Zengin kız, fakir oğlan

Çağla Şıkel ile Demet Şener derin bir Yeşilçam edebiyatına girdiler ama güzel sözler edeceğiz diye farkında olmadan çam üstüne Yeşilçam deviriyorlar.

Haberin Devamı

Tartışmanın fitini Çağla Şıkel ateşledi:
“Çok zengin, çok fakir benim için fark etmez. Allah’a şükür benim her şeyim var. Fakir insanla da beraber olurum.”
Buradaki kilit sözler: Allah’a şükür benim her şeyim var.
Sonra bu lafın üzerine Demet Şener benzin döktü:
“Çağla kendi parasını kazanan, kendi ayakları üzerinde duran bir kadın. Onu anlatmak istemiş. Bizler bu yaştan sonra gerçek aşkı istiyoruz.”
Buradaki kilit sözlerse:
Bu yaştan sonra gerçek aşkı istiyoruz.
İlk duyduğunuzda kulağa hitap eden, güzel sözler bunlar.
Fakat Çağla Şıkel için yazmıştım:
Mutluluk için ille de taraflardan birinin zengin olması, “her şeyinin olması” şart mı?
Bu tür sözler insanları incitebilir. Birbirini seven ama “her şeyleri olmayan” iki insan ne olacak?
Yoksa Çağla Hanım’ın gözünde...
Ancak bir hamama mı yakışıyorlar?
Demet Şener’in Çağla Şıkel’e destek vermek için “Artık gerçek aşkı istiyoruz” demesi ayrıca tuhaf.
Çünkü her ikisi de daha önce ilişkileri olmuş, evlilikler yapmış, bu evliliklerden çocuklar dünyaya getirmiş kadınlar.
“Bizler bu yaştan sonra gerçek aşkı istiyoruz” demek...
“Şimdiye kadar gerçek aşk yaşamadık” anlamına da gelmiyor mu?
E çocuklarınızın babaları ne olacak?
Orada da mı gerçek aşk yerine, işin içinde hesap-kitap vardı?
Bu zengin kız-fakir oğlan, fakir kız-zengin oğlan meselesi görünüşte Yeşilçam romantizmi taşıyor.
Ama çıkarım, bir kere yanlış felsefeden yapılınca...
Sonra savunmaya çalıştıkça da dökülüyor, iyice bulamaçlaşıyor.
Bu bahsi kapatın reca ederim.

Haberin Devamı

Ne polemik kalır ne dava

Benzemez Kimse Bize” programının bitmesinin ardından Bülent Ersoy ile Mustafa Keser arasındaki polemik devam ediyor.
Altı üstü 2 hafta program yaptılar, 1 aydır ne patırtısı bitiyor ne kütürtüsü.
Biri 69 yaşında, öbürü 76. Ama ergen gibi davranıyorlar...
Sonra o dedi ki: Ben senden büyük sanatçıyım, seni divan yaparım.
Sonra ben dedim ki: Program benim, koltuğum ona battı.
Sonra o dedi ki: Ben kimseye küfretmedim.
Sonra ben dedim ki: Al sana 1 liralık tazminat davası...
Bülent Ersoy’un (olası) kaprisleri konusunda Mustafa Keser (muhtemelen) haklıdır. Ama yaptığı çıkışlarla kendisini haksız durumuna düşürüyor.
Durup durup YouTube’da konuşacağına, Mustafa Keser’e şu açıklamayı yapma olgunluğunu daha çok yakıştırıyorum mesela:
“Bülent Hanım’la programımız kısa sürdü, keşke daha uzun soluklu olabilseydi.
Ama şu anda bunları konuşmanın zamanı değil, hanımefendi babasını kaybetti. Merhuma rahmet, kendisine sabırlar dilerim.
Kıbrıs’ta tutuklanan orkestrası konusunda da benim üzerime düşen bir vazife olursa bir sanatçı olarak her türlü desteğe hazırım.
Hele şu zor zamanları atlatalım, diğer ayrıntılar konusunda dönüp elbette konuşur, bunları tartışırız.”
Bir şey söyleyeyim mi:
Ortada ne polemik kalır ne dava.,

Haberin Devamı

Yağmur gibi bir şarkı

Kargo grubunun eski solisti Koray Candemir solo albüm hazırlığında.
Albümün üçüncü single’ı “Yine”yi önceden dinleme fırsatı buldum.
Müzik yazarı değilim, kendi lisanımca şöyle tarif edebilirim:
Mevsim yağmuru gibi bir şarkı. Önce tıp tıp çiseleyerek başlıyor, sonra dökülüyor, sonra yine çiseleyerek bitiyor.
Koray Candemir’in o buruk romantizmine de çok yakışmış.
Bugünden itibaren dijital platformlarda. İndiriniz, biraz ıslanınız, keyfine varınız.

Yapacak bir şey yok, ısrar ediyor

◊ Yıldız Tilbe: Aşı olmamakta, maske takmamakta, o şekilde AVM’ye gitmekte... Anlamadığım şu: Kendisi için korkmuyorsa başkası için de mi korkmuyor?
◊ Mehmet Ali Erbil: Taciz mesajı gönderdiği Ece Ronay’dan özür dilememekte... Anlamadığım şu: O zaman nişanlısından, kamuoyundan niye diliyor?

Yazarın Tüm Yazıları