Bu kaçıncı?
Akdeniz zaten ceset dolu...
Elbiselerini, paralarını alarak çırılçıplak, yalınayak Edirne’ye sürdükleri mültecilerin de haddi hesabı yok.
*
Bize insanlık dersi veren uygar Avrupa, bütün bu olup bitenleri sadece seyretmektedir.
Uygarmış.
Ne uygarı?
Cinayetlere ortaktır.
2016 ABD seçimlerine Rusya’nın müdahale ettiği iddiasıyla kıyamet kopmuştu.
İşin peşine düşen ABD, şimdi Türkiye’deki seçimlere müdahale ederek rezil bir durum’a düşer mi,
zannetmem ama Türkiye’ye atadığı her diplomat, seçime değilse bile siyasete müdahil oluyor.
*
Yeni atanan elçi, Ankara Belediye Başkanı’nı ziyaretten önce, koşa koşa İstanbul’a gelip Belediye Başkanı İmamoğlu’yla buluşuyor.
İmamoğlu kim?
Muhalefetin Cumhurbaşkanı adaylığında ismi en önde gelen biri...
Eh, Joe Biden’ın Türk Siyaseti’ndeki tavrı da bilindiğine göre, elçi bey, ABD adına neredeyse ihsas-ı rey’de bulunmuştur.
Ama ayrıntı yok.
Ortaya bir laf atıp kenara çekiliyor.
Yahu şunun içini doldursana...
Hayır.
“Siyasi cinayetler olabilir” dedi ve yine çekildi.
Bildiği bir şey mi var?
Yoo, hayır.
Sadece tahmin.
- Bu nasıl insan?
- Bu nasıl bir ruh ve vicdan?
Maskeler Türkiye’de üretildiği için, Yunan Parlamentosu’nda kıyamet kopuyor.. Milletvekillerinin bu maskeleri takmalarına şiddetle itiraz ediliyor.
***
Bu nasıl düşman diyeceğim ama düşman bile olamaz.
- Bu nasıl bir mahlûk?
- Bu nasıl bir kafa?
Edirne peynirinden tutun, baklavamıza kadar, sahiplenmedikleri nesne yoktur ama maskeler gururlarına pek dokundu.
1453’te İstanbul’un fethedildiği gün, savaşın en kritik saatlerinde Ulubatlı Hasan canını dişine takıp surlara tırmanırken, Fatih Sultan Mehmet, atına atlamış, şehrin öbür ucundaki balıkçıya gitmişti.
Ay, öyle benziyorlar ki, ‘kararlı iki lider.’
İkisi de demiş ki:
- Ya İstanbul beni alır, ya ben İstanbul’u.
Sahiden de biri İstanbul’u almış...
Öbürünü ise İstanbul almış...
Ne alması?
Hem de dörtlü, beşli...
Belki de altılı koalisyon.
Türkiye tarihinde bunu ilk defa göreceğiz.
Tabii seçimi kazanırsa...
***
Diyeceksiniz ki:
- Milliyetçi Cephe Hükümetleri neyin nesiydi?
Alakası yok.
Sayın bayım.
Demokrasi’nin yolu nereden geçerse geçsin, sizin mahalleye de uğrar mı, önce onu söyle.
‘Kaybolan’
Klişeleşmiş bir sözdür:
- Politikacı gelecek seçimleri düşünür... Devlet Adamı ise gelecek nesilleri.
Vazgeçtik gelecek yıllardan.
“Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler...”
Şarkı değil, sanki 90’lı yılların bir muhasebesi... Takvim işliyor.
Rumeli Kavağı’na sırf gidip gelmek bile 1 buçuk saat sürer.
Bunu özellikle hatırlatmak isterim.
*
Büyükelçi’ye de maşallah...
İnsan kar kış fırtınayı görünce (ya da
öğrenince) demez mi ki İmamoğlu’na: Sizi meşgul etmeyelim... Yemek iptal olsun. Başka zaman yeriz.
*
Efendim, Bay Elçi ta