Eşiyle böyle bir sorun yaşayan bir okur, geçtiğimiz günlerde Washington Post’un tavsiye bölümüne yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
“Kocam her sabah kalkar kalkmaz duşunu alır. Ne olursa olsun istisnasız o duş uyanır uyanmaz alınır. Onu duş almadan kimse göremez. O gün bisiklet turuna çıkacak olsa bile yine önce duşunu alır. Noel sabahı çocuklar erkenden kalkıp hediyeleri açmaya can atarken bile herkes onun duşunu bitirmesini bekler.
Yaklaşık 10 yıl önce, bir aile dostumuza benim yeterince sık duş almadığımı söylediğini öğrendim. Ona bunun beni ne kadar incittiğini ve kendimi ne kadar kötü hissettirdiğini anlattım. Bana sürekli ne zaman duş alacağımı sormasının masum bir soru olduğunu düşünüyor ama benim için bu, kötü koktuğum anlamına geliyor. Bazen duşumu ne kadar hızlı aldığımdan bahsediyor. Ona binlerce kez benim duş almam hakkında konuşmayı bırakmasını söyledim ama o yanlış bir şey yapmadığını düşünüyor ve konuşmaya devam ediyor.
Sürekli saldırıya uğradığımı hissediyorum ama eşim bunun benim sorunum olduğunu ve bunu aşmam gerektiğini söylüyor. Ne yapmalıyım? Terapiye ihtiyacı olan ben miyim?”
* * * * *
Biz de hem benzer sorunlar yaşayan çiftlerin hikayelerini dinledik hem de Uzman Klinik Psikolog ve Aile Danışmanı M. Berk Karaoğlu’ndan bu çiftler için tavsiyeler aldık.
‘DUŞ ALMADIĞI ZAMAN ONDAN UZAKLAŞIYORUM’
ABD'deki Georgia Üniversitesi’nden uzmanların gerçekleştirdiği bir araştırma, kronik ağrı çeken insanlar için hava durumunun tetikleyici bir faktör olabileceğini ortaya koydu. Araştırma kapsamında ankete katılan kişilerin yüzde 70'i davranışlarını hava durumuna dayalı ağrı tahminlerine göre değiştireceklerini söyledi.
Araştırmanın baş yazarı Christopher Elcik, "Hava durumları ile ağrı arasında daha tutarlı ilişkiler buluyoruz, dolayısıyla hava durumuna dayalı ağrı tahminleri yapmak daha mümkün görünüyor" dedi.
Bilim dergisi International Journal of Biometeorology'de yayımlanan çalışmaya 4.600'den fazla kişi katıldı. Migren hastalarının yüzde 89'u hava durumunu ağrı düzeylerini etkileyen bir unsur olarak tanımlarken yüzde 79'u hava durumunun ağrıyı tetiklediğini söyledi.
Biz de hava durumunun ağrılar üzerindeki etkisini İç Hastalıkları Uzmanı Aytaç Karadağ, Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Dilek Necioğlu Örken ve Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Adam ile konuştuk. İşte 8 soruda havaların ağrılar üzerine etkisi…
1) Hava ve basınç değişimi eklemlere nasıl etki ediyor? Yağmurlu havalarda neden bazı insanların eklemleri ağrır?
Aytaç Karadağ: Özellikle kireçlenme olarak bilinen osteoartrit ve fibromiyalji olarak bilinen kulunç vakalarında soğuk hava ağrıları tetikleyebilir. Dahası ağrıların şiddetlenmesi soğuk havanın habercisi olabilir.
Soğuk hava, eklem sıvısının yoğunlaşmasına ve eklem kıkırdağının esnekliğinin azalmasına neden olarak kireçlenme ağrısını artırabilir. Öte yandan soğuk hava kaslardaki kasılmaları ve kan akışının azalmasını tetikleyerek fibromiyaljideki kulunç diye bildiğimiz kas ağrılarına da yol açabilir.
1- Kış aylarında kalp sağlığımız genel olarak nasıl etkileniyor?
“Vücutta soğuk hava adaptasyonu ısıyı vücutta tutmak ve kanı ana organlara yönlendirmek üzerine kuruludur. Göğüs ve sırt bölgesi, eller, ayaklar, saçlı deri, yüz soğuk havalarda ısı kaybının gerçekleşebileceği bölgelerdir” diyen Doç. Dr. Macit Bitargil, soğuk havaya maruz kalındığında vücudun ısı kaybını azaltmak için bu bölgelere giden damarlarda daralma ve spazm oluşturduğunu, böylece ısının vücut içinde daha çok korunmuş olduğunu fakat bunun sonucunda kalbin daralmış olan damarlara karşı çalışmak zorunda kaldığı için daha çok efor sarf etmeye başladığını ifade etti.
Bitargil, bu durumun vücutta tansiyonu artırdığını, bu mekanizmaların sonucu olarak kalbi besleyen damarların daha çok kana ihtiyaç duyduğunu ve özellikle kalbi besleyen koroner arterde sorun olan kişilerde bu durumun tehlike yaratabileceğini vurguladı.
2- Neden kış aylarında kalp krizi vakalarında artış yaşanıyor?
“Kışın, soğuk havalarda, kan damarlarındaki büzüşme mekanizması düşünüldüğünde, sağlıklı damarlara sahip olan insanlarda vücut bu duruma çabuk uyum sağlar ve genelde problem yaşanmaz” diyen Bitargil, damarları sağlıklı olmayan insanların bu adaptasyon mekanizmasına uyum sağlayamaması nedeniyle damar spazmları, azalmış kan akımları, pıhtı oluşum riskinde artış gibi nedenlerden dolayı kalp krizi, felç gibi sonuçlarla karşılaşabileceğini belirtti. Bitargil, damarın bulunduğu ve etkilendiği bölgeye göre ölümcül sonuçlar ortaya çıkabileceğini söyledi.
Bitargil, bütün bunların yanında, insanların soğuk havalarda dışarı çıkmayı çok tercih etmedikleri için özellikle yaşlı insanlarda, hareketsizlik, evde vakit geçirdikçe abur cubur yeme alışkanlıklarında artış ve kilo alımı ile kalp krizi ve felç riskinin artabileceğini sözlerine ekledi.
3- 'Soğuk havalar kalbin iş yükünü artırıyor' diyebilir miyiz?
Peki bu ürünler iddia edildiği gibi cildi yeniliyor mu?
Oluşmuş kırışıklıklara etki eder mi?
Yaşlanmanın etkilerini geciktirir mi?Yara izlerini iyileştirir mi?
Bu ürünlerin içinde başka ne var?Satın alırken nelere dikkat etmek gerekir?
İşte 10 soruda salyangoz mukusu içeren ürünler ve etkileri...
SALYANGOZLAR NEMLENDİRİCİ VE YENİLEYİCİ MADDEYE SAHİP
1- Salyangozların mukusunun içinde ne var?
Salyangozların kendi dokularını ve kabuklarını onarmak için mukus salgıladığını, bu mukusun ‘allantoin’ adı verilen bir madde içerdiğini söyleyen Amato, salyangozların besinlerden elde ettikleri kireçtaşı ve vücutlarında bulunan doğal allantoin sayesinde kendi dokularını ve kabuklarını çok hızlı tedavi etme özelliğine sahip olduklarını ifade etti ve ekledi: “Allantoin, aktif bir nemlendirici ve yenileyici bir madde olduğu için cildin hücrelerini yenilemeye ve onarmaya yardımcı olur.”
Çoğunlukla yüze, alnın çevresine, çene çizgisine, boynun yanlarına doğru masaj yapmayı içeren yüz yogası, yanak ve yüz kaslarını güçlendirerek yüzünüzün yapısal görünümünü iyileştirmeyi vaat ediyor.
Fransız askısı, altın iğne, botoks, dolgu, mezoterapi, PRP gibi ameliyatsız birçok cilt ve yüz gençleşme yöntemi var ancak yüz yogası cerrahi olmayan bu işlemlere gerek olmadan yüzün gençleşmesine ya da genç kalmasına maliyetsiz bir alternatif olarak özellikle kadınlar tarafından tercih ediliyor.
Peki yüz yogasının gerçekten böyle bir etkisi var mı?Herkes yüz yogası yapabilir mi?Gıdıyı ve kırışıklıkları yok eder mi?Yüzün incelmesine fayda sağlar mı?Ne kadar sürede etkisini gösterir?
Yüz Yogası Eğitmeni Harika Aktepe ve Dermatolog Dr. Yasemin Fatih Amato ile yüz yogası hakkında merak edilenleri konuştuk. İşte 14 soruda yüz yogası dosyası…
5000 YILLIK GEÇMİŞİ VAR
Yüz yogası aslında yüzyıllardır uygulanıyor ama son yıllarda popüler bir güzellik trendi haline geldi. Biraz tarihinden bahseder misiniz?
Harika Aktepe:
Bunun nedeninin uyku-uyanıklık döngüsünü kontrol eden sirkadiyen ritim olduğunu ifade eden Margo, "Derin bir uykuya dalma vücudun soğumasıyla bağlantılıdır. Bu nedenle çıplak halde vücudunuzun soğumasına izin vermek, uyku zamanının geldiğinin sinyalini verebilir" dedi. Margo, özellikle soğuk aylarda bir partnerle çıplak uyumanın 'fiziksel ve duygusal yakınlığın artmasına' da fayda sağlayacağını, ten tene temasın sevgi ve bağlanmayla ilişkili hormon olan oksitosinin salgılanmasını artırabileceğini söyledi.
Çıplak uyumanın stresi ve kaygıyı azalttığı, kilo almayı önlediği, kalp hastalığı ve Tip 2 diyabet riskini azalttığı, vajinal sağlığı iyileştirdiği, erkek doğurganlığını artırdığı, öz güveni artırdığı ve romantik ilişkileri iyileştirdiği de iddia ediliyor.
Çıplak uyumanın faydaları ile ilgili ortaya atılan bu iddiaların hangilerinin bilimsel dayanağı olduğunu konunun uzmanlarına sorduk. İşte oraya atılan iddialar ve gerçekler….
İDDİA 1: UYKUYA DALMAYI KOLAYLAŞTIRIR VE DAHA KALİTELİ UYKU SAĞLAR
“Vücut uyumaya hazırlanırken ısısını düşürüyor. Çıplak uyumak, vücudumuzun soğumasını sağlayıp uyku zamanının geldiği sinyalini vererek daha iyi bir uykuya yardımcı olur mu?”
İç Hastalıkları Uzmanı Aytaç Karadağ:
‘KEŞKE ONU HALA ÇOK SEVDİĞİMİ SÖYLEYİP EVLENME TEKLİFİ ETSEYDİM’
Gökhan H. (32)
Benim en büyük pişmanlığım gurur yapıp yıllar önce kavga edip ayrıldığım sevgilimle tekrar barışmak için adım atmamak. Onu deli gibi sevdiğim halde bir türlü cesaretimi toplayıp bir adım atamadım ve elimden kayıp gitti. Şimdiki aklım olsa bir gün bile beklemeden ondan özür diler, yalvarır ve bir daha elini bırakmazdım.
Sonradan ortak arkadaşlarımızdan benden hep bir adım beklediğini, aylarca çok üzülüp ağladığını duydum ama aradan onca zaman geçmişti ve benim hayatımda başka birisi vardı. Onu hiç unutmadım ve hep sevdim ama hayatıma da bir şekilde devam ettim.
Sonra bir gün evlendiği haberini aldım, dünyam başıma yıkıldı. Ne bekliyordum ki zaten, benim hayatım devem ederken onunki duracak değildi tabii... Ama işte insan bir türlü duygularına söz geçiremiyor. O günden sonra pişmanlığım daha da arttı. Keşke o başkasıyla evlenmeden önce onu hâlâ çok sevdiğimi söyleyecek cesaretim olsaydı da karşısına dikilseydim. Cevabı her ne olursa olsun bunu yapmalıydım. Üzerinden yıllar geçti hâlâ bunun pişmanlığını yaşıyorum. Bu pişmanlık duygusu öyle bir şey ki üzerinden ne kadar geçerse geçsin etkisinden bir türlü kurtulamıyorum.
Mesela o zaman gidip onu hâlâ sevdiğimi söyleyip evlenme teklifi etseydim ve olumsuz bir cevap alıp arkama bakarak dönseydim de pişman olacaktım biliyorum. “Ne aptalım, keşke gitmeseydim, kendimi rezil etmeseydim” diye hayıflanacaktım buna eminim ama o zaman sadece yaptığım bir şey için pişmanlık duyacaktım. Cesaret edemediğim için yapmadığım ve cevabını asla bilemeyeceğim bir şeyden duyduğum pişmanlıkla kıyaslanamaz bile, bu çok daha ağır.
Bu pişmanlığım ömür boyu sürecek ama en azından
Melatonin, beyinde üretilen ve kişinin uyku döngüsünü düzenleyen bir hormon.
Gündüz saatlerinde kan dolaşımında çok az melatonin bulunurken güneş battığında, gözler azalan ışığı algılıyor ve uykuyu teşvik eden bu hormonun üretimini artırması için beyne sinyal gönderiyor. Melatonin seviyeleri akşam 21.00'den itibaren keskin bir şekilde yükselerek uyku haline neden oluyor ve sabaha kadar yüksek kalıyor.
Kötü bir gece uykusunun pek çok nedeni olabilir ancak televizyon, bilgisayar, tablet veya cep telefonu gibi ekranların başında geçirilen zamanın uyku üzerinde etkili olduğuna dair birçok kanıt var. Yani uyku problemlerinin en büyük sorumlusu yatma vaktinde çevrimiçi olmak. Zira bu durum hem uyku için ayrılması gereken saatleri tüketiyor, hem de parlak ekranlar doğal melatonin üretimini baskılayarak uykuyu doğrudan etkiliyor.
Uyku sorunu yaşayan kişiler, özellikle son dönemde, ‘Ben kullanıyorum çok iyi geliyor, sen de bundan kullan’ diyen dost tavsiyeleri ile çareyi melatonin takviyesi almakta buluyor.
Peki ülkemizde melatonin kullanımı ne kadar yaygın?Doktor tavsiyesi olmadan kullanılmasının sakıncaları neler?Çocukların kullanması güvenli mi?Uzun süreli kullanımı bağımlılık yapar mı?Bıraktıktan sonra uyku sorunları tekrar baş gösterir mi?
Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Esra Okuyucu, İç Hastalıkları Uzm. Dr. Betül Mercan Çiftçi ve Diyetisyen Gamze Çakaloğlu ile melatonin takviyelerini mercek altına aldık. İşte 11 SORUDA MELATONİN DOSYASI
SORUNU ÇÖZMEZ, SADECE SEMPTOMLARI HAFİFLETİR