Dekk öğlen 12.00’de açılıyor, gece yarısı kapanıyor. En civcivli saati 17.00 civarı.
Londra’da, Amsterdam’da, Berlin’de insanlar kışın da sokak kültürünü yaşatıyor; belli meydanlarda, caddelerde buluşup sosyalleşiyor. İstanbul o kadar soğuk bir şehir de değil. Burada neden olmasın?”
Ay başında Harbiye’de Evrencan Gündüz konseriyle açılan Dekk’in kurucusu Göktuğ Özdemir kararlı; kışın kar kıyamette bile kentin bu yeni terasının üstü örtülmeyecek: “Isınmak için bahçe sobalarımız, ateş kürelerimiz, varillerimiz var. İnsanlar pandemide bile gönül rahatlığıyla gelsinler, alışveriş yapsınlar, etkinliklere katılsınlar, yiyip içip sosyalleşsinler istiyoruz.”
Lütfi Kırdar KSS’nin bahçesinde 2.500 metrekarelik dev bir alan Dekk. Nişantaşı’ndaki itfaiyenin hemen orada. Ama isterseniz yukarıda Kongre Sarayı’ndan da girilebiliyor.
Geçen cumartesi 1.000 kişi giriş-çıkış yaptı. Kimi yemeklerin peşinde. Çünkü Avrupa Yakası’nda olmayan Kadıköy lezzetleri var: Green Department (sebze kâsesi 41 lira), Banko Burger (ananaslı 58 lira), Nappo Pizza (margherita 47 lira), Rita Deli Sandviççisi (pastrami 43 lira)...
Kimi alışveriş derdinde: Outcast People, United People, Gruff gibi cool Galata dükkânlarının stantları kuruluyor. Basket alanında tek pota maç çeviren de var, kaykay pistinde kayan da, Power App DJ’lerinin müzikleriyle salınan da. DJ’ler cuma-cumartesi 19.00’da, pazar 16.00’da kabine geçiyor.
KONSER YOĞUNLUĞU
İstanbulluların bitmeyen taksi sorunu hararetli bir gündeme dönüştü.
Herkesin canını yakan bir mesele olduğu için ister istemez bütün gelişmeleri takip ediyoruz.
En son belediye, plaka sahipleriyle ilgili bazı kararlar aldı.
Daha doğrusu zaten var olan kuralları uygulamaya koyacağını açıkladı.
Bunlardan biri de taksi plakası alacak kişinin geçimini bu meslekten sağlıyor olması şartı.
Bu noktada benim biraz kafam karıştı.
Çünkü taksi plakaları çok pahalı.
Açıldığı şehirlerde Hollywood yıldızlarını, dünyanın en ünlü sporcularını ağırlıyor Nusr’et.
En son Londra’da dört kişinin ödediği 500 bin liralık hesapla gündeme geldi.
Bunun 60 bini bahşişti.
Ama büyük başın derdi de büyük. Nusr’et, yine bu şubede çalışanlarının açtığı davayı kaybetti, 2 milyon lira tazminat ödeyecek.
İki yıl önce de New York şubesindeki çalışanlarla mahkemelik olmuş,
bir o kadar tazminat da o zaman ödemişti.
The Sun’ın haberine göre bahşişlere el koyuyormuş, itiraz edeni de kovuyormuş.
“Bizim ülkemizdeki aşıyı olacağım, öbür aşıyı olacağımı sanmıyorum. Bill Gates’in aşısını olmayacağım. Bill Gates’e güvenmiyorum” dedi.
Aşı karşıtlarının hanesine güzel bir puan yazdı. Zaten kafası karışık insanlarda yeni şüpheler oluştu.
Acaba tereddütte olup da caydırdığı kimse var mıdır? Ama sonra döndü, aşı kamu spotunda oynadı:
“Ben de yerli-yabancı aşı karşıtı yazıları okudum, videoları izledim. Biliyorum birçok kişinin aklı çeliniyor. Sonra doktor arkadaşlarıma sordum. Covid-19’un ölümcül etkilerine karşı aşı olmaktan başka çaremiz yok.”
Geçen gün katıldığı bir televizyon programında bu kez uzayla ilgili tuhaf bir açıklama yaptı:
“Uzaya gitmedik. 1969 da yalan. Her şeyi seyrettim, bütün belgeselleri... Bu heriflerin Ay’a inmelerine imkân yok.”
Okan Bayülgen oturup belgesel seyrediyor, yerli-yabancı çıkanları okuyor; astronomiden tıbba, dünyanın en büyük laflarını edebiliyor.
◊ Ailede başka meslek yapmak isteyen hiç mi çıkmıyor, yoksa çok sıkı bir disiplin mi var?
- Soyun devamı var, işi ileriye taşımak var... Ah elbette biraz disiplin de var! (Gülüyor)
◊ Paris’te sanat tarihi eğitimi aldınız. Müzayedecilikte olmazsa olmaz mı, sizin ekstra hevesiniz mi?
- Müzayede adrenalin. İşin sahne almış hali... Müzayedeci orkestra şefi. Sanatı iyi bilmek olmazsa olmazı. Eseri, onunla vedalaşanı ve ona yeni sahip olanı en hakkaniyetli şekilde buluşturmak... Tam da bu sebeple Fransa’da müzayedecilerin hukuk okumalarını şart koşarlar. Çünkü “Sat... Sat... Saattımm” derken hüküm giydirir müzayedeci. Ve bunu hakkaniyetle yapmakla yükümlüdür. Satılan eser üzerindeki hakimiyet, salonla ilişki, kimi zaman gözlerin konuştuğu anlar, büyük satışlardan önce büyük sessizlikler, küçük jestler, beden dili... Hepsi müzayedenin temel taşları.
◊ Mükemmelliyetçiliğinizi, birlikte çalıştığınız babanız Raffi Portakal’dan aldığınız söyleniyor. Aranızdaki ilişki tam olarak... Baba-kız mı, usta-çırak mı?
- Bana işin en zor ve en detaylı alanlarını öğretmek için ilk günden itibaren büyük emek verdi. Sonsuza dek usta-çırak, baba-kızız.
◊
Farklı bölümlerinde 600 kişinin aynı anda yiyip, içip eğlenebildiği, üç katlı bir mekân Kuruçeşme Boaz. Giriş kat 50 kişilik bir canlı müzik alanı. Buraya Boaz Live diyorlar. Geçen hafta Murat Dalkılıç çıktı. Bu akşam Spago ve Mest’in sahnesinden tanıyabileceğiniz Seda Mete var. Fiks mönü kişi başı 550 lira. İçkinizi ayrıca ödüyorsunuz, kokteyller 90-120 lira.
İkinci kat Boaz House. Bir yanı lounge, bir yanı 300 kişilik, üstü açılabilen bir gece kulübü. Damian Lazarus gibi ünlü DJ’ler getiriyorlar. Bu akşam ABD’li DJ Ageless kabinde. Giriş ücreti yok, içtiğinizi ödüyorsunuz.
Üstü açılabilir gece kulübü rengârenk ışıklandırılmış bir ağaca bakıyor.
Terastaki Boaz Roof ise Akdeniz mutfağı ağırlıklı bir restoran. Menüde deniz mahsullü linguine (165 lira), fiyatı üzerindeki böceğin gramajına göre belirlenen paella ve vişne soslu irmik helvası (50 lira) en popüler yemekler.
Dört kişilik kerevitli paella
Boğaz gören restoranın tam ortasına ikonik bir bar da kondurmuşlar. Bu barda akşamüstü keyfi yapmaya gelen ‘kız-kıza’ gruplar oluyor.
Restoranın ortasındaki ikonik bardan ‘Boğaz’ı izleyebiliyorsunuz.Fotoğraf: Murat ŞAKA
Müşteriler üç kat arasında da dolaşıyor. Tekrar açılalı bir ay olmasına rağmen canlı müzikten çıkıp üst katta partilemeye geçenler arasında Ece Sükan, Ceylan Çapa, Hakan Sabancı, Şeyma Subaşı, Yasemin Allen gibi ‘cemiyet simalarını’ görebiliyorsunuz. Lucca, Mitte, Momo gibi ‘hip’ yerlerden tanınan işletmeci Turgay Yıldız “Bu isimlerin hepsi zaten arkadaşımız” diyor. Dolayısıyla onları medyadan kaçırmak için arka sokaktan gizli bir çıkış da unutulmamış. (0212) 263 00 29
Şef Mehmet Gürs’ün Şişhane’deki Mikla adlı restoranı, geçen ay dünyanın en iyi 50 restoranı (Fifty Best) listesine altıncı kez girdi.
Göğüs kabartan bir istikrar.
Kendi alanınızda ülkenize Nobel getirmek, olimpiyatlarda derece almak gibi.
Aslında kültüre, tanıtıma, turizme büyük katkısı var. Ama kaçımız, ne kadar farkında?
Gastronomi yine kendi içinde kuvvetli bir sektör. Bir de pandemi başladığından beri dükkân kapısını hiç açamamış eğlence sektörünü düşünün...
Bütün bu olumsuzluklar içinde üç Türk, dünyanın en iyi 100 DJ’i arasına girdi:
Ümmet Özcan (43’üncü), Deniz Koyu (71’inci) ve Burak Yeter (82’nci).
Tartışmanın fitini Çağla Şıkel ateşledi:
“Çok zengin, çok fakir benim için fark etmez. Allah’a şükür benim her şeyim var. Fakir insanla da beraber olurum.”
Buradaki kilit sözler: Allah’a şükür benim her şeyim var.
Sonra bu lafın üzerine Demet Şener benzin döktü:
“Çağla kendi parasını kazanan, kendi ayakları üzerinde duran bir kadın. Onu anlatmak istemiş. Bizler bu yaştan sonra gerçek aşkı istiyoruz.”
Buradaki kilit sözlerse:
Bu yaştan sonra gerçek aşkı istiyoruz.