Sefer Levent

'Dedikodu doları' böyle zarar ettirdi!

27 Aralık 2021
Antalya’da yaşayan Ayşegül T.  18 Aralık Cumartesi akşamı eşi Faruk T. ile sıkı sıkıya bir tartışmaya tutuştu.

Ayşegül Hanım ısrarla bütün arkadaşlarının son günlerdeki kur yükselişini nasıl değerlendirdiğini anlatıyordu. Birçoğu bırakın elindeki TL’yi acil banka kredisi kullanmış oradan gelen parayı da dövize yatırmıştı. Kimi dolar 11 TL iken almıştı, kimi 13 kimi 14-15 TL iken... Hepsi kardaydı. Fatma şu kadar Gülgün bu kadar, anlattı, durdu Ayşegül Hanım. Bir bankaya 25 bin TL’lik kredi için başvurmuş, kredisi onaylanmıştı. Pazartesi ilk iş bu krediyi kullanıp dolar alacağını söyledi Faruk Bey’e. Faruk T. önce eşine direndi. Riskli olacağını kurların çok kısa sürede çok yükseldiğini anlattı ama nafile. Ayşegül T.’nin ısrarı karşısında pes etti.

20 Aralık Pazartesi günü 25 bin TL hesaplarındaydı. 3 aylık yüzde 1.95 faizle kredi kullanmışlardı. 3 ay sonunda bankaya 26 bin 300 TL ödeyeceklerdi.  25 bin lira ile de 17.86 TL’den toplam 1400 dolar aldılar. Dolar bir ara 18 TL’nin üzerine çıkmıştı. Ayşegül Hanım eşine döndü, “Gördün mü, şimdiden kazandık” dedi.

TL’YE DESTEK PAKETİ

Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Akşam saatlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı TL’ye destek programı ve kur korumalı mevduat hesabı döviz fiyatlarında ani bir düşüşe neden oldu. Dolar 10-11 TL’ye, euro ise 11-12 TL’ye geri döndü.

Destek kararları her boyutuyla çok tartışıldı, tartışılacak. Ben işin bu boyutunu bırakıp Ayşegül Hanım’a geri dönmek istiyorum.

Ayşegül Hanım 25 bin liraya 1400 dolar almıştı. Şu anda 1400 dolar 10.99’TL’lik kur nedeniyle 15 bin 386 TL ediyor. Yani nereden baksanız Ayşegül Hanım kurdan 9 bin 614 TL zarara uğramış durumda. Üstüne bir de aldığı kredi için 3 ay sonunda ödeyeceği bin 300 TL’lik faizi eklersek, etti mi zarar 10 bin 914 TL? Kabaca 25 bin lira indi 14 bin liraya...Kayıp yüzde 44.

3 ay sonunda kur ne olur, yükselirse zarar telafi olur mu, Aşegül Hanım tekrar kara geçer mi, tabii ki bilemeyiz. 8 liradan dolar alanların son düşüşe rağmen yüzde 40 karda olduğu da bir gerçek.

Ama, tüm bunları kısır döviz tartışmalarına bir de ben dalayım diye yazmadım.

Yazının Devamını Oku

Göbeklitepe’ye sanal mağaza açıyor

20 Aralık 2021
Damat Tween markasının sahibi Orka Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu’nu tanıyanlar bilir. Yeniliğe, modernliğe çok açık biridir. En hafif kumaş, buruşmayan gömlek, atıktan kıyafet vs birçok inavotif ürüne imza atılmasını sağlamıştır.

Geçtiğimiz hafta bir araya geldiğimiz Orakçıoğlu’nun bu kez çıtayı yükselttiğini sanal evrene dev bir adım attığını öğrendik. Damat Tween 2022 yılında modada Türkiye’nin ilk metaverse (sanal evren) mağazasını Göbeklitepe’de açmaya hazırlanıyor. Dünya ticaretinde yepyeni bir çığır açan sanal evrene yönelik GoArt Metaverse ile iş birliği gerçekleştiren Damat Tween, böylece geleceğin yeni rekabet alanında ‘varım’ demiş oldu.

Orka Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu neden sanal evren sorumuzu şöyle cevapladı:

Geleceğin yeni ve en etkin rekabet alanı, hiç kuşkusuz ki metaverse olacak.

Metaverse evreninde yerini sağlamlaştıran markalar kazançlı çıkacak.

Damat Tween ile biz de geleceğin dünyasında yerimizi alıyoruz.

Orakçıoğlu ardından bu dünyada yapacaklarını da şöyle sıraladı:

Gelecek yıl açacağımız metaverse mağazamızla müşterilerimiz, artık ev, ofis gibi bulundukları mekânlardan çıkarak mağazaya gitmek ve vakit kaybetmek zorunda kalmayacak.

Yazının Devamını Oku

Asgari ücret neden önemli!

17 Aralık 2021
Uzun bir süredir tartışılan 2022 yılı asgari ücreti dün Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından, net 4 bin 253 TL olarak açıklandı.

Türk-İş ve TİSK’in açıklamaları, kararın uzlaşma ile alındığı, beklentilerin büyük ölçüde karşılandığı yönünde. Asgari ücret her açıdan önümüzdeki günlerde tartışılmaya devam edecek. Ben bugün bu tartışmaları bir tarafa bırakıp asgari ücretin neden önemli olduğuna dikkat çekmek istiyorum.

 SGK verilerine göre 2020 yılında Türkiye’de çalışan kayıtlı işçi sayısı 15 milyon 203 bin 423 oldu. Bunların 6 milyon 390 bini ise asgari ücretli. Asgari ücret sadece bu ücreti baz alarak çalışan/çalıştırılan yaklaşık 6 milyon 390 bin kişiyi ilgilendiriyor sanıyorsanız, aldanıyorsunuz. Asgari ücret sizi, beni hepimizi ilgilendiriyor. Hem de çok... Bakın niye...

ÇALIŞAN AÇISINDAN

Asgari ücretle çalışan özellikle, işveren karşısında kendini savunamayan, dezavantajlı kesim açısından önemli bir sosyal koruma aracı. Pazarlık gücü olmayan bu kesimin aldığı ücretin yoksulluk sınırının altına inmemesi için önemli bir güvence.

Asgari ücret sadece asgari ücretle çalışanları ilgilendirmez. Asgari ücret artışları bir işletmede ast-üst olarak çalışan herkesin maaşını aynı oranda olmasa da yakından ilgilendirir. Asgari ücret artışı üst kademedekilerin maaşına yansımadığı durumda makastaki daralmalar çalışanları huzursuz eder. Bu nedenle çoğu işyerinde maaş zamlarında yıllık enflasyon kadar asgari ücret artışları da denkleme dahil edilir.

Asgari ücret, işsizlik maaşını, yaşlılık yani 65 yaş aylığını, SGK borçlanma miktarlarını, bir kişinin sosyal yardım alıp almayacağını, sosyal yardım bedellerini de belirler.

Çalışanın gelir artışı harcamalarındaki artıştan daha fazlaysa refah artışı sağlanır. Bu durum ekonominin geneline yansır. Tüketimin artmasına, ekonominin canlanmasına neden olur. Tersi bir durumda yani çalışanın gelir artışı harcamalarındaki artışın altındaysa bu tüketimi azaltır, ekonomiyi durgunlaştırır.

İŞVEREN AÇISINDAN

Yazının Devamını Oku

Gün gelir tüketici hesabını sorar!

16 Aralık 2021
Geçtiğimiz pazartesi bu köşede ‘Şeytan aldı, götürdü’  başlıklı bir yazı kaleme almış, stokçuluk yapanlara, biz tüketicilere kasıtlı olarak ‘yok’ diyenlere dikkat çekmiştim. Yollarda TIR’lar üzerinde seyahat eden, İstanbul’da E-5 kenarında boğazına kadar dolu otoparklardaki ‘sıfır araç’lara vurgu yapmıştım. Otomotiv sektöründe çip, nakliye özellikle tedarik sıkıntısı olduğu bir gerçek. Ama bu sektörde stokçuluk olduğunu, fazladan kâr elde etmek için bin türlü numara çekildiğini de göz ardı edemeyiz.

Gelin şimdi, bu sektördeki durumu adım adım analiz edelim.

ÇİP KRİZİ: Otomotiv sektörü yıla aslında oldukça pozitif başladı. Sene başındaki hedefler iç pazardaki satışların 1 milyon adede ulaşacağı yönündeydi. Ancak, işler beklenildiği gibi gitmedi. Otomotiv dışındaki tüketici elektroniği talebinde patlama yaşanması, başta Uzakdoğu ve ABD olmak üzere meydana gelen küresel felaketler, ‘mikro çip’ üretimini durma noktasına getirdi. Üzerine pandeminin yol açtığı nakliye sıkıntıları ve magnezyum gibi hammaddelere ulaşma zorlukları da eklenince, dünyada otomotiv sektörü yılın ikinci yarısında durma noktasına geldi. Çip bulamayan fabrikalar kapandı, kısacası hedefler şaştı.

MATRAH TELAŞI: Yılın son aylarına doğru piyasadaki sıfır araç sayısı azaldı. Özellikle vatandaşın ulaşabileceği ekonomik sıfır otomobillerde bu durum daha derin hissedildi. Döviz kurlarındaki artışa bağlı olarak yüzde 50 ve yüzde 80 ÖTV matrahında tutanamayan sıfır araçlara bir an evvel ulaşmak isteyen vatandaş bayilerin yolunu tuttu ancak ‘araç yok’ yanıtıyla karşılaştı. Tüketiciler gelen az sayıda aracın nerede olduğunu bir türlü anlayamadı. Çünkü, her krizin kendine göre fırsatçıları vardı. Bu dönemin fırsatçıları ise galeriler ve buradaki ‘fırsat’ı görerek otomobil alım-satım işi yapmaya başlayan bir takım kötü niyetli kişilerdi.

PLAKA OYUNU: Galericiler ve söz konusu kötü niyetli kişiler, uzun süreli ilişkileri bulunan bazı bayileri devreye sokarak gelen az sayıda aracı çekmeye başladı. Bu araçların satın alınma işlemleri yapılıyor, plakalanarak ikinci el sitelerinde sıfırından yüksek fiyata satışa konuluyordu. Kasım-aralık aylarında arzdaki sıkıntı o kadar arttı ki, bu kişiler fırsatçılığın bile dozunu kaçırdı. Ederi 300 bin lira olan otomobiller 500-600 bin liralara satışa konulmaya başlandı.

STOKÇULARA SOBE: Sonucunda devlet artık devreye girdi. Önce İzmir’deki bir bayiye üst sınırdan stokçuluk cezası kesildi. Şimdi de Karabük merkezli 50 ilde, tekel oluşturdukları ve araç fiyatlarındaki artışı etkiledikleri iddiasıyla 51 kişi hakkında gözaltı kararı verildi.

Tabii ki tüm markalar ve tüm bayiler bu şekilde davranmıyor. Ama bu bazı bayilerin bu tarz  işlere karıştığını ve tüm sektör adına kötü örnek oluşturduğu gerçeğini de değiştirmiyor. Gelen araç sayısının ise kasım ve aralık aylarında çok çok az olduğu, teslim edilen araçların büyük bölümünün ise geçtiğimiz aylardan (yaz başından) satışı yapılan araçlar olduğu bildiriliyor.

Otomotiv sektörü dernekleri başta olmak üzere tüm markalar konunun üzerine titizlikle eğilmeli. Özellikle markalar, böylesine hassas bir dönemde bayileri sürekli olarak kontrol etmeli. Denetimlerini arttırmalı. Aksi halde ‘birkaç’ bayinin yaptığı bu hareket Türkiye ihracatının lokomotif sektörü olan otomotiv sektörüne her geçen gün daha fazla mâl edilecek.

Son sözüm şu...

Yazının Devamını Oku

‘Bankalar faiz indirimine direniyor’

13 Aralık 2021
İstanbul’a Next Level markası ile giriş yapan Pasifik, kurduğu gayrimenkul yatırım ortaklığını halka açıyor.

Pasifik Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı, için 9-10 Aralık tarihlerinde talep toplandı. Hisse önümüzdeki günlerde borsada işlem görmeye başlayacak.

Özellikle gayrimenkule yönelik talep patlamasının yaşandığı ve borsanın sürekli rekor tazelediği bir döneme denk gelen halka arz sürecini sohbet toplantısında bir araya geldiğimiz Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Erdoğan’dan dinleme fırsatı yakaladık.

Erdoğan önce halka arzla ilgili genel bilgiler verdi:

Bireysel yatırımcıya, hem gayrimenkule hem borsaya yatırım yapma fırsatını bir arada sunuyoruz. Pasifik Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı, portföy yapısı ile sektördeki bir çok şirketten ayrışıyor.

Tamamen proje geliştirmeye odaklı bir GYO yapıyoruz. Sonuçta Pasifik geliştirici bir şirket ve biz onu halka açıyoruz. Portföyümüzde şu anda geliştirdiğimiz iki proje var, Merkez Ankara ve Next Level İstanbul.

Sermaye piyasası katılımcıları ve geniş yatırımcı kitleleri, Pasifik GYO halka arzını bir fırsat olarak görüyor.

Halka arzdan elde edilecek gelirin yüzde 30’u ile şirket borçlarını kapatıp işletme sermayesine destek sağlamayı hedefliyoruz. Halka arz gelirinin yüzde 70’lik bölümünü ise devam eden ve gerçekleşecek yeni projelerin geliştirilmesinde kullanacağız.

Yazının Devamını Oku

Türkiye’nin 'tek yaldızlı' şirketi

6 Aralık 2021
Türkiye’nin gündeminde ihracat ve üretim var. Yükselen kur nedeniyle özellikle dış pazarlarda Türkiye’nin daha da rekabetçi olacağına şüphe yok.

Türkiye’de halen faaliyette olan yabancı şirketlerin başarı öyküsü en az yüksek seyreden kurlar kadar yeni geleceklere ilham olacak nitelikte. İşte bu şirketlerden biri de İzmir’de sıra dışı bir iş yapıyor.

Geçtiğimiz hafta ülkemizde sessiz sedasız yıllardır üretim yapan Alman-Türk ortaklığındaki Heraeus Tokmak şirketini ziyaret ettik. Türkiye ve Ortadoğu’da tekler. Hatta dünyada bu işi yapan 8 şirketten biri konumundalar. Peki ya ne yapıyorlar derseniz basit bir şekilde anlatmaya çalışayım. İleri seviye teknolojiyle geliştirdikleri reçeteleri uygulayarak yaldız yapıyorlar. Hani şu kahve fincanı, bardak, tabaklarda gördüğünüz yaldızlar var ya... İşte o yaldızlar bu şirketin ürünü.

1950’DE ALMANYA’YA

1950 yılında 18 yaşındaki Nedim Tokmak’a kendiden önce Almanya’ya çalışmaya giden arkadaşından davet gelir: “Seni Almanya’ya bekliyorum. Burada iş, çalışma fırsatı çok.” Alman demiryollarında başlayan iş yaşamı sonrasında ticarete uzanır. İzmir seyahatlerinin dönüşünde Ege’den yerel dokunan halıları Almanya’da satmaya başlar. 1964’te Paşabahçe’ye yaldız yapan bir kişiye Heraeus adlı firmadan 1 kilo boya getirir. Boyanın içinde ‘yaldız’, yaldızın içinde de o tarihlerde Türkiye’ye ithalatı yasak olduğunu sonradan öğreneceği ‘altın’ olduğunu öğrenen Nedim Tokmak önce bozulur sonra bu olayı bir fırsata çevirir. Yaldızı Türkiye’de üretmeyi kafasına koyar.

1969’DA İZMİR’E

1969 yılında İzmir’de küçük bir atölye açan Nedim Tokmak, Almanya’dan ‘1 milyon mark’a aldığı yaldız reçeteleriyle şirketin bugünlere gelmesini sağlar.  İzmir’de Türkiye’nin tek yaldız üreticisi olarak üretim yapan şirketin yüzde 90 hissesini 1999’da Alman Heraeus satın alır. Heraeus, 2020 mali yılında 40 ülkede 14.800 çalışanı ile 31.5 milyar Euro gelir sağladı. Almanya’daki en büyük 10 aile şirketinden biri.

Yazının Devamını Oku

Yol kısaldı Erdek kıpır kıpır

20 Temmuz 2021
Yeni İstanbul-İzmir Otobanı sayesinde Erdek artık İstanbul’a 2.5 saat, Bursa’ya ise sadece 1 saatlik mesafede... Erdek’e bu iki büyük kentten özellikle son iki yıldır akın var dersek yanlış olmaz. Bayramda otellerdeki doluluk yüzde 85’e ulaştı. Gecelik fiyatlar 200-300 TL arası.

Bodrum, Alaçatı, Çeşme, Datça, Kaş... Hiçbiri gündemde değilken İstanbulluların akın ettiği, ünlülerin mekan tuttuğu Erdek yıllardır o eski ihtişamlı günlerinden çok uzaktaydı.

Marmara Denizi’ne adeta gözcülük yapan Kapıdağ Yarımadası’nın eteklerinde uzanan o eskinin ihtişamlı, ünlü sahil kenti bugünlerde tekrar kıpır kıpır. Bunun en büyük nedeni Yeni İstanbul-İzmir Otobanı sayesinde Erdek’in Bursa ve İstanbul’a uzaklığının önemli ölçüde kısalması. Erdek artık İstanbul’a 2.5 saat, Bursa’ya ise sadece 1 saatlik mesafede... Erdek’e bu iki büyük kentten özellikle son iki yıldır akın var dersek yanlış olmaz. Erdek özellikle pandemi yasaklarının ardından kısa sürede ulaşılabilecek güvenli bir liman olarak görülüyor.



OKSİJEN DEPOSU

Alp Dağları, Kaz Dağları gibi Kapıdağ Yarımadası da kalın yapraklı orman bitkilerinin bir arada olduğu bir doğa özelliğine sahip. Bu yüzden Erdek için de oksijen deposu tanımını kullanabiliriz. Şehir boyunca uzanan plajları, bu plajlara paralel denize sıfır otelleri, restoranları, tarihi çınar ağaçları, zeytinlikleri, düşük tuz oranı ve berrak denizi ile Erdek misafirlerini cezbediyor.

Yazının Devamını Oku

‘Malzeme fiyatlarındaki artış suni’

8 Temmuz 2021
“Ben uzun süre Çin’de yaşadım.

Burada yıldan yıla fabrika çıkış fiyatlarında yüzde 9 fiyat artışı söz konusuydu. Hiç fiyatların bu yılki kadar yükseldiğini görmedim. Bunun iki sebebi var. İlki pandemi nedeniyle artan talep. Şu anda adeta talep patlaması var. Tedarikçiler de bunu fırsat olarak görüyor. Malzeme fiyatlarındaki artışın da suni olduğunu düşünüyoruz. Geçen yıldan bu yıla baktığımız zaman dolar ve Euro bazında bazı malzemelerin iki katına çıktığını görüyoruz. İkincisi petrol başta olmak üzere hammadde girdi fiyatlarında da ciddi artışlar var. Bu bizim gibi fabrikalara maliyet artışları getiriyor. Kapasite yatırımları ve öne çekilen talebin azalmasıyla yılın sonuna doğru fiyatlarda gevşeme bekliyoruz.”

Arçelik CEO’su Hakan Bulgurlu’nun sözleri böyle. Dün internet üzerinden düzenlediği basın toplantısında bir ara geldiğimiz Bulgurlu şirketteki son gelişmelerle ilgili bilgiler verdi. 9 ülkede 26 üretim tesisi bulunan Arçelik pandemi döneminde de büyümesini sürdürdü. Japonya merkezli Hitachi’nin beyaz eşya bölümünün yüzde 60 hissesini 300 milyon dolara satın alan şirket ayrıca ABD merkezli beyaz eşya üreticisi Whirlpool’un Türkiye operasyonu olan Manisa’da kurulu soğutucu ve çamaşır makinesi üretim tesislerini 78.3 milyon Euro yatırımla bünyesine katmıştı.

BÜYÜME İŞTAHI

Hakan Bulgurlu, “Büyüme iştahımız her zaman devam ediyor. Sürekli her fırsatı değerlendirerek ilerliyoruz. Coğrafi olarak büyümeye devam ediyoruz. Son 5-6 yıllık satın alma ve ortaklık bunu gösteriyor. Bir taraftan organik olarak büyüyoruz. Diğer yandan satın almalar devam edecek” diye konuştu. Hitachi ve Whirlpool satınalma işlemlerinin online olarak gerçekleştirildiğine dikkat çeken Bulgurlu, “İlişkiler aslında yüz yüze başladı. Ama zor bir süreçti. Hiç görmediğiniz fabrikayı satınalmak da kolay değildi” derken Arçelik Genel Müdür Yardımcısı Polat Şen de “Sürekli toplantılar yaptık. Satın almadan önceki son 2 ay çok yoğun geçti. Özellikle Hitachi’nin kaliteli üretim ve marka hassasiyeti vardı. Adeta markayı pamuklara sararak yönetmemizi istediler. Onlardan daha fazla hassas olduğumuzu görünce süreç hızla ilerledi” değerlendirmesinde bulundu.

1 SAATTE TESLİMAT HARVARD’DA VAKA OLDU

Pandemi döneminde tüketicilerin davranışlarının da değiştiğine dikkat çeken Bulgurlu “Evlerde geçen vakit arttığından biraz daha büyk buzdolabı, fırın talebi arttı. Hiç bulaşık makinesi satılmayan Hindistan’da bile bulaşık makinesi satışları yüksek seviyeye çıktı. E-ticarette çok hızlı bir dönüşüm yaşadık. Siparişleri bu dönemde internetten almaya başladık ve rekor hızda ürün teslim eder hale geldik. Örneğin; Mardin’in küçük bir ilçesinde kendi internet sitemizde bir buzdolabı alındığında bunu 1 saatte teslim edebiliyoruz. Bu projemiz Harvard Business School’da vaka oldu” dedi.

Yazının Devamını Oku