Baktığımızda büyük maçlarda puan veya puanlar almasının tesadüf olmadığını futbol dehasıyla dün akşam bir kez daha gösterdi. Vodafone Arena’da o muazzam taraftar önünde Beşiktaş’ı sahasında hapsetmek, her takımın harcı değildir.
PAHALIYA PATLADI
- DÜN ilk yarı 1-0 bittiyse bu Beşiktaş’ın şansı, Başakşehir’in şanssızlığıydı. İkinci yarı Başakşehir, oyun olarak eğer düşmüşse bir tek izahı var. Emre Belözoğlu’nun sakatlanarak oyundan çıkması. Bütün taktiksel düzen içerisinde önemli rolü olan Emre olmayınca, makine düzeni aksadı ve kontrol Beşiktaş’ın eline geçti.
Beşiktaş ikinci yarı ilk devredeki kötü futbolun izini silmek için çok uğraştı. Ve başarılı da oldular. Özellikle Başakşehir sahasındaki hareketli ve çabuk oyunu uyguladıkları zaman etkili de oldular.
Tarihi diyoruz çünkü ilk kez Trabzon’da galip geldi. Ve uzun yıllar bu galibiyet hep konuşulacaktır Antalya’da. Ama asıl önemli olan puan tablosundaki bulunmuş olduğu noktadan üstlere doğru bir sprint atarak 11.sıraya yerleştiler. Milli takım arasını iyi değerlendiren bir Antalyaspor gördük. Belki oyun olarak istediği seviyede değildi ama sonuca gitmeyi sahada iyi başardılar. Siz Trabzon deplasmanında oynuyorsanız maçın başlarında öne geçmişseniz bir de yapacağınız tek şey vardır.
İYİ OYNAMADAN 3 PUAN
Oyunu soğutarak rakibi geride karşılayıp kontratak futbolunu uygulamak. Nitekim bunu yapan bir Antalyaspor gördük ilk devre. Altını çizelim ki ilk yarının sonlarında Serhat inanılmaz kurtarışlar yaptı. Ve takımını soyunma odasına galip götürmede başrolü oynadı.
Maçın Antalyaspor adına en önemli kırılma anı ise Diego’nun kaçırdığı ya da Onur’un kurtardığı penaltı pozisyonuydu. Eğer o gol olsaydı belki Antalyaspor geri kalan dakikaları çok daha rahat bir şekilde geçirebilecekti. Savunma oyununu oynarken en büyük sıkıntıları on sekiz ve çevresinde çok faul yapmalarıydı. Bu da Trabzonspor’a duran top çok fazla hücum şansı verdi.
Sahada, Türk futbolunun bulunduğu noktayı tam olarak gördük diyemeyiz. Ama dünkü derbi özellikle Fenerbahçe adına çok büyük anlam ifade ediyordu.
Çünkü kaybettiğinde lig yarışından da uzaklaşacak, belki de sezonu erken kapatacaktı.
VOLKAN NEREDE?
Galatasaray için ise istikrarsız gidişi engellemek ve 17 yıllık hasreti bitirmek adına önemli bir maçtı. Karşılaşmada ilk devre bitene kadar zayıf da olsa etkili atak üreten ve oyunun hakimiyetini elinde bulunduran takım Fenerbahçe’idi.
SEVGİLİ hocam... 2-0 kazandığımız Kosova maçından sonra düzenlediğiniz basın toplantınızı dikkatle izledim. Ve, “Yine yaptı yapacağını” dedim. İki uçlu mesaj vermeyi ve sonra bunu kullanmayı o kadar çok seviyorsunuz ki... Önceki gün de daha önce verdiğiniz mesajların meyvesini yemeye çalıştınız, ama olmadı.
Neydi bu mesajlar?
1- 2 AY ÖNCEKİ SÖZLERİNİZİ CUMARTESİ İNKÂR ETTİNİZ
- 2 ay önce çocuklara dair söylediklerinizi inkâr ettiniz. Oysa, “Kişisel bir problemim yok. Türk halkına yapılmış bir hata var. Özür makamı ben değilim. Kapımız, kendine bu formayı taşıma şerefine hazır ve istekli olan herkese açık” demiştiniz. Bizim bu sözlerden anladığımız, bu çocuklar Türk halkından özür dilemeli ki halk da onları affetsin. Ki siz de böylece onları yeniden Milli Takım’a çağırasınız...
Maç sonrası yazmak bence en güzeli oluyor. Dün akşam Kosova maçını oynadık. Dikkatimi çekenleri de sizlerle paylaşmak istedim. 90 dakika öncesi seremonide, kimilerine göre affedilen, bana göre itibari iade edilen, futbolcuların yüzlerine baktığımda mutsuzluk ve üzüntünün bir arada olduğu ifadeler gördüm. Kolay değil. İki ay önce şu anda saha kenarında olan hocaları tarafından ağır ithamlarda bulunularak kadro dışı bırakılmışlardı. Ve kendi başarısızlığını bu gencecik çocuklara yüklemiş biriyle tekrar aynı ortamda bulunmanın verdiği ızdırabı tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok.
NE DÜŞÜNDÜ?
- Neyse hiçbir şey olmamış gibi bu çocuklar tekrar geri çağrıldı. İster mahalle baskısı, ister gerçeklerin altında ezilme, ister vicdanın sesi deyin ama buradalar. O çocuklara sorarsanız, hiçbiri tekrardan bu ortamda bu şekilde olmak istemezlerdi. Ama işin ucunda bayrak olunca gerisi teferruat oldu. Ama bir şey daha var. Tekrar aynı kişi tarafından çağrılarak aklanmak. Evet, aklandılar, hem de analarının aksütü gibi. Helal olsun.
- Dik durdular ve “Biz hiçbir şey yapmadık” dediler. Ve dediklerinde de haklı olduklarını ispat ettirdiler. Böyle bir ortamda hoca, bu futbolcuları ilk on birde sahaya sürdü. Bu dört oyuncunun da yakın geçmişine baktığımızda Gökhan bir var bir yok, Selçuk formsuz, Burak’ın performansı ve tabii ki Arda’nın durumu. Teknik olarak dün belki en az iki tanesi oynamayı hak etmiyordu. Ama hoca, ne düşünüp de onları on bire koydu. Onu da bilemem.
Maç golle başlayınca, bir anda oyun da farklı bir hâl aldı. ManU’nun baskı kurup topa hükmederek ortaya koyduğu futbolu, F.Bahçe, takım savunması yaparak cevapladı. Rooney’nin pozisyonu dışında rakibini kaleye hiç yaklaştırmadı.
İbrahimovic girdikten sonra Rooney ile beraber hakemin üzerinde psikolojik bir baskı kurdular. Bu durum bizim futbolcularımızı ise, pasif bir çizgiye itti. Ama buna “Dur” diyen isim 42. dakikada yaptığı agresiflikle Volkan Demirel oldu. Bu hareket, “Kendimizi Kadıköy’de ezdirmeyiz” demenin farklı bir ifadesiydi. Dolayısıyla gördüğü kart ne kadar doğruyduysa, bu davranışı da arkadaşlarını silkelemek adına o kadar doğruydu.
EMENiKE ENGELİ
Ama şiddetle puana ihtiyacı olan takım Antalyaspor’du. Son iki haftada ortaya koyduğu performans neticeye yansımasa da futbol olarak doğruları yapan bir Antalyaspor izliyorduk. Dün akşam bu doğruların üzerine katarak ortaya koydukları futbol ile çok önemli bir 3 puan kazandılar. Baktığımızda Kayseri’deki Nakoulma, Deniz, Umut ve Welliton gibi etkili hücum hattını defansif olarak iyi karşılamaları, bununla beraber 1-0 ‘dan farklı bir skor yakalayacakları bir maçı son 20 dakika hariç mükemmele yakın oynadılar.
BU BİR BAŞARIDIR
İlk yarı özellikle golden sonra farkı artıracak pozisyonlar yakaladılar. Fakat göze çarpan şuydu; gerek Muammer’in performansı gerekse final paslarındaki yanlış tercih veya yetersizlik maçı koparmalarının önüne geçti. Aslında iki takım da rakip on sekize kadar çabuk geldi fakat baktığımızda tehlikeli bölgede son vuruşları bir türlü gerçekleştiremedi.
İkinci yarının ilk 15 dakikası iki takım için de çok önemliydi. Kayseri beraberliğe çok yaklaşmışken, Antalya’da farkı artırma adına çok önemli pozisyonlar yakaladılar.
Dün akşam ise bu düşüncesinden bir adım daha farklı bir Fenerbahçe gördük. O da ilk yarı değil, ikinci yarıdaydı. Fenerbahçe kaybettiği özgüvenini, moral bozukluğunu ve şampiyonluğa olan motivasyonunu kazanma adına çıktığı maçta gerekeni almasını bildi.
Ancak şunları da belirtmekte fayda var...
Özellikle ilk yarıda, rakibinin eksik kalmasına rağmen etkili futbol sergilemeyen bir takım gördük. Rakip eksik kalmışsa siz de özellikle ön tarafta bir baskı kuramıyorsanız, karşı tarafın dengesini bozmak için en güzel adım geriden oyuna katılan oyuncuların verdiği destektir. Nitekim 45+2’te Skrtel’in yaptığı bu destek golle neticelenince futbolun değil ama skorun olduğu bir ilk yarı gördük.
5 DAKiKADA BiTTi