Paylaş
Böylelikle, önceki akşam itibarıyla Türkiye’de test yapılarak tespit edilen toplam 15 bin 679 vakanın 8 bin 852’sinin İstanbul’da olduğu ortaya çıktı.
Bu durumda Türkiye’deki vakaların yüzde 56.45’inin, yani yarıdan da fazlasının İstanbul’da çıktığını, bu kentimizin koronavirüs tehdidine hedef olmak bakımdan çok tehlikeli bir konuma geldiğini anlıyoruz.
Önceki gün itibarıyla Türkiye’de kayda alınmış toplam 277 ölüm vakasının 117’si de İstanbul’da yaşanmıştır. Buradaki oran toplam ölümlerin yüzde 42.23’üne karşılık geliyor.
TÜİK tarafından açıklanan 2019 yılına ilişkin nüfus rakamlarında İstanbul’un nüfusu 15 milyon 519 bin olarak gösterilmişti. TÜİK, 2019 yılı sonu itibarıyla Türkiye toplamını 83 milyon 154 bin olarak verdiğine göre, ülke nüfusunun yüzde 18.66’sı İstanbul’da yaşamaktadır. Buna karşılık koronavirüs tehdidi söz konusu olduğunda, İstanbul’daki vakaların ülke toplamı içindeki oranı bunun üç katına (yüzde 56.45) çıkmaktadır.
Özetle, bu virüs Türkiye’nin her noktasına yayılmış olmakla birlikte, ülkenin en hayati ekonomik ve ticari merkezi olan İstanbul’da aşırı ölçülerde bir yoğunlaşma göstermektedir. Bu mücadelede her şehir, her kasaba, her mahalle, her köy önem taşımakla birlikte, savaşın merkez cephesi İstanbul olacaktır.
SAVAŞIN KAHRAMANI NASIL OLUNUR?
Koca, açıklamaları sırasında virüs tehdidine nasıl karşılık verilmesi gerektiği konusunda ısrarla “izolasyon” yönteminin önemini vurgulamıştır. Bakan, virüsün bütün gücünü “yayılma fırsatı” olarak tarif etmiştir. Bakan, “Bu savaşta virüse bu gücü tanımayalım” çağrısını yaptıktan sonra izlenmesi gereken stratejiyi şöyle açıklamıştır:
“Sizleri bu savaşın kahramanları olmaya davet ediyorum. Bunu hayatınızı koruyarak, kendinizi izole ederek yapacaksınız. Eğer bunu başaramazsak kayıplarımız artacak. Akşam günün tablosu karşımıza çıktığında daha fazla üzüleceğiz. Bu mücadelede stratejimiz sabit hayat olmalıdır. Yuvamız gücümüzdür. Şehirlerde hareketlilik ne kadar azalırsa o kadar hızlı galip geliriz.”
Peki, bu savaşa girerken cephede izleyeceğimiz hareket tarzı için nereye bakmalıyız? Koca, yol gösterici olarak tıp bilimini işaret ediyor: “Tıp şunu diyor: Temastan kaçın, araya mesafe koy, kendini izole et. Eğer bu temel kural uygulanmazsa diğer tedbirler bizi koruyamaz. Tehdit herkes için ortak. Tehdide karşı davranış ortak olmalıdır.”
MÜCADELEDEKİ BÜYÜK İKİLEM
İlk bakışta Koca’nın düşmanla ortak bir şekilde mücadele stratejisi çok yalın görünüyor. Temastan kaçın, bunun için eve çekil ki, düşman sana erişemesin, sana dokunamasın...
Ancak burada büyük bir ikilemle karşılaşıyoruz. Evet, bakanın haklı olarak dediği gibi, tehdide karşı davranış ortak olmalıdır.
Ancak önümüzde asılı duran bir soru var. Herkes aynı ortak tavrı sergileyebilecek, aynı ortak tavırda buluşabilecek durumda mı?
Koronavirüsle mücadelede eşiğin her gün biraz daha yükseldiği bugünlerde herkesin elini vicdanına koyarak bu soruya içtenlikle bir yanıt vermesi gerekiyor.
Kabul edelim ki, evine çekilme imkânına sahip geniş bir kesim olmakla birlikte, bu imkâna sahip bulunmayan, çalışmak zorunda kalan kesimlerin sayısı da hiç de az değildir.
Bir de gıda sektörü, eczaneler gibi toplumsal hayatın sürdürülebilmesi açısından faaliyetlerinin devam etmesi gereken alanlar söz konusudur. Tabii ki, bu ölümcül virüse karşı ön safta hayatlarını tehlikeye atarak, hayatlarını vererek mücadele eden sağlık çalışanlarını en başa koymalıyız.
Ayrıca, ülkede kamu düzeninin sürdürülebilmesi, devlet mekanizmasının işleyebilmesi bakımından görevinin başında olması gereken her kademedeki kamu görevlilerini de unutmayalım.
BİLİM KURULU’NUN ÖZEL SEKTÖRE ÖNERİSİ
Bu tartışma içinde ülkenin iki büyük sendika konfederasyonu Türk-İş ve DİSK’in genel başkanları Ergün Atalay ile Arzu Çerkezoğlu’nun, geçen salı günü ortak bir açıklama yaparak “Zorunlu ve acil mal ve hizmet üretimi hariç olmak üzere, en az 15 gün süreyle bütün işlerin durdurulmasının, işçilerin korunması ve salgının yayılma hızının önlenmesi için önem arz ettiğini” belirtmeleri dikkat çekicidir.
Önceki akşam Sağlık Bakanı Koca’ya “Milyonlarca insan çalışmak zorunda. Virüsü umursamayanlar da var.Zorunlu karantina ya da sokağa çıkma yasağı tedbiri yakın mı” sorusu da yöneltilmiştir. Koca, yanıtında “Zorunlu olmadıkça evden asla çıkılmamasını, insanların kendilerini izole etmeleri gerektiğini” ifade ederek söyle konuşmuştur:
“Geçen Bilim Kurulu toplantısında özel sektörün de minimal personelle üretimine devam etmesi gerektiğiyle ilgili öneri vardı. Bizim bakanlığın randevu çağrı sistemlerinde çalışanlarımızın yüzde 90’ı evden sisteme katılıyor. Bu anlamda bunun çok yoğunlaştırılması gerektiğini söylüyorum. Ama hedef izolasyon ve bunun evde mutlak yapılıyor olması.”
Koca’nın da altını çizdiği gibi, Bilim Kurulu’nun da önerisi özel sektörün minimal personelle üretime devam etmesi ve ana hedefin ‘evde izolasyon’ olmasıdır.
MASADA ZOR TERCİHLER VAR
Topluma koronavirüsten korunabilmesi için izolasyon çağrıları yapılırken, her sabah evlerinden dışarı çıkmak durumunda olan insanlar, kapıdan dışarı adım atarken kendilerini riske açık hale getirdiklerini biliyorlar.
Karar vericiler açısından çok zor tercihlerin masada olduğu bir süreçten geçiyoruz. Bu tercihlerin başta İstanbul kentinde olmak üzere hangi ölçülere varacağını bugünden kestirebilmek güçtür. Her halükârda alınan önlemlerin bugünkü düzeyinden daha ileri götürülmesi ihtiyacı şimdiden kendisini kuvvetli bir şekilde hissettirmeye başlamıştır.
Paylaş