Bando eşliğinde bir cambaz, tel üzerinde tehlikeli numaralar yapıp yüreklerimizi kaldırırken, aşağıda da bir palyaço ben de yaparım diyerek taklalar atar, bizi kahkahaya boğardı.
*
İşte, o dönemdeki arkadaşlarımdan biri telefonda bayramlaştıktan sonra bana anlatıyor:
- Eski bayramları çok özlemişim... Mahallenin çocuklarını topladım, dedim ki: Gidin evlerin kapılarını çalın, büyüklerin ellerinden öpün, size cep harçlığı verecekler.
Gittiler ama hepsi kovulmuşlar.
Bir daha gittiler, bir daha, bir daha...
Yine kovulmuşlar.
Parmağını kesen mi istersiniz, elini kolunu yaralayan mı, neler neler...
Hastaneler dolup taştı.
*
Korona vakaları da birden bire yoğunlaştı.
Gerçi virüs, etkisini kaybetti ama yine de grip şiddetinde yürüyor. Maskemizi değilse bile aklımızı kullanalım.
Tecrübe konuşuyor.
Bendeniz, geçen yıl 3 kere korona’ya yakalanmış tuhaf bir vatandaş olarak, yoo, bu defa gardımı almış durumdayım.
*
Bizim siyasetçiler, barışmayı da bilmezler, kavga etmeyi de...
Her şeyden önce, kavgada ölçüyü kaçırırlar. Yüz yüze bakacak halleri kalmaz.
Barışmaları da çok sahtedir.
Suratlarından anlaşılır.
*
İşte bugün Ankara'ya bakın.
Aylardır birbirleriyle didişen siyasetçiler, güya bayramlaşıyorlar.
- Ne özenti bir tablo yarabbi.
Ama böyle mutluyuz.
Siz denizde yüzerken, bu gazete yarın yine çıkacak...
Siz gece uyurken, bu televizyon yine son dakika haberlerini yayınlamaya devam edecek.
Durmak yok.
24 saat böyle.
Yılda 365 gün ve gece böyle.
Hem de hiç hata yapmadan.
*
En azından tokatı onaylamak demektir.
*
Yani seri katil dedikleri devlete karşı bir tavır.
Öyle değilse bile HDP’ye dalkavukluk.
*
Zannederim Polis Teşkilatı buna çok üzülmüştür ama ne yapalım? Atatürk’ün partisi böyle münasip görmüş olacak ki, komisyonda vekilin dokunulmazlığına dokunmamak için irade sergilediler.
*
Ne de olsa
Baktım, belediyede Dalan, hükümette Özal dönemi...
Yani, parlak bir dönem.
Ama şikayetler, bugünküyle aynı.
- Yine enflasyon...
- Yine kaypak bir Avrupa.
- Yine erken seçim çağrıları.
- Yine istemezükçü bir muhalefet...
Neler neler.
“Erdoğan kazanırsa, beni görevden alabilir.”
Ne demek istemiş?
Her türlü yorumlayabilirsiniz.
*
Ben şöyle anlıyorum:
- Aday olsam da olmasam da İstanbul’u kaybedeceğiz.
Hatta:
- Seçimi kazansam da kaybetsem de.
İşte...
Yunanistan’ın foyası çıktı meydana.
Neydi onun derdi?
- Güya, Türkiye’den korkuyordu.
Hayır.
Aslında korkmuyordu.
Korkuyormuş gibi yapıyordu. Türkler saldıracak diyerek dünyayı ayağa kaldırıyordu.
*