CEP TELEFONLARI
Yıllardır cep telefonlarından yayılan radyasyonunun kansere neden olabileceği söyleniyor ancak
araştırmacılar, birçok kişinin telefonlarını vücutlarına yakın tutmanın kendilerini riske atacağından korkmasına rağmen, durumun böyle olduğuna dair iyi bir kanıt olmadığını söylüyor.
Bağımsız kanser araştırma kuruluşu olan Cancer Research UK, yüksek enerjili radyasyonun DNA'ya zarar vererek kansere neden olabileceğini söylerken telefonlardan yayılan versiyonun bu etkiye sahip olmayacak kadar zayıf olduğunu söylüyor.
Ancak teknoloji hala yeni olduğu için, bilim insanları telefondan yayılan radyasyonun potansiyel etkilerini uzun vadede izlemek için bu alanda araştırmalar yapmaya devam ediyor.
‘ADIMI BİLE KISKANIYOR, HER YAPTIĞIMI TAKLİT EDİYORDU’
Sema Y. (51)
Benim kıskanç insanlara hiç tahammülüm yok ama nedense bu insanlar beni bir şekilde buluyor. Çok örnek verebilirim ama en iyisi ben size en son kıskanç arkadaşımı anlatayım.
Bizim yaşadığımız siteye yeni taşınmışlardı. Kızı da benim kızımla aynı yaştaydı. Hemen bir kurabiye yapıp ‘Hoş geldin’ demeye kahveye gitmiştim ve o andan itibaren ayrılmaz ikili olmuştuk. Aynı şeylerden hoşlanıyorduk, hamilelikten itibaren ikimiz de hemen hemen aynı deneyimleri yaşamıştık kızlarımızla ilgili. Kafalarımız uyuşmuştu. Acayip gülüp eğleniyorduk. Bir tek ortak olmayan yanımız onun evliliğinde mutsuz olması benim ise mutlu olmamdı. Eşi onu herkesle kıyaslıyor, çoğu zaman başkalarının yanında aşağılıyordu. Ben de onun bu mutsuz tarafına yardımcı olmaya çalışıyordum.
Her günümüz beraber geçiyordu. Başka arkadaşlarımla buluşmaya gitsem bozuluyordu ama bu beni önceleri rahatsız etmemişti. "Bana çok değer verdiğinden öyle" diye düşünüyordum. Ve her gittiğim yere onu da davet etmeye, ortamlara onu da dahil etmeye başladım. Yaklaşık yedi ay sanki kırk yıldır dostmuşuz gibi harika günler geçirdik. Ve yedi ay sonra arkadaş balayımız sona ermeye başladı. Önceleri küçük küçük iğnelemeler yapıyordu. Sonra benim tanıştırdığım ve sayemde ortamlarına soktuğum arkadaş çevremde beni bozmaya başladı. Hatta daha önce onunla paylaştığım fikirleri ve düşünceleri sanki kendisininmiş gibi ortaya atıp kredi yükseltme çabasına girişti.
Aradan dört beş ay daha geçtiğinde artık kopyala yapıştır aşamasına geçmişti. Kızıma ne alırsam aynısını ve aynı rengini aldığı yetmiyormuş gibi, ben ne giyersem benzerini bulup ertesi günlerde giyiyor ve “Sende gördüm, hoşuma gitti kendime de aldım” demek yerine “Uzun süre önce almıştım ama gardırobumda unutmuşum” diyordu. Bir keresinde kombimiz bozulduğu için üç gün yıkanmamış yağlanmış saçlarımı at kuyruğu şeklinde toplamıştım. Hemen aynı akşam kısa saçları ile zar zor at kuyruğu yapmıştı.
Artık kopyalaması sınırları aşmaya başlamıştı. Son olarak aslında adının benimki gibi Sema olacağını ama son anda annesinin vazgeçip kendi ismini koyduğunu ama kendisini her zaman bir Sema gibi hissettiğini söyledi, iyi mi?
Peki, bebek ve çocuklar için bu ürünler neden tehlikeli?
Kaç yaşından sonra güvenle kullanılabilir?Bebeklerin kesintisiz uyumasını sağlar mı?Yenidoğan döneminde ani bebek ölümü sendromuna neden olabilir mi?
Washington Post'a yer alan habere göre, bu ürünler hiçbir güvenlik standardı olmadan ve güvenli olduklarına dair çok az veya hiç kanıt olmadan satıldığını söyleyen çocuk doktorlarını ve ürün güvenliği uzmanlarını alarma geçirdi.
Biz de ağırlıklı battaniyelerin çocuk ve bebeklerin üzerinde ne kadar etkili olduğunu ve risklerini Çocuk Doktoru Uzm. Dr. Fatih Binboğa, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Bekir Çakmak ve Nörolog Belma Doğan Güngen ile konuştuk.
UYKU TULUMLARI DAHA GÜVENLİ
Uzm. Dr. Fatih Binboğa, bebekler söz konusu olduğunda uyku güvenliği gibi bir kavramın karşımıza çıktığını, 1 yaş altında sağlıklı olduğu düşünülen bazı bebeklerin yataklarında “pozisyonel asfiksi” yaşadıklarını yani yataklarında nefes alamaz şekilde bulunabildiklerini ifade etti. Bizim ‘ani bebek ölümü sendromu’ diye bildiğimiz bu korkutucu tablonun sebepleri araştırıldığında, yumuşak zemin, ağırlıklı veya normal bir battaniye, yatak ile karyola arasında oluşan boşluğa düşerek sıkışmak, tütün dumanına maruz kalmak, aşırı ısıtılmış bir odada yatmak, bir erişkinin altında nefessiz kalmak, yüz üstü uyumak, yatak içerisinde peluş, yastık, pozisyon vericiler, aşırı eğimli yatak gibi sebeplerin bulunduğunu ve son 25 yıldır bunların üzerine gidildiğini söyleyen Binboğa, ailelerin bu konu hakkında bilgilendirilmesiyle Batı ülkelerinde vaka sayılarında ciddi azalma kaydedildiğini, bu bağlamda 1 yaş altında uyku tulumlarının hem normal hem de ağırlıklı battaniyelerden daha güvenli olduğunu vurguladı.
Ağırlıklı battaniyelerin herkese göre olmadığını söyleyen Nörolog Belma Doğan Güngen, örtüyü kendisi çıkaramayacak durumda olan bebek, çocuk ve yaşlıların bu ürünleri kullanmaması gerektiğini, ayrıca astım, uyku apnesi ve dolaşım sorunları gibi belirli tıbbi rahatsızlıklarla yaşayan kişiler için de battaniyelerin uygun olmadığını belirtti ve ekledi: “Ağır battaniyelerle ilgili 2023 yılında yapılan ve The Journal of Sleep Research dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmaya göre, ağırlıklı battaniyeler, özellikle
50’li yaşlarında olan Dr. Clancy uzun ve sağlıklı bir yaşam sürme umuduyla aldığı 6 takviyeyi nedenleri ile birlikte anlattı. Biz de hem Dr. Clancy'nin aldığı takviyeleri sıraladık hem de İç Hastalıkları, Geriatri Uzmanı Prof. Dr. Berrin Karadağ ile bu takviyelerin yaşlanma üzerine etkilerini inceledik.
Çin’de yüzyıllar boyu kullanılıyor, ağacı 1000-3000 yıl arası yaşıyor
GINKGO BILOBA
Ginkgo biloba, antioksidan içeren ve geleneksel tıpta uzun süredir kullanılan aynı adı taşıyan mabet ağacının yapraklarından yapılan bir takviyedir.
Ulusal Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Merkezi'ne göre sağlık üzerine herhangi bir yardımcı etkisi olabileceğini gösteren kesin bir kanıt yok.
Ancak Dr. David Clancy, aşırı kilolu erkeklerde kilo kaybı için faydalı olabileceğini ve demans hastalarının bilişsel performansı üzerindeki potansiyel etkisini konu alan çalışmaları gördükten sonra dört yıldır bu takviyeyi alıyor.
Son yıllarda milyonlarca insan uyku kalitesini artırmak, uykuda daha uzun süre kalmak ve stresini azaltmak için ağırlıklı battaniye kullanmaya başladı. Yetişkinler arasında oldukça popüler olan ürünler artık bebekler, hatta yeni doğanlar için bile kundak şeklinde üretiliyor.
Bu battaniyelerin sarılmayı taklit ettiği, bu hafif baskının sevgi hormonu olarak bilinen oksitosinin salgılanmasında artış sağladığı, bu özelliği nedeniyle kalp ritmi ile tansiyonun düşürülmesine yardımcı olduğu iddia ediliyor.
Bundan 20-25 yıl önce şimdilerde bazaların altına kaldırılan ağır yün yorganlar kullanılırdı. Hâlâ daha sağlıklı olduğuna inandığı için yün yorgan kullananlar var. Son yıllarda yapılan bazı çalışmalarda da ağır battaniyelerin bedeni daha iyi kavradığı için sakinleştirici etkisinin olduğu ileri sürülüyor.
Peki gerçekten ağır yün yorganlar şimdiki yorganlara göre daha mı sağlıklı?
Bu ağırlıklı battaniyeler uykumuzu nasıl etkiliyor?
Melatonin salgılanmasını destekliyor mu?
NE KADAR SICAK O KADAR TEMİZ Mİ?
1- Hangi kıyafetler sıcak su ile hangileri soğuk su ile yıkanmalı?
Doç. Dr. İlkan Özkan, çamaşırların yıkama sıcaklığının, çamaşırlardaki kiri ve lekeleri çözmek için gereken deterjan miktarını etkilediğini, yüksek sıcaklıklarda yıkamanın, deterjan kullanımını azaltmaya yardımcı olabileceğini ancak çamaşırların renklerinin solmasına ve çekmesine de neden olabileceğini belirtti.
Genel olarak, pamuklu çamaşırları 40-60 derecede, hassas çamaşırları 30 derecede, yünlü çamaşırları ise soğuk suda yıkamanın en iyisi olduğunu ifade eden Özkan, kumaş türlerine göre yıkama talimatlarını şöyle sıraladı:
Pamuklu çamaşırlar: Dayanıklı bir kumaş türü olan pamukluları yüksek sıcaklıklarda yıkamak genellikle güvenlidir. Ancak, çok kirli dahi olsa 60 dereceyi geçen sıcaklıklarda uzun yıkama aşırı çekmeye, tüylenmeye ve aşınmaya neden olabilir.
Hassas çamaşırlar: Genellikle narin ve kolay yıpranan kumaş türleri olan hassas çamaşırları düşük sıcaklıklarda yıkamak önemlidir. Hassas çamaşırları yıkarken 30 derecenin altındaki sıcaklıkları tercih etmek daha iyidir.
Yünlü çamaşırlar: Hassas, kolay yıpranan ve keçeleşebilen bir kumaş türü olan yünlüleri soğuk suda elde ya da çok düşük devirde yıkamak çamaşırın ömrünü uzatacaktır. Yünlü çamaşırları yıkarken 30 derecenin altındaki sıcaklıklar tercih edilmelidir.
YUMUŞATICILAR DOST MU DÜŞMAN MI?
Eşi Yıldız Çağrı Atiksoy hamile olan oyuncu Berk Oktay, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada baba adaylarının yaşadığı hamilelik belirtilerine dikkat çekti.
Oktay'ın, "Hamilelik süreci beraber gidiyor aslında. Yıldız kilo almıyor, ben alıyorum. 7 kilo aldım ben. Tıpta da böyle bir şey varmış, çok fazla empati kuran erkeklerde olurmuş. 'Sempatik gebelik' deniyormuş buna" sözleri pek çok kişinin yaşadığı Kuvad sendromunu yeniden gündeme getirdi.
Uzmanlara göre, genellikle hamileliğin 3'üncü ayından itibaren eşlerin babalık konusunda endişe duyması, hatta annenin ikiz kız kardeşinin ya da yakın arkadaşlarının sempatik gebelik sendromu yaşaması olası bir durum. Özellikle baba adayı, anne adayında meydana gelen fiziksel değişimlerin önemli bir kısmını yaşayabiliyor, karında büyüme, aşerme, mide bulantısı hatta doğuma doğru kramplar ve doğum ağrıları bile hissedebiliyor.
Biz de ‘Bir Sorudan Fazlası’ serimizde hem hamilelik döneminde benzer şeyleri yaşayan çiftlerle hem de Kadın Doğum Uzmanı Dr. Kağan Kocatepe ile konuştuk.
'EŞİM DE BENİMLE BİRLİKTE KİLO ALDIKÇA MORALİM DÜZELİYORDU'
Ebru K. (37)
Ben hamilelik döneminde çok kilo aldım, iştahım o kadar açılmıştı ki ne yesem doymuyordum. 3'üncü aydan itibaren çok hızlı kilo almaya başladım. Eşim gayet fit bir adamdı haftada iki üç kere de spora giderdi ama benim hamileliğimle birlikte o da yatışa geçti.
Onun işte olduğu saatlerde ben evde çok fazla yemiyordum aslında ama akşam o eve geldikten sonra daha çok yemeye başlıyordum. Sonra baktım o da yavaş yavaş benimle birlikte yemeye, yemekten sonra atıştırmalık bir şeyler sipariş vermeye başladı. Sürekli ‘Canım tatlı çekti... Pizza mı söylesek, hamburger mi yesek?’ diye gece yarısı siparişler verir oldu.
Eşiyle böyle bir sorun yaşayan bir okur, geçtiğimiz günlerde Washington Post’un tavsiye bölümüne yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
“Kocam her sabah kalkar kalkmaz duşunu alır. Ne olursa olsun istisnasız o duş uyanır uyanmaz alınır. Onu duş almadan kimse göremez. O gün bisiklet turuna çıkacak olsa bile yine önce duşunu alır. Noel sabahı çocuklar erkenden kalkıp hediyeleri açmaya can atarken bile herkes onun duşunu bitirmesini bekler.
Yaklaşık 10 yıl önce, bir aile dostumuza benim yeterince sık duş almadığımı söylediğini öğrendim. Ona bunun beni ne kadar incittiğini ve kendimi ne kadar kötü hissettirdiğini anlattım. Bana sürekli ne zaman duş alacağımı sormasının masum bir soru olduğunu düşünüyor ama benim için bu, kötü koktuğum anlamına geliyor. Bazen duşumu ne kadar hızlı aldığımdan bahsediyor. Ona binlerce kez benim duş almam hakkında konuşmayı bırakmasını söyledim ama o yanlış bir şey yapmadığını düşünüyor ve konuşmaya devam ediyor.
Sürekli saldırıya uğradığımı hissediyorum ama eşim bunun benim sorunum olduğunu ve bunu aşmam gerektiğini söylüyor. Ne yapmalıyım? Terapiye ihtiyacı olan ben miyim?”
* * * * *
Biz de hem benzer sorunlar yaşayan çiftlerin hikayelerini dinledik hem de Uzman Klinik Psikolog ve Aile Danışmanı M. Berk Karaoğlu’ndan bu çiftler için tavsiyeler aldık.
‘DUŞ ALMADIĞI ZAMAN ONDAN UZAKLAŞIYORUM’