TANIK olduğum sohbetlerden biliyorum. Başlıkta sorduğum, “Aracı satın mı alsam, kiralasam mı” son dönemin gözde sorularından biridir. Tartışmalar, hesaplar sürer gider ama özetle şu yargıya varılır, “Şirketin varsa vergiden düşersin, kiralama avantajlıdır, yoksa aman satın al.”
Peki ama gerçekten durum böyle midir? Gelin birlikte inceleyelim.
SIFIR ARAÇ İSTİYORUZ
İşi iyice karmaşık hale getirmemek için önce varsayımlarla yola çıkalım.
100 bin liralık bir otomobili gözünüze kestirdiniz. Planınız 3 yıl bu aracı kullanmak sonra elden çıkarıp yenisine geçmek.
Başlarken...
UZUN bir süredir ekonomiyle ilgili yazıp çiziyorum. Geriye dönüp baktığımda, en çok keyif aldığım haberlerim, yazılarım veya editörlüğünü yaptığım sayfalar hangileri diye düşündüğümde, bunların vatandaşın yani okurların cebine dokunan işler olduğunu görüyorum. Türkiye gibi gündemin çok hareketli olduğu bir ülkede ekonomide de her gün yeni bir gelişme oluyor. Bu gelişmelerin her biri vatandaşı yakından ilgilendiriyor. Bu köşedeki amacımız, ekonomide olan bitenlere vatandaşın penceresinden bakmak. Vergilendirilmiş kazanç ne kadar kutsalsa, vergisini ödeyen vatandaşın hakkı da bir o kadar kutsal. Vergi mükelleflerinin verdiği her kuruş verginin bir toplumsal fayda olarak ona geri dönmesi gerekiyor. Amacımız vergisini ödeyen vatandaşın hakkını sonuna kadar savunmak. Lütfen her türlü soru, sorun ve önerilerinizi ekovatandas@hurriyet.com.tr adresine gönderin.
Bu köşe sizin...
HÜKÜMETİN
ARALARINDA İstanbul’un yeni havalimanının da bulunduğu Türkiye’nin en büyük projeleri için ihalelere birlikte giren ve aldıkları projeler için ortaklık kuran Limak-Cengiz-Kolin’in birlikteliği bozuldu. Havalimanı ve yol projelerini birlikte yürüten üç dev grup, elektrik dağıtımında işleri ayırdı. Limak, Uludağ Elektrik Dağıtım‘ı alıp ortaklıktan çekilirken Cengiz ve Kolin Boğaziçi Dağıtım, Akdeniz Dağıtım, Çamlıbel Elektrik Dağıtım’da yola birlikte devam etme kararı aldı. Üçlünün elektrik dağıtım işi için ortak kurduğu CLK şirketinden dün yapılan açıklamanın kısalığı da dikkat çekiciydi. Açıklamada, “Elektrik dağıtım ve perakende sektöründe Bedaş, Uludağ, Akdeniz ve Çamlıbel dağıtım ve perakende şirketlerinin üst çatısı olan CLK Grubu, farklı stratejilere odaklanabilmek için hisseleri yeniden yapılandırma kararı aldı. Buna göre ilgili kreditör kuruluşlar, EPDK, Rekabet Kurumu ve diğer izinlerin alınmasının ardından Limak, Uludağ EDAŞ ve Uludağ Perakende şirketlerindeki Cengiz ve Kolin hisselerini devralacak. Boğaziçi, Akdeniz, Çamlıbel EDAŞ ve perakende şirketlerinde ise Cengiz ve Kolin şirketleri, Limak’a ait hisseleri devralacak” denildi.
HAVALİMANI NE OLACAK
Elektrik dağıtımındaki ayrılığın havalimanı ve yol projelerini nasıl etkileyeceği tam olarak bilinmiyor. Dün ulaştığım bilgilere göre Limak-Cengiz ve Kolin, elektrik dışında ortak üstlendikleri işleri ‘şimdilik’ sürdürecek. Sözkonusu işlerin büyük bir bölümü taahhüt işi olduğu için ortaklık konusunda bir sıkıntı çıkması beklenmiyor. Bu ayrılık sonrasında kamuoyunun mercek altına alacağı en önemli proje ise 3. Havalimanı inşaatı olacak. Yeni havalimanı için yapılan ihaleyi 3 Mayıs 2013’te İGA yatırımcılarının oluşturduğu; Cengiz, Mapa, Limak, Kolin, Kalyon Ortak Girişim Grubu (OGG) 22.1 milyar Euro teklif ile kazanmıştı. İhalenin ardından projenin temeli 7 Haziran 2014’te atıldı. Havalimanının ilk etabının 26 Subat 2018 tarihinde hizmete girmesi planlanıyor.
TÜRKİYE’nin uzun zamandır duymaya hasret kaldığı doğrudan dev yatırım haberi Amerikalı PepsiCo’dan geldi. Dünyanın en büyük yiyecek ve içecek şirketlerinden biri olan PepsiCo, Türkiye’deki altıncı üretim tesisini Manisa’da kuracağını açıkladı. Şirketin 3. yiyecek fabrikası olacak tesisin 2017’de faaliyete geçmesi planlanıyor. PepsiCo Genel Müdürü Levent Yüksel, PepsiCo’nun New York Borsası’nda işlem gördüğünü, yatırım tutarını orada duyurulmadan açıklayamayacaklarını söyledi. Ancak Hürriyet’in yaptığı hesaplamalar, şirketin bugüne kadar yaptığı yatırımlar göz önüne alındığında, Manisa’da kurulacak fabrikanın en az 150 milyon dolarlık bir yatırımla faaliyete geçebileceğini ortaya koyuyor.
100 BİN METREKARE
Yeni yatırım hakkında bilgi veren Levent Yüksel, şöyle konuştu: “35 bin metrekaresi kapalı olmak üzere toplam 14 futbol sahası büyüklüğüne denk gelen 100 bin metrekare alana kurulacak olan PepsiCo Manisa Yiyecek Fabrikası, ‘Yalın Üretim’ uygulamalarına göre tasarlanacak ilk fabrika olacak. Bu uygulamalar; patates işleme noktasından ürün sevkıyat noktasına kadar çeşitli yenilikleri de kapsayacak. Fabrika, ayrıca farklı tip patates depolama alanı, üretim ve paketleme tesisleri, ofis alanı ve ürün deposunu da içeriyor. Türkiye, dengeli ve büyüyen ekonomisi, güçlü finansal yapısı, genç ve artan nüfusu, yetişmiş insan gücü ile PepsiCo için çok önemli ve stratejik bir pazar. Türkiye’de hâlihazırda 5 fabrikamız bulunuyor. Üretim, tarım, Ar-Ge ve satış faaliyetlerimizle 43 bini aşkın kişiye iş olanakları yaratıyoruz.”
Manisa’nın yatırım için önemli bir noktada yer aldığını söyleyen Levent Yüksel, şöyle devam etti: “3’üncü Teşvik Bölgesi’nde yer alan Manisa Organize Sanayi Bölgesi altyapısı bakımından yatırıma bir hayli uygun. Ek olarak, yetişmiş bir insan gücüne de sahip olan bölge İzmir, Antalya gibi büyük tüketim noktalarına yakın. İlk etapta 350 kişiyi istihdam edeceğiz. İnşaat aşamasında ise yerel olarak 500 kişiye dolaylı istihdam sağlayacağız. 2022 yılına kadar tesiste toplam 500’den fazla kişiyi istihdam etmeyi planlıyoruz. 2017 Ağustos ayına kadar bir Doritos hattını faaliyete geçirmeyi planlıyoruz. Ardından buna üç patates hattını da dâhil edeceğiz. Önümüzdeki birkaç yıl içinde tesis içerisinde toplam 6 üretim hattına sahip olacağız.”
AMERİKA’nın üçüncü büyük şehri Chicago’daki dev konferans merkezi Mc Cormik Place’teyiz. Ödül töreni için hazırlanan sahne bir boks ringini andırıyor. Finansal hizmet sektörünün bankacılık yönetimi alanında önde gelen kurumlarından Bank Administration Institute (BAI) biraz sonra Dünyanın En İnovatif Bankası’nı açıklayacak. CaixaBank (İspanya), First National Bank’ın (ABD) yanı sıra Denizbank ve Türk Ekonomi Bankası’nın (TEB) dünya şampiyonluğu için finale kalması aslında Türk bankalarının teknolojiye yatırım ve inovatif ürün çıkarma konusundaki başarısının somut bir göstergesi. Hayli sönük bir tempoda geçen final töreni ‘Dünyanın En İnovatif Bankası’ olarak Denizbank’ın anons edilmesiyle birden hareketleniyor. Çünkü Denizbank’ın kabına sığmayan Genel Müdürü Hakan Ateş sahneye fırlayıp gür sesiyle bir konuşma yapıyor.
HAT-TRICK YAPTIK
Ateş, 3 yıldır üst üste Amerika ve Avrupa’da “Dünyanın En Yenilikçisi” unvanını kazanmanın büyük bir onur olduğunu dile getirerek, şunları söylüyor: “Denizbank olarak, bankacılık faaliyetlerimizi her dönemde dijitale göre dizayn ederek ve gemimizin dümenini çok uzun zaman önce bu dünyaya çevirerek uluslararası alanda benzersiz başarılar elde eden bir marka olmayı başardık. Bunun sonucunda dünya çapındaki inovasyon ödüllerine adeta ambargo koyduk. Futbol deyimiyle ifade edersek, hat-trick yaptık. Bu açıdan bakıldığında kendimizi bir bankadan çok, teknoloji marifeti ile insanların hayatını kolaylaştıran bir kurum olarak görüyoruz. Başarı hikayemizi yazmaya, sektörümüzü gururlandırmaya devam ediyoruz."
TEKNOLOJİ SATIYORUZ
Örneğin, yurtdışından siparişler iptal oldu. Adamlar gelemedi. Çünkü darbeciler Türkiye’yi üçüncü dünya ülkesi görüntüsüne soktu. Sokaklarda tankların olduğu, meclisin bombalandığı görüntülerden sonra gelmiyorlar. Bütün bunların tüm maliyeti orta vadede çıkacak.”
Bu sözlerin sahibi Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci. Tüfenkci’nin açıkladığı rakamın abartılı-abartısız olduğu tartışmalarını bir tarafa bırakıp, faturanın azaltılması için gecikmeden harekete geçmek gerekiyor.
Türkiye 15 Temmuz’da Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) gerçekleştirmeye çalıştığı darbe girişimini başarıyla atlattı. Çok önemli bir demokrasi sınavı verildi. Türkiye’de artık güçlü bir demokrasinin olduğunu iktidar, muhalefet ve halk dünyaya ilan etmiş oldu. Ancak önemli bir algı sorunu olduğu da açık. Siyasilerin açıklamalarına, şirketlerin, sivil toplum örgütlerinin dış basındaki ilanlarına rağmen, Türkiye’deki darbe girişiminin farklı yansıtılmaya çalışılması gibi bir gerçek var önümüzde. Bunu düzeltmek için siyasiler kadar ekonominin aktörlerine de rol düşüyor.
Dün Türkiye’ye yatırım yapan 200 büyük dünya şirketinin yöneticilerinin Cumhurbaşkanı ile görüşmesi ve bu konuda dünyaya verdikleri mesaj oldukça önemli. Güçlü demokrasi sınavını başarıyla veren Türkiye’nin şimdi ciddiyetle güçlü ekonomi konusuna eğilmesi gerekiyor.
FETTULLAHÇI Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz’daki darbe girişiminin ardından hükümetin, sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra özel şirketlerin de ekonomiyi canlandırma çabaları sürüyor. Sıfırdan yola çıkıp 7 yılda uluslararası bir gayrimenkul şirketi yaratan Nef İcra Kurulu Başkanı Erden Timur girişimcilere destek için yeni bir projeyi devreye soktukları açıkladı. Buna göre Nef Vakfı başlangıç değeri 3 milyon lira olan bir fon ile girişimcilere 100 bin-500 bin TL arasında katkı sağlayacak. Yatırım yapılacak şirketlerden elde edilecek gelir de yine Vakıf bünyesine aktarılarak yeni şirketlere destek için kullanılacak.
İSTİHDAM DESTEĞİ
Erdem Timur, “Ülke kalkınması için bir ekonomik Kurtuluş Savaşı vermemiz gerek. Bu millet, gelecek ve demokrasi için canını verdi. Şirketler olarak bu milli bilinçle hareket etmemiz şart. Bunun için şirket kârlarını değil, toplumsal amacı önceliğe almalıyız” diye konuştu. Timur, “Nasıl ki tankın önüne bir kişi yerine bin kişi giderse her şey oluyor. Bizim de amacımız böyle bir ekonomik kalkınmanın çerçevesini yazmak. Şirketler olarak bir araya gelelim ve hep birlikte istihdam azaltmayacağımızı açıklayalım. Halkımız ülkemiz için canını verdi, bizimde işadamları olarak bir şeyler yapmamız lazım” dedi.
KALKINMA İÇİN 4 KARAR
O gece bizzat darbecilerin silahıyla burun buruna gelen bir gazeteci olarak söylüyorum. Silahların gölgesinde yaşamak zorunda kalacağımız karanlık bir dönemden kurtulduk.
Eğer o kalkışma başarılı olsaydı, bugün ne yatırımdan bahsedebiliyorduk, ne serbest piyasadan, ne Avrupa Birliği’nden ne de ticaretten. Türkiye demokrasi sınavından büyük bir başarıyla çıktı. Bu yüzden kısa vadede sorunlar yaşasak da ekonomi açısından önümüzdeki dönem yaraların sarılması için umut vaat ediyor.
Darbe girişimi atlatıldı peki bugünlerde ‘piyasalar niye bu kadar istikrarsız, dolar ve faiz yükseliyor, borsa düşüyor’ diyebilirsiniz. Piyasalar karışık. Bunu da son derece normal karşılamak gerekiyor. Çünkü ortalık biraz toz duman. Görevden almalar, istifalar, idam söylentileri dolu dizgin sürüyor. Belirsizliğin böylesine had safhada olduğu dönemlerde piyasalarda işlem hacmi düşer. Büyük yatırımcıların önünü görememesi risk algısını arttırır. Alıcı ve satıcı oldukça sığ bir piyasada karşı karşıya gelir. Böyle bir tabloda oluşan fiyatlar da sağlıksızdır. Adına ister küçük yatırımcı, ister vatandaş deyin, piyasa profesyoneli olmayan kişiler verdikleri aceleci kararlarla daima zarar ederler.
Oysa yapılacak en doğru hareket beklemektir. Piyasa profesyonellerinin bile önünü göremediği bu tür dönemlerde, sizin bir tahminde bulunup yatırımlarınızı doğru yönlendirmeniz şansa kalır.