Türkiye’de bir kısım ısrarla sokağa çıkma yasağını savunuyor, bunun koronavirüsün yayılmasını engelleyeceğini düşünüyor. Aksini savunan sokağa çıkma yasağının koronavirüsü durdurmak bir tarafa ekonomiyi de sarsacağını düşünen de önemli bir kesim var. Bunlardan biri de Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak.
MEKTUP İLETTİK
Dün bir grup ekonomi gazetecisi Olpak’ın internet üzerinden düzenlediği basın toplantısına katıldık. Olpak, “Tüm faaliyetlerin durdurulması veya genel sokağa çıkma yasağı kimsenin yararına olmayacağı” kanatine yönetim kurulu üyeleriyle yaptıkları toplantıda varmış. İş Konseyi toplantıları da bu kanaate destek olmuş. DEİK sokağa çıkma yasağına karşı olduğunu, işlerin devam etmesi gerektiğini geçtiğimiz haftalarda bir mektup ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da iletmişti. Özetle DEİK, uzun süreceği görünen bu salgın döneminde, işsiz, maaşını alamayan bir milyonlar ordusu ortaya çıkabileceğini, bunun yönetilemez olduğunu ve ülkeyi kaosa götürebileceğini savunuyor.
Başkan Olpak işlere devam ederken önceliklerinin insan sağlığı olduğuna da dikkat çekiyor. Olpak, “İşlerimizin ve çalışanlarımızın da hem sıhhatlerini koruyarak hem de istihdamlarını koruyarak sağlığını korumamız gerektiği inancıyla; ‘tedbirlere uyuyoruz’, ‘sağlığımızı, işletmelerimizin sağlığını ve istihdamımızı koruyoruz’ ve ‘işlerimizi askıya almıyoruz’ şeklinde üç ana prensip belirledik” dedi.
İHRACAT SÜRÜYOR
İş dünyasının pek çok kesimiyle sıkı temas halinde olduklarını belirten DEİK Başkanı Olpak, üretim ve ihracattaki azalış oranını sormamız üzerine şu bilgileri paylaştı: “Görüştüğümüz iş insanları, sektörüne göre üretimlerinin yüzde 20 oranında azaldığını baz aldıklarını belirtiyorlar. İstanbul Valimiz ile de il sınır kontrolleri konusunda görüştük. İstanbul’un sınırları bu açıdan çok önemli. Sınırın doğu tarafında Tuzla yerine Dilovası olarak baz alınmasının faydalı olacağını düşünüyoruz. İhracatta, mart ayında yüzde 17 oranında bir düşüş yaşandı. Dün itibari ile baktığımızda ihracatta yüzde 30 seviyelerini aşmayacak şekilde bir düşüş bekleniyor. Dolayısıyla nisan ayında ihracatta yüzde 30 civarında bir kayıp olursa, beklentinin daha kötü olduğu bu süreç zarfında, ihracattaki bu düşüşü normal ve hatta beklenenden daha iyi bir tablo olarak değerlendirebiliriz. Çünkü yurt dışı pazarlardaki küresel ticaret sorunlarıyla doğrudan bağlantılı, olağan üstü bir süreç yaşanıyor.”
PARA ‘GÜVEN’E GİDECEK
Hazır SGK’nın ilaç takip sistemi varken bu işin kolayca yapılabileceğini, kontrol altında tutulabileceğini yazmıştım. Amacım hem vatandaşın ihtiyaç duyduğu anda rahatlıkla maskeye ulaşmasını sağlamak hem de PTT üzerindeki ağır dağıtım yükünü hafifletmekti. Dün, ayrıntılarını muhabir arkadaşımız İdris Emen’in haberinden okuyacağınız çok sevindirici bir gelişme oldu. Sağlık Bakanlığı ile Türk Eczacılar Birliği’nin (TEB) görüşmesinden anlaşma çıktı. İstanbul’dan başlayarak yurt çapındaki tüm eczanelerden ücretsiz makse temininin yolu açıldı. Bu hamle vatandaşın maskeye kolayca ulaşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kesinlikle parayla maske satışı yasaktır” müjdesini destekleyen önemli bir adım oldu.
İdris’in haberine göre vatandaş talep etmesine gerek kalmadan eczanelerden 10 günde bir 5 maske alınabilecek. Umarım sonrasında günlük olarak daha çok maskeye ihtiyaç duyan vatandaşlar için bazı istisnalar tanınır. Eczanelerin yanı sıra medikal marketlerin de aynı sisteme dahil edilmesi eczanelerin üzerindeki yükü hafifletir. Bu adım çok önemliydi nasıl olsa devamı gelir...
Bedava maske dağıtımının Türkiye çapında olduğunu göz önüne alırsak çok zor bir operasyon olacağını tahmin etmemiz güç değil. Öneriyi dikkate alan Sağlık Bakanlığı’nı ve bedava dağıtım işini üstlenen özverili eczaneleri takdir ediyorum...
MAYA İMPARATORLUĞU!
Koronovirüs sonrasında ‘evde kal’ çağrılarının yapıldığı 4 haftayı geride bıraktık. Bu süreçte tüketici alışkanlıklarının nasıl değiştiğini ortaya koyan Ipsos araştırmalarını yayınlamayı sürdürüyoruz. Araştırmalar gösteriyor ki evde ekmek ve hamur işi yapmaya tam gaz devam ediyoruz. Maya satışlarındaki yüzde 94 artış bunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Ipsos Türkiye CEO’su Sidar Gedik’in değerlendirmeleri paralelinde son durum şöyle:
- Maya yüzde 94 ile sirke de yüzde 59 ile yine artışın yüksek olduğu ürünler.
28 Şubat’ta Vatandaşın Ekonomisi köşesinde maske ihracatına dikkat çektik. Türkiye’de ciddi bir sıkıntı ile karşılaşmamak adına acilen maske stoklarını gözden geçirmemiz gerektiğini, maske ihracatını Çin ve Rusya gibi yasaklamak gerekebileceğini hatırlattık. 11 Mart’ta maske ihracatı yasaklandı.
Daha sonraki haber ve yazılarımızda 30 kuruşluk maskelerin 4-5 TL’ye satıldığını, karaborsa algısı yüzünden başta İstanbul olmak üzere pek çok kentte maske bulmanın güçleştiğini belirttik. Sonrasında iş dünyası maske üretimi için seferber oldu, devlet de üretim sürecini kontrol altına aldı. Açıklamalar ardı ardına geldi. Türkiye’nin koronavirüs salgınını önlemek için kritik hale gelen maske stokları ve üretimi yeterli seviyede. Dahası Cumhurbaşkanı Erdoğan maskenin artık para ile satılmayacağını “Kesinlikle parayla maske satışı yasaktır. Marketlerde verilen maskeler de ücretsizdir” sözleriyle duyurdu. Bugün e-devlet üzerinden talepte bulunanlara PTT kanalıyla maske ücretsiz olarak dağıtılıyor. Ancak görülüyor ki hem talep hem de dağıtım bir süreç alıyor. Oysa maske her ihtiyaç duyanın ihtiyaç duyduğu anda ulaşabileceği konumda olmalı. Üstelik kritik bir ürün haline gelmesi nedeniyle tüm sürecin de kontrol altında olması gerekli.
BEDAVA MASKEYE KOLAY ULAŞIM İÇİN 14 ADIM:
Hem PTT üzerindeki dağıtım yükünü azaltmak hem de dileyenlerin anında maskeye ulaşması için bir önerim olacak. Bakın nedir adım adım anlatayım...
1) Sağlık Bakanlığı UTS (Ulusal Takip Sismeti) onaylı üretilen tüm maskeleri kendi alıyor. Üretim süreci takip altında.
2)
Üç haftadır bu köşede tüketicinin alışkanlıklarında nasıl değişiklikler olduğunu izlemeye çalışıyoruz. Yayınladığımız veriler sağlık ve hijyen ürünlerine talebi, ‘evde kal’ çağrılarına ne oranda uyulduğu ve bu dönemde ihtiyaç duyulan başlıca tüketim maddelerini göstermesi açısından önemli. Koronavirüs sürecinde tüketim alışkanlıklarımızı gösteren bu araştırmaları yayınlamayı sürdüreceğiz. Geçtiğimiz haftanın verilerine gelirsek.
Ipsos Türkiye CEO’su Sidar Gedik’in değerlendirmeleri ışığında şu bilgileri paylaşabiliriz. 10 Mart tarihinde ‘Türkiye’de Koronavirüsü tespit edilmiştir’ açıklamasından sonraki ilk hafta hanelerin alışveriş davranışlarında ilk tepki olarak stoklamayı net bir şekilde gözlemlemiştik. İkinci haftada (18-24 Mart) ise hanelerin alışveriş sepetlerinde en çok artış gösteren kategorilerin farklılaştığını ve en çok artış gösteren kategorilerin atıştırmalık ürünler olduğunu görmüştük. Koronavirüs açıklamasından sonraki 3. haftaya geldiğimizde ise tüketicilerin hane içi tüketim davranışlarında farklılıkların devam ettiğini görüyoruz. Sürpriz yapan ürün ise TURŞU...
TURŞUYA YOĞUN İLGİ
Dondurma, turşu, hazır yemekler, yoğurt, reçel-bal ve soslar listeye ilk defa giren gıda kategorileri oldu. Son bir haftada satışları yüzde 129 arttıran turşuya bu ilginin bağışıklık sistemini güçlendirdiğine ilişkin haberler sonrasında yoğunlaştığını tahmin ediyorum. Hazır yemeklerde yüzde 97 ve soslardaki yüzde 81’lik artış dikkat çekici.
KOLONYA VE SİRKEYE İLGİ DEVAM EDİYOR
Eve kapanmaya başladığımız ilk hafta satışlarını yüzde 256 artıran kolonya ikinci hafta artışta fren yapmıştı. Üçüncü haftada kolonya satışındaki artış tekrar yüzde 94’e ulaştı. Sirke ise yüzde 160 ile bir önceki haftaya göre satışını ciddi artıran ürünlerden biri oldu. Makarnadaki artış da sürüyor. Ancak makarna son haftadaki 45’lik artışıyla ilk haftadaki yüzde 132 artıştan çok uzakta.
İşini evden takip edebilen, eğitimini uzaktan alabilen kesim evinde. Ancak evde olanlar dışında üretmek zorunda olan önemli bir kesim hala iş başında. Son 3 gündür Türkiye’nin dört bir tarafında üretmeye devam eden kesimlerle görüşmeye, bunu Hürriyet okurlarına aktarmaya çalışıyorum. Çiftçi toprağını ekiyor, ürününe gübresini suyunu veriyor, tavukçu, besici hayvanlarını yetiştirmeyi sürdürüyor. Gıda ile uğraşan sanayiciler işinin başında. Hiç sorun yaşamadan üretmeye devam ettiklerini, mallarını tüketiciye ulaştırmaya devam etiklerini söylüyor.
ÜRETMEK ZORUNDAYIZ
Önceki akşam Bakanlar Kurulu toplantısının ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da, Türkiye’nin her şart altında üretime devam etmesi gerektiğine, çarklarının dönmesini sağlamak zorunda olduğuna dikkat çekti. Ne kadar süreyle evlerde kalmak zorunda olduğumuz belli değil. Ama bazı şeyleri ıskalama şansımız yok. Mevsiminde pancarı ekmeli, domates fidesini dikmeliyiz ki temmuz ağustos ayında hasat edebilelim. Çeltik yerlerini şimdi hazırlamak zorundayız ki eylül ayında pirincimize kavuşabilelim. Gıda sanayicisi üretimi sürdürmeli ki Avrupa’daki ABD’dekine benzer şekilde market raflarının boş olduğu, halkın ‘aç kalırım’ korkusuyla hareket ettiği günleri görmeyelim. Özetle üretimi sürdürmek zorundayız.
ÇALIŞANLARI UNUTMADAN
Ama çalışanları ihmal etmeden. Açıklanan tüm sağlık kurallarına uyarak, onların ve ailelerinin sağlığını tehlikeye atmadan çarkları döndürmek zorundayız. Son üç gündür Hürriyet’te özellikle gıda için üretim yapanların işine gücüne devam ettiğini gündeme getirdik. Dün de kendi alanlarında Türkiye’nin en büyüklerinden iki önemli grubun açıklaması oldu. Yıldız Holding ve Tiryaki Agro da üretimlerinin sorunsuz devam ettiğini belirtti.
YILDIZ’DA ÇARKLAR DÖNÜYOR ŞOK 5 BİN KİŞİYİ İŞE ALACAK
YILDIZ Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ülker de bir açıklama yaparak güvenilir gıdaya ulaşmanın böylesine olağanüstü dönemlerde daha da kritik hale geldiğini hatırlattı ve “Bizler, böyle bir ortamda işimizin başında olmayı, sorumlu ve bilinçli bir grup olarak üretmeyi, ürettiklerimizi dağıtmayı ve toplumumuza hizmet etmeyi sürdürüyoruz” dedi. Tüm gıda ve perakende sektörünün, insanların ihtiyaçlarını giderdikleri marketleri açık tutmak, ürünleri her sabah raflara ulaştırmak ve bu zor günlerde toplumun yanında olmak için özveri ve kararlılıkla çalıştığına vurgu yapan Ülker şunları söyledi.
Panikle koşulan marketlerde alışveriş sepetleri temel ihtiyaç maddeleri ile tıka basa dolduruldu. Geçtiğimiz günlerde Hürriyet’te yayınladığımız İpsos araştırması gösterdi ki başta makarna, pirinç, un olmak üzere bazı ürünlerde talep normalin 5 katına ulaştı.
Dün Türkiye’nin dört bir tarafında üretim yapan gıda sanayicileri ile konuştuk. Gördük ki, üretimleri aynen devam ediyor. Tarlalarda çiftliklerden alınan ürünleri işleyip marketlerden evimize kadar ulaştıran tedarik zincirinin her bir halkası sorunsuz çalışıyor. Hijyen koşullarına daha da dikkat etmeye çalışan üreticiler özellikle işçi servislerinde ve çalışma alanlarında ekstra tedbirler aldıklarını söylüyor.
Özetle peynirden, yoğurda, salamdan sucuğa, balıktan yağa, makarnadan pirince gıda fabrikaları çalışmaya, Türk sanayicisi harıl harıl üretmeye devam ediyor.
Gıda üreticisi işinin başında Türkiye, hepimiz için...
Bu yüzden #senevdekal
UN-MAKARNA
Oba Makarna CEO’su Alpaslan Özgüçlü, “Son iki haftayı çok yoğun geçirdik. Normal talebin 5 kat üzerinde bir taleple karşılaştık. Bu tüketicinin ciddi anlamda stok yaptığını gösteriyor. Şimdi normalleşti talepler. Bu baştaki paniğin azaldığını gösteriyor. Gaziantep ve Sakarya fabrikalarımız tam kapasite çalışıyor. Türkiye’nin yıllık makarna tüketimi 650 bin ton. Tek başımıza biz bile iç piyasadaki bu ihtiyacı karşılayabilecek durumdayız. 3 haftadır ihracatı durdurduk iç piyasaya yöneldik. Vatandaşın panik olmasını gerektiren bir durum yok. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) elinde yeterli miktarda un var. TMO bu işe çok erken uyandı ve gerekli hazırlığı yaptı. Talepteki bu kadar artışa rağmen sadece ekmeklik buğdayda bir yüzde 10’luk fiyat artışı yaşandı ama TMO burada fiyata gerekli müdahaleyi yapacak güce sahip. Türkiye’de ne makarnada ne de bine yakın üreticinin bulunduğu unda bir sıkıntı yaşanmaz. Vatandaşımız rahat olsun” dedi.
Kumluca’daki seracı işinin başında. Edirne’deki çiftçi çeltik yerini hazırlıyor. Adana’da pamuk ekimi sürüyor. Kumluca’da, Finike’de, Alanya’da, seralarda sorun yok. Bandırma’da tavukçular üretime devam ediyor. Karacabey’de kırmızı et üreticileri ‘Sıkıntımız yok’ diyor... Kısacası Türk çiftçisi, köylüsü, seracısı toprağı harıl harıl işlemeye, hayvanına bakmaya devam ediyor, üretmeyi sürdürüyor.
İller bazında kurulan pandemi kurulları tarım için de çok olumlu olmuş. Her bölgenin hatta her ilin kendine göre özellikleri, ihtiyaçları var. Bu kararları merkez yerine yerelde almak büyük avantaj sağlayacak. Pandemi kurullarının aldıkları yerel kararlar, sadece o bölgede yaşayanları, çiftçileri, tarım işçilerini, nakliyatçıları, hal esnafını değil evlerimize kapanan, büyük şehirlerde yaşan bizleri de etkileyecek. Tarımsal üretimimizi sürdürmek zorundayız.
Hiçbir ülkenin milyon tonlar seviyesinde stoğu yok. Aylarca evlere kapanıp hem ürün tedarik zincirinin devam etmesini, hem de fiyatların yerinde saymasını bekleyemeyiz. Domatesi çiftçi nisan ayında toprağa ekmek zorunda ki yaz aylarında domates evlerimize kadar gelebilsin. Çiftçi pirincini buğdayını biçecek, sanayici üretimini sürdürecek ki hayatımızı sürdürebilelim.
Türk çiftçisi işinin başında Türkiye, hepimiz için...
Bu yüzden sen #evdekal...
TÜRKİYE’NİN DÖRT BİR TARAFINDAN TARIM MANZARALARI
KONYA (TAHIL)
Türkiye’nin tahıl deposu Konya’da çiftçiler işinin başında. Ziraat Mühendisleri Odası Konya Şube Başkanı Prof. Dr. Süleyman Soylu çiftçinin ayçiçeği, mısır, pancar, patates ekimi için hazırlığını önceden tamamladığını söyledi. Ekim sürecinin mayıs sonuna kadar süreceğine dikkat çeken Soylu, “Mevsimlik işçilerle ilgili önlem alınırsa hiçbir ürünün yetiştirilmesinde sıkıntı olmaz. Yabancı uyruklu işçilerin yaz aylarında kontrollü bir şekilde büyükşehirlerden bölgemize dönüşünün sağlanması gerekebilir. Elektrikle sulamada çiftçimizin ekstra destek talebi var” dedi.
Malum zor günlerden geçiyoruz. Üstelik ne kadar sürecek, ne zaman bitecek bilmiyoruz. Koronavirüs hayatın her alanını etkilemiş durumda. Eğitim uzaktan yapılıyor, işler büyük oranda eve taşınmış durumda. Bilinçli vatandaşlar evlerinden dışarıya adım atmıyor. İşte böylesine bir ortamda günlük hayatın zorluklarının ekonomiye yansımaması için büyük bir çaba var. Ekonominin çarkları dönmeye devam etsin, bugün aksaklıklar yaşansa da kimse işini kaybetmesin, virüs sonrasında kaldığımız yerden devam edelim diye hükümet karar üzerine karar açıklıyor. İşveren ve çalışanın bu dönemi en az hasarla atlatması için toplumun büyük bölümü de elini taşın altına koymuş durumda. Kimi kira almıyor, kimi alacağından vazgeçiyor. Çünkü bu dönemde hem şirketlerin hem de bireylerin yani vatandaşların ödeme dengesini sürdürmesi kritik önemde.
KAMU BANKALARI ÖNCÜ
İşte böylesine kritik günlerde Ziraat Bankası liderliğindeki kamu bankaları oldukça cesur bir adım attı ve kredi ödemelerini kolaylaştırdı. 6 aya kadar ödemesiz dönemden tutun da 12 aya kadar ilave vade verip hem bireysel hem de ticari müşterilerine ‘bu dönemde bir de kredi ödemeni kafana takma’ dedi. Sadece bununla da kalmadı kamu bankaları. Maaş müşterilerine 3 aylık maaş kadar kredi, çek ödemelerinde kolaylık, kredi kartlarında limit artışı gibi imkanlar da sundu.Ekonomi yönetimi kamu bankalarının attığı bu adımlara vurgu yapıp özel bankaları da destek vermeye davet etti. Özel bankalarda ilk cesur adım İş Bankası’ndan geldi. Sonrasında diğerleri de peş peşe ‘destek’ kararlarını açıkladı.
‘MIŞ’ GİBİ YAPANLAR VAR
Özel bankaların bir bölümü gerçekten vatandaşa destek olacak kararlar açıklarken bir bölümü ne yazık ki ‘miş’ gibi yaptı. Bu bankalar 2-3 aylık kredi taksit ötelemeyi, EFT ücretini geçici kaldırmayı ve ATM’den para çekme limiti artırmayı vatandaşa destek gibi sundu. Bana ulaşan şikayetlerden anlaşılıyor ki 2-3 aylık taksit erteleme için bile bin dereden su getiren, müşteriye ekstra faiz, masraf çıkaran bazı özel bankalar var. ‘Mış’ gibi yapan bankalar ‘kâr’ kaygılarını bir tarafa bırakıp iş yerini açamayan, evden dışarıya çıkamayan müşterilerine keşke daha fazla destek olabilseydi. Bu dönemde çarklarının dönmeye devam etmesi için ekonominin tüm aktörlerinin elini taşın altına sokması şart.
Gün fırsatçılık değil fedakârlık günü...
TAKSİT ERTELEMENİN BEDELİ