Tartışmanın fitilini ateşleyen, söz yazarı Günay Çoban’ın bir tweet’i. Ebru Gündeş’in Bodrum’dan aldığı teklifi geri çevirdiğini duyuruyor ve “Gerçek sanatçı duruşu budur” diyordu.
Diğer sanatçı arkadaşları sahneye çıkamıyor diye Ebru Gündeş’in bu yaptığı ilk bakışta çok “cool” hareket.
Hani yandaki esnaf siftah yapmadan ben ikinci müşteri kabul edemem diyenler gibi...
Ama bu reddin ya da iptalin başka bir sebebi olmasın?
Çünkü biraz incesini düşününce, Gündeş’in bu hareketinin başta kendi kadrosundaki müzisyenler, o mekânda çalışan garson, şef, komiye zararı var ama başka kimseye bir faydası yok.
Bilakis otelin bahçesinde dinleti olur, açılış-gala-kutlama olur, ne kadar çok müzisyen kemanını, gitarını bir yerlerde tıngırdatabilse o kadar kâr bence.
Mevcut kısıtlamalara riayet ederek tabii.
Gülben Ergen
En son oyuncu Melek Baykal’ı “öldürdüler”. Haberi uydurup yayanlara dava açma kararı almış.
En son Baykal ama en çok “Çaycı Hüseyin” Alpaslan Özmol “öldürüldü” galiba.
Kimi “koronadan”, kimi “uçak kazasında” diye o kadar çok ölüm haberi yayıldı ki...
“Arkadaşlar, ben yaşıyorum” diye isyan etti: “Öldüğüm gün size haber vereceğim. Adamı hasta etmeyin. Bir gün öleceğiz, bu sefer de ‘Yok ölmemiştir’ diyecekler...”
Allah gecinden versin, daha geçen ay Emel Sayın “gitti” mesela. Kalpten.
Kadıncağız sevenlerimi yaşadığıma inandırayım diye canlı video yayınlamak zorunda kaldı: “Gördüğünüz gibi gayet iyiyim.”
Aslında çok sinir bozucu bir şey. Özellikle de yakınlarınız için... İnsanlar başsağlığı niyetiyle ilk iş ailenizi arıyor.
Gecesi-sabahı da yok bu işin.
◊ Hakan Aysev olmanızda hangisi daha etkili: Viyana Devlet Operası’na kabul edilmeniz mi, Pavarotti’nin hocanız olması mı?
- En önemli etken, Viyana Devlet Operası’na kabul edilen ilk Türk solist olmam. 21 yaşında bu tecrübeyi yaşamak, benim için önemli başlangıç oldu. Sonra dünya ve Türkiye’deki kariyerimin temelini oluşturdu.
◊ Sizce hocanıza hangi yönünüz daha çok benziyor: Tekniğiniz mi, balıketliliğiniz mi?
- Aslında her ikisi de. (Gülüyor) Çünkü beraber yaptığımız şan derslerinin yarısı makarna tarifleriyle geçiyordu. Ondan öğrendiğim en önemli şey, efsane bir sanatçı olsanız bile önce iyi insan olmanız gerektiği... Luciano bir fırıncı oğlu olarak doğdu ve o şekilde bu dünyadan ayrıldı.
◊ Hangisinde müzik ortamında albüm kaydı yapmak daha profesyonel: Frankfurt mu, Barselona mı?
- Almanlar her zaman daha profesyonel ve disiplinli. Almanya’da yaptığım kayıtlar hep daha hoşuma gitmiştir. O yüzden Frankfurt diyorum.
Ne şiirler, ne şarkılar var... “Bir sengine yekpare Acem mülkü fedadır”dan tut...
(Günümüz Türkçesiyle diyor ki: Tek bir çakılını bile bütün İran’a değişmem.)
Kaldı ki o zaman İran, kıymetli memleket.
“Sana dün bir tepeden”e kadar...
İşte “Aziz İstanbul”u seyredebileceğimiz en yüksek bina, artık Çamlıca Kulesi.
Uzunluğu 369 metre.
Deniz seviyesinden 587 metrelik yüksekliğiyle İstanbul’un en yüksek yapısı.
Anlatamıyorlar, duyuramıyorlar.
Pandemi harala gürelesinde fark edilmiyor.
Müzisyen Hakan Altun sazının tellerini kesti.
“Bu ud artık sustu” diyor.
Ne yapacaklar artık?
Canlı yayında ses tellerini mi kessinler?
80 milyon toplanıp bir avuç yeteneğimize sahip çıkamıyoruz.
Usta oyuncu Rasim Öztekin’i üç ay önce, 8 Mart’ta kaybettik.
Kızı Pelin Öztekin şu sözlerle dağladı yürekleri sosyal medyada:
“Eskiden en sevdiğim 8, artık uğursuz. Her ayın 8’i çıkmaz sokak gibi. Bıraktığından beri daha dağınık buralar. Ben toparlamaya çalıştıkça tuttuğum, tutunduğum her şey paramparça. ‘Alışacaksın’ diyorlar ama sormuyorlar hiç baba: Ben alışmak istiyor muyum?”
Sadece baba kaybetmenin acısı değil bu sözler.
Aynı zamanda “muhterem” biri hayatınızdan gittiğinde yarattığı boşluğun ifadesi.
Yani Pelin Öztekin’in acısı çifte:
Güreşin tarafları o kadar “ağır sıklette” ki...
Bir tarafta Seda Sayan...
“Sen kimsin” Seda.
Kadırga kaplanı.
Karşı köşede Demet Akalın...
Polemik, kavga ve giderler kraliçesi.
Mevzu: Birinin programının bitmesi, öbürünün başlaması...
Kabaca böyle.
◊ Kariyerinizde hangisi daha büyük dönüm noktası: “İstanbul Kanatlarımın Altında” mı, Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu mu?
- İkisi de değil. Konservatuvarı kazandığım gün. İşte o zaman herhangi biri olmaktan çıktım. Bir daha geri dönmemek üzere sahne için yetiştirildim.
◊ Oyuncusunuz ve şimdi de influencer... Hangisi: Sahne mi, ekran mı?
- E sahne. Kendimi daha iyi hissediyorum çünkü eğitimim, birikimim tamamen o yönde. Onu becerebiliyorum. En iyi bildiğim şey sahneye çıkmak.
◊ Sosyal medyada çok reklam yapmakla eleştiriliyorsunuz: Kişisel fayda mı, toplum faydası mı?
- Olabilir. Herkesi memnun edemezsin. Ama daha çok teşekkür ediyorlar. Ben de işime olumlu tarafından bakmayı tercih ediyorum. Influencer olarak körü körüne bir şeyi önermeyi doğru bulmuyorum. Bunun sonuçları çok ağır oluyor. Bana güvenip bir ürünü alan herhangi bir tüketici değil, benim takipçim. Onları hayal kırıklığına uğratacağıma güvenmediğim ürünün tanıtımını yapmamayı tercih ederim.
◊ 14 Nisan, Koç. Nesi daha zor: Küçük şeyleri büyütmek mi, acelecilik mi?