Sefer Levent

‘Hürriyet’e engelin ekonomiye etkisi

16 Temmuz 2016
BİR an önce gazeteye ulaşmalıyız. Köprü kapatılmış, yollar kesilmiş. Her taraftan haber yağıyor. Telefonlarımız susmuyor.

Hürriyet Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek ile kapalı olan TEM otoyolunda yürüyor, aynı zamanda aramızda konuşuyoruz. Bu işin arkasında kim ya da kimlerin olabileceğini tartışıyoruz. Ne olduğunu anlamaya çalışıp Hürriyet’i tekrar hazırlamak için gazete binasında toplanan ekibe katılacağız. Otostop ile durduğumuz araçtaki gençler darbecilere karşı destek için havalimanına gidiyor. Aracı kullanan, toplanan halka bağırıyor: Direnin. Bir kavşakta iniyoruz, şanslıyız taksi var, arka yollardan gazeteye ulaşıyoruz. Yaklaşık 3 saatlik bir mesainin ardından tam da yeniden hazırladığımız Hürriyet’i bitirmeye hazırlanıyoruz ki bir helikopterin sağır edici sesi yankılanıyor. İki üç dakika geçiyor, “CNN Türk’e girdiler” bağrışmalarını duyuyoruz. Sonrasında da giriş katındaki güvenlik görevlisi arkadaşlarımızla askerin karşı karşıya gelişi ve ‘herkes elini kaldırsın, toplanın’ haykırışları. Cuma gece yarısını çoktan geçtiği bir saatte Hürriyet binasında askerlerin silahıyla burun buruna geldiğimizde iki kişiyi düşünüyorum; kızımı ve oğlumu...1980 darbesi olduğunda tam da oğlumun yaşındaydım ben. Siyah-beyaz ekranda hayal meyal hatırlıyorum apoletli bildirileri, konseyli haberleri, paşalı seçimleri...

TEK YOL EĞİTİM

Bu ülkeden darbeleri, kalkışmaları görmeyen bir nesil gelip geçmeyecek anlaşılan. ‘Ülkeyi kurtarıyoruz’ gerekçesini kendine siper edip, eline aldığı silahın gücüyle kendi insanına kendi çıkarı için zulm edenler ne zaman tükenecek? Darbelerin bir ülkenin insanını nasıl kemirdiğini, değerlerini tahrip ettiğini beyinlere kazımamız şart. Bunun tek bir yolu var. Eğitimi ‘şucu-bucu’lardan kurtarıp demokrasimizi daha da kuvvetlendirmek.Bakın dün geceki silahlı girişim başarılı olsaydı bizi ekonomi cephesinde nasıl bir gelecek bekliyordu...Serbest piyasa ekonomisine zorunlu bir mola verecektik. Tıpkı 1980 ve daha önceki darbelerde olduğu gibi paramızın değeri düşecek alım gücümüz azalacaktı. Ekonomiyi düzenleyen kurumlarda büyük değişiklikler yaşanacak kurallar keyfe keder belirlenecekti. Demokrasiye verilecek mola nedeniyle alınacak kararları sorgulamak da mümkün olmayacaktı. Türkiye’nin notu düşürülecek, yatırım yapılabilir ülke olmaktan hızla çıkacaktı. Ülkeye para girişi hayal haline geleceği gibi Türkiye’den sermaye kaçışı da kaçınılmaz olacaktı. Darbeler sadece hak ve özgürlükleri yok etmedi, halkın alım gücünü de ezdi geçti, gelir dağılımını bozdu. Bu kez de aynısını yaşayacak, kaçınılmaz bir biçimde geri gidecektik.

ETKİLER OLUR AMA...

Peki, bu kalkışmanın püskürtülmesi Türk ekonomisini hiç mi etkilemeyecek? Kısmen de olsa etkiler görebiliriz. Örneğin Türkiye’ye son dönemde gelen yaklaşık 7 milyar doların bir bölümü ‘Türkiye darbeye kalkışılan bir ülke” gerekçesiyle gidebilir. Bu özellikle kurlar üzerinde baskı yaratabilir. Normalleşme açıklamaları ise etkileri sınırlayacaktır. Ama artık bu işin tamamen rafa kalkması gerekiyor.Daha güçlü bir ekonomi için, kalkınma için... Darbelerin tarih olması için...  Daha da güçlü bir demokrasi... Zaman kaybetmeden....

Yazının Devamını Oku

51 şampiyon neden saklandı?

14 Temmuz 2016
Biz ekonomi gazetecileri her yıl Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı 100 vergi şampiyonunun peşine düşer, analizler yapmaya çalışırdık.

Kazançları nereden geliyor, nasıl sıçradılar ya da tam tersi... Erimelerin sebebi ne, listede neden alt sıralara düştüler.

Bu yıl ismini açıklayanlardan çok ismini açıklamayanların peşindeyiz. Öncelikle belirtelim... Kişinin devlete ne kadar vergi verdiğini açıklamaması kanunla tanınmış bir hak. Ancak bir ülkede şampiyon olarak açıklanan 100 kişinin 51’i ismini gizlemeye başladıysa bu tablonun nedenlerini analiz etmekte fayda var.

Öyle ya... “Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır” diyorsak vergi listesinde yer almak da aslında onur verici bir durum. Ancak vergi şampiyonları listesinde yer alan ilk 100 kişinin bu onuru kamuoyu ile paylaşmama durumu son yıllarda giderek yükselen bir trende dönüşmüş durumda.


Yazının Devamını Oku

Köprü feribot savaşı

23 Haziran 2016
Bayramda indirimli fiyatla açılması beklenen Osmangazi Köprü’sü Körfez’de rekabet savaşına neden olacak. Müşteri kaybını frenlemek için İDO feribotlarında kamyon, otobüs ve otomobil şoförlerine bedava sıcak yemek verilecek.

İSTANBUL - İzmir arası ulaşım süresini 5.5 saat kısaltarak 9 saatten 3.5 saate indirecek Gebze Orhangazi-İzmir Otoyolu Projesi’nin en önemli bölümünü oluşturan Osmangazi Köprüsü’nün bayramda açılması planlanıyor. Köprü sayesinde İzmit Körfezi 4 dakikada geçilebilecek. İşte bu durum İstanbul Deniz Otobüsleri’ni (İDO) harekete geçirdi. İDO, Eskihisar-Topçular arasında yıllardır hizmet veren feribotlara ilginin düşmemesi için yeni bir planı devreye 
sokuyor. İzmir yolunda yolcuların yemek için mutlaka mola verdiğini belirten İDO ortaklarından Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın, “İşte biz de bu ihtiyacı göz önüne alıp yolcuların bu yemek molasını feribotlarda değerlendirmesi için çalışmalarımızı hızlandırdık. 30 Haziran 2016’dan itibaren kamyon, otobüs ve binek araç şoförlerine ücretsiz sıcak yemek servisi vereceğiz” dedi.

 


OYUN ALANI YAPILIYOR

 

Açılacak köprüye rağmen Eskihisar-Topçular arasındaki feribotların önemli bir alternatif oluşturmaya devam edeceğine dikkat çeken Hamdi Akın, “En önemlisi fiyat avantajı sunuyoruz. Feribotlarımızın bu araçlar için uzun yolda bir ‘mola merkezi’ olmasını planlıyoruz. Bu vesile ile uzun yol seferi yapan her türlü aracın artık yollarda vakit kaybetmesine gerek kalmayacak. Servis alanlarında durmak yerine, feribotta yemek dahil tüm ihtiyaçlarını giderebilecekleri bir planlama yapıyoruz” dedi. Feribotta yolculuk yapan çocuklar için oyun alanları da yaratmaya başlandıklarını belirten Hamdi Akın amaçlarının, Eskihisar- Topçular arasındaki 30 dakika süren yolculuk sırasında arabalarında sıkılan aile ve çocuklara her şey dahil alternatifler sunmak olduğunu söyledi. İDO’nun hatta olan ilgiyi bu uygulamalarla canlı tutmaya çalışırken önümüzdeki dönemde indirime gidebileceği de ifade ediliyor.


Yazının Devamını Oku

Godiva markete girecek

20 Haziran 2016
Dünyanın en eski çikolata markalarından biri olan Godiva’da, bağımsız mağazalarla lüks konseptinde izlenen satış stratejisi değişiyor.

Pladis Bölge CEO’su Mehmet Tütüncü, “Ülker ve McVitie’s kendi kategorilerinde lider iki marka. Godiva’nın marka lisans anlaşmasıyla üreteceğimiz ürünler de önümüzdeki dönemde market raflarında yerini alacak. Böylece, her lokasyonda, herkes için ve her fiyat aralığında ürünü tüketicimizle buluşturmuş olacağız” dedi.

 

İKİ dünya devi Godiva ve United Biscuits’i bünyesine katan Yıldız Holding’te (Ülker Grubu) değişim rüzgarları esmeye devam ediyor. 5.2 milyar dolar ciroya sahip “Pladis” adında İngiltere merkezli bir şirket kuran ve atıştırmalık marklarını bu yapı altında toparlayan Yıldız Holding önümüzdeki günlerde bir önemli hamleye daha imza atacak. Dünyanın en eski çikolata markalarından Godiva’da bağımsız mağazalarla lüks konseptiyle satış stratejisi izleniyordu. Yıldız Holding önümüzdeki günlerde marka lisanslama anlaşmalarıyla birlikte Godiva ürünlerini market raflarına çıkararak daha geniş bir kitlenin ulaşabileceği sahaya sürecek. 

 

GENİŞ KİTLELERE ULAŞACAK

 

pladis’in üç önemli bölgesinden biri olan Türkiye, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya (TR, MENA & CA) CEO’su Mehmet Tütüncü, “Pladis yapılanması ile ürün portföyünü tamamladık. Üç markamız da birbirini çok iyi tamamlıyor. Ülker ve McVitie’s kendi kategorilerinde lider iki marka. Godiva’nın marka lisans anlaşmasıyla üreteceğimiz ürünler de önümüzdeki dönemde market raflarında yerini alacak. Böylece, her lokasyonda, herkes için ve her fiyat aralığında ürünü tüketicimizle buluşturmuş olacağız. Ülker, McVitie’s ve Godiva el ele vererek Pladis’i lider yapacak” dedi. Godiva’nın pladis içindeki yapılanmasının Ülker ve McVitie’s’ten farklı olduğunu anlatan Tütüncü, “Godiva’nın mağazacılık ve perakende kısmı Pladis yapılanması içinde yer almıyor. Çünkü bu işin dinamikleri çok farklı. Pladis, Godiva’nın marka lisans anlaşması ile ürettiği farklı formatlardaki premium ürünleri pazarda tüketicisine daha yaygın olarak ulaştıracak. Önümüzdeki dönemde tüketici talebinin oluşacağını düşündüğümüz noktalarda Godiva markalı ürünleri müşterilerimizin beğenisine sunacağız” şeklinde konuştu. 

 

Yazının Devamını Oku

Yönetimde hiç konuşulmadı

30 Mayıs 2016
Yapı Kredi’nin İtalyan ortağı UniCredit’in Doğu ve Orta Avrupa Bölgesi Bölüm Başkanı Vivaldi, “Türkiye’den çıkacak mısınız?” sorusuna, “Bu konu yönetim kurulunda hiç konuşulmadı. Koç Grubu ile Yapı Kredi’de yürüttüğümüz ortaklıktan memnunuz. Türkiye bizim için kilit pazar” cevabını verdi.

YAPI Kredi Bankası’nın yüzde 40.9’luk ortağı olan İtalya’nın önde gelen bankası UniCredit’in Orta ve Doğu Avrupa Bölüm Başkanı Carlo Vivaldi, Türkiye’nin dahil olduğu bölgedeki 12 ülkeden kârlarının yüzde 25’ini sağladıklarını açıkladı. Yapı Kredi’nin davetlisi olarak gittiğimiz Milano’da, UniCredit Genel Merkezi’nde gazetecileri ağırlayan Carlo Vivaldi, Yapı Kredi Bankası CEO’su Faik Açıkalın ile birlikte bir basın toplantısı düzenledi. 2015 yılına kadar Türkiye’de Yapı Kredi Bankası’nda Başkan Vekilliği görevi yapan daha sonra UniCredit Doğu ve Orta Avrupa Bölgesi Bölüm Başkanı olan Vivaldi, 2018 yılına kadar UniCredit’in toplam sermaye payı içinde, Türkiye’nin dahil olduğu bölgenin payını yüzde 27’den yüzde 33’e çıkartacaklarını söyledi.

YÖNETİMDE KONUŞULMADI

Son dönemde UniCredit’in sermaye ihtiyacı nedeniyle elinde bulundurduğu Yapı Kredi Bankası hisselerini satacağına ilişkin spekülasyonlar yapılıyor. Bu bağlamda, “Türkiye’den çıkacak mısınız?” sorusuna cevap veren Vivaldi, sermaye artışı için zamana yayılan, farklı opsiyonlar içeren çözümleri olduğunu ve 2002’den bu yana Koç Grubu ile Yapı Kredi’de yürüttükleri ortaklıktan memnun olduklarını belirtti. Konunun yönetim kuruluna gelmediğini vurgulayan Vivaldi, “Yönetim kurulunda konuşmadığımız bir konuya ilişkin yorum yapmam doğru değil” dedi.

ŞİMDİ HASAT ZAMANI

Yazının Devamını Oku

Enerji kredileri yapılanacak mı?

16 Nisan 2016
Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın önceki gün bankacılarla yaptığı toplantıda konuşulanlar arasında enerji kredilerinin yeniden yapılandırılması ve yenilenebilir enerji yatırımlarında 10 yıllık devlet alım garantisinin uzatılması dikkati çekiyor.

SON dönemde yapılan yatırımlar sayesinde enerjideki arz sorunu hızla Türkiye’nin gündeminden çıktı.

 

Fakat özellikle yerli yatırımların birbiri ardına hayata geçmesiyle enerjiye bağlı başka sorunlar belirmeye başladı.

 

Arzın tüketimin üstüne çıkmasıyla hızla gerileyen fiyatlar özellikle enerji sektörüne yatırım yapan şirketleri ve onlara finansman sağlayan bankaları zorlamaya başladı.

 

İşte tam da bu aşamada Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak İstanbul Beylerbeyi Sarayı’nda kritik bir toplantı yapıp önceki gün banka genel müdürleriyle öğle yemeğinde buluştu.

 

Yazının Devamını Oku

3 büyükler daha iyi yönetilebilir

12 Nisan 2016
Bugüne kadar spor kulüplerine 430 milyon dolar kredi veren Denizbank’ın Genel Müdürü Hakan Ateş, özellikle futbola kendileri dışında pek ilgi gösteren banka olmadığını söyledi. Ateş, “İstanbul’un 3 büyük takımının her yıl yaklaşık 150 milyon dolarlık girdisi var. Hangi şirketin kasasına her yıl bu kadar para giriyor. Bence kulüpler finansal açıdan daha iyi yönetilebilir” yorumunu yaptı

İTALYA’da haftasonu düzenlenen Kadınlar Şampiyonlar Ligi final maçına damgasını Türkiye vurdu. Finale sponsor olarak ismini veren Denizbank’ın yanı sıra dörtlü finale kalan Vakıfbank ve Fenerbahçe de ikincilik ve üçüncülük kürsüsüne çıkarak Türk bayrağını dalgalandırdı. Final karşılaşmaları öncesinde bir basın toplantısı düzenleyen Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, spor kulüplerinin kullandıkları banka finansmanının yüzde 70-75’inin kendileri tarafından kullandırıldığını söyledi. Ateş, “Bugüne kadar kulüplere 430 milyon dolar kredi verdik. Futbola bizim dışımızda pek ilgi gösteren banka yok” dedi. “Futbol kulüpleri neden finansal fair play konusunda başarılı olamıyor?” sorusuna ise Ateş, “İstanbul’un 3 büyük takımının her yıl yaklaşık 150 milyon dolarlık girdisi var. Düşünün her yıl kasasına 150 milyon dolar giren herhangi bir şirket var? Bence finansal açıdan çok daha iyi olmaları lazım. FIFA ve UEFA ile borçlara ilişkin bir sıkıntının olması bana abesle iştigal geliyor. Kulüpler finansal açıdan daha iyi yönetilebilir” cevabını verdi.


İstanbul’daki statların yıllık gelirinin 40-50 milyon dolar civarında olduğunu hatırlatan Ateş şunları söyledi: “O kadar da yayın geliri var. Ayrıca 20-25 milyon civarında sponsorluk gelirleri bulunuyor. Bir de forma satışlarını eklerseniz toplam gelirleri 120-130 milyon doların altına düşmez. Böyle bir gelir varken zarar edilmesi nasıl olabiliyor? Şöyle ki; bütçenizi aşan yatırımlar yaparak olur. Örneğin Avrupa’da 400 bin-500 bin Euro’ya oynayan oyuncular bize 4-5 katına transfer oluyor. Piyasayı biz yükseltiyoruz. Neden bu kadar büyük paralar veriliyor, anlayamıyorum.”

 

 


Yazının Devamını Oku

Fark yaratacaksan çalışanını dinle!

8 Nisan 2016
“SÜREKLİ değişim içinde rekabetin her gün arttığı bir çağda yaşıyoruz. Sürekli değişim, sürekli gelişmeyi ve yenilenmeyi gerektirir. Bunun için yeni fikirlere, yeni düşüncelere açık olmak esastır. Yaratıcılık, korku ve baskı altında değil özgürlük ortamında yeşerebilir. Rekabet üstünlüğü yaratacak fark da böyle elde edilir. Farkın yaratılması sadece üst yönetimlerden beklenemez. Bu tek kişinin veya birkaç kişinin yapabileceği bir şey değildir. Bunun için yeterli bilgi, birikim ve beceriye sahip çok sayıda kişinin yönetime katılımı gerekir. Böyle bir katılım için yönetimler açık, adil, güvenilir, yapıcı ve tutarlı olmak zorundadır. Bunu başarmak kolay iş değildir. Yaratması çok uzun zaman alır, kaybetmek içinse saniyeler yeterlidir.”

Yukarıdaki sözlerin sahibi Burhan Karaçam.

Remzi Kitapevi’nden 2015’in sonunda çıkan Dönüşüm Yolculuğu kitabının önsözünde böyle sesleniyor okurlarına.

GÜNAYDIN BİREYSEL BANKACILIK
Bir gün belki de farkında olmadan bir değişime imza atarsınız ve o değişim yine siz farkına varmadan bir sektörü yeniden dizayn eder.

Yazının Devamını Oku