Paylaş
Adana, Erzurum, Denizli, Afyon, Antakya... Lezzet festivali olmayan şehrimiz kalmadı gibi. Valilik, belediye, sivil toplum el ele, böyle bir farkındalık oluştu son 10 yıldır.
Medya olarak bunların çoğuna davet edildiğimiz için defaatle gördüm, o şehir için çok güzel bir şey. Kentin ekonomisine, turizmine, tanıtımına canlılık geliyor.
Uzmanlar, medya, yemek severler şehirde toplanıyor. Tanıtımlar, sunumlar, paneller, ikramlar...
Yörenin yemekleri, yerel markaları öne çıkıyor.
Yarışmalarla falan halk da işin içine katılıyor. Belediye, valilik, bakanlık, 7’den 70’e halk ve gelen ziyaretçiler memnun oluyor.
Gastronomi turizminin bu kadar yaygınlaştığı bir ortamda dünyanın gidişine paralel bir seyir aslında.
Tek bir eleştirim olacak: Çoğunun A’dan Z’ye tıpa tıp aynı olması.
Yapılan etkinlikler, toplantılar, davetli ya da görevli simalar...
Bazen sadece “plaka” değişiyormuş hissine kapılabiliyorsunuz.
Bir de geleneksele çok yükleniyoruz.
Oysa bütün talebi tek başına göğüslemesini beklemek haksızlık.
Gastro turizm biraz da yenilik, farklılık, butiklik, trendler ve özgün işletmeler demek.
Mesela Adana’ya gidiyorsunuz, kabul, 2-3 gün boyunca kebaba doyuyorsunuz:
Atölyeler, tadımlar, davetler, sohbetler...
Ama bu kebap denizinin ortasında vegan ve vejetaryenlerin gittiği Geko adında bir kafe var. Onun deneyimini de dinlemek isterdim bir panelde...
Cilveli, neşeli yanları çok bu festivallerin.
Haluk Levent’in başına geldiği gibi.
Adana Lezzet Festivali’nin tanıtım toplantısı sizce nerede olur? Adana’da değil mi? Hayır, İstanbul’da!
Haluk Levent de bizim gibi düşünmüş, davet gelince atlamış, Adana’ya gitmiş. İnince valiyi aramış “Nereye geleyim?” diye. O zaman anlaşılmış ki Adana Festivali’nin tanıtım toplantısı İstanbul’da...
Ama sadece Adana değil, diğerlerininki de öyle.
Çünkü medya İstanbul’da, tanıtım yapacağınız çevre İstanbul’da...
Ama artık belki en büyüklerden başlayarak bu tanıtım işinin de yavaş yavaş tersine dönmesi, her şeyin yerinde, ikliminde, zamanında tanıtılması gerekiyor.
Çocuk üzerinden sömürü paylaşımları
Hande Erçel’in yeğeni Mavi’nin babası Caner Yıldırım, çocuğun sağlık durumuyla ilgili sömürü paylaşımları hazırlayıp etkileşim alanlara isyan etti:
“Dramatik cümle, müzik ve edit’lerle kamuoyunun dikkatini çekecek video ve görsellerle takipçi kazanmak, beğeni ve yorum almak adına paylaşım yapan magazin sayfaları hakkında suç duyurusunda bulunacağız...”
İnsan tabii isyan eder, bu durumdayken uğraşmak zorunda kaldıkları şeye bakın.
Çocuklarıyla mı ilgilensinler, kim bundan menfaat sağlamaya çalışıyor, onu mu takip etsinler...
“Bu tarz paylaşım yapan sayfaları bize DM’den göndermeyin ve itibar etmeyin” diyor.
Demek bıkmışlar.
Bir de ricası var babanın: “Basın engeli, edin şikâyeti, geçin!”
Bu tür vakalar turnusol kâğıdı gibi. Kimleri takip edip, kimleri etmememiz gerektiği konusunda bize çok ciddi ipuçları veriyor.
Caner Yıldırım’ın bu çağrısına kulak verelim.
Paylaş