Geçtiğimiz günlerde Cihangir’in tadını birlikte çıkardık, ona en sevdiği kitapları sordum: “Yeşilçam dedikleri Türkiye, Vedat Türkali çünkü zaten Yeşilçam sosyolojisi çalışıyorum uzun zamandır ve bu kitap beni çok doyuran bir kitaptır. Gurbet Kuşları, Orhan Kemal çünkü siyasetin sokağa inmiş halini gösterir, yalınlığı müthiştir. Gecekondu, 6-7 Eylül olayları, ‘göç nedir?’ toplumsal sorununu parmak sallamadan anlatır. Tatlı Betüş, Aziz Nesin çünkü bakış açısı ve üslubu hayranlık uyandırıcıdır, dışarıya espri yapar Betüş ama bunu çevresindekiler anlasın diye değil, içinden kendini güldürmek için yapar. Hayatta kalmak için bu gerekiyor belki de, kendini içeriden eylemek!
Deniz mahsullerinin hikâyesi
Sofralarda balığın yerini yeniden tanımlayacak “Denizden”, bir yandan da balık tüketimindeki kişisel farkındalık, doğaya saygı üzerine sosyal sorumluluk içeriyor.
“Bundan 50 yıl sonra sofralarınızda hamsi olmayacak, uyarıyorum doğa sinyal veriyor” diyen MasterChef yarışmasında da jüri üyeliği yapan Mehmet Yalçınkaya; doğaya ve nesillerin devamına saygı duymamız gerektiğinin altını çiziyor.
Kitap kapağında kullanılan ve denize atıfta bulunmak için sulu boya tekniğiyle illüstrasyonu yapılan şefin özel portresi de şef kitapları için ilk kez uygulanan bir ‘art effect’ olarak tanımlanıyor.
Mehmet Yalçınkaya, ‘Balığın iade-i itibarı’ motto’suyla hazırladığı ve 35 yıllık kariyerinin birikimiyle oluşturduğu 84 çok özel tarif içeren ilk kitabı “Denizden” ile ülkemizin deniz ürünlerini dünyaya tanıtacak.
Dijital detoks yapmaya ne dersiniz?
Pandemi nedeniyle ekranla fazla haşır neşir olduk.
Teo’nun kitabının adı “Devinek”tir.
A Dergisi Yayınları, dosyayı dizgiye verir ve kitap tertiplenir. Mürettipler (yayınevi ve matbaalarda kurşundan güzelim harfleri dizen kişilere denirdi) biraz kitaptaki şiirlere bakarlar.
Kitapta, dilde özleşme akımının uç örnekleri vardır. Zaten kitabın adı ‘Devinek’ de buna örnektir.
Baskı görevlilerinin aklına bir şaka gelir.
Kitabın 3. sayfasına kocaman bir yazı oturturlar: ‘DEV İNEK!’
Basımevindeki çalışanların bu azizliği bir hayli tebessüme yol açar.
İlk kahkahayı Kemal Özer ile Teo atar.
Not:
◊ Ertem Eğilmez’in oğlu olmanızdan dolayı yaptıklarınız ya da yapamadıklarınız sürekli babanızla kıyaslanıyor. Bu durum sizi nasıl etkiliyor?
- Bu etkinin bir değil, birçok bölümü var. Psikolojik bölümü var, fiziki bölümü var...
Öncelikle hayatta her şeyde olduğu gibi film yapmak da bir antrenman meselesi. Aradaki farkı anlayabilmek adına filmlerin çekildiği döneme dair de iyi tahlil yapmak gerektiğine inanıyorum.
Şimdi Arzu Film’in ürettiği, 70’li, 80’li yılların ürünü filmlerdir. Günümüzde ise milyon dolarlar konuşuluyor.
Şöyle söyleyeyim, birinci “Hababam Sınıfı” 11 kişilik teknik ekiple çekilmişti. Benim son çektiğim filmde ise kameranın açısını değiştirdiğim anda arkamda yer değiştiren ekibin sayısı 240 kişiydi.
Şimdi ben işin zorluğundan ötürü “Aynı başarıyı yakalayamıyoruz” demiyorum. Antrenman meselesi olduğunu söylüyorum. Üretmek meselesi olduğunu, hatalarınızı ancak yanıtları aldığınız zaman görebileceğiniz bir süreç olduğunu söylüyorum.
Bunun bir de psikolojik boyutu var dedim. Baba-oğul ilişkisidir bu da. Şimdi şöyle bir şey var; benim artık yaşım 57-58. Ben bu meseleyi aşalı, Sezar’ın hakkını Sezar’a teslim edeli çok zaman geçti. Ertem Eğilmez kim, ben kimim!
Zeynep Taşdelen Tenteoğlu’nun “Bağ” adlı romanı birçok vicdanlı kalbe iyi gelecek.
Romanın konusu kısaca şöyle:
Kemal, geçmişinde ciddi bir trajedi yaşamıştır. Uzun yıllar sonra da tüm bağlarını kopardığı Çınar Kasabası’na döner. Bir başka trajedisi olan parti kızı Mila ise hayatındaki kötü gidişata son vermek için eski hayatıyla bağlarını tamamen koparıp Çınar’a gelir. Burada Mila ve Kemal’in yollarının kesişmesiyle heyecan verici bir aşk başlar.
Kitabı okurken hayatınızı da ciddi anlamda sorguluyorsunuz.
Son olarak kitabın yazarıyla ilgili bir edebiyat magazini vereyim. Kitabın yazarı, eski Çankaya Belediyesi Başkanı rahmetli Doğan Taşdelen’in kızı Zeynep Taşdelen Tenteoğlu. Yetenekli bir kalem. “Bağ” romanı bu yıl içinde yayımlanacak.
Prof. Münci Kalayoğlu’nun yaşamı kitap oluyor
Kitap iki dilli baskısıyla; hem Gürcüce hem de Türkçe okurlarının karşısında. Gravür, harita, resim ve arşiv kayıtlarının fotoğraflarıyla zenginleştirilmiş kitap, önemli bir boşluğu doldurma iddiasında. Gürcistan sevdiğim destinasyonlardan biridir, Tiflis de Gori de eskiyi hatırlatarak günü yaşamayı öğütleyen şehirlerdir...
Başta İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç’i ve tüm ekibi bu kıymetli çalışma için kutluyorum, hem araştırmacılar hem de meraklılar için önemli bir başucu kitabına imza atmışlar.
Dünyaya göklerden bakan kız
Önemli bir kitapla karşıyayız. Biyografik bir roman olan “Madelet” tamamen belgelere, gerçeklere, tecrübelere ve tanıklıklara bağlı kalınarak yazılmış...
Kitap, Anadolu’da zor şartların arasından azmi, sabrı, zekası, çalışkanlığı ve hiç dinmeyen yaşama tutkusuyla sıyrılan Madelet Grabbe Başusta’nın hikayesini anlatıyor.
1945’te, Konya-Karatay’da, bir Mevlânâ torunu olan Gülendam nenesinin ve annesinin doğduğu evde dünyaya gelen Ural, çocukluğunu anneannesinin dilinden dökülen bu öncesiz kültürün masal, öykü, fabl, fıkra, şiir ve tekerlemelerini dinleyerek geçirdi.
“Gülendam Nenem, Rumi Annem ve Ben” kitabında Ural, Mevlânâ’nın Mesnevi’sinden süzülen masal öykülerini, özgün yapısı içinde okurlarına sunuyor. Yazarın, aile tarihini de besleyen kültürel birikimin bir parçası olan kitap, Yapı Kredi etiketiyle raflarda...
Kitabın ilhamı kızlarından
Hikayelerin çocuklar üzerindeki mucizevi etkilerini yakından bilen bir anne olan gazeteci ve köşe yazarı Özlem Bay’ın ilk kitabı “İçimdeki Çocuktan Masallar” okuyucularla buluştu.
Pandemi şartlarında kızları Zeynep ve Nehir ile geçirdiği zamanlar, 20 yıllık gazeteci Özlem Bay’ın uzun süredir planladığı masal kitabını tamamlanması için ilham olmuş.
Ya da ABD’de 1950’lerde yaşanan büyük “cadı avı” sırasında meslektaşlarını ihbar ederek paçalarını kurtaran “solcu” bildiğimiz yazarlar kimlerdi?
Günümüzün önde gelen düşünce insanlarından Alev Alatlı, yeni kitabıyla okur karşısında. “Suç Ortağı Hollywood”, sarsıcı bir tarih kitabı.
Sıra dışı bilgiler, fotoğraf ve belgelerle zenginleştirilmiş “Suç Ortağı Hollywood” adlı bu kitap, görünenin gerisindeki gerçeği keşfetmek isteyenlere.
Şahsen okurken şuna kanaat getirdim: Hollywood söz konusu olduğunda hiçbir film sadece film değildir.
Kim ne okuyor?
∆ Oyuncu Serpil Çakmaklı, Gülseren Budayıcıoğlu’nun “Camdaki Kız” adlı kitabını okuyor.
Dario Moreno, 1950’lere müzik alanında sivrilen ve sevilen, dünya çapında bir sanatçı. Erkan Özerman’ın kaleme aldığı “İzmirli Dario”, bilinmeyen yönlerini, sıkıntılı çocukluk dönemini, yeteneklerinin keşfedilmesini ve başarıyı ülke dışında yakalamasına dair olan serüvenini anlatıyor.
Trajik olaylarla dolu bu serüveni yakın dostu Özerman’dan okumak ayrı bir keyif. Moreno, İzmir’de yetişen, vatani görevini Türk ordusunda yapan, sanat hayatına Türkiye’de başlayan ve başarıya ulaştıktan sonra da Avrupa’ya giderek dünyada popüler bir isim.
Dario’nun plaklarını satın alan hayranları onun Türk olduğunu çoğunlukla bilmiyor.
Oysa İzmirli Dario, hiçbir zaman başka bir ülkenin vatandaşlığını kabul etmedi ve yaşamı boyunca da Türkiye Cumhuriyeti pasaportunu gururla taşıdı.
Şarkıcılığını biliyoruz, oysa sinemada da ünlü. Zamanının önde gelen birçok şöhretiyle film çekti.
Kimler yok ki bu isimler arasında; Yves Montand, Brigitte Bardot...