Sefer Levent

11 liralık yemek öğrenciye 25 lira

23 Eylül 2017
Yüksek servis, kırtasiye ve kıyafet ücretleriyle dikkat çeken bazı özel okullar, yemek fiyatlarıyla da velileri şaşkına çeviriyor. Okullar bir öğrenci için yemek şirketlerinden maksimum 11 TL’ye günlük yemek alırken bu yemeği öğrencilere ortalama 25 TL’ye satıyor. Bazı okulların günlük istediği ücret 50 lirayı da aşıyor.

OKULLARIN açılması ile birlikte bu köşenin ibresini de son haftalarda eğitime çevirdik. Önce öğrenci servisleri ardından da okul kıyafeti kitap ve kırtasiye ücretlerini mercek altına aldık. Birçok okulun bu alandaki fahiş fiyat uygulamaları ile velileri mağdur ettiğine dikkat çektik. Her iki yazı sonrasında da onlarca e-posta aldım. Bu e-postalar aslında sıkıntının ne kadar genele yayıldığını ve giderek derinleştiğini gösteriyor. Okurlarımın talebi üzerine bu hafta okullarda verilen yemekleri ve fiyat politikalarını mercek altına aldım. Tek kelime ile özetlemem gerekirse maalesef bu alanda da durum... Vahim!

10 BİN LİRAYA ÇIKIYOR

Okullardaki yemeklerin hijyen durumu, nasıl kontrol edildiği, bu alandaki normların hepsini bir tarafa bırakıyorum. Bu konular çok önemli ama bu köşenin konusu değil. Benim odaklandığım nokta yine vatandaşın cebinden çıkan okul yemeği parası.

Hiç düşündünüz mü? Okulların talep ettiği yemek parasını çocuğunuzun okula gittiği gün sayısına böldüğünüzde acaba kaç lira çıkıyor. Ya da basitçe soralım çocuğunuzun bir günlük okul yemeği parası kaç lira?

Gelin beraber bir hesap yapalım. Sömestr, yaz tatili, hafta sonu, resmi tatiller, bayramlar çıktığında çocuklarımız her yıl okula yaklaşık 170-180 gün devam ediyor. Bu yıl okulların 175 gün boyunca öğrenci kabul etmesi bekleniyor.

Yaptığım araştırmalara göre özel okularda yemek fiyatları 2500 liradan başlıyor. Ama genelde fiyatlar 4000-5000 TL düzeyinde yoğunlaşıyor. Şehrine, semtine ve okulana göre fiyatlar 7000-10.000 lira arasına bile çıkıyor. Peki normalde sağlıklı ve doyurucu bir yemek için okullar bu hizmeti kaça vermeli. Onu da araştırdım.

Toptan yemek satışı yapan kurumsal firmalar ile görüştüm. Firmalar farklıydı fakat verdikleri fiyatlar birbiriyle örtüştü. Kendileri en iyi okullara bile, ekstra taleplere rağmen maksimum 8-10 TL’ye yemek sattıklarını söylediler.

Tüm bunları analiz ettiğimde şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Okullar yüzde 8’lik KDV’yi de hesaba kattığınızda bir öğrenci için yemek şirketlerinden maksimum 11 TL’ye günlük yemek alırken bu yemeği öğrencilere ortalama 25 TL’ye satıyor.

Yazının Devamını Oku

Okul A.Ş.

16 Eylül 2017
Birçok özel okul artık amblemlerini bastıkları kitap, kırtasiye ve kıyafet ürünlerini zorunlu kılarak piyasadan 3-5 kat fazla fiyata velilere satıyor. Çarşı-pazarda 5-10 TL’ye satılan tişörtler okullarda 75 TL’ye, piyasada 30 TL’lik pantolonlar 120 liraya, 10 liralık şapkalar 50 TL’ye satılıyor. Son keşif ise kırtasiye setleri. Siz tek tek piyasadan alınca 300 lira, okuldan alırsan 660 TL. İşi iyice ticarete döken okullar bu zorunlu alışverişler için internet sitesi bile kurmuşlar.

ÇOCUKLARIMIZ canlarımız. Her şeyden kesip, bulup buluşturup en iyi şartlarda okutmak için hepimiz elimizden geleni yapıyoruz. Ama ne yazık ki bu hassasiyetimiz bazılarınca her geçen gün yeni yöntemlerle rantta çevriliyor. Eğitim gazeteciliğinin usta kalemi arkadaşım Nuran Çakmakçı daha geçen günlerde yazdı: “Bu yıl çocukları TEOG ve YGS’ye girecek olan veliler dershanelerin kapanmasıyla özel derslere yöneldi. Bazı ‘garantili’ öğretmenlerin ücretleri de profesör vizitesine çıktı.” Nuran diyor ki bazı hocaların saati 500 TL’yi bulmuş. El insaf! Devlet okuluna giden bir öğrencinin özel ders alma çabasını anlıyorum ama özel okula giden bir öğrencinin sınav uğruna bir de özel ders alması durumunu hâlâ kabullenebilmiş değilim.

HER BİRİ MICHELANGELO

Peki ya sizce çocuğunu iyi koşullarda okutmak isteyen bir velinin sırtına kapanan dershanelerin yerine yük olarak sadece özel dersler mi biniyor. Hayır! Okulların açılmasıyla birlikte bana ulaşan e-postalar gösteriyor ki özel okullar bizim hassasiyetimizi ranta çevirme konusunu abartmış durumdalar. Okuldan kıyafet ve kitap satışıyla yetinmeyen bazı okullar bir de kırtasiye işine el atmışlar. Hem de öyle böyle değil. Yaptığım araştırmaya göre ihtiyaç listesine göre piyasadan 300 liraya alınabilecek kırtasiye malzemelerini kendisi satışa çıkaran bir okul velilerden 650 TL istiyor. İşin sırrı okulun armasında. Okul kalem kutusuna bastırmış armasını 20 liralık kalem kutusu olmuş 40 lira. Öyle boyalar, kalemler koyulmuş ki listeye zannedersiniz ki bu okullar resim olayını o kadar ciddiye alıyor ki yeni Michelangelolar, Osman Hamdiler yetiştiriyor.

ETÜT ÜCRETİ NEDİR?

Toptan alındığı için ucuza satılması gereken kırtasiye malzemeleri fahiş fiyata satılıyor da kitaplar farklı mı? Bir veli isyan mektubu yazmış bana. Sadece 4 İngilizce kitabına 995 TL ödemiş. “Okul ücretini ödedim. Kırtasiyeye, kitaba dışarıdan değil de okuldan almak için dünya para bayıldım. Eyvallah. Bitti mi, bitmemiş. Şimdi de İngilizce etüdüne katılmak zorundaymış kızım. Bunun için de benden ayrıca ayda 1500 lira istiyorlar. Ben bu okula kızımı İngilizce eğitimi iyi diye gönderdim. 4 İngilizce kitabına 1000 lira para ödedim. Etüt neyin nesi. Derste öğretemediğin İngilizceyi etüt de nasıl öğreteceksin? Madem etüt de öğreteceksin neden derste öğretemeyeceksin.”

KENDİSİ MİNİK FATURASI BÜYÜK

İstanbul’da bir okulun anaokulu  

Yazının Devamını Oku

Her okul servisi ücretini kabul etmeyin

9 Eylül 2017
Her ilde yetkili kuruluşlar tarafından açıklanan kilometre başına servis ücretlerine dikkat edin. Eğer sizden istenen ücret olağandışı ise mutlaka bu yetkili kuruluşlara itiraz edin. Kimsenin sizden bu ücretlerin üzerinde bir talepte bulunmaya hakkı yok!

OKULLARIN bir kısmı açıldı bir kısmının ise açılmasına günler kaldı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da gündem hiç değişmiyor. Müfredat, kayıt parası, okul ücreti ve servisler. Geçen hafta okul bahçesindeki silahlı servis çatışmaları manşetlerdeydi. Bu konularda Hürriyet’te çok ayrıntılı haberler yer aldı. Ben konuyu şimdi de okul servislerine ödediğimiz ücretlere getirmek istiyorum. Evlerle okulların arasının açılması nedeniyle toplu taşıma araçlarına alternatif olan servis şirketlerinin sayısı her yıl katlanarak büyüdü. Türkiye genelinde 40 bin adet okul servis aracı hizmet veriyor. Bugün sadece İstanbul’da okul servisi pazarının büyüklüğünün 1 milyar TL’ye ulaştığı tahmin ediliyor. Tabii ki bu para, son halka olan vatandaşlardan yani ailelerin cebinden çıkıyor. Peki ama ödediğiniz servis ücretine ne kadar hakimsiniz? Servis ücretlerinin neye göre hesap edildiğini biliyor musunuz? Hepsinden önemlisi sizden olağandışı bir servis ücreti istenirse bu durumda ne yapmanız gerektiğinden haberdar mısınız?

İşe ödemeniz gereken servis ücretlerini belirterek başlayalım. Her ilde yetkili kuruluşlar tarafından mesafeye göre o yıl ödenmesi gereken servis ücretleri duyuruluyor. Servislerin tümü bu tarifeye göre sizden ücret istemek zorunda. Buna uymayan servis şirketini o ildeki yetkili kuruluşa şikayet etmeniz gerekiyor. O kuruluşlar da haksız ücret talebini yerinde bulursa, mutlaka dönüp servis şirketine indirim yaptırıyor.

Geçen günlerde bana ulaşan bir veli mesajı aslında servis ücretlerinin nasıl suistimal edilebildiğini ortaya koyuyor. İstanbul’da yaşayan veli geçen yıl kendisinden 11 km için 5490 TL ücret istendiğine, bunun üzerine UKOME Beyaz Masa’ya şikayette bulunduğuna ve ücretin 4000 TL’ye düştüğüne dikkat çekiyor. Veli diğer velileri de benzer yol izlemeleri için uyarıyor. 

Okul servisleri hem güvenlikleri hem de ücretleriyle her yıl yeni eğitim döneminde gündem olmaya devam ediyor.

HAKKINIZI ARAYIN!

Dün Anadolu Ajansı’nda yer alan bazı illerde belirlenen servis ücretlerini tam liste olarak yayınlıyorum. Listeye bakıp sizden istenen ücretlerde olağandışı farklılıklar varsa mutlaka hakkınızı arayın.

Bu arada özellikle belirtmem gereken bir iki nokta var. İstanbul’da köprü geçiş ücreti pay edilip fiyatlara ilave ediliyor. Etüt için yapılan taşımalarda servis ücretine en fazla yüzde 30 ilave edilebiliyor. Ayrıca rehber personel bulundurulması zorunlu olan servislerde rehber personel ücreti de ilave ediliyor.

Servis ücretleri konusundaki şikayetlerin İstanbul’daki muhatabı olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) geçen yıllarda velileri şu şekilde uyarmıştı:

Yazının Devamını Oku

Emlak vergisi yenilensin

26 Ağustos 2017
Fahiş emlak vergisi artışları karşısında Urlalılar belediyeyi dava yağmuruna tuttu. Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar ise emlak vergi değerlerini tespit eden komisyonun ilçedeki değerlerin en üst sınırını baz aldığını öne sürdü, iptali için dava açtıklarını açıkladı. Neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Emlak vergisinde tartışmaları bitirecek, vatandaşı isyan ettirmeyecek yeni düzenleme şart.

SORULAR, sorular, sorular... Emlak vergisi ile ilgili ilk yazımın üzerinden yaklaşık bir aydan fazla zaman geçti ama bu konudaki şikayetlerin ve soruların arkası kesilmedi. Biraz sonra ayrıntılarını okuyacağımız somut olaylar sonrasında rahatlıkla söyleyebilirim ki önemli bir emlak vergisi buhranı ile karşı karşıyayız. Ve buhranı aşmak için yapılabilecek iki şey var. Birincisi bu yıl yeniden ele alınan emlak vergileri için resmi bir artış oranı belirlemek (5 yıllık enflasyon ve/veya başka bir takım kriterlerle). İkincisi ve daha önemlisi acilen emlak vergisi konusunda vatandaşın anlayabileceği, izah edilebilir, mantıklı şeffaf bir kanuni düzenleme yapmak. Kanunların birbiriyle nasıl çeliştiğini önceki yazılarımda ele aldığım için ayrıntıya girmiyorum.

Sakın demagoji falan yaptığımı, abarttığımı düşünmeyin. Emlak vergisini dürüstçe ödemeye çalışan, fahiş artışlar karşısında kafası karışan vatandaşa yazıktır. Lütfen yeni bir yasal düzenlemeyi acilen ele alın, bu komisyon, belediye, mahalle üçgeninde ehil olmayan ellerce belirlenen emlak vergisi kabusuna son verin.

EZBER BOZAN DAVA

Vatandaşın ödeyeceği emlak vergisi belirleyenler Takdir Komisyonları. Takdir Komisyonları’nda belediyeden iki üye, vergi dairesinden iki üye, tapu müdürlüğünden bir üye, ticaret odasından bir üye ve ilgili mahalle muhtarı olmak üzere 7 kişi görev yapıyor. Peki emlak vergisi kimin kasasına giriyor. Belediyelerin. Bu durumda belediyelerin süper artışlar karşısında memnun olmasını beklersiniz değil mi? Ama belli ki bazı belediyeler bu durumdan hoşnut değil. En azından biri.

1 Ağustos’ta Doğan Haber Ajansı’nın geçtiği habere göre, İzmir Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar, emlak vergi değerlerini tespit eden komisyonun ilçedeki değerlerin en üst sınırını baz aldığını öne sürerek, iptali için dava açtıklarını söyledi.

Sibel Hanım’ın söyledikleri aslında sadece Urlalıları değil emlak vergisi ödeyen, ödeyecek tüm vatandaşları çok yakından ilgilendiriyor. Şöyle diyor Uyar:

“Urla’da emlak vergilerinin yüksekliği için 31 Temmuz 2017 tarihinde Vergi Mahkemesi’ne dava açtık. İlan edilen değerler üzerinde yaptığımız incelemelerde değerlerin asgari değer üzerinden değil, en üst düzey olan alım-satım (rayiç)  değeri dikkate alınarak yapıldığını gördük. Urla’da gayrimenkul ticareti yapmayan halkımız, tarlada çalışan köylümüz ve ilçede mevcut eski binaların varlığı da dikkate alındığında, hakkaniyete aykırı bir sonuç yarattığını tespit ettik. İlçede bina değerlerinin çok üzerinde beyanlarda bulunulması sonucu da doğuracak bu fiyatlandırmaların, sadece emlak vergisi ödemelerini artırmayacağı, gelir vergisi ile tapu harcı, ruhsat harcı gibi birçok vergiyi yüksek düzeyde artıracağı gerçeği  de mevcuttur.”

KOMİSYON ETKİLENMİŞ

Yazının Devamını Oku

Fatih Altaylı'ya cevabımdır. BOTAŞ'ı kim buldu....

11 Ağustos 2017
HABERTURK yazarı Fatih Altaylı dün yayınlanan yazısında ‘kamunun kâr başarısı’na dikkat çekmiş.

Altaylı’nın bu yazıyı kaleme almasının temel nedeni 8 Ağustos Salı günü sadece Hürriyet’te yayınlanan vergi şampiyonları listesi. Bunu üstüne basa basa söylüyorum çünkü öncelikle Hürriyet Ankara Muhabiri Neşe Karanfil’in hakkını teslim etmemiz gerekiyor. Karanfil her yıl yaptığı gibi ısrarla vergi şampiyonlarının peşine düştü ve Gelirler İdaresi’nin sessiz bir biçimde istatistikler bölümüne koyduğu 2016 listesini aldı, Türkiye’nin gündemine soktu. Diğer gazeteler bunu ancak ertesi gün yayınladı.

Benim bu yazıyı yazmamın nedenine gelince. Fatih Altaylı dünkü köşesinde şöyle demiş: “Türk basınının tartışmasız en iyi ekibi olan Habertürk Ekonomi Servisi, akıllıca bir iş araştırmayla vergi şampiyonunun BOTAŞ olduğunu buldu ve dün duyurdu. (Habertürk’ün taşra baskılarından şampiyonun adını öğrenenler de haber yapmışlar ama Habertürk’ün verdiği detayları verememişler.)”

Altaylı isim vermemiş ama BOTAŞ’ın adı o gün iki gazetede yayınlandı. Biri Habertürk diğeri ise Hürriyet. Altaylı’nın eski bir yayın yönetmeni olarak gazetesinin ekonomi servisinden övgüyle bahsetmesini saygıyla karşılıyorum. Ancak Hürriyet gazetesinin ekonomi müdürü olarak ve BOTAŞ’ın gizli vergi şampiyonu olduğunu Türkiye’ye duyuran bir yazar olarak parantez içinde yazdıklarına şiddetle karşı çıkıyor ve Altaylı kalibresindeki bir yazara yakıştıramadığımı söylemek istiyorum. Altaylı’ya göre ben Habertürk’ün taşra baskısına bakıp BOTAŞ adını kopyalayıp bir yazı yazmışım, Hürriyet yazıişleri de almış bu yazıyı birinci sayfaya koyup şehir baskısında yayınlamış. Yani Altaylı bana ve Hürriyet’e alenen emek hırsızı demiş. Öncelikle belirtmem gerekir, çarşamba günü Hürriyet ekonomi servisi başarılı ekonomi gazetecilerinin yapması gerekeni yaptı ve gizlenen kurumsal vergi şampiyonunu araştırmaya girişti. Başta müteahhitlik firmaları olmak üzere ortaya pek çok isim atılmıştı. Ben çarşamba günü yayınlanan yazımda da dikkat çektim. Bu isimler zaten gün boyunca sosyal medyada da gündeme getirilmişti. Ancak üzerlerindeki kredi borcu yüküyle özellikle spekülasyon konusu yapılan müteahhitlik firmalarının 2 milyar liraya yakın vergi ödemesi mümkün değildi. Listede olmayan elle tutulur kalan tek mantıklı şirket BOTAŞ’tı. Kısa bir araştırmayla ciro, kâr ve vergi karşılığında ayırdığı tüm rakamları kendi web sitesinde yayınlandığı bilançosunda yakaladık. Tüm rakamları yazıya döküp, üstüne bir de ismini açıklamayanların bunu neden yapmış olabileceğine ilişkin tahminimizle birlikte ekonomi sayfalarına yerleştirdiğimizde daha taşra baskımız gerçekleşmemişti. Benim yazım, birinci sayfadaki anonsuyla birlikte 8 Ağustos Salı günü taşra dâhil (aşağıda) Hürriyet’in tüm baskılarında yayınlandı. Hepsinden önemlisi Hürriyet’te çalışan gazetecilerin diğer gazetelerin taşra baskılarına bakıp ona göre gazete hazırlama gibi bir alışkanlığı yok. Çok şükür buna hiç bir zaman ihtiyacımız da olmadı.

Bizimle birlikte BOTAŞ’ı bulan Habertürk Ekonomi Servisi’ni ve haberi kaleme alan Rahim Ak’ı kutluyorum.

Fatih Altaylı küçük bir araştırma yapsaydı gerçeği görürdü. Hâlâ da geç değil. Hürriyet Ekonomi olarak biz de Altaylı’dan bir özür bekliyoruz.

Yazının Devamını Oku

Mahçup şampiyon BOTAŞ

9 Ağustos 2017
Hürriyet’in dün ‘Şampiyonun adı yok’ manşetiyle duyurduğu vergi rekortmenin BOTAŞ olduğu ortaya çıktı. Kendi internet sitesindeki 2016 bilançosu incelendiğinde şirketin 8.9 milyar liralık net dönem kârı ve buna karşılık 1.9 milyar liralık vergi ve diğer yasal yükümlülük karşılığı ayırdığı kolaylıkla anlaşılıyor.

HÜRRİYET’in dün duyurduğu vergi şampiyonları listesi güne damgasını vurdu. Ekonomi çevreleri en çok kurumlar vergisi şampiyonunun ismini açıklamamasını ve bu şampiyonun kim olabileceğini tartıştı. Piyasada son dönemdeki ihalelere damgasını vuran büyük grupların yanı sıra bir kamu şirketi olan BOTAŞ’ın adı öne çıktı. Gelin biz de bu mahçup şampiyon kim olabilir biraz iz sürüp bulmaya çalışalım.

Türkiye’de kurumlar vergisinin oranı yüzde 20. Bu durumda öyle bir şirket bulacağız ki 1 milyar 863 milyon lira vergi tahakkuku ile ikinci sırada olan Ziraat Bankası’nı geçmiş olsun. İşimiz hiç kolay değil gibi gözükse de aslında biraz dikkatli iz sürersek ciddi ipuçları ile karşılaşabiliyoruz. Türkiye’deki ihale sistemi göz önüne alınırsa her hangi bir müteahhitlik firmasının ya da bağlı olduğu holdingin o projeler devreye girmeden böyle bir kâr sağlayacağı ciro elde etmesi mümkün değil. Çünkü 3. havalimanı, yollar, köprüler banka kredileri ile inşa edilmiş durumda. Ortada böyle bir borç varken bu şirketlerin böyle bir kar elde etmesi çok zor.

BİLANÇODA DUYURDU

Peki ya BOTAŞ? Bir kamu kuruluşu olan BOTAŞ için çok uzağa gitmeye gerek yoktu. BOTAŞ kurumlar vergisine konu olan 2016 bilançosunu zaten kendi internet sitesinden duyurmuştu. BOTAŞ’ın resmi internet sitesindeki bilanço incelendiğinde mahçup ya da gizli şampiyonun BOTAŞ olduğu net bir şekilde görülüyor. 2015 yılında 541 milyon lira kar elde eden BOTAŞ geçtiğimiz yılı 8.9 milyar liralık kar ile kapatmış. Üstelik bilançosunda 1 milyar 998 milyon lirayı da vergi ve diğer yasal yükümlülüklere karşılık ayırmış. Aradığımız ismini açıklamayan şampiyonun BOTAŞ olduğunu bulduğumuza göre şimdi gelin BOTAŞ’ın neden gizli kaldığını tahmin etmeye çalışalım. Kamu şirketinin yöneticileri çok iyi bir performans göstermişler ve 9 milyar liraya yakın kâr sağlamışlar. Ama bunu duyurmuyorlar. İyi de neden?

Benim biraz sonra yapmaya çalışacağım sadece bir tahmin. BOTAŞ’ın sermayesinin tamamı Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı’na ait. BOTAŞ, boru hatları ile petrol taşımacılığının yanı sıra doğal gaz taşımacılığı, dağıtım, ithalat ve ihracat alanlarında faaliyet gösteriyor. Yani BOTAŞ’ın aslında ana işi doğalgaz ve petrol. Her iki ürün de doğrudan vatandaşın cebini ilgilendiriyor. Acaba diyorum, BOTAŞ yetkilileri “Bu kadar kârınız varsa doğalgazda, akaryakıtta indirime gidin” tepkisi gelir diye mi çekindi? BOTAŞ, vergisini, kârını gururla duyurmak yerine bu yüzden mi saklamak mı istedi? Gerçekten bilemiyorum. Bildiğim şu: Gökkubbe altında hiçbir şey gizli kalmıyor. Hele de vergi şampiyonuysanız...

 

BOTAŞ’IN DEVAM EDEN PROJELERİ

 

Yazının Devamını Oku

Hangi ampulü almalısınız

5 Ağustos 2017
Gelinen teknoloji ve rekabet bırakın akkor, halojen ampulleri tasarruflu ampullerin bile döneminin bittiğini gösteriyor. Piyasada satılan, normlara uygun gerçek anlamda bir LED ampul 5 yılda 300 liraya yakın tasarruf sağlıyor. Evdeki ampul sayısı düşünüldüğünde bu tablo elektrik faturalarını da hafifletiyor.

AMERİKALI Thomas Edison 1878–1879 yıllarında, o zamana göre uzun dayanan (yaklaşık 12–13 saat) ampulleri yapmıştı. Ampullerinde kullandıkları tel ise kömürleşmiş pamuk lifiydi. Yani karbon elementiydi. O günden bu güne ampuller o kadar gelişti ki... Teknoloji sayesinde artık 40 bin saatten fazla kullanılabilen ampuller var.

Günümüzde ampulleri temel olarak sıralamamız gerekirse, geleneksel ampul (akkor) ki bu ampullerin üretimi yasaklandı, tasarruflu ampul, halojen ampul ve LED ampul diyebiliriz. Geleneksel ampulleri hatırlarsınız 100’lük, 60’lık, 40’lık diye adlandırır, ışık ihtiyacına göre alır kullanırdık. Ampul çeşidinin artmasıyla işimiz zorlaştı. Bugün ampul almaya gittiğinizde kutuların üzerinde bir sürü rakam ve harf görüyorsunuz. Peki ama hangi ampulu almalısınız? Hangi ampul ne kadar ışık verir? Hepsinden önemlisi hangi ampul ile gerçekten tasarruf sağlarsınız? İşte bu haftanın
konusu da bu...

Öncelikle şunu söylemeliyim. Teknolojinin geldiği nokta, rekabetin getirdiği fiyatları göz önüne alınırsa bundan sonra ampul alacaksanız istikametiniz LED ampul olmalı. Bunu niye söylüyorum. Çünkü piyasada zaten akkor ampul bulmak artık mümkün değil. Halojen ampullerin fiyatları ucuz ancak aradaki fiyat farkı LED ampulden elde edeceğiniz tasarrufla kısa sürede kalkacaktır. Bunu fatura örnekleriyle anlatmaya çalışacağım. Son olarak piyasada tasarruflu ampul adı altında satılan ve LED teknolojisinden önceye ait ampuller de fiyat fayda bakımından geride kalmış durumda. Özetle tasarruflu ampulün adına aldanmayıp aslında LED ampul almak size daha fazla tasarruf sağlayacaktır. 

FİYAT FARKI KALKTI

LED yani “Light Emitting Diode” anlamına gelen bu teknoloji şu anda televizyondan otomotiv sektörüne kadar birçok alanda aydınlatmada kullanılıyor. Daha az enerji harcamasıyla öne çıkan LED teknolojisinin en sık kullanılmaya başlandığı alanların başında evler var. Bunun sebebi ise geleneksel akkor ampullere göre neredeyse 10 kat daha az enerji harcaması. Ancak buna rağmen tüketiciler, LED ampulleri fiyatlarından dolayı tercih etmiyordu. Ancak bu dönem de bitti. 2013 yılında tanesi 20 TL olan LED ampullerin fiyatları aydınlatma kapasitesi düşük ürünlerde neredeyse yüzde 80 düştü. Piyasada 4 liraya bile LED ampul bulmak mümkün.

5 yıl toplamında 126 Kw’lık enerji harcayan 6.9 W’lık bir LED ampule karışılık aynı aydınlatma gücündeki bir akkor ampul 1095 Kw, tasarruflu ampul ise 256 Kw enerji harcıyor. LED ampullerin günlük 10 saatlik ortalamayla kullanılması, tüketicilere 5 yılın sonunda ampul fiyatı dahil yaklaşık 75 TL’ye mal oluyor. Bu rakam tasarruflu ampullerde 5 ampulluk kullanımla 187 TL’ye akkor da ise 25 ampulle 519.5 liraya uzanıyor.

Yazının Devamını Oku

Emlak Vergisi itirazı için son tarih 7 Eylül

25 Temmuz 2017
Geçtiğimiz hafta iki ayrı yazı yazarak Emlak Vergisi’ndeki artışlara dikkat çekmiştim.

Vatandaşın Ekonomisi köşesine gelen elektronik postalardan ve kamuoyundaki tartışmalardan konun oldukça ilgi çektiğinin farkındayım. Her iki yazıyı da hukukçulardan aldığım görüşler doğrultusunda hazırladım. Bu noktada özellikle Danıştay kararlarının itiraz süresini 30 günle sınırlı tuttuğuna bu sürenin de 30 Temmuz’da dolacağına dikkat çekmiştim. Önemli bir düzeltme yapmam gerekiyor. 30 günlük sürenin doluş tarihi adli tatile denk geliyor. Bu durumda itiraz süresi 7 Eylül’e kadar uzuyor. (2577 s. İYUK, Md: 7,8,61,62). Binlerce kişi ilgilendiren bu konuda beni uyaran hukukçu dostlarıma ve okurum Bahri Turgut’a teşekkür ederim.

Yazının Devamını Oku