Sedat Ergin

Siyasette yeni bir dil ihtiyacı

9 Nisan 2020
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, koronavirüsle mücadelede toplumsal dayanışmanın önemini vurguluyor.

Nitekim, önceki akşam yaptığı açıklamalar sırasında bu yönde kuvvetli beklentiler ifade etti, verilen mücadelede “özveride bulunma”, “işbirliğine gitme”nin gereğine dikkat çekti. Koca, “Mücadelemizde buluştuğumuz ortak payda, insanın sağlığı, insanın kutsiyetidir” diye konuştu.

Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu büyük felaketi olabilecek en az hasarla atlatmasını arzulayan sağduyu sahibi her vatandaşın bu mesajların içeriğine bir itirazının olması beklenemez.

*

Yalnızca Türkiye değil bütün insanlık, üzerinde yaşadığımız yerküre üzerinde emsali görülmemiş çaptaki bir felaketten kendisini koruma mücadelesi veriyor. Virüs, bulabildiği her boşluğu değerlendirerek baş döndürücü bir hızla yayılıyor, karşısında bulduğu her insanı hiçbir ayrım gözetmeksizin hedef alıyor.

Üstelik bütün dengemizi altüst eden sarsıntının henüz başlangıç dönemindeyiz. Ülkemizde koronavirüs kaynaklı ilk ölüm vakasının 17 Mart’ta resmen açıklanmasından bu yana henüz bir ay geçmiş değildir ve daha şimdiden dün itibarıyla 812 vatandaşımız virüse yenik düşmüştür. Test yapılarak tanı konulan vakaların sayısı 38 bin 226’yı bulmuştur.

Önümüzdeki günlerde bu rakamların en azından bir süre daha yükselmesine hep birlikte tanıklık etmeye şimdiden hazırlıklı olmalıyız. Her gün yakınımız olan ya da tanıdığımız bir insanın hastalığa yakalandığını haber almanın şaşkınlığını yaşıyoruz. Yakın gelecek, daha çok sıkıntı, daha çok üzüntü ve acıyı saklıyor hepimiz için.

*

Bugünküne yakın bir felaketi en son 1999 yılı ağustos ayında 18 binden fazla vatandaşımızın hayatını kaybetmesine yol açan Körfez depreminde yaşamıştık. Ancak deprem anlık bir hadiseydi ve yıkım etkisini ülkenin belli bir bölgesi üzerinde göstermişti. Bu kez İstanbul ağırlıklı olmakla birlikte bütün yurt sathına nüfuz eden, kendisini zamana yayan, ölümcül etkisini yavaş yavaş icra eden farklı bir tehdit türüyle karşı karşıyayız. Ne zaman, nerede, nasıl duracağını şimdilik bilmiyoruz.

Yazının Devamını Oku

Salgının küresel seyrinde neredeyiz?

8 Nisan 2020
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 9 Mart tarihinde, yani bundan bir ay kadar önce “Ülkemizde tespit edilmiş vaka yok” açıklamasını yapmıştı.

Ancak koronavirüs dalgasının çok yaklaşmış olduğunu herkes hissetmekteydi. Ve iki gün sonra 11 Mart tarihinde Koca’dan “Dün bir hastamız pozitif çıktı” açıklaması geldi. İlk ölüm vakasının duyurulması ise 17 Mart tarihindedir.

Dün ABD’nin saygın eğitim kurumlarından Johns Hopkins Üniversitesi’nin güncellediği dünya koronavirüs haritasına baktığımızda, Türkiye’nin tanı konmuş vaka sayısında küresel sıralamada dokuzunculuğa gelmiş olduğunu görüyoruz.

Bu sıralamada, ABD 369.069 vakayla en üste çıkmıştır ve 140.510 gibi bir toplamla ona en yakın ülke konumunda olan İspanya ile arasında bir hayli fark söz konusudur. Bu iki ülkeyi İtalya (132.547 vaka), Almanya (104.199), Fransa (98.984), Çin Halk Cumhuriyeti (82.718), İran (62.589), Birleşik Krallık (52.302) ve dün akşam açıklanan rakamla Türkiye (34.109) izliyor. Türkiye’den hemen sonra (22.242) gibi bir toplamla Belçika geliyor.

TÜRKİYE ÖLÜM VAKALARINDA 12’NCİ

Koronavirüsten ölüm vakalarının sıralamasında ise Türkiye 12’nci durumdadır. İlk sırada 16.523 ölümle İtalya var. Bunu İspanya (13.341), ABD (10.783), Fransa (8.926), Birleşik Krallık (5.385), İran (3.739), Çin Halk Cumhuriyeti (3.335), Hollanda (1.874), Almanya (1.810), Belçika (1.632), İsviçre (765) ve yine dünkü rakamla Türkiye (725) izliyor. Türkiye’den sonra Brezilya (564) ve İsveç (477) var.

Ölümlerin tanı konmuş vakalar içindeki oranına bakıldığında, sıralamada İtalya yüzde 12.5 gibi bir oranla yine en üstte yer alıyor. Bu başlıkta Birleşik Krallık (yüzde 10.3), Hollanda (9.9), İspanya (9.8), Fransa (9), Belçika (7.8), İran (6.2), İsveç (6.6), Brezilya (4.6) Çin Halk Cumhuriyeti (4) gibi ülkeler yüksek oranlarla dikkat çekiyorlar. Bu oran ABD için 2.9’dur.

Türkiye, dün itibarıyla 725 ölüm ve 34.109 tanı konulmuş vaka üzerinden yüzde 2.1 gibi bir oranla daha aşağılarda bir yerde duruyor. Bu kategoride Polonya (2.4), Japonya (2.3) ve Kanada (2.0) Türkiye’ye yakın bir hatta duruyorlar. Bu ülkelerin hemen ardından Almanya, Avusturya ve Güney Kore ilginç bir şekilde 1.8 oranında buluşuyorlar.

NÜFUS BÜYÜKLÜĞÜNE GÖRE BAKILDIĞINDA

Yazının Devamını Oku

Virüs karşısında 30 bin test hedefi kritik eşik

7 Nisan 2020
Türkiye’nin koronavirüs kaynaklı ilk ölüm olayının açıklandığı 17 Mart tarihinden bu yana üç hafta geçti.

Önceki akşamın verilerine göre, virüs bu süre içinde durumu testle tespit edilebilen 27 bin 69 insanı enfekte etmiş, 574 vatandaşımızın da ölümüne yol açmıştır. Virüsün bulaştığı ancak test yapılmadığı için tanı konmamış olan vatandaşların sayısını bilmiyoruz.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıkladığı resmi veriler üzerinden bu üç haftalık süre zarfındaki ana yönelişlere baktığımızda şu gözlemleri öne sürebiliriz.

İlk ölüm vakasının raporlandığı 16-22 Mart haftası toplam 1.236 tanı ve 30 kayıpla kapanmıştır. Buna karşılık, daha da büyük dalganın geldiği 23 Mart-29 Mart haftasında yalnızca ölüm vakalarının toplamı 3.5 kat artarak 37’den 131’e, 30 Mart-5 Nisan haftasında ise bu kez 3.4 kat artarak 168’den 574’e çıkmıştır.

23 ve 30 Mart tarihlerinde başlayan son iki haftada insan kayıplarında genellikle üç gün içinde iki katına kadar çıkan, bazen de bu oranın biraz altında kalan bir artıştan söz etmek mümkündür. Örnek vermek gerekirse, geçen hafta pazartesi-perşembe aralığında kayıp sayısı 2.1 kat artarak 168’den 356’ya, yani iki katına çıkmıştır. Perşembe-pazar aralığındaki üç gün içindeki artış (356’dan 574’e) bunun altında bir eşikte 1.6 kat olarak gerçekleşmiştir.

Yine geçen hafta açısından not edilmesi gereken bir durum, iki ayrı gün (cuma ve pazar) kayıpların bir gün önceki rakamın altında kalmasıdır. Örneğin, günlük ölüm sayısı çarşamba günü 79 iken perşembe günü bu sayı 69’a düşmüştür. Keza cumartesi 76, pazar günü ise 73 ölüm raporlanmıştır. Diğer günler artış eğilimi düzenli bir şekilde sürdüğü için bu durumu şimdilik istisna olarak da görebiliriz.

VAKALARDA ARTIŞ ORANLARI

Salgının seyrini okuyabilmek bakımından şimdi özellikle vaka sayılarındaki örüntüyü irdeleyelim. 23 Mart’ta başlayan hafta testle saptanan vaka toplamı 1.529’dan 9 bin 217’ye çıkmıştı. Yani bir hafta içinde 6 kat gibi bir artıştan söz ediyoruz.

Buna karşılık, 30 Mart’ta başlayan ve önceki akşam sona eren geçen haftanın akışında vaka sayısının toplamı 10 bin 827’den 27 bin 69’a gelmiştir. Bir hafta içinde vaka sayısı bu kez 2.5 kat artmıştır. İlk bakışta yükselme hızında önceki haftaya kıyasla kısmi bir yavaşlama gözlense de nicelik olarak yine muazzam bir artış söz konusudur.

Yazının Devamını Oku

Bilim Akademisi Başkanı’nın uyarısına kulak verelim

4 Nisan 2020
Koronavirüs ile mücadelede başarı sağlayabilmek, bu salgının bulaşma ağına sert bir müdahalede bulunarak bu ağı kırmaktan geçiyor.

Etkili önlemler alındığı oranda bu ağ kırılıyor ve salgının yayılması baskı altına alınabiliyor. Önlemler yetersiz kaldığı oranda ağın kırılması mümkün olmuyor. Ağın içindeki geçişkenlik çoğalırken, vakaların sayısı  artıyor, kayıplar katlanarak büyüyor.

Bilim Akademisi Başkanı Prof. Ali Alpar da ‘bulaşma ağı’nın nasıl işlediğini anlatarak yola koyuluyor “Salgın bulaşma ağı nasıl kırılır” başlığıyla kaleme aldığı yazısında.

Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Alpar, uzmanlık alanı ‘nötron yıldızları’ olan bir astrofizikçi. Aynı zamanda bilimsel liyakat, özgürlük ve dürüstlük ilkelerini tanıtmak, örneklemek ve gözetmek amacıyla kurulmuş bir sivil toplum kuruluşu olan Bilim Akademisi’nin de başkanlığını yürütüyor 2011’den bu yana.

VİRÜSÜN BULAŞMA AĞI HARİTAYA DÖKÜLÜNCE

Prof. Alpar, akademinin popüler bilim platformu Sarkaç’ta yayımlanan bu yazısında koronavirüsün yayılma hareketlerini gösterebilmek için renkli kalemlerle çizilmiş iki ağ görüntüsüne yer veriyor. Birinci bulaşma ağında farklı renklere boyanmış birçok nokta ve bunları birbirine bağlayan renkli çizgiler dikkat çekiyor.

Prof. Alpar, risk kategorilerini farklı renklerde gösteriyor. Örneğin ‘siyah noktalar’, hastalığın bulaşıp bulaşmadığı henüz bilinmeyen yerler. Hastalığın tespit edildiği mekânlar ‘kırmızı noktalar’la tanımlanıyor. Yoğunluktan dolayı hastalık bulunması çok muhtemel ve hastalık üretecek olan ‘kuluçka noktaları (hastaneler, fabrikalar, cezaevleri gibi) büyük kırmızı noktalar halinde işaretlenmiş.

Risk altındaki kişilerin, örneğin 65 yaş üstü insanların, ayrıca sağlık personeli, fabrika işçileri, gardiyanlar gibi zorunlu olarak işe gidip gelen insanların oturdukları evler ise ‘yeşil noktalar’. Bunlar risk altındaki yerleri gösteriyor.

Bir de insanların bulundukları bu noktaların birbirleriyle temaslarını gösteren çizgiler var. Prof.

Yazının Devamını Oku

Sağlık Bakanı’nın izolasyon çağrısı yeterli mi?

3 Nisan 2020
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın önceki akşam düzenlediği basın toplantısının en çarpıcı başlıklarından biri İstanbul’daki koronavirüs vakalarına ilişkin açıkladığı rakamlar oldu.

Böylelikle, önceki akşam itibarıyla Türkiye’de test yapılarak tespit edilen toplam 15 bin 679 vakanın 8 bin 852’sinin İstanbul’da olduğu ortaya çıktı.

Bu durumda Türkiye’deki vakaların yüzde 56.45’inin, yani yarıdan da fazlasının İstanbul’da çıktığını, bu kentimizin koronavirüs tehdidine hedef olmak bakımdan çok tehlikeli bir konuma geldiğini anlıyoruz.

Önceki gün itibarıyla Türkiye’de kayda alınmış toplam 277 ölüm vakasının 117’si de İstanbul’da yaşanmıştır. Buradaki oran toplam ölümlerin yüzde 42.23’üne karşılık geliyor.

TÜİK tarafından açıklanan 2019 yılına ilişkin nüfus rakamlarında İstanbul’un nüfusu 15 milyon 519 bin olarak gösterilmişti. TÜİK, 2019 yılı sonu itibarıyla Türkiye toplamını 83 milyon 154 bin olarak verdiğine göre, ülke nüfusunun yüzde 18.66’sı İstanbul’da yaşamaktadır. Buna karşılık koronavirüs tehdidi söz konusu olduğunda, İstanbul’daki vakaların ülke toplamı içindeki oranı bunun üç katına (yüzde 56.45) çıkmaktadır.

Özetle, bu virüs Türkiye’nin her noktasına yayılmış olmakla birlikte, ülkenin en hayati ekonomik ve ticari merkezi olan İstanbul’da aşırı ölçülerde bir yoğunlaşma göstermektedir. Bu mücadelede her şehir, her kasaba, her mahalle, her köy önem taşımakla birlikte, savaşın merkez cephesi İstanbul olacaktır.

SAVAŞIN KAHRAMANI NASIL OLUNUR?

Koca, açıklamaları sırasında virüs tehdidine nasıl karşılık verilmesi gerektiği konusunda ısrarla “izolasyon” yönteminin önemini vurgulamıştır. Bakan, virüsün bütün gücünü “yayılma fırsatı” olarak tarif etmiştir. Bakan, “Bu savaşta virüse bu gücü tanımayalım” çağrısını yaptıktan sonra izlenmesi gereken stratejiyi şöyle açıklamıştır:

Yazının Devamını Oku

Bir koronavirüs teşhisinin öyküsü

2 Nisan 2020
Zeynep C. (42), 13 Mart Cuma sabahı uyandığında ağzında bir tatsızlık hissetti.

Çok hafif bir öksürüğü vardı. Soğuk algınlığı olduğunu düşünüp Aferin ilacı ve C vitamini aldı. “Biraz nanemolla bir halim vardı. Hastalık mevsiminde olduğumuz için soğuk algınlığıdır diye düşündüm, korona gibi düşünmedimdiye hatırlıyor o sabahı. Çalıştığı şirkette normal mesaisini bir sorun olmaksızın bu şekilde tamamlamıştır 13 Mart’ta.

Cumartesi ve pazar günlerini evde biri 5, diğeri 10 yaşındaki iki oğlu ve kendisiyle aynı yaşta olan eşiyle birlikte geçirdi. Öksürüğü biraz artmış gibiydi. “Kendimi biraz halsiz de hissetmeye başladım. Ev işlerini aksatmadım ama fırsat buldukça yattım dinlendim” diye anlatıyor o hafta sonundaki halini.

16 Mart Pazartesi günü halsizliğinin biraz daha arttığını hissetti. Öksürük az da olsa sürüyordu, gelgelelim ateşi yoktu. Bu durumda mesaiye gitti ve işyeri hekimi ile görüştü. İşyeri hekimi, işe gelmekle iyi yapmadığını belirterek evine gitmesini, ancak aile hekimine de muayene olması gerektiğini söyledi.

Zeynep C., “Tat ve koku kaybım sıfır olmuştu. Daha önce hiç başıma böyle bir şey gelmemişti” diye anlatıyor o günkü halini. O gün öğleden sonra aile hekimine muayene oldu. Hekim ateşine baktı, ancak ateşiyle ilgili bir sorun yoktu. Üst solunum yolu enfeksiyonunun, bazı durumlarda da ilaçların tat alma duyusunu eksiltebileceğini kaydetti. Reçeteye öksürük şurubu yazdı, Aferin’e devam edebileceğini ifade etti.

O gün evde bir başka gelişme ortaya çıktı. Eşi Selim C. ateşlendi, hatta akşam ateşi bir ara 39.5’e kadar çıktı. Bir hafta önce de ishale yakalanmıştı.

Karı-koca ertesi günü (17 Mart Salı) aile hekimine bu kez birlikte gittiler. Aile hekimi, Selim C.’ye ilaç olarak antibiyotik ve aynı zamanda ateş düşürücü yazdı.

GOOGLE’DEN ÇIKAN ÖNEMLİ BİLGİ

Sonraki günler eşi aldığı ilaçlarla durumunu toparlarken,

Yazının Devamını Oku

Koronavirüs ile mücadelede ilk üç haftanın dökümü

31 Mart 2020
Türkiye, koronavirüs ile mücadelesinde kritik ilk üç haftayı geride bırakmış bulunuyor.

Bu üç hafta içinde saptanan vaka ve insan kaybı rakamları koronavirüs karşısında verilen sınavın başlangıç döneminde ana hatlarıyla nasıl bir seyir izlediğini görebilmek, aynı zamanda önümüzdeki günlere dönük bir öngörüde bulunabilmek açısından bize bir çerçeve sunuyor.

Bu çerçeveye bakarken, koronavirüs vakalarının kayda girdiği mart ayının son üç haftasını kesitler halinde irdeleyeceğiz. Bunu bizzat Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın kamuoyuyla günlük paylaştığı veriler üzerinden yapacağız. İlk vakanın açıklanmasına denk düşen 9-15 Mart kesiti birinci, 16-22 Mart tarihleri ikinci ve 23-29 Mart tarihleri de üçüncü haftayı gösterecek.

16-22 MART HAFTASI: İLK VAKA VE İLK ÖLÜM

İlk hafta Sağlık Bakanı Koca’nın “Türkiye’de şu ana kadar tespit edilmiş koronavirüs vakası yoktur” açıklamasını yaptığı 9 Mart Pazartesi günü başlıyor. Koca, bu açıklamasında 2 bin şüpheli vakadan numune alındığını, hepsinin temiz çıktığınıbelirtti. Bakanın ilk vakanın tespit edildiğini duyurması ise iki gün sonraya, 11 Mart Çarşamba gününe rastladı. Türkiye, bu haftayı koronavirüs bağlantılı herhangi bir ölüm duyurusu olmaksızın yalnızca saptanmış 18 tanı toplamı ile kapattı.

Bu hafta içinde bir ölüm duyurusu yapılmamasına karşılık, eski Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman’ın kaybı, koronavirüs kaynaklı ölümler meydana gelmiş olmakla birlikte bu kayıpların farklı ölüm nedenleri altında raporlanabileceğine işaret ediyor. Yalman 15 Mart tarihinde vefat ettiğinde ölüm raporuna ‘koronavirüs’ tespiti konmamıştır. Ancak şüphe üzerine tedaviye alınan eşinin koronavirüs testi pozitif çıkınca, Yalman’ın da koronavirüsten öldüğüne kanaat getirilmiştir. Yalman’ın ölümü bu nedenle Sağlık Bakanlığı dökümünde 16 Mart’ta başlayan bir sonraki haftanın kayıp toplamı içinde görünüyor.

Bu dönemde henüz yeteri kadar test yapılmadığı için Yalman’ın durumuna benzer olan, yani koronavirüsten ölmekle birlikte ölüm raporunda farklı teşhis yazılan birçok hasta olduğunu düşünmek için neden vardır.

16-22 MART: VAKA VE ÖLÜMLER ÇOĞALIYOR

Türkiye’nin koronavirüs ile sınavında ilk önemli kırılma 16-22 Mart tarihleri arasındaki ikinci haftada meydana gelmiştir. İlk resmi ölüm vakası da Sağlık Bakanı

Yazının Devamını Oku

Aytaç Yalman’ın ardından

28 Mart 2020
İki hafta önce vefat eden eski Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman, yakın tarihimizin bir kesitinde ordunun üst kademesinin gerek kendi bünyesinde gerek sivil otoriteyle ilişkilerinde yaşadığı bir dizi sıkıntılı tartışmanın içinde yer almış bir askerdi.

Aslında 2002 yılında ağustos ayındaki Yüksek Askeri Şûra sonrasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na getirilişi de uzun yıllar dinmeyecek bir sancılı tartışmanın konusu olmuştu. Komutanlığa kıdemi itibarıyla teamül gereği dönemin İkinci Ordu Komutanı Orgeneral Edip Başer’in getirilmesi beklenirken, bu göreve Ecevit hükümeti tarafından Jandarma Komutanı Orgeneral Yalman’ın atanması, o sırada Genelkurmay Başkanlığı görevine başlayan Orgeneral Hilmi Özkök için de sürpriz olmuştu. Özkökün tercihinin Başer’le çalışmak olduğu bir sır değildi.



MUHTIRA TARTIŞMALARI

Üç ay kadar sonra seçim sandığından AK Parti hükümetinin çıkması, o tarihte bu partiyi kaşlarını kaldırmış bir şekilde izleyen TSK üst kademesi açısından oldukça sancılı bir dönemi başlatmıştı. AK Parti hükümetine nasıl davranılacağı, müdahale edildiği takdirde nasıl bir yöntem izlenmesi gerektiği gibi sorular TSK’nın komuta kademesi içinde önemli görüş ayrılıklarına sahne olmuştur.

O döneme ilişkin yayınlar, basına yapılan açıklamalar, mahkeme tutanaklarına geçen tanık ifadelerinin oluşturduğu külliyat, hükümete müdahale etmemekten yana olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral

Yazının Devamını Oku