacak...”

Neredeyse bu cümlelerle büyüdük, bu cümlelerle yaşlandık, bu cümleleri dinleye dinleye öldük. “Dökülen kan yerde kalmaz” cümlesini ilk kez duyduğumuzda Demirel başbakandı.

Taksim’de dün bir bomba daha patladı. Kesin sayısı ancak üç-beş gün sonra belli olacak nice masum canlar gitti.
Savaşla, silahla, kavgayla ilgisi olmayan yeni canların kaybından birkaç saat sonra lisaniyatımıza, beylik olmaya aday yeni bir cümle girdi:
“Terörle yaşamaya alışmayacağız.”

 

* * *

 

Sanki terörist hunharca eylemini yapmak için dilekçe ile vilayete başvurup izin alıyor. O izin verilmezse bomba patlamayacakmış gibi.

Yazının Devamını Oku