Dün hem bozulan moralini kazanmak için hem de bir ‘geri dönüş’ gerçekleştirmek için Kardemir Karabükspor karşısında sahaya çıktılar.
- Fakat Beşiktaş oyunun kontrolünü maç boyunca elinde bulundursa da, etkili futbolcularının performansının düşük olması ve saha içerisinde farklı türde oyunları sergileyememelerinden dolayı mağlup oldular.
KANATLARA KALDI...
- Bireysel olarak Oğuzhan’ın, Talisca’nın, Ryan Babel’in ve Cenk Tosun’un performansları yetersizdi. Beşiktaş takımı sadece kanatları kullanmak zorunda bırakıldı. Gökhan Gönül-Quaresma ikilisi, Karabük’ü zorlayan tek etkendi. Oyun olarak yapılması gerekenler yapılmayınca, pozisyon üretme bakımından da Beşiktaş kötü bir sınav verdi.
- Fakat belirtmem gereken bir şey var; o da Karabükspor Teknik Direktörü Igor Tudor’a dair... Muazzam bir savunma anlayışını sahaya yansıttı, Beşiktaş’ın da zaaflarını çözen ve bunu sahada uygulayan bir anlayışı bulması takdire şayandı.
- Beşiktaş’ın önde baskı yaparak değil de, savunma yaparak yenilebileceğini de dün bize gösterdi Tudor... Tabii herkes, “Fenerbahçe maçında da, Fenerbahçe savunma yapıp kazandı” diyebilir. Ama kupadaki derbi maçı farklı. Bu bir Anadolu takımının başarısıdır.
PENALTIYI VERSEYDİ
-
Vodafeno Arena’da müthiş bir atmosfer vardı. Beşiktaş taraftarı takımının 12. futbolcusu gibiydi. Bir taraftar grubu, 10 kişi kalmış takımına ancak bu kadar olumlu etki yapabilirdi. Dün Beşiktaş’ta maç boyunca en iyi görevini yapan kesinlikle, taraftardı.
Fenerbahçe alışılagelmiş oyun düzenini, yani rakibi sahasında bir bütün olarak karşılamayı dün iyi bir şekilde uyguladı. Bununla beraber eğer Beşiktaş Tosiç atılana kadar yakalamış olduğu fırsatlardan birini değerlendirmiş olsa (Özellikle Talisca’nın kafası) her şey kendileri açısından farklı olacaktı. Dakikalar 41’i gösterdiğinde Tosiç mi kırmızı kart gördü yoksa Van Persie mi attırdı bilemeyiz ancak profesyonellik burada kendini gösterdi, o kesin. Van Persie gibi kurt bir futbolcu, Tosiç gibi hırslı bir futbolcuyu tuzağına düşürüp oyundan attırdı. Burada profesyonellik gereği Van Persie’ye birşey demek doğru değil ama Tosiç’in yapmış olduğu tam bir acemilikti. İşin ilginç yanı Fenerbahçe kaleye gidemezken, oyun üstünlüğü Beşiktaş’tayken, siyah beyazlı futbolcular sinirli ve gergindi. Oysa Fenerbahçe’de her şey tam tersiydi. Gayet sakindiler, agresiflikleri sadece topaydı. Soğukkanlı oluşları bu derbide kilit noktaydı.
Beşiktaş ise özellikle Aboubakar’ı çok aradı. Cenk, takımı 10 kişi kaldıktan sonra ileri uçta etki gösteremedi. Şenol Güneş hamle yapabilecek bir ismi kulübede bulamadığı için tek taraflı bir oyun planıyla maçı bitirdi.
Böyle eleme usulü maçlarda oyun planı her daim öncelikle gol yememe üzerine kurulur. Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin oyun kurgusunu değiştirecek tek şey gelecek bir goldü. O gol de, hakemin avantaj kuralını uyguladığı bir pozisyonun ardından geldi. Bu gol, ikinci yarıda oyundan düşen Beşiktaş için maçın sonlandığı an oldu. İyice oyundan düşen Beşiktaş kontrolü de Fenerbahçe’ye bıraktı.
Hakemin çok konuşulacağı bir derbi olacak. Bununla beraber, futbolcular bir derbide nasıl davranmalı, bunu iyi göstererek kazanan takım dün Fenerbahçe’ydi.
Kayserispor’un ilk 11’inde altı yeni transfer vardı. Fakat Sergen hoca sanki uzun zamandır bir arada oynayan bir takım kurmuş... Ama can derdindeler...
Rakibe elbette ki saygı duyacaksın... Ama bu saygı korkuya dönüşürse sahada sorun yaşarsın. Bu korku futbolcuların bireysel korkusu değildir. Bu korku, düşünce korkaklığıdır. Sen Fenerbahçe isen cesaretinle ve etkinliğinle ön planda olmak zorundasın.
‘Lens, Alper veya başka biri bir şey yapsın maçı kazanalım’ diye düşünürsen olmaz. Böyle bir sistem yok.
Soyunma odasındaki düşüncedir sana gereken cesareti ve o güveni aşılayan.
FİNALLERİN ADAMI
Fenerbahçe bu maçı kazansaydı yarışın içinde kalacaktı. Belki de rakiplerin alacağı sonuçlarla yine yarışta kalacak, fakat bu düşünce bir noktadan sonra Fenerbahçe’yi şampiyonluktan uzaklaştıracaktır.
Maçta yediği gollerden sonra tepki vermeye çalışan bir Fenerbahçe takımı vardı sahada. O da rakibin skoru koruma adına düştüğü ürkeklikten kaynaklanıyor olabilir.
Haftalardır Fenerbahçe’nin oyunu tıpkı taraftarı gibi beni de tatmin etmiyor ve etmedi de...
HAKEMİN ŞANSSIZLIĞI
Dün Antalyaspor da saha içerisindeki oyun anlayışını buna göre kurmuştu. Kırmızı beyazlı ekip 2-1 kazandı ama yenilmiş olsaydı bile oynayabileceği en iyi formatla oynadığını yine de belirtmemiz gerekirdi. Orta alan ve defansı kalabalık tutup Osmanlıspor’a fazla gol şansı vermedikleri gibi ellerinden geldiğince hücumda pozisyonlar bulmaya çalıştılar, bunda başarılı da oldular. Oyunun kontrolü Osmanlı’da olsa bile ilk yarıda 35-40 arasında iki kez gole çok yaklaştılar. İki tehlikeli kafa vuruşunun birini Karcemarskas kurtardı diğerini Mbilla auta attı.
Osmanlıspor’un devre biterken attığı gol hakem Özgür Yankaya için şanssızlıktı. Umar’a yapılan faul, sonrasında Umar’ın yaptığı faulde Yankaya oyunun durmaması ve topun oyunda kalması için ‘devam’ dedi. Fakat arkasından hemen gelen gol Özgür hocayı zor durumda bıraktı.
RIZA ÇALIMBAY FAKTÖRÜ
İkinci yarı yine oyunun hakimi Osmanlı gözükse de ikinci golü bulamayışlarının faturasını ağır ödediler. Rıza Çalımbay’ın yapmış olduğu değişiklikler takımına olumlu katkı sağladığı gibi dengelerin de değişmesine neden oldu. Son dakikada gelen beraberlik maçın 1-1 biteceğini hissettirse de oyunun durduğu anda hızlı başlatılan atak sonunda Eto’o skoru belirledi.
Osmanlı için acı bir mağlubiyet oldu. Hep etkili oynamaya çalıştılar ama futbolun gerçekleri içerisinde bu tür yenilgiler de var.
Fenerbahçe de öğle saatlerinde Diyarbakır’da Amed-Menemen maçından çıkan sonuçla bir üst turu cebine koymuştu.
Tek hedef Geneçlerbirliği’ni yenip liderlik şansını son maça taşımaktı. Gençlerbirliği de berabere kalıp grupu lider bitirmek istiyordu.
Bu iki takımın mücadelesinden Gençlerbirliği galip çıktı.
İşin güzel tarafı iki takımın da ortaya koydukları futbol anlayışı ve futbolcuların istekleriydi.
İSMAİL’E GÖSTERİLEN KIRMIZI KART YANLIŞ
Fenerbahçe 1 saatten fazla 10 kişi ile mücadele etmesine rağmen canlı ve disiplinli oyunuyla alkışı hak etti.
G.Birliği ise yeni transferleriyle beraber hemen hemen tam kadro sahadaydı. Tempolu futbollarının karşılığını son dakikalarda da olsa aldılar.
İsmail Köybaşı
Rakip kim olursa, sizin durumunuz da nasıl olursa olsun bazen istediğiniz oyunu ortaya koyamazsınız. Dün F.Bahçe için bu ikisi de geçerliydi. Rakibin ligde bulunduğu konum itibarıyla kaybedecek hiçbir şeyi yoktu ancak Kadıköy’den alınacak puan veya puanlar Çukurova ekibine çok şey kazandıracaktı.
BASKI KURAMADI
Fenerbahçe sezon başından bu yana olduğu gibi, etkili oyun kurucu ihtiyacını dün de hissetti. Ara transferi (Ki daha bitmedi) bu düşünce üzerine kurmaları gerekirdi. Dün benzer oyuncularla sahada olan F.Bahçe’de yaratıcı oyuncu rolünün sadece Lens ve Aatif’a kalmış olması, takım adına bir eksiklikti.
İlk kornerini 37. dakikada atabilen bir F.Bahçe, bu takımın bizlere oyun anlamında bir şey veremediğinin ifadesidir. Adanaspor ise haddi neyse öyle oynadı. Geride kapanarak kontratak geliştirme düşüncesindeydiler ki golleri de böyle buldular. F.Bahçe bu düşüncede olan Adana’ya bile ne bir baskı kurabilidi ne de rakibi bunaltabilecek bir oyun ortaya koydu. Birbirlerinden uzak, geniş alanlar bırakan, hareketsiz oynayan, top ancak Lens’e geldiğinde bir şeyler yapabilen bir takım izledik. Koskoca Fenerbahçe bir futbolcuya bağlı kalmamalı.
Dün maçın kahramanı Jeremain Lens olmasaydı Fenerbahçe 1 puan alabilecek miydi? Cevabım, hayır. Bu da demektir ki kişilere dayalı değil, sisteme dayalı bir F.Bahçe olmalı.
İlk 3 kupa maçında yedek oyuncular kendilerine verilen şansı iyi değerlendirememişti. Ama dün gece çok farklı bir görüntü vardı. Daha istekli ve kendini göstermek isteyen bir takım sahadaydı. Herhalde çıkan transfer ve takas söylentileri bazı oyuncuları hareketlendirmiş gibi.
FERNANDAO GELİYOR
Fenerbahçe’de gecenin en dikkat çekici ismi Fernandao’ydu. Geçen yılın sonlarına doğru kendini bırakmış ve kilo almıştı. Ancak dün geceki görüntüsü Sow’un Afrika Kupası’nda olacağı dönemleri göz önüne alırsak Advocaat’ı çok rahatlatmıştır. İlki mükemmel bir rövaşata ile olmak üzere iki gol attı. Fernandao’ya Salih de orta alandaki presi ve etkili pasları ile destek verdi. Stoch da istekliydi. Genç oyunculardan ise Ramazan düşüşte, Caner Koca ise kumaşı ile umut verdi. Menemen’de, Gökhan, Ertuğrul, Erman, Ahmet ve İbrahim gibi tecrübeli isimler yitirli olmadı.
Trabzonspor ise kötü giden sezonda ‘onur mücadelesi ve karakter maçı’ olarak düşünüyordu karşılaşmayı...
Nitekim Trabzonspor bu düşündüklerini 27. dakikaya kadar futboluyla yaptı. Baskılı oynadı, Fenerbahçe’nin topu rakibe vererek etkili olduğu kontratakların önlemini de aldı. Ama her şeyi değiştiren penaltı, kırmızı kart ve gol oldu.
O dakikadan sonra da her şey Fenerbahçe’nin istediği gibi oldu.
“BARİ BEN ATAYIM”
Rakip 10 kişi kaldığında, özellikle boş alan buldukları zamanda da Lens ile etkili bir şekilde rakip kaleye inmeyi başardılar. Lens, Sow’a öyle bir gol attırdı ki Onazi’nin düşürmek için yaptığı harekette bile fizik gücü ve koordinasyonun futbolda ne kadar önemli olduğunu bizlere hatırlattı.
İkinci yarı ise yine Trabzonspor’un dirençli mücadelesi vardı sahada. Ama bu mücadeleyi eskik kalmanın dezavantajı bir noktaya kadar devam ettirebildi, sonrasında yine Lens’e teslim oldular. Maçın yıldızı, baktı ki getirdiği topları Sow atamıyor, Fernandao atamıyor, “Bari ben atayım” dedi ve maça noktayı koydu. Fenerbahçe kazandığı bu maçla şampiyonluk yarışının tamamen içine girdi.
Aradan sonra kendi sahasında 2 maçı var Fenerbahçe’nin. Adana ve Medipol Başakşehir maçları...
Belki bu maçlar sonrasında Fenerbahçe adına her şey çok daha güzel olabilir.