Televizyonlar terörü her zamanki gibi en ince ayrıntısına kadar verdi. Bir defa daha haber alma özgürlüğü ile terörün yeniden ve yeniden üretilmesi arasına sıkıştık.
Siyasiler terör saldırılarında kullandıkları A tipi mesajlarını sıraladılar. Şöyledir, böyledir. Cek cak cuk!
Yorumcular ve köşe yazarları standart yorumlarını yaptılar, yazılarını yazdılar. “Ama” sözcüğü kullanmadan saldırıyı kınayanlar oldu. “Ama” deyip dünyadaki başka arızalara da dikkat çekenler de.
İslamla terör arasındaki bağ bir kez daha tartışmaya açıldı. Faturayı doğrudan dine kesme kolaycılığını gösterenler de oldu. İslama toz kondurmayanlar da.
Kar nedeniyle tatil edilen okullarda dersler aksamayacak. Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre dersler tablet bilgisayarlar üzerinden evlerde devam edecek. Bu yeni uygulama özellikle Doğu Anadolu illerindeki öğrencilere büyük kolaylık sağlayacak. Evlerde eğitimin ileride bölgede Ocak ve Şubat ayları için rutin hale getirilmesi hedefleniyor.
Seçim barajıyla ilgili bireysel başvuruların AYM tarafından yetksizilik nedeniyle reddedilmesinden sonra iktidar beklenmedik bir adım attı. Barajın %7’ye indirilmesi ve bunun hemen ilk genel seçimde uygulanması için Meclis’e teklif götürecekler. Muhalefetle görüşmeler bugün başlayacak. Temsilde adaletin sağlaması yönünde atılan bu önemli adımın Cumhurbaşkanı tarafından da desteklendiği belirtildi. Kulislerde seçimden sonra siyasi partiler kanununda devrim niteliğinde değişiklikler yapılacağı konuşuluyor.
Ayrıca iktidarın bu hafta gençlerle ilgili bir eylem planı açıklaması bekleniyor. İşsizlikten eğitime, uyuşturucudan sağlıklı yaşama kadar pek çok konuda ezber bozucu nitelikte kararlar alınacağı söyleniyor. Plan gençleri yaş gruplarına ayırıp her bir grubun sorunlarına ayrı çözümler öneriyor.
Gazetelerin genel yayın yönetmenleri bu Cumartesi kahvaltıda bir araya gelip “nefret söylemi” konusunu yeniden ele alacaklar. Geçen yıl yapılan toplantıdan sonra gazete haberlerinde ırkçı, ayrımcı, aşağılayıcı ifadeler oldukça azalmıştı. Ancak köşe yazılarında aynı başarı yakalanamadı. Bu defaki toplantıda ifade özgürlüğünü zedelemeden köşelerde nefret söylemiyle nasıl mücadele edileceği konusu ele alınacak.
Önce sehpanın üzerinde aylardır sürünen “Gecenin Sonuna Yolculuk” kitabı bitecek. Bitecek ki diğer bekleyen kitapların önü açılsın.
Yazarı Louis Ferdinand Celine’in ırkçı, antisemitist hatta faşist bir kimlik olmasına bakılmayacak artık. Bukowski “2000 yılın en büyük yazarı” demiş Celine için. Bu yeter.
Bahçede aylardır duvara dayalı öylece duran bisiklet elden geçirelecek. Bu baharda bisiklete daha çok binilecek. Urla civarında gruplar var mı sorulacak. Kasabaya bisikletle gidiş geliş denenecek. Yokuşlarla başa çıkılabilecek mi, görülecek.
Gıda mühendisleri bu hafta sosyal medyada öyle bir hareketlendiler ki seslerine duyarsız kalmak mümkün değildi.
Kendi mesleklerini şöyle tanımlıyorlar: Gıda hammaddelerinin sınıflandırılarak en doğru ürüne en doğru tekniklerle işlenmesini planlayan, uygulanmasını sağlayan, sonrasında elde edilen verileri inceleyerek her defasında bir sonraki üretimde iyileştirmeyi hedefleyen meslek dalı.
Gıda Mühendisleri Birliği güzel de bir video hazırlamış:
http://www.youtube.com/watch?v=MukLfjRuR0M
Geçenlerde kaldırımda yürürken yanımdan “vınnn” diye bir motor geçti. Ani bir hareketle sola dönmüş olsam kesin darbe almıştım.
Tabii bu kadar ölümcül iş kazası yaşanan bir ülkede bu küçük bir problem ama olayın “yaya kaldırımında” gerçekleşiyor olması tuhaf. Fıtrata ters!
8 yıl önce Milliyet Ege’de “Açılın, motosiklet geçecek” başlıklı bir yazı yazmıştım. O yazıya halen de faal olan www.motordelisi.com sitesinden büyük tepki gelmişti.
Gömülüp kaldığımız kısır yerel gündeme inat bir yazı yazma ihtiyacı hissettiğimde aklım “teknoloji odaklı” konulara kayıyor. Hani bu sürüp giden akıldışılığın panzehiri bilimmiş gibi.
Bu refleks mühendis kökenli olmamın sonucu da olabilir. Böyle bir enerji ve vakit kaybına isyan şeklinde.
Muktedire çakan yazılar kadar ilgi çekmese bile gündeme bir muhalefet şerhi düşmüş olup rahatlıyorum.
MUKTEDİRE laf yetiştirme, laf çakma, öfkesine öfkeyle cevap verme şeklinde sürüp giden hakim muhalif dilin sorgulanması gerektiğini düşünenlerdenim.
Dil meselenin bir parçası elbet...
Ama baksanıza iktidar içinde abartı, çarpıtma, yalan olan bir dil kurmuş...
One minute, teğet geçmek, paralel yapı gibi bir yığın jargon üretmiş, bununla da seçmenin yarısını tutmuş.
17 Aralık gibi bir kırılma noktası gelmiş geçmiş...
Dünyanın başka pek az yerinde bu olay böyle sonuçlanır. Muhalefet o süreçte bile seçmeni ikna edip kendi tarafına çekememiş.
Yeni, daha zengin, daha esnek, daha sonuç alıcı muhalif bir dile ihtiyaç var.
GEÇEN hafta Facebook arkadaşlarıma Kültürpark ile ilgili hayallerini sordum. Aslında benim değil, ilgili kurumun sorması istenir, ama o öyle olmuyor işte. “Mevcut korunsun razıyım” gibisinden biraz karamsar, biraz da gerçekçi yorum yapanlar da vardı. Neyse, işin o kısmına fazla girmeden gelen 70’i aşkın yorumun analizini sunuyorum:
1. Bazı kavram ve kelimelerin yorumlarda geçme sıklığı
Yaklaşık Frekans Kavram/Kelime
Yaklaşık Frekans
Kavram/Kelime
24