“Pera Palas’ta Gece Yarısı” dizisinde başrol oynamıştı. 8 bölümlük dizide en çok Atatürk’le karşılaştığı sahne konuşulmuş, yapımın pazarlama stratejisi de ağırlıklı olarak bunun üzerine kurulmuştu.
Oyuncu Hazal Kaya, Harbiye Açıkhava’da konser izlemeye gidince muhabirler haliyle gündemde olan o mevzuyu sordu: Disney+ platformunun halihazırda çekmekte olduğu “Atatürk” dizisinden vazgeçme meselesini...
Tuhaf bir açıklama yaptı Hazal Kaya:
“Konuya yorum yapacak kadar bilgim yok, olsaydı söylerdim. Bilmiyorum. Proje çekilirken çok heyecanlanmıştık, yakın arkadaşlarımız oynadı; ben izlemek istiyorum. Nerede, nasıl yayınlandığıyla çok ilgilenmiyorum...”
“Bilmiyorum” deyince tepkiler çığ gibi büyüdü.
Tepkilerin odağında bir oyuncu olarak büyük bir platform aleyhinde açıklama yapmamaya özen gösterdiği düşünüldü.
Bunun üzerine yeni bir açıklama yapmak zorunda kaldı Hazal Kaya:
Amerikalı pop, gospel, caz ve R&B müzisyeni Christina Aguilera, önceki akşam Antalya Regnum Carya’daki Pearl Event Area’da konser verdi.
Dünyaca ünlü sanatçıyı izlemeye gelen 2 bin 500 kişi arasında Acun Ilıcalı, Pelin Akil, Ece Seçkin, futbolcu Seedorf gibi ünlü isimler de vardı.
1.5 saat boyunca muhteşem bir ses ve görsel şölen sunan şarkıcıya sekiz dansçı ve üç vokalist eşlik etti. Konsere “Stripped” ve ardından “Dirrty” hitleriyle başlayan Aguilera, “Uzun süredir kariyerimde beni destekleyen, takip eden sizlerle nihayet burada göz göze buluştuğum için çok mutluyum” diyerek hayranlarına teşekkür etmeyi de ihmal etmedi:
“Unutmayın tek bir hayatımız var. Bu gece her bir anını doyasıya yaşayacağız. Sonuçta yarın ne olacağını bilemeyiz...”
7 Grammy ödülünden birini aldığı “Say Something” şarkısında bir de duygusal konuşma yaptı:
30 Temmuz 2007... Erkin Koray, genç müzisyenlerle müzikte 50’nci yılını kutlayan bir konser verecek Harbiye Cemil Topuzlu’da. Öncesinde buluşup bir röportaj yapıyoruz. Kadıköy’de, kızı Damla ile birlikte yaşadığı belediye konutlarında...
Şarkıları dillere pelesenk olmuş koskoca Erkin Baba, Boğaz’da bir yalıda falan değil de böyle mütevazı bir yerde yaşasın ha... Zaten hayatının hiçbir döneminde maddi olarak rahata erememişti. Sık sık telif haklarından şikâyet ediyor, açtığı davalardan bahsediyordu efsane müzisyen. Sitenin bahçesinde, yaz güneşinde, gölgesiz bir bankın üzerinde yapıyoruz söyleşiyi. Şöyle özetlemişti durumu: “Bazen bana soruluyor, ‘Bu memleket size ne verdi?’ diye. Buna cevabım, ‘Daha ne verecek’ oluyor.”
Bir tencere ayran
Erkin Koray’ın vefat ettiği haberini alınca 16 yıl önce birlikte oturduğumuz o banka ışınlandım. Üzerinde ne vardı, birlikte neden imza fotoğrafı çektirmemişiz, hatırlamıyorum. Yaşı neredeyse 70’ti ama iş bitmemişti işte eski toprakta. Sadece beyazlayan saçlarını boyuyordu: “305 numara Koleston’la vaziyeti idare ediyoruz. Ama benim rötuşum bu kadar, şimdilik botoks yok.”
Annesi Yolanda Hadid’in de yakalandığı bu hastalık bağışıklık sistemini hedef alıyor ve eklemlerde sıvı birikimine neden oluyor.
Bu yüzden mesleğine ara veren Bella Hadid, “İçlerinden en pozitif olanları seçtim” diyerek 10 kare kullandı paylaşımında.
Bütün fotoğraflarda köpeği de var yanında.
Bir tanesinde koluna serum bağlanmış halde yatıyor. Fotoğraflarda dikkatimi çeken bir detay da evinin mütevazılığı.
∆ Salyangoz mu, bamya mı?
Müzisyen Tan Taşçı, Kuşadası Sokak Festivali’nde salyangoz pişirip satan şefe çattı.
Zeynep Tankaş isimli şefin pişirdiği bu yemek, Datça’nın geleneksel yemeği garaville imiş.
Garaville için şöyle dedi vegan sanatçı Tan Taşçı:
“Şu güzelim ülke sebzeler, meyveler, tahıllar ile donatılmış. Hâlâ yemek için zorladığınız şeye bakın. Bir bakla pişir, bir enginar haşla, dolma sar be teyze...”
Yahu ne karışıyorsunuz milletin yemeğine, âdetine, geleneğine?
Yemezsen yeme, çekil kenara.
Aklınızda olsun, yolu biraz zor. Hiç kaçırmadan tabelaları takip etmek lazım. (0530) 078 55 53
Burunların, girintilerin yeşili denizin laciverdiyle cilveleşiyor; aralarına sarı kedi gibi girmiş plajlar, arkadaki kıskanç dağların tek tesellisi. Akşamüstünün kızıllığı mesaisini bitirirken nöbeti devralan (geçen pazartesi gecesi itibariyle) dolunayın şavkı, üzerinden karşı sahile yürünecek bir yol gibi. Ve siz bunların hepsine hâkim bir tepeden, kat kat, kot kot alçalan teraslardaki masalardan bakıyorsunuz manzaraya. Bodrum merkez cayır cayır yanarken
15 dakika mesafedeki Demirbükü Koyu püfür püfür.
Bu manzara ve ferahlık insanı zaten susatıyor, elde var bir. Ama söz konusu İstanbul’un en ünlü İtalyan lokantalarından birinin yazlık şubesiyse yemek menüsüne göz atmak lazım bir noktada.Pizza çeşitlerinin fiyatı 470-690 lira arasında değişiyor.
Da Mario’nun, Gölköy’deki Kempinski Residences Nef Reserve’deki yazlığında yemek çeşitleri açısından çok büyük fark yok esasında. Başlangıç, makarna, risotto ve pizzaların yanına Bodrum’a özel olarak karides-kabak-kalamar kızartması, levrek crudo, bloody mary soslu kral yengeç salatası gibi tabaklar eklenmiş.
Yaş ortalaması 25-40
İnsan illaki bir kusur bulacak ya... Tek sıkıntı, porsiyonların aşırı büyük olması. Öyle ki karides-kabak-kalamar kızartmasını bitiremeyince ana yemeklerden birini iptal etmek zorunda kaldık. Fakat o nasıl kızartmadır kardeşim... Koca tabak bir damlacık bile yağ çekmez mi!
Hafta başı olmasına rağmen saat 20.00 itibariyle 150 kişilik mekânın bütün masaları dolu. Yaş ortalaması İstanbul’dan daha genç: 25-40. Bunda, aşırı lüks Kempinski Residences ve Mesa Evleri’nde yaşayan gençlerin buraya ‘sitemizin pizzacısı’ muamelesi yapması da etken tabii. Zaten mekânı 22.00 gibi boşaltıp Türkbükü Sess gibi yerlerin stantlarını doldurmaya gidiyorlar. Yemek boyunca kapıda Vito ya da özel şoför bekleten var.
Vagona binen bir kadın kocasını başka bir kadınla görünce bağırmaya başlıyor:
“Fehmi ile buluşacaktınız değil mi! Anahtarı ver, evin anahtarını ver. O eve giremeyeceksin bir daha!”
Yolcular şaşkın, aralarından biri olup biteni videoya çekiyor.
Anlayacağınız, Fehmi yalanı fena patlamış abimizin elinde.
Bizim açımızdan komik ama kadın için çıldırtıcı tabii.
Kocaeli’de yaşayan Nilüfer Akcoşkun Bozbağ, sadrazam torunu olduğunu iddia ederek Melek Mehmed Paşa’ya ait vakıflardan hak talep ekmek için dava açtı. Bozbağ, İzmir-Çeşme’nin yarısının kendisine ait olduğunu ileri sürüyor ve davayı kazanırsa Çeşme’ye yerleşip ilçeyi yeniden kuracağını söylüyor.
Davanın seyrini hep birlikte izleyeceğiz elbette ama bilmem hangi paşanın, yok bilmem hangi padişahın soyundan geldiğini iddia ederek açılan ve artık gına getiren bu davalar arasında bunu özel kılan bir yan var: 43 yaşındaki Bozbağ’ın aşırı ama bakın aşırı şekilde Gülse Birsel’e, özellikle de “Aile Arasında” filmindeki Mihriban karakterine benzemesi.
Konu sosyal medya gündeminde 1 numaraya oturunca bir açıklama yapmak zorunda kaldı Birsel:
“Hanımefendinin ‘Aile Arasında’daki Mihriban karakterime benzerliği yüzünden sabahtan beri Twitter’da 1 numarayım! Dedelerim sadrazam değil, İstiklâl Savaşı gazisi. Çeşme’nin yarısı benim değil, evim bile yok. Çalışıp, kazanıp alabilirim. Hanımefendiye de aynısını tavsiye ederim...”
“Anlayana sinek saz” derler ya, tam o türden bir açıklama Gülse’nin yaptığı. Diyor ki: Ben paşa torunu değil, İstiklâl Savaşı gazisi torunuyum. Yani sıra hak iddia etmeye gelirse bu memleketin asıl sahibi biziz... Diyor ki: Çeşme’de evim bile yok, çalışıp alabilirim. Yani öyle tuhaf iddialarla bir ilçenin yarısına çökmek olmaz, bu işler alın teri meselesidir...
Diyor ki: Hanımefendiye de aynısını tavsiye ederim.