5 Mart 2011
ANKARA, İstanbul ve İzmir’de iş, sanat ve turizm dünyamızın önemli isimleriyle birlikte katıldığımız etkinlikleri sizlerle de paylaşmak istiyorum. Bu yazıyı okuduğunuzda Türkiye’de ve dünya genelinde ilk turizm yayın ağı olma özelliğini taşıyan WORLD TRAVEL CHANNEL (WTC) yayın hayatına başlamış olacak. Demet Sabancı Çetindoğan’ın daveti ile açılışına katıldığım kanalın, tarihi, kültürel ve doğal güzelliklerimizi aktarmanın yanı sıra, ülkemizin son yıllarda göstermiş olduğu büyük gelişimi de uluslararası platforma taşımayı amaç edindiğini yapılan sunumlarda gördüm. MediaSa’nın Türkiye’de Fashion TV ve ZTV ile başlattığı tematik televizyonculuk yayıncılığı alanındaki başarılarını turizm alanında da WTC ile devam ettireceğine, dinamik bir yayın akışı içinde izlediğimiz ilk yayınlardan edindiğim izlenimler kapsamında, inanıyorum.
Tüm hedef kitlelerine yönelik 24 saat canlı yayın yapacak olan ve destek olmaktan mutlu olacağımız WTC yöreler, bölgeler, merkezler, uzmanların analizleri, günlük hava-yol durumu gelişmeleri, turizm sektöründen haberler ve renkli belgesellerle seyahat kapsamına giren her sorunun yanıtını izleyicilerine aktarmayı amaçlıyor.
KARŞILANAMAYAN İHTİYAÇ
Daha önce çeşitli yayın kuruluşları tarafından sektörün özellikleri, ihtiyaçları ve önerileri dikkate alınmadan hayata geçirilmeye çalışılan turizm televizyonu yayıncılığının deneme aşamasında kalması nedeniyle karşılanamayan bir ihtiyaç söz konusuydu. Açılış töreninde bir turizm yazarı olarak geçmiş yıllarda dile getirdiğim turizmle ilgili gerçek bir televizyon kanalına kavuşuyor olmanın işaretleri vardı.
Turizm sektörünün dördüncü bileşeni olarak değerlendirdiğimiz medya kuruluşlarından biri olarak WTC’ye de turizm dünyamıza hoş geldiniz diyor ve yayın hayatında başarılar diliyorum.
TURİZM KRONOLOJİSİ
250’nci sayısı yayınlanan Turizm Dünyası Dergisi turizmin yakın geçmişini bizlere aktaran, ilk turizm yazılarının ve 1990 yılından beri yaşadığımız olayların en yakın tanığı. Dergiyle ilgili değerlendirmelerini okuduğumuz bir yazarımızın da değindiği gibi Turizm Dünyası aynı zamanda bir turizm kronolojisi; geçmiş sayıları ve gelecekteki çizgisi ile izlenmesi gereken bir yayın olmaya devam ediyor. Kutlama gecesinde bizlerle olan turizm dostlarına ve derginin başından beri destek veren tüm yazarlarımıza nice başarılı yıllar diliyorum.
Turizmle ilgili ilk sürekli yayını olan BELLETEN (TURİNG) isimli derginin yayın hayatına başladığı 1930 yılından bu yana turizmle ilgili gelişmeleri topluma ulaştıran dergilerimizi turizm yayıncılığında istikrarın ve devamlılığın göstergesi olarak niteliyorum. Ayrıca internet ortamında turizmdeki gelişmeleri bizlerle paylaşan medyamızda günlük 40 bine ulaşan izleyici sayısı turizmde medyanın önemini bir kez daha ortaya koyuyor.
2010 yılında düzenlenen İstanbul Design Week, (IDW) sırasında İstanbul’un 2014’te Tasarım Başkenti olabilmesi için başlatılan kampanyanın olumlu ilk sonuçlarının alınmış olması da bu yazımızda paylaşabileceğimiz konular arasında.
Yazının Devamını Oku 26 Şubat 2011
ANKARA’da geçtiğimiz günlerde Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Ertuğrul Günay’ın tanımı ile bu toprakların cumhuriyet döneminde yetişen büyük çınarları için ödül törenleri vardı. Ülkemizin ilk arkeologlarından olan Prof. Dr. Halet Çambel ve Prof.Dr.Nimet Özgüç’e devletin kültür, sanat ve bilim insanlarına sahip çıktığının bir işareti olarak nitelendirilen ödülleri Cumhurbaşkanı Gül tarafından verildi. Türk Kadınları Kültür Derneği tarafından verilen 2011 yılı hizmet ödülü ise Milli Kütüphane Eski Başkanı Sayın Dr.Müjgân Cunbur’a takdim edildi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen kültür ve sanata hizmet ödüllerinin uzun bir aradan sonra yeniden verilmeye başlandı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kültür yaşamındaki değerlerinin öğretilmesi ve yaşamasında katkısı olanlar unutulmadan devlet törenleri ile anılırken bizlere de gelecek için bir şeyler yapma yolunda sorumluluklar yüklemektedir.
Ömürlerinin yarım asırdan fazlasını kamu hizmetinde geçiren binlerce öğrenci yetiştiren ve çalışmalarını bizlerle paylaşan değerli hocalarımıza emekleri için teşekkür ederken sağlıklı nice uzun ömürler diliyoruz.
TURİZM ÖDÜLLERİ
Bu arada kültür açısından verilen bu ödüllerin turizm alanında da verilmesini önermek istiyorum. Bu 1890 yılında rehberlerle ilgili yasanın çıkarılmasına kadar uzanan ve cumhuriyetin ilanından bir hafta sonra kurulan Türk Seyyahin Cemiyeti devam eden sürecin bir değerlendirmesi olacaktır. 1963 yılında kurulan Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’nın 50’nci kuruluş yılının bu anlamda değerlendirilmesi için başlangıcın Sayın Bakanımız tarafından yapılmasını öneriyorum. ATİD olarak hazırladığımız projelerin desteklenmesi halinde iki yıllık hazırlık süresinin ön çalışmaları da başlamış olacaktır.
Kültürel içerikli toplantılardan sonra “Mimarlarımız ve mimarimiz” ne durumda sorusunu kendime sıkça sorma durumunda kalıyorum. Bilindiği gibi “mimar” sözü “ömür” kökeninden geliyor ve kalıcı eserler bırakanlar anlamında kullanılıyor; tamir ise ömür uzatmak anlamında. İşte Sayın Bakanın tanımı ile ödül alan çınarlar bu anlamda birer mimar; bunlara 50 yıldır hizmet veren turizmin mimarlarını da eklemek bakanlığın amaçları ile de tutarlı olacaktır.
YARINA BIRAKABİLMEK
Yaşamın amacı yarına bir şeyler bırakabilmek. Dünden aldıklarımızı gelecek nesillere bırakırken neler ilave edebileceğimizi de düşünmek zorundayız. Kentlerimizi aldığımız gibi teslim edemeyeceğimiz kesin görünüyor. Yapıları ve yolları ile kimliklerini yitiren kentlerimize batı modellerinden kaynaklanan isimler ararken Altındağ Belediyemizin Hamamönü Projesini ve bunu sağlayan mimarlarımızı kutlamak istiyorum. Bu modelin Ankara’nın kendini korumuş bölgesi olan Kaleiçi’ne de yansımasını diliyorum.Cumhuriyetin Ankara’sından gelecek nesillere bırakabileceğimiz eserleri de buna katarak yapacağımız hamle Ankara’nın turizmi açısından açılış olacaktır.
Bundan sonrası bize emanet edilmiş olan başarısı kanıtlanmış kişilerimizin, kurumlarımızın ve kentlerimizin değerini bilmekten, onların isimlerini kültür merkezlerinde, meydanlarda, yaşadıkları mekanlarda yaşatmak ve korumaktan geçiyor.
Yazının Devamını Oku 19 Şubat 2011
DÜŞÜNCELERİN sınırları kaldırdığı, uymayanların yaşam şanslarının azaldığı düz dünya koşulları Türkiye’yi de turizm anlamında da yeni bir konuma taşımaktadır. Bunların en önemlisi hava ulaşımında dünyanın önemli aktarma merkezlerinden biri haline gelmesidir. Bir diğeri de kurvaziyer turizminde aktarma limanları arayan işletmelerin ilgi alanlarının İstanbul, İzmir ve Antalya üzerinde yoğunlaşmasıdır. Kongre alanında Türkiye’nin ilk kuruluşu olan İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu ICVB’nin çabaları ile İstanbul’un kazandığı önem aynı derecede başarılı bir kongre bürosu nedeniyle Antalya’da da görülmektedir.Ortadoğu ülkeleri ile kurulan başarılı diplomatik ilişkiler komşularımızla turizm, ulaşım ve ticari anlamda da yeni boyutlar kazanmış Türkiye batı ile doğuyu birleştiren; bir anlamda da mağrip (Kuzey Afrika) ülkeleri denilen coğrafyanın küresel merkezi haline gelmiştir. Hızına ve bireyi ön plana alan, yücelten koşullarına ayak uydurmamız gereken bir ortamda; iki değil, üç kıtayı doğrudan birleştiren bir çizgide, zamanla barışmamız gereken bir konumdayız.
Güvenlİğe nezaket eğİtİmİ
Bu gelişmelerin geleceğini düz dünya koşullarına uyum aşamasında gerekli ortamın sağlanması belirleyecektir. Uluslararası aktarma merkezi haline gelen hava alanlarında güvenlik başta olmak üzere hizmetlerin veriliş şeklinin yeniden düzenlenmemesi halinde farkında olmayacağınız olumsuz sonuçlara ulaşılacaktır. Yakınımızdan başlamak gerekirse Ankara TAV Esenboğa Havalimanı’ndaki özel güvenlik görevlileri öncelikle konumlarının gerektirdiği nezaket eğitiminden geçirilmelidir. Bir zamanlar ülkeyle ilgili ilk ve son izlenimlerin oluştuğu hava alanlarındaki kamu görevlileri için yaptığımız görevlerini yaparken kendilerini bir karşılama ve uğurlama görevlisi gibi düşünmeleri çağrısının sonuç verdiğini görüyoruz ve darısı özel güvenlik görevlilerin başına diyoruz.
Kendi içimizde doğuştan suçlu anlayışı ile yaşamaya alıştırıldık. AVM’lerde, devlet tiyatrolarında çantalarımız, kemerlerimiz, cebimizdeki mendillerimize kadar aranıyoruz; bunu Türkiye’de aktarma için bulunan ve bekleme süresini kentte değerlendirmeyi düşünen bir yabancıya anlatmanız mümkün olmadığı için o kişiyi kente karşı olumsuz bir ilgiye yönlendirmiş olursunuz.Önlemlerin kentin yaşamının da bir parçası olması gereken havaalanlarından başlaması; oralara sadece uçmak isteyenler zorunluluk nedeniyle gider; kapıdaki nazik olmayan davranışlara da katlanır anlayışının değişmesi gerekir.
ZAMANA GÖRE YAPILANDIRMAK
Ankara’da yaşayanlar, başarısı belgeli hava alanlarını görmek ya da söz gelimi BTA’nın dünya çapında ödül kazanan mutfağını ve yeniliklerini görmek isteseler de otopark ve nazik olmayan karşılama hizmetleri nedeniyle böyle bir denemeye girmezler.
Kentlerimizi, ulaşım araçlarımızı ve yaşam ortamımızı zamanın gereklerine göre yapılandırdığımızda gelen ziyaretçiler için ayrıca önlemler oluşturmamıza ihtiyaç kalmayacaktır. Dünyada örnek gösterdiğimiz ülkelerin ve kentlerin yaptığı da budur.
Küresel ya da yöresel bir merkez olmak, düşüncelerin anlık hızı ve yapısı ile uyumlu kararlar ve politikalar gerektiriyor. Düşünceler, bozmadığımız sürece yaşamın safiyetini, güzelliğini ve kutsallığını aktarıyor.
Yazının Devamını Oku 12 Şubat 2011
Erzurum’da yapılan kış oyunlarını yerinde izlemenin, ortamı yaşamanın ve dokunmanın mutluluğunu sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Yaşanılan olay 10 günlük değil, sadece Erzurum’da da değil, tüm Anadolu’da onlarca yıl etkisini görebileceğimiz bir etkinlikti. Eksiklikler varsa, onları görme ve giderme gücü de doğal olarak vardır. Karın yılların ortalamasına göre en az olduğu bir yılda elde edilen başarı işte bu gücün iyi kullanılabilmesinin bir sonucudur. Bunun kanıtını devlet imkanlarının sonuna kadar kullanıldığı açılış töreninden itibaren izledik. Gelecek için istikrar ve birlik vadeden mesajları Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız ve Bakanlarımız yanında, açılış töreninin coşkusunu giyim ve davranışları ile paylaşan izleyiciler aracılığı ile tüm Dünyaya ilettik.
Sinerji bitmemeli
Uluslararası organizasyonların bir önemli özelliği de geleceğe yönelik fiziki yapıların ve izlenimlerin oluşmasını sağlamaktır. Bu nedenle bu başlangıcı da yıllar boyunca etkisini görebileceğimiz bir olay olarak değerlendirdim. Erzurum halkının, 3 bin kişi oldukları söylenen gönüllülerin, bu oluşumdaki sinerjisinin bitmemesi gerekiyor. Başlangıçta beklentilerin farklı verilmesinden kaynaklanan oluşumların giderilmesi yönünde önlemler alındığını Erzurum Ticaret Odası’nın yaptığı açıklamalardan izledik. 6 milyon TL bir iş hacminden bahsedilen açıklama konaklama ve konaklama kapasitesinin kullanılması yönünden de bir sorun olmadığını gösteriyor. Ayrıca yörede 600 milyon TL’ye varan yatırımlar yapıldığını biliyoruz. Kapanış töreni öncesinde bakanlarımızla yaptığımız toplantı sırasında da ifade ettiğim gibi Erzurum için oluşturulacak yeni ve özel teşvik destek sistemleri ile bu sorunların aşılması mümkün görülüyor. Erzurum’un Antalya gibi bir merkez olması, bu açılımın devamı olabilecek alt ve üst yapıların tamamlanması ve kentsel yaşamın buna uyumu ile mümkün olabilecektir.
Ankara’nın imaj standı
Bu hafta da İstanbul’da açılan Akdeniz bölgesinin en büyük fuarı EMITT’i ziyaretimde beni en çok heyecanlandıran, Türkiye’nin en hızlı gelişim gösteren turizm sektörünün temsil edildiği bu fuarda, Ankara’nın katılımcı olarak ilk defa bulunması ve Ankara’ya yakışır büyük bir prestij ve imaj standı ile katılmış olmasıydı. Katılımcı bütün kuruluşların dikkatini çeken Ankara standı yeri ve üst yapısı tamamlanmış olarak Bakanlığımız tarafından tahsis edilmişti. Bakanımız Sayın Ertuğrul Günay’a standımızı ziyaretinde öncelikle böyle bir standı Ankara’yı ön plana çıkartacak tarzda yaptırarak biz Başkentlilere hediye etmesinden dolayı teşekkür ettim. Ankara’nın bu fuara katılması valimiz Alaaddin Yüksel’in göreve başladığı ilk günden itibaren turizm konusuna verdiği önemin bir yansıması olarak bugünkü boyuta ulaşmıştır. Tüm sivil toplum örgütlerini bir araya getirerek Ankara’yı turizmde ön plana çıkartmak için göstermiş olduğu çabaların bugün meyvelerini vermeye başlamış olduğunu hep birlikte görüyor; gelişmelerin hız kazanarak devam edeceğine inanıyorum. Aynı enerjinin Ankara’da Nisan ayında yapılacak Turizm Fuarına da yansıyacağını İstanbul’daki izlenimlerimde gördüm.
Yazının Devamını Oku 5 Şubat 2011
EKİN ve ITE Group tarafından bu yıl 60 farklı ülkeden gelen katılımcıları ile 15’nci kez kapılarını açan EMITT Turizm fuarı, iç ve dış turizm alanında yarattığı fırsatlar nedeniyle turizm profesyonelleri ve ziyaretçileri tarafından büyük ilgi görüyor.
TÜROFED olarak da desteklediğimiz EMITT İstanbul için Türkiye’nin belli başlı tüm seyahat acenteleri, tur operatörleri, oteller ile 150’nin üzerinde belde ve il hazırlandı.
Fuarın, doğumunun 400’ncü yılı nedeniyle UNESCO tarafından ilan edilen “Evliya Çelebi’yi Anma Yılı” na denk gelmesi nedeniyle Turizm yayıncılığı alanında 25 yıldır faaliyet gösteren Ekin Grubu’nu, sektörün her kesimi ile geliştirdiği ilişkiler ve edindiği bilgi, birikim ve deneyimlerini sektör ile paylaşmak üzere hazırladığı yayınlar nedeniyle kutlamak istiyorum.
EVLİYA ÇELEBİ’NİN TORUNLARIEKİN Gurup tarafından basılarak sizlere ulaşacak olan Turistin Not Defteri isimli kitabımızın bu yılın eserlerinden biri olması da bizim için ayrı bir mutluluk konusu. Bu yıl basılacak tüm gezi kitaplarına, turizmle ilgili yayınlara verilecek kitap numaralarında ayrı bir kod olması, etiketlerin ayrı bir formatta düzenlenmesi Türkiye olarak verdiğimiz önemi artıracak bir katkı sağlayacaktır.
Ankara Hürriyet Gazetesi’nde 116 hafta süre ile kitlelere ulaşırken tatilin yaşamımızın bir parçası olduğu; tatil anılarımızın unutulmazlığını sağlamak için de bunları yazı ve resimlerle mutluluğumuza eklememiz düşüncesinden yola çıkmıştık. Tatil anılarınızı yazarken “Evliya Çelebi’nin torunları olduğunuzu unutmayın” önerimizi de eklemiştik.
Turistin Not Defteri köşesi benzeri bir paylaşımı uzun yıllardır bir hizmet anlayışı ile düşünmekteydim. Ankara Hürriyet Gazetesine yaptığımız bir ziyaret sırasında gelişti ve üç yıl boyunca büyük bir ilgi ile izleniyor.
ÇİFTE ALTIN ELMAÜyesi bulunduğum Dünya Turizm Yazarları ve Gazetecileri Federasyonu’nun (FIJET) misyonu kapsamında “Turizmin dünya ekonomisi, huzuru, kültürü ve çevresi için bir güç kaynağı olduğu ve bunun turizm basını tarafından kamuoyuna taşınacağına” ve “Turizmi şimdiye kadar hep doğru yönde değerlendiren turizm yazarları ve gazetecileri olarak ülkemiz için çok şeyler yapabileceğimize” inanıyorum.
FIJET’in EKİM 2010’da İstanbul ve Bodrum’da yapılan Genel Kurul çalışmalarına katıldım; tüm dünyada Türkiye ile ilgili olarak yayınlanan izlenimleri takip ediyorum. FIJET’in Türkiye temsilcisi ATURJET olarak Bakanlığımızın da katkıları ile gerçekleştirdiğimiz başarılı bir organizasyondu; izlenimlerin yayınlanması ve ülke kitabı ile birlikte üç yıl devam edecek bir etki süresi olacak. FIJET tarafından verilen ve Turizm Oskarı olarak kabul edilen iki Altın Elma Ödülü’nün sahibi olduğumuzu da belirtmek isterim.
Yazının Devamını Oku 29 Ocak 2011
BU yazım sizlere yeni yılın önemli bölgesel teşebbüslerinden biri olarak değerlendirdiğim toplantıların yapıldığı Beyrut ve Şam’dan ulaşıyor. Doğu Akdeniz dörtlüsü bilinen Türkiye, Suriye, Lübnan ve Ürdün’ün güçlerini birleştirme kararı almasının ardından bu ülkelerin Turizm Bakanları ve turizm kuruluşları ile, Türkiye’nin turizm birikimlerinin yörenin gelişimindeki önemini ortaya koyan yararlı görüşmeler yaptık. Yüksek Düzeyli Dörtlü İşbirliği Konseyi’ndeki heyetimiz Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın ErtuğrulGünay’ın Başkanlığında Bakanlık ve sektörün üst kuruluşları TÜROFED, TÜRSAB ve TYD temsilcilerinden oluşuyordu.
TÜROFED olarak da katkıda bulunacağımız alt komisyonlar aracılığı devam edecek bu görüşmeleri zamanın eskitemediği, kurvaziyer rotalarının vazgeçilmez limanlarının bulunduğu, Doğu Akdeniz’in eski günlerine döneceğinin işaretlerinden biri olarak kabul ediyorum. Daha önce de Anadolu Jet’le Şam’a ulaştığımızda, ilk düşündüğüm açılan bu yolun her iki ülkenin ve yörenin dostluğuna, turizmine yapabileceği olumlu katkılar olmuştu.
Mersin, Magosa, Beyrut ve Lazkiye’nin yakınlıkları ve geçmişte Üç Kız kardeş olarak bilinen Diyarbakır, Halep ve Şam’ın geçen zamanda Gaziantep, Şanlıurfa gibi yeni kardeşleri olduğunu da görüyoruz. Olayı Akdeniz Markası projesi kapsamında ele aldığımızda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Alanya’nın da uygulama alanına dahil edilmesi mümkün görülüyor.
Yine bu gelişmeye destek verebilecek bir çalışmanın temellerinden biri Osmanlı Coğrafyasında Çarşı Kültürü Uluslararası Sempozyumu sırasında Bursa’da atılmıştı. Beyrut ve Şam’da da örneklerini gördüğümüz tarihi çarşılar, koruma - yaşatma çalışmaları kapsamında artık pek çok kentin gündemine girmiş durumda.
Kültür kentleri projeleri ile ülkelerimizdeki maddi ve maddi olmayan kültürel mirası, Şanlıurfa Sıra Geceleri gibi, dünya turizmine kazandırabileceğimizi düşünüyorum. Bu bağlamda Halep’in İslam Konferansı Örgütü tarafından İsfahan ile birlikte; 2006 yılında İslam Kültürünün Başkenti olarak seçildiğini göz ardı edilmemesi gereken bir imkan olarak hatırlatmak istedim.
Bölgenin ekonomik ve turistik değerinin artırılması için tanıtıma ve işbirliğine yönelik projeler kapsamında Türk zincir işletmelerin Şam ve Palmira’da başlattıkları otel işletmeciliğinin tüm bölgede öncü ve örnek olarak artacağını memnuniyetle ifade etmek isterim. Gaziantep-Halep Kültür Turizm Zenginliklerinin Tanıtımı Projesi’ni sonuçları itibarıyla turizm işletmecileri için hedef tayini açısından önemli bir teşebbüs olarak niteliyorum.
Geleceğin turizm hedefleri arasında bulunan Tarihsel ve kültürel yakınlığı olan ülkeler halen korudukları Roma, Bizans, İslam ve Osmanlı medeniyetlerinin de izlerini taşıyan yaşam kültürünü, tarihî ve kültürel varlıkları yerlerinde görmek isteyenleri, sağlanacak vize kolaylıkları ile, tarih ve kültür yolculuğuna davet etmektedir.
Yazımı Aşık Garibin
İşte geldim gidiyorum /Şen olasın Halep şehri /Çok ekmeğin tuzun yedim /Helal eyle Halep şehri?
Dizelerini 1500’lü yıllara dayanan ortak tarih ve kültürün bir ifadesi olarak hatırlatarak bitirmek istiyorum.
Yazının Devamını Oku 8 Ocak 2011
TİCARİ yolların (İpekyolu, Kral yolu, Baharat Yolu) kavşağı olan Anadolu Yarımadası yol boyu tesisleri konusunda da dünyaya örnek olacak yapılara ve geleneklere sahiptir. Kervansaraylardan, Menzil Hanlara (Menzilgah) ulaşan bu gelişme, günümüz ulaşım yapısının gelişimine de ayak uydurmuş ve havaalanları birer çekim merkezi haline gelmeye başlamıştır. Eskiden bir günlük yolu ifade eden menzil kavramı (Ankara-Eskişehir arası 6 menzil) yerini 100 saatlik yolu 100 dakikaya indiren hava ulaşımına bıraktığında, varış noktaları da kendilerini büyük hızla yenilediler.Havaalanlarının kentin ve yörenin yaşam ve ekonomi merkezi haline gelmesini öngören projeler üretilirken mimari tarzları kadar içerdikleri ünitelerin de yöreye uyumu dikkate alınmaya başladı.
TANITIM İÇİN ÖNEMLİ MERKEZLER
Faruk N.Çamlıbel’in Han Duvarlarında anlattığı trenle geçerken düşlediği Kervansaray’ların, menzile varınca atlarını çektikleri hanların yerini kentle bütünleşen havaalanları alıyor. Kendi modelini oluşturan ve dünya çapında bir marka olan TAV Havaalanı İşletmeleri kenti ve havaalanını birbirinin içinde gören (City in Airport, Airport in city) kavramını aşarak ülkeyi havaalanının içine toplamaktadır.
Ankara Esenboğa (Anadolu) Havaalanı’nda “Tadında Anadolu” adıyla yeni oluşturulan üniteyi gördüğümüzde Anadolu Markasının derinliğini, bir çatı marka değeri olarak zenginliğini bir kez daha yaşamış olduk. Bu bölüm, Anadolu Jet’in uçtuğu her noktadan taşıdığı özgün, kaliteli ürünlerin sergilendiği satış birimi ve bu ürünlerden yapılan nefis yemeklerin BTA’nın mükemmel bir servis anlayışı ve uygun fiyatlarla sunduğu lokantadan oluşuyor. Gümüşhane’nin Kömesi, Pervari’nin Balı, Sivas’ın Bez Sucuğu zengin ürün yelpazesi içinde sayabildiğimiz bir kaçı. Burada yolculuk öncesi yemek ve hediye ihtiyacının karşılanabileceği bir anlayış hakim. 17 çeşit baharattan yapılan Osmanlı Şerbetini tatmak ve yolculuğunuza günün yorgunluğundan kurtulmuş olarak başlamak için 108 numaralı çıkış kapısının yanındaki bu mekana uğramak gerekiyor.
HAVAALANLARINDA TÜRK MUTFAĞI SUNULMALI
Kervansaray’larda konaklayanlara sunulan yerel ürünler, han duvarlarına yazılan, oralardaki sohbetlerde paylaşılan anılarla birlikte bir handan diğerine kervanlarla taşınmıştır. Kaynağı Anadolu olan modelin diğer havaalanlarında yaygınlaşması yöresel ürünleri üretim ve sunuş (içerik, paketleme ve taşınabilirlik gibi) anlamında yeniliklere hazırlarken; satın alınan ürünlerin ülke, dünya çapında tanınmasına katkıda bulunacaktır.
Ayrıca, Mutfakların Dünya Kültür Mirası listesine alınmasının başladığı bu dönemde yaratıcılık, özgünlük, profesyonellik anlamında katkı sağlayacak oluşumlar kapsamında yer alması gereken özgün üretimler arasında değerlendirilebilir. TAV ve BTA’nın uluslararası alanda sahip olduğu seçkin yeri, tanıtımın Anadolu mutfağından başlaması tezinin dünyanın gündemine taşınması açısından ihmal edilemeyecek bir imkan olarak görüyorum.
Yazının Devamını Oku 25 Aralık 2010
TÜRKIYE’de tarihi ve kültürel değerlere sahip çıkmanın, geçmişe saygının, geleceğe güvenin temeli müzelerimize gösterilen özenden geçer. Dünyada bunun örnekleri çoktur. Müzelerde yapılan aktivitelerle insanlar müzeye çekilir. Müze sevgisi müzelerde yapılan toplantılarla geniş kitlelere yaygınlaştırılmış olur. Türkiye’de yeni bir hareket olarak “müze sevgisini” insanlarımıza aşılamak için TÜROFED ve ATİD olarak bu kültür ve sanat ortamlarına gereken değeri vermek için harekete geçiyoruz. Turizmin önemli toplantılarını müze ortamlarına taşıyoruz. Ayrıca Ankara’da sanata ilgi duyanlarla kültür ve sanat mekanlarında yapacağımız tanıtım toplantılarını, buradan başlatacak projelerle geliştireceğiz. Böylece müzelere ilgi arttıkça müze sayısı artacaktır. Dolayısıyla Ankara’ya gelen yerli ve yabancı ziyaretçilere sanat ve kültürümüzü sunabilme imkanları çoğalacaktır.
Üzüntü veren ziyaretçi sayısı
Ankara Ziya Bey Caddesi’nde, Mustafa Ayaz Vakfı Plastik Sanatlar Müzesi ve Sanat Galerisi’ni gezdik. Sergilenen değerli eserleri izledik. Müze, dünyada yaşayan birinin adına yapılan ilk müzelerden biri olarak tanınıyor.
Açılışı bir yıl önce yapılan müzenin, çevresindeki kamu kuruluşlarında binlerce çalışan olmasına rağmen, açıldığı günden bugüne kadar sadece 400 kişi tarafından ziyaret edildiğini öğrendik.
Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Ertuğrul Günay’ın da geçen hafta ziyaret ettiği merkezin kuruluş felsefesi sanatçı Prof. Mustafa Ayaz’ın “Bizi yaşama bağlayan, bize güzel şeyler yaptıran özlemlerimiz, umutlarımızdır” sözlerinde saklı bulunuyor.
Müzelerimizin ve kültür merkezlerimizin yaşamımızdaki yerlerinin devamı, onlara olan desteğimizi esirgemediğimiz sürece mümkün oluyor. Biz de bu nedenle sayın bakan gibi müzeyi giriş ücretini ödeyerek gezdik.
Müzede bize refakat eden Ayla ve Nilay Ayaz hanımlara bize verilen tanıtım broşürü ile birlikte bir de ziyaretçi adına hazırlanmış “sertifika” verilmesini önerdik. Böylece ziyaret edenin müzeyi unutamayacağını ve tatlı anıyı arkadaşlarına anlattıkça ziyaretçi sayısının artabileceğini söyledik.
Müzeyi yönetenler gerçekten bu sanat merkezinin yaşaması için projeler hazırlıyor; çabalar gösteriyorlar. İzlediğimiz “Liselerarası Resim Yarışması” sergisi de bu anlamda bir başlangıç olarak sunuluyor.
Bir sanat profesörü
Çaykara 1938 doğumlu Mustafa Ayaz, dünya galerilerinde eserleri sergilenen bir sanat profesörü olarak Türkiye’nin yurtdışında tanıtımına katkıda bulunuyor. Modern mimarisi ile gerçekten bugünün değil, geleceğin mutluluğunun yaşanabileceği bu müzeyi okurlarımıza sanat ve felsefe ile dolu çok keyifli bir gün geçirebilecekleri bir ortam olarak önermenin sevincini yaşıyorum.
ATİD olarak Ankara’da sanata ilgi duyanlarla kültür ve sanat mekanlarında yapacağımız tanıtım toplantılarını, buradan başlatacak projeler üzerinde, çalışmaya başlayacağız.
Özlediğimiz,geleceğe yönelik fikirlerin ve düşüncelerin görüşüldüğü bir başka toplantı ise Çayeli’nde yapılan Karadeniz Kurultayı’ydı. Türkiye’de turizm mevsimlik olmaktan çıktığının da bir işaretçisi olarak değerlendirebileceğim bir kurultay oldu. Toplantının ana fikrini oluşturan Karadeniz’de 100 Yer Projesi’ni sivil toplum kuruluşlarının ve yerel yönetimlerin uluslararası bir başarısı olarak kabul ediyorum.
Yazının Devamını Oku