Başımıza gelen şeylerin çoğuna bir mana veremiyoruz.
Ankara’da patlatılan bombalı araçların sonu gelecek mi? Putin neden Suriye’den aniden çekildi? Donald Trump adındaki bir meczup gerçekten de Amerika’nın iki başkan adayından biri olacak mı?
Makedonya sınırına yığılan mülteciler zorla veya güzellikle, içeri girebilecekler mi? İspanya’ya futbol maçı için giden Hollandalı taraftarların Suriyeli mültecilere yaptıkları aşağılayıcı şeyler görmezlikten mi gelinecek?
Şu anda insanlık bu yeni sorularla imtihan oluyor.
BEŞ ay içinde Türkiye’nin başkentinde, yani güvenlik önlemlerinin “teorik olarak” en üst düzeyde olduğu varsayılan şehrinde üç bomba patladı.
Birincisinde 102 can, ikincisinde 29 can kaybedildi. Pazar günü patlayan üçüncü bomba ise şimdilik 37 can aldı.
Toplam 168 kayıp can ve 432 yaralı.
Sur’dan, Cizre’den, Silopi’den her gün gelen şehit haberleri ile birlikte topyekûn bir savaşı andıran dehşet panoraması.
Eğer Bedrettin Dalan’ın “kelliğe çare bulduk” diye gündeme zıplayan hastanesi haklı çıkarsa, sağlık piyasasında “Arap Baharı” yaşayan özel hastanelerimiz, özellikle de estetik cerrahimiz ağır darbe yiyecek.
* * *
Resmi rakamlara göre İstanbul’da 650 bin Suriyeli yaşıyor. Bunun yarıdan biraz fazlası kayıtlı. Geriye kalanı “kafasına göre takılma” modunda. Bana sorsalar “Tövbe inanmam” derim.
Fikrimce, ister sağdan say ister soldan saymaya başla, İstanbul’daki Suriyeli nüfusu bir milyondan fazladır. Toplam Arap nüfusunu sorarsanız o da bir buçuk milyondan aşağı değildir.
Bunların beşte üçü şunun bunun zulmünden kaçmışsa beşte ikisi de kendisine şekil yaptırmak için buradadır.
Burada kullanılan “inanma” fiilini, ergen kızların şaşkınlık beyan ederken çektikleri “Ay inanmıyorum” sayhası niyetine kullanmadık.
Siyasi olmayan bir haberin içinde “Vahşi Alaska” ve “Başkan Obama” sözcükleri birlikte geçtiği için şaşırdık.
Teee 14 Aralık’tan beri haberin dillenmiş hallerini duyuyorduk ama inanasımız gelmiyordu.
* * *
Başkan Obama, İngiliz asıllı TV maceracısı Edward (Bear) Grylls ile birlikte Alaska’nın vahşi bir bölgesine gidip üç gün sürecek bir “yaşama tatbikatı” yapacaktı.
O ünlü kamyoncu tipini oynayan Burhan’ı, Yeşilçam’ın gururu, Türk sinemasının süruru Kadir İnanır’ın korumalığını yaptığı günlerden tanımıştık.
Malum reklam filmi ekrana geldiğinde, işi gücü bırakır ona kilitlenirdik. Burhan da “Ağzı olan konuşuyor” diye ahalimize ders verirdi.
Önceki gün idrak ettiğimiz 8 Mart Dünya Kadınlar Günü de öyle bir şey oldu. Elinde yazacak kalemi, karşısında konuşacak kamerası olan herkes kadınlara dair bir şey söyledi. Ağzı olan konuştu.
* * *
Kendimi bildim bileli 8 Mart Dünya Kadınlar Günü geldiğinde bir kenarda pısar, söylenenleri dinlerim. Niye pıstığımı da tam olarak bilmem.
Galatasaray’ın son maçı dramatikti.
Takımın kaptanı Selçuk ayağına aldığı her topta ıslıklandı.
Taraftar oyundan sıkıldıkça, futbol oyununu topsuz oynayan Galatasaray yönetimini istifaya davet etti.
Seyretmeyenler o görüntülere internet üzerinden bir kez daha baksın.
Bir arkadaşımla birlikte Yenikapı’dan Samatya’ya doğru yürüyorduk. O kadar yol yürünmez tabii. Taksi yok muydu? Vardı elbet, hatta binmiştik, lakin Kuleli Lokantası’ndaki davete geç kalma durumu ortaya çıkınca inmek durumunda kaldık.
Saat yedi-sekiz arası Yenikapı’dan Samatya’ya yollar geçit vermez. Yürümek en iyi çaredir.
Hem zamandan kazanırsın hem de taksi şoförünün memleket meseleleri konusundaki yüksek fikirlerini dinlemek zorunda kalmazsın.
* * *
Benim bir süredir “ucuz kırmızı et” için Bağcılar sancağımızdaki kasaplara dadandığımı bilen arkadaşım, nedendir bilinmez, bana laf sokma ihtiyacı hissetti.
“Çiftesini vatandaşın boş böğrüne ekleştirmeden önce” etkisiz hale getirildi. Leblebi fiyatlarına narh koymaya gerek kalmadı.
Haberi öğrendiğim anı şimdiymiş gibi hatırlıyorum. “Enflasyon düşüyor” müjdesini ekrandan veren haber spikeri hanımın gözleri ışıl ışıldı.
Sorumlu habercilik adabının gereği olarak ahalimizi “Aman diyeyim duvar dibinden yürüyün, enflasyon sizin tepenize düşmesin” diye uyardı.
* * *
Enflasyonun düşürülmesini, üçüncü cemrenin düşmesi ile aynı tarihlere getirmek de başka bir ferasettir.