Yan toplarda çok risk almayan ama rakibi ürküten bir görüntüsü var. En büyük avantajı maçlarda moralini hiç bozmaması. Fenerbahçe’de Volkan Demirel’i ciddi tehdit edecek bir kaleci. Yenmeyecek golleri yemesini beklemeyeceksin. Fenerbahçe gibi büyük hedefleri olan bir kulüp için ideal bir isim.
DİLİMİZE doladık Arda Turan’ı, yanlış bir şey yaptı ya... Hiç affetmeyiz böyle bir şey yapan birini. Yakalamışız ya, fırsat bu fırsat, vur yerden yere. Ne futbolculuğu kaldı ne adamlığı...
Her gün ‘Barcelona Kulübü Arda’yı yollamak istiyor’ haberleri. Kilosunu kıyaslama haberleri falan filan. Hakikaten biz bozulmuşuz. İnsanı itibarsızlaştırmada üzerimize yok. Başka ülkelerde neler yaparlar futbolcular ve neyle karşılaşırlar haberimiz yok galiba. Herhalde bakmak istemiyoruz. Üstelik her şeyi de Google Amca’ya sorarken bir de!
ÖYLE BİR TEKLİF Kİ...
İşin aslı ne biliyor musunuz? Barcelona’nın yeni teknik direktörü Ernesto Valverde zaten kadro sıkıntısı çeken takımdan kimseyi yollamak istemiyor. Hele ki 12’nci, 13’üncü adam olan Arda’yı hiç. Fakat Çin’den Arda’ya öyle bir teklif var ki, gel gör ki Arda gitmek ister. Ama dediğim gibi Barcelona paranın esiri olursa verir, onun dışında Arda’yı satması mümkün değil..
Bu arada gelen teklife de hiçbir futbolcunun ‘Hayır’ diyemeyeceği türden. Böyle bir gerçek varken, Arda kardeşim olsun varsın sen sıkma canını, altın çamura düşmekle değer kaybetmez.
BOL KESEDEN HARCAYANLAR ÜLKESİ
-
1- “Aziz Yıldırım ile ortak noktamız Fenerbahçe’dir” sözü her babayiğidin uluorta söyleyemeyeceği türden bir cümle... Hele bir de beraber çalışacaksanız.
2- Bir kesim, “Milli takım bırakılamaz” diyor ya, Aykut Kocaman, “Size ne?” dedi. Haklı da...
Ben de bıraktım, hatta tek jübilemi milli takımda yaptım. Yani milli takım bırakılabilir, orası kovulma yeri değildir.
GALATASARAY
RİVA’DAN GELEN PARA İYİ KULLANILMALI
TÜRK futbol tarihinde, kulüpler bazında tek seferde en büyük geliri elde ettiler. Tabii kulübün gelecekteki teminatı olan bu yeri geçmişin faturası olarak satmak zorunda kaldılar. Şimdi asıl önemli olan borçları mümkün olduğunca azaltmak ve kulubün geleceğini garanti altına alabilmek. Bunu bekleyip göreceğiz. Yine eskisi gibi olursa, olan satılan geleceğe olur.
BRUMA GİDERKEN ALKIŞI HAK ETTİ
MALİ
Ne olduğunu bir türlü öğrenemedik. Türk sporunun üzerine oynanan oyunu Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören bir ara ifade etmişti. Şimdi de hoca söylüyor.
Birileri oyun oynuyor ve ‘Bu oyunu oynayan oyuncular hem dışarıda hem de içeride’ diyor. Yetmedi, içerideki oyuncuların da yönlendirildiğini söylüyor.
Madem bu kadar derin bir mevzu var, Türk insanı olup biteni bilmek zorunda.
Haa, demek istediği ‘Birileri Türk futbolu için uğraşıyor’ ise... Evet, ben Türk futbolunun geleceği için çalışıyorum. Sizlerin bu noktaya getirdiği düzenin değişip daha anlaşılır ve şeffaf olmasını istiyorum.
Evet, zihniyetin ve kişilerin değişmesini istiyorum.
Evet, Türk futbolunun yapısının değişmesini istiyorum.
Bunları isterken de altını çizerek ifade ediyorum; sorumlu olduğumuz bir nesil var ve onlara karşı zor durumda kalmamak için uğraşıyorum.
HANİ ARDA EVLADINIZDI?
Evet, kesinlikle ortada yanlış bir hareket var. Ancak bu, Arda’yı topla halde yerden yere vurmayı, itibarsızlaştırmayı haklı gösterir mi?
İnsanın olduğu yerde hata da vardır. Herkes böyle söyler. Ancak bunun kişiye göre değiştiğini de çok gördük, görüyoruz...
Hocaları, Arda ve arkadaşlarını ihanet ve şerefsizlikle suçlarken susanlar, şimdi ortaya çıktı.
Arda’nın davranışını ve yerini kabul edemem. Sevgili Bilal Meşe’ye de ‘Geçmiş olsun’ derim. Ama yangına körükle giden bir hoca ile yönetimin ve bu olayın gerçekleşmesine ortam sağlayanların hiç mi kabahati yok?
VOLKAN DA TUZAĞA DÜŞMÜŞTÜ
Bakın, tıpkı Volkan Demirel olayındaki gibi, ortam hazırlandı, beklenildi ve Arda da gelip bu tuzağa düştü. (Volkan’ı bu konuda 6 ay önce uyarmıştım).
Bu tuzağı kuranlar belli. Ve bir gün nasılsa her şey gün yüzüne çıkacak. Bu insanlar kimsenin yüzüne bakamayıp, saklanmak için delik arayacak.
- Hocanın maç öncesi imalı konuşmalarına bakın.. Yine yarım ağızla söylenen cümleler ve hedef saptırmalar...
Futbolun şakasının olmadığını en iyi bilen isimlerden biridir Şenol Hoca. Takımı hazırlayışı ve motivasyonuyla ön plana çıkmasıyla ustalaşan başarılı teknik adam dün her şeyin karşılığını aldı.
Takımı maçın başından itibaren sahaya koyduğu ağırlıkla şampiyonluğu hak ettiklerini taraflı tarafsız herkese gösterdi. Antep düşmemiş olsa bile dünkü Beşiktaş’ın elinden hiçbir takım kurtulamazdı. Biraz oyundan bahsedecek olursak güçlü ve istekli bir Oğuzhan gerçekten fark yaratıyor. Kaptanlığın verdiği sorumluluğun ne demek olduğunu dün gösterdi. Her geçen gün seyir zevki artıyor.
HOCA BÜYÜK BİR USTA
Bütün futbolcuların istekli oluşu zaten en önemli noktaydı. Güç ve kalite farkı da eklenince tartışmasız bir favori olarak karşımıza çıkıyor Beşiktaş.
Burada tabii ki aslan payı Şenol Hoca’nın. Bir takımı idare etmek kolay değildir. Ama hepsini performans olarak yukarıda tutabilmek başlı başına bir teknik adamlık ustalığıdır.
Şöyle bir gözümüzü kapatıp geriden günümüze kadar bakarsak az süre bulanların, oyuna girdikten sonraki performansları, sürekli oynayanların aynı seviyede kalabilmesi ve en önemlisi hır-gür çıkmadan bu işleyişin devam etmesi Şenol Hoca ve teknik heyetin başarısıdır.
Beşiktaş taraftarının desteği, yönetimin son derece doğru ve iyi bir şekilde hareket etmesi başarısının arkasındaki diğer etkenlerdi.
Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da iddia ediyorum, doğru transfer planlaması olursa,
İlk yarıda daha ön plana çıkan, alışılımış oyununun dışında bir çizgi ortaya koyan; hem top sahip hem rakip sahada çokça görünen bir Fenerbahçe vardı.
Trabzonspor ise, beşincilik için çekiştiği Antalyaspor’un Kasımpaşa’yı yenmesinden o kadar çok etkilenmiş ki, ilk yarıda adeta yokları oynadı.
Josef’in oyuna hızlı başlaması, Hasan Ali’nin şutu ve bütün bunlara Onur’un zamanlama ve müdahale hatası eklenince ofsyattaki Sow, Fenerbahçe’nin golünü attı.
Trabzonspor’un etkili geldiği tek ataksa ilk devrenin sonundaki Dame N’Doye ile bulduğu pozisyondu. Ancak bu pozisyonda da Volkan Demirel, gole geçit vermedi. Zaten Volkan, Fenerbahçe’nin dün gece en iyisiydi.
SERİ 21 SENEYE ÇIKTI
İkinci devreyse sahada bambaşka bir Trabzonspor vardı. Soyunma odasındaki uyarıların devamında Ersun Hoca’nın sahadaki müdahaleleri, 15 dakikalık bir fırtına estirdi. Bu sürede de Bero ile Trabzonspor golü buldu. Trabzonspor, son 20 sezondur yenemediği Fenerbahçe’yi belki de yenme şansını dün akşam bir çok kez yakaladı. Gerek son vuruşlardaki beceriksizlik gerek Fenerbahçe defansının müdahaleleri ve gerekse de Volkan’ın dokunuşları sarı lacivertlilerin kaybetmeme serisini 21 sezona çıkardı.
Şundan eminim ki yukarıda yazdığım gibi bugün sahada taraftar olsaydı ortaya çıkan futbolun zevkini daha çok alacaktık. Taraftar kırgın olabilir, kızgın olabilir, takımına küskün olabilir hatta yöneticisine de küskün olabilir, ama gerçek olan şu ki iyi günde kötü günde hep takımının yanında olmalıdır.
Kadıköy
İKİ takım için de stresi, baskısı ve önemi büyük bir maçtı. Önemli olan bunu sahada en iyi kavrayıp, futbol felsefesini doğru biçimde yansıtabilmekti. Ve görüldü ki, maç öncesi iki takım için de öngörüler gerçekleşti. Maçta belirleyici olacak takım Beşiktaş’tı. Siyah beyazlıların bu sınavın üstesinden nasıl geleceği merak konusuydu. Fenerbahçe ile oynanan kupa maçının Beşiktaş’a bir rehber olduğu gerçeğini dün gece gördük.
İLK 15’TEN SONRA AÇILDI
Kontrollü ve dengeli geçen ilk 15 dakika sonrasında gerçek kimliğine bürünen bir Beşiktaş takımı izlemeye başladık. Quaresma bu dakikadan sonra sazı eline aldı ve tabiri caizse çaldı! Bütün pozisyonların başlangıcında ve devamında hep onu gördük. Fenerbahçe’nin sol tarafını o kadar zorladı ki, ve nihayetinde de golü attırmayı başardı. Bu golün etkisini ikinci yarıdaki Beşiktaş oyununda gördük. Tamamen oyunun hakimiyetini ele geçiren Beşiktaş, hep ikinci golü kovaladı.
Kovalamasındaki en büyük neden de temposu düşük oyunlarda F.Bahçe’nin hiç umulmadık anlarda gol atabilme özelliğini bilmesiydi. Bu yüzden çok çabaladı ama, hem Volkan hem de F.bahçe defansının son müdahaleleri 2. gole engel oldu.
Futbolun ne kadar acımasız ve adaletsiz olduğunu dün bir kez daha gördük. Fabri ve Marcelo’nun hatasından gelen gol, tıpkı yıllar önce bir G.Saray-F.Bahçe maçında, sarı lacivertli defans ve kaleci Volkan Demirel’in hatasıyla gelen Nonda golü gibiydi.
ALKIŞLAR QUARESMA’YA
QUARESMA, şampiyonluğu ne kadar istediğini bizlere gösterdi. Maçın başından sonuna kadar Beşiktaş’ın hem sahadaki lideriydi hem de yöneten ismiydi. Ki, bu çabalarının neticesini alamamış olsa bile dünkü futbolu alkışı hak etti.
TOLGAY ATILMALIYDI