Birkaç gün önce, yeni açılan Suadiye Penguen’e gittim.
7 katlı yeni bir kitabevini caddede görmek keyifli. Bunun yanında kitabevi, yapacağı söyleşi etkinliklerini de planlamaya başlamış.
Kitapçılar bize yaşamak istediğimiz bir hayatı hediye ediyorlar. Kitapları sakince inceleyip keşfettirecek adreslerinden biri olmuş Penguen Suadiye. Okuru bol olsun...
Erkeksiz bir dünya mümkün mü?
İngiliz Angela Chadwick dünya çapında tanınan bir yazar ve şöhretini “XX” adlı romanına borçlu. The Guardian’ın yılın kitabı seçtiği “XX” müthiş bir soru soruyor: “Erkek kromozomları olmadan, yalnızca kadınlardan olan ve yalnızca kız çocukların dünyaya geldiği bir deney başarıya ulaşsa ne olurdu?”
Feminist distopya türündeki roman kurgusunu gerçek tıbbi çalışmalardan alıyor. Soluk soluğa bir macera arayan, başka türlü bir dünyayı hayal etmek isteyen okurlara hararetle tavsiye!
Edebiyattan sahneye
Geçen hafta yazar Fadime Uslu’ya edebiyattan tiyatroya uyarlanmış en sevdiği oyunu sordum.
Eldener romanını, aramızda hayalet gibi dolaşan ve bakmadığımız için fark etmediğimiz tüm evsizlere, aşkı hayalet gibi gizlenerek yaşamak zorunda kalan tüm sevdalılara adamış.
Bu arada Savaş Özbey’in Hürriyet’te çıkan, evsizleri konu edindiği yazı dizisi için sokaklarda üç gün geçirmesinin Eldener’e kitap için ilham olduğunu da belirteyim.
Büyük sorulara bilimsel yanıtlar
Tarihte ilk estetik ameliyat ne zaman yapıldı?
Sıcak hava balonunu ilk kim uçurdu?
“Romanlarımda hep iyi bildiğim ya da gidip gördüğüm gerçek mekanları ve yerleri kullanmayı tercih ediyorum.
Her taşı iyi ya da kötü ayrı bir hikayeyi saklayan bu kadim şehirlerde Dilan ve Barış’ın peşinde dolaşırken kimi zaman hüzünlendim, ağladım, kimi zaman gülümsedim, sevindim. Buraya kafamda yarattığım karakterlerimi tanımak için geldim ama sadece onları tanımakla kalmadım, ömür boyu yanımda kalmasını isteyeceğim insanlarla da tanıştım. 2022 başında bu kitap, büyük ihtimalle İnkılap Yayınları’ndan yayımlanacak.”
Hangisi gerçek hangisi doğru?
“Yok Etme Planı”, Tuna Serim’in yeni kitabı... Bize bugünlerde hiç de yabancı olmayan büyük salgını konu alıyor.
Tuna Serim’e kitabı yazma sürecini sordum:
“Pandemiyle tanıştığımız gün bu işin yapay bir virüsle sağlandığını düşündüm. Sonrasında ‘rüyada mıyım yoksa yaşadıklarımız gerçek mi’ düşüncesi takıldı aklıma. Farkında mısınız, zaman eskisinden daha hızlı geçiyor. Ölenler sanki ölmemiş gibi geliyor... Masal dinliyoruz sanki. Hangisi gerçek, hangisi doğru bilen var mı? Bu roman, duygularımın dışa vurumuydu.”
Neşe Karaböcek’e yeniden tutulmanın zamanı
Reha Erdem’in yeni filmini nihayet izleme fırsatı buldum.
“‘İmtihan 2020’de yaşadığımız pandemi sürecini bir gazeteci olarak gerçek olaylarla ama kurgu kahramanlarla dile getirirken, salgının büyük acıların taşıyıcısı olduğunu ve bizi sarsarak bazı gerçekleri yüzümüze tokat gibi çarptığını anlatmak istedim. Romanda, virüs artıp yayıldıkça dar alana sıkışan bireylerin varoluşlarını sorgulamalarına, doğaya, hayata bakışlarının ve önceliklerinin değişmesine tanık oluyoruz. 2020 herkesin hakikat aynasında kendisi ile yüzleştiği, yaptığı seçimlerle hesaplaştığı, yapılan hataların, ıskalanan mutlulukların su yüzüne çıktığı bir şekilde hayatının altüst olduğu bir yıl oluyor.”
Edebiyattan beyazperdeye
Bir süredir yazarlara edebiyattan sinemaya uyarlanmış en sevdiği filmleri soruyorum. Bu haftaki konuk yazarım, Müge İplikçi...
“Ian McEwan ve onun şahane kitabı ‘Atonement-Kefaret’in filmini izlerken, neredeyse bu yetkin kitabı okurken ki keyfi aldığımı söyleyebilirim. Yönetmen Joe Wright ve oyuncularının performansı ‘ödenmesi gereken kefaretler ve affedilebilecekler’ konusunda bir kez daha düşündürür bizleri. Keira Knightley ve özellikle James McAvoy’a ise canlandırdıkları karakterler özelinde sadece hayranlık duymayız; onların kanlı canlı gerçek insanlara dönüşmüş halleriyle, savruldukları o büyük tutkularında da kayboluruz.”
İstanbul’un şiirleri “Şiirlerde İstanbul”
Şair, yazar, edebiyat eleştirmeni Ahmet Bozkurt’un hazırladığı “Şiirlerde İstanbul” kitabı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ. yayını olarak okuyucularıyla buluştu. Bugüne kadar yapılmış İstanbul antolojilerinden pek çok yönüyle ayrılıyor “Şiirlerde İstanbul”. Şehrin kültür sanat belleğine bugüne kadar yapılmış en önemli katkılardan biri.
MÖ 300 yılından, İstanbul’un ilk şairi olan Byzantion’lu Moiro ile açılıyor kitap. Bizans, divan, halk ve cumhuriyet dönemi şiirinde İstanbul imgesinin oluşumu ve dönüşümü üzerine gözden kaçmaması gereken bir yazı. “Şiirlerde İstanbul”, 2300 yıllık bir şiir birikimine yaslanıyor. 792 sayfalık bu kapsamlı kitabın önemli özelliklerinden biri de şiirlere eşlik eden resimler. İstanbul’un şiirli yolculuğuna eşlik eden çizimleri illüstratör Selçuk Ören’in fırçasından hayat bulmuş.
Kültürün belediyesi Zeytinburnu
İşte bana anlattıkları:
“Pandemi sürecinde beni büyüten hem anneannemi hem de dedemi koronadan kaybettim. Bu durum, hayatı algılayış biçimimi çok değiştirdi. Sadece benim değil elbette çok insan bir şekilde hasar aldı. Lakin hayat böyle de tuhaf...
Yeni kitabım için notlar alıyorum, YouTube kanalımda farklı işlere yer vermeye gayret ediyorum. Tv100’de ‘Karşı Mahalle’ isimli, cumartesi akşamları haftalık tartışma programı sunuyorum.
Kendi yemeklerimi kendim yapıyorum. Şeker ve karbonhidrat dışı besleniyorum.
Bol yürüyüş ve kendim spor yapıyorum. Herkese sağlık diliyorum.”
Yıldız geri dönüyor
Daha önce “Seni Koruyan Kadınlar Var bu Dünyada!” adlı öykü kitabını çıkaran oyuncu senarist ve yazar kimlikleriyle tanınan Gül Gülsün Yıldız, bir romanla 2021’de okurlarıyla buluşuyor.
Müzik temalı tarihi korku öykülerinden oluşan kitaptaki sürpriz isim ise Türk sanat dünyasının en saygın isimlerinden biri olan sinemacı, yazar, ressam, müzisyen Mehmet Güreli. Güreli, bu kitapta korku türüne giren bir öyküsüyle yer alıyor.
Bodrum’da hayalet katilin peşinde
“Heybeliada Cinayetleri”, “Poseidon’un Laneti”, “Ölüm Deltası”, “Günbatımı Cinayetleri”, “Senin de Canın Yanacak”, “Av”, “Seni Hiç Aldatmadım” adlı eserleriyle polisiye edebiyatın nitelikli yazarları arasında gösterilen Önay Yılmaz, yeni romanını tamamladı. Bodrum’da geçen polisiyenin konusu katledilen doğa ve yağmalanan tarihi eserler...
Yılmaz’ın yeni kitabındaki dedektifler, kurbanlarını öldürdükten sonra ardında iz bırakmayan hayalet katili, bu kez Bodrum’un cadde ve sokaklarında kovalayacaklar ve peş peşe işlenen cinayetleri aydınlatmaya çalışacaklar.
Soluk soluğa okunacak yeni eserinde Yılmaz, Bodrum’un pek bilinmeyen yönlerini ve arka bahçelerini de okuyucularına aktaracak.
Adana’da ROFİFE heyecanı
Her yıl farklı şehirde düzenlenen Rotary Uluslararası Kısa Film Festivali ya da bilinen kısa ismi ile ROFİFE’ye bu yıl Adana ev sahipliği yapacak.
13’üncü kez düzenlenecek olan festivale bu yıl; Türkiye ve farklı ülkelerden 376 kısa film katılıyor. “Almanya Goethe Institut” ve Rein Mahn Üniversitesi seçkileri festivale ayrı bir zenginlik katıyor. Pandemi nedeniyle festivalin bu yıl teması “Sağlık Çalışanları”.
Ahmet Ümit
Beyoğlu’ndaki Lades ve Litera! Öğle yemeklerinde Lades’in ev yemekleri, akşamları ise Litera Bar’da muhteşem yarımadayı izlemeyi özledim. Litera, Goethe Enstitüsü binasının terasında yer alan restoran, süper Boğaz ve Sarayburnu manzarasına karşı, oturup güzel müzik eşliğinde yemek yemek mümkün.
Buket Uzuner
Baylan Pastanesi’nin bahçesi! Karantina dönemi kendime dair iyi bildiğim bazı alışkanlık ve ritüellerin aslında nerdeyse ciddi birer takıntı olduğunu da ortaya çıkardı. Bunlardan en önemlisi kafelerde çalışma, yazma alışkanlığım. Benim için bir kafede oturmak hiçbir zaman sadece kahve içmek, dostlarla buluşmak ve keyif çatmak olmadı.
Üstelik üniversite yıllarımda Türkiye’de daha az kafe -o zaman pastane demek daha yaygındı- vardı. Bizden önceki kuşaklar frankofondu yani sanat ve edebiyat dünyası Fransız kültürünün etkisindeydi ve onlar bir Paris sanatçı-yazar geleneği olarak kafelerde yazar, çizermiş.
O kuşakların etkisindeki kentli Türk yazarları da ya Paris’e gittiklerinden ya da uzaktan etkilenerek pastanelerde buluşurlarmış. Bizim öğrenci bütçemizi bildiklerinden onlar ısmarlardı kahvemizi.
1980’lerde burslu öğrenci olarak Avrupa ve Amerika’da yaşadım, oralarda ve buralarda hep kafelerde yazdım romanlarımın ilk el yazmalarını.
“Kendinde Değil Gibisin, bir hoca öğrenci ilişkisiyle başlıyor. Anlatıcı orta yaş bunalımı emareleri veren bir edebiyat profesörü. Arkadaşının romanının yayınlanmasıyla kendi hayatını ve karısıyla ilişkisini sorgulamaya başlıyor. Biraz da hastalık hastası. Bir sivrisinek ısırığından parazit kaptığına ve çok yakında öleceğine inanıyor. Psikolojisi gittikçe bozulan karakter, arkadaşının romanında anlatılanlara benzer deneyimleri yaşamaya başlıyor. Fakat romanın sayfalarında ilerledikçe okuru bir sürprizin beklediğini görüyoruz.” Edebiyatla psikolojinin iç içe olduğu bu ilginç romanı tavsiye ederim.
Aydınlığa ve umuda çağrı
Akademisyen, ressam Hülya Küpçüoğlu ile bir süredir görüşüyoruz, aynı yakada oturmanın avantajı işte. Onun resimlerindeki renklerle konuşmak bana iyi geldi. Hülya’ya resimle olan ilişkisini sordum, o da samimi bir şekilde yanıtladı:
“Siyah rengi severim ve resimlerimde de sık sık kullanırım. Siyahın kimi zaman resimlerime karanlık bir atmosfer verdiği ifade edilir. Salgın döneminde yaptığım resimlerde siyahtan uzaklaştığımı fark ettim. Renkler canlanmıştı. Gökyüzü aydınlanmış, deniz canlanmıştı. Resimlerimde kimileri tarafından karanlık, karamsar olarak adlandırılan his, yerini umuda, aydınlığa bırakmıştı. Sanırım bu, salgın sürecinde yaşanılan şok, korku, bilinmezlik sürecinde ruhumun bir çıkış noktası arayışının sonucuydu.”
Pandemi döneminde sanatçılara destek
Geçen hafta, işini severek yapan Film-San Vakfı Müdürü Kıvanç Terzioğlu’nu ziyaret ettim. Pandemi günlerinde sanatçı dostlarımızın neler yaptığını sordum... Terzioğlu, yaptıklarını şöyle anlattı:
“Film-San Vakfı pandemi döneminde normal zamanda çok sık görüp konuşamadığı tüm üyelerin sorunlarını teker teker dinledi. Genellikle yardıma ihtiyaç duyan müzisyen dostların sorunlarını Ankara’ya T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığına bildirdik. Sonrasında çıkan yasa doğrultusunda Ankara’nın belirlediği sekiz meslek birliğine müzisyen dostları yönlendirdik. Muziksusmasin.com’a başvurularını yaparak gerekli yardımları almaya başladılar. Ayrıca Film-San Vakfı olarak pandemi döneminde bolca proje ürettik. İntercast ajans ile işbirliği protokolü imzalanarak sinema ve müzik atölyelerinin çalışmalarına da başlandı.”
Kim ne okuyor?