11 Eylül 2010
Yaz tatili bitiyor, okullar açılıyor. Ancak uzmanlar, 3,5-4 ay süren uzun tatillerin çocukları olumsuz yönde etkilediğini söylüyor. Psikolog Serap Duygulu’dan konuyla ilgili bilgi aldık. Uzun tatiller, öğrencileri nitelikli ve planlı okumadan uzaklaştırarak, eğitim öğretim döneminde edindikleri bilgilerin bir kısmını unutmalarına yol açıyor. Tatillerin, öğrencilerin günlük zaman dilimlerini farklılaştırıp, uyku ve yemek düzenlerini değiştirdiğini söyleyen uzmanlara göre, çocuklar okuldan kopuyor ve konsantrasyonları da olumsuz yönde etkileniyor.
HER ÇOCUĞUN BEKLENTİSİ FARKLI
Uzun tatiller kadar uzun eğitim dönemlerinin de çocukların konsantrasyonunu olumsuz etkilediğini kaydeden uzmanlar, Avrupa ülkelerinde Türkiye’de olduğu kadar uzun tatillerin olmadığının altını çiziyorlar.
Tatil sonrası okula başlayan çocukların adaptasyon sürecini ve sıkıntılarını konuştuğumuz Psikolog Serap Duygulu, özellikle ilkokul çağındaki çocukların okula yeni başlarken ya da bir üst sınıfa geçerken uyum sorunu yaşayabildiklerini söylüyor.
Her çocuğun okula bakış ve beklentilerinin farklı olduğunun altını çizen Serap Duygulu, “Uzun yaz tatili bitti ve artık okul zamanı. Tatilin tatlı yorgunluğunu üzerinden atmak her insan için zordur ama özellikle okul çocukları için bu ayrı bir sorun olabilir” diyor.
İşte Duygulu’nun çocukların okula başlama süreci ve sancıları hakkındaki açıklamaları:
OKULA YENİDEN “MERHABA!”
Okul hayatına bir kez adım atan çocuğun bundan sonraki yıllarda da aynı biçimde okuluna devam etmesi ve okulunu sevmesi beklenir. Ama durum her zaman beklendiği gibi olmayabilir.
Ülkemizde, bazı ülkelerle kıyaslandığında oldukça uzun sayılabilecek bir süre boyunca tatil yapılmaktadır ve bu, çocuğun tatil sonrası okula yeniden adapte olmasını zorlaştırabilecek en önemli etkendir.
Yaklaşık 8 ay boyunca devam eden bir eğitim ve öğretim yılından sonra 3,5-4 aylık bir yaz tatili, çocuğu okuldan uzaklaştırmaktadır.
OKUL, ÇOCUĞUN SOSYAL ÇEVREYE AÇILAN KAPISIDIR
Okulunu gerçek anlamda benimsemiş ve kendine göre bir sistem oluşturmuş öğrenciler, bu kadar uzun bir tatil sürecinden sıkılmakta ve okullarını, daha doğrusu arkadaşlarını ve öğretmenlerini özlemektedirler.
Ancak bazen beklenmedik durumlar söz konusu olabilir. Tatil sonrası okuluna ve sınıfına gelen çocuk öğretmeninin değiştiğini görürse bu ciddi bir sorun oluşturabilir. Özellikle ilkokul çocukları bu anlamda sıkıntılar yaşayabilir. Küçük öğrenciler için öğretmenleri vazgeçilmezdir. Onlara inanılmaz bir bağlılık geliştirdiklerini unutmamak gerekir.
Aynı şekilde okulun son günü kucaklaşarak, güle oynaya ayrıldığı arkadaşlarının bazılarının gittiğini görmek ya da yeni arkadaşların varlığı çocukları şaşırtabilir ve tepki göstermelerine, yeni arkadaşlarına karşı olumsuz tavırlar geliştirmelerine sebep olabilir.
Bu açıdan ailelerin yaz tatili boyunca okulla ilişkilerini tamamen kesmemelerinde büyük fayda vardır. En azından öğretmenleriyle ilgili gelişmelerden haberdar olmak, çocuğu olabilecek yeni durumlarla ilgili bilgilendirmek açısından önemlidir.
TATİLİNİ DOLU DOLU GEÇİRMELİ
Çocukların okula yeniden başlamalarını kolaylaştırmak için tatil süresince onu kitap okumaya teşvik etmek ve okul arkadaşlarıyla görüşmesini sağlamak iyi bir yöntem olarak önerilebilir. Tatilin sadece oyun ve eğlence olmadığı çocuğa hissettirilmelidir.
Mümkünse bir faaliyete katılmasını sağlamak, üretebileceği bazı çalışmalar için ortam hazırlamak, tatili dolu dolu geçirmesini ve arkadaşlarına anlatabileceği konular olmasını sağlayacağı için çocuk okulun açılmasını büyük bir heves ve heyecanla bekleyecektir.
Yine tatil sırasında günlük tutturmak ya da gün içinde yaptıklarını yazdırmak, okuduğu kitapların özetlerini çıkarmasını istemek de çok yararlıdır. Bunlar, çocuğun okuma ve yazma becerisinin gelişimi açısından büyük önem taşımaktadır.
Bütün çocuklar nereye gitti?
Holly Webb’in imzasını taşıyan “Rose” adlı kitap, yetimhanede yaşayan Rose adlı küçük bir kızın öyküsünü anlatıyor... Bay Fountain’ın yaşadığı görkemli ev, Rose’un geride bıraktığı karanlık yetimhaneden dünyalar kadar farklıydı. Rose, bu evin sihirle dolu olduğunu hissedebiliyordu. Ve Rose, kısa zaman sonra kendinde de böyle sihirli bir gücün var olduğunu keşfedecekti. Bir gün yetimhanedeki çocuklar esrarengiz bir biçimde kaybolmaya başladı. Kaybolanlar arasında, Rose’un en sevdiği arkadaşı Maisie de vardı. Artık Rose’un sihir gücünü kullanması kaçınılmazdı...
Kelime Yayınları
Yazarı: Holly Webb
İnsanlık için küçük çocuklar için büyük bir adım
Kanyon, yoğun ilgi üzerine ikinci kez “Kids on the Moon” etkinliğine ev sahipliği yapacak. Uzay ve ay modülleri ile ilgi çekici sergilerin yer alacağı etkinlik, 16 Eylül-5 Ekim günleri arasında alışveriş merkezinin B2 katında düzenlenecek. Uzay oluşumu, dünya ve güneş sistemi hakkında hayal dünyalarını geliştirecek keyifli bir sunum izleyecek olan çocuklar kendilerini bir anda uzayda bulacak. Aktivite bununla da sınırlı değil. Birbirinden farklı etkinlikler, çocukların heyecanına heyecan katacak.
Okula başlayan çocuğu anlamak
Okulların başlamasına sayılı günler kala aileleri ve minikleri aldı bir heyecan. Ebeveynlerin aklında “Okula gitmek istemezse ne yapmalıyım? Okulu ona nasıl sevdirmeliyim?” gibi sorular dönüp duruyor. Aile Psikolojik Danışmanlık&Eğitim Merkezi’nin siz ebeveynler için hazırladığı seminerlerde aklınıza en çok takılan soruların yanıtlarını bulacaksınız.
Tarih: 25 Eylül
Kayıt için: (0216) 416 52 63
Algıları Değiştirmek sergisi İstanbul’da
VIA/PORT Alışveriş Merkezi, 13 Eylül’e kadar Down Türkiye tarafından İngiltere’den getirtilen “Algıları Değiştirmek” adlı fotoğraf sergisine ev sahipliği yapıyor. Tüm dünyada ekim ayında gerçekleştirilen “Down Sendromu Farkındalık Aktiviteleri” kapsamında sergiyi getirten Down Türkiye, toplumun down sendromlu bireylere karşı bakış açısını pozitif yönde etkilemeyi ve bu bireylerin bağımsız hayatlar kurabilmesi için gereken altyapıların sağlanmasına dikkat çekmeyi hedefliyor. Down sendromlu bireylerin hayatlarından kesitler sunan 20 fotoğraflık sergiyi mutlaka görün.
Adele’nin Olağanüstü Maceraları
Yıl 1912. Adele, gözü kara bir gazetecidir. Paris Ulusal Tarih Müzesi’nde bulunan ve bir uçan dinozor cinsi olan Pterodactyl’a ait olan 136 milyon yaşındaki yumurta kuluçkalanır. Yumurtadan çıkan kuş, kentte terör estirmeye başlar. Ama yaşamı maceralarla dolu Adele için bu o kadar da büyük bir heyecan değildir... Luc Besson’un yönettiği, Louise Bourgoin, Mathieu Amalric, Gilles Lellouche ve Jean-Paul Rouve’nin oynadığı “Adele’nin Olağanüstü Maceraları” dün vizyona girdi. Okullar başlamadan çocuklarınızla beraber bu filmi izlemenizi tavsiye ediyoruz.
Hürriyet Çocuk Kulübü Gazetesi’nde bu hafta
Hürriyet Çocuk Kulübü Gazetesi’nde bu hafta, eski bayram geleneklerimiz, çizgi dizi Phineas ve Ferb’ün çılgın icatlar yapan iki kahramanı, buz üstünde oynanan satranç körling, psikoloji sayfasında içimizdeki potansiyeli en üst seviyeye çıkarmanın ipuçları, ayrıca rengarenk bilmece bulmaca sayfaları, kültür sanat etkinlikleri, yaza özel moda önerileri ve teknolojiyle ilgili en son gelişmeler var. Sakın kaçırmayın!
Çocuk gözüyle referandum
Sıkışmış trafik ortasında okula kitaplarımızı almaya giderken aniden soruyor Emre:
Bir şey sorucam.
Sor.
Neden her yerde EVET veya HAYIR yazıyor?
Nasıl yani?
Binalarda, arabalarda, her yerde ya EVET yazıyor ya da HAYIR.
Hııııı... (Anne durumu anlar, konu ciddidir.)
Sana sordum anne!
Biliyorum cevap vericem.
Ver hadi!
Bak şimdi, demokrasi diye bir şey var ya...
Evet...
Aslında Yunanca’dan gelme bir kelime.
Yani?
“Demos” halk demek “kratos” ise yöneten demek.
Evet.
İkisi birleşince bizim dilimizde “demokrasi” olmuş.
Tamam da bunun ilgisi ne anne?
Yani yöneten aslında halktır demek demokrasi.
Nereyi yöneten?
- Ülkemizi evladım.
Yani başkan değil mi bizim ülkemizi yöneten?
Başbakan. Bizde başkan yok, başbakan var.
Evet anne öyle, başkan olan Obama. Sen cevap ver.
İşte yöneten halktır demek, bir değişiklik yapılacaksa ülkeyi yönetenler kendileri öyle pıt diye karar vermesinler, EVET mi HAYIR mı diyeceğine halk karar versin demektir.
Ne değişecek EVET olursa?
Anayasa, yani ülkenin kuralları gibi bir şey.
Kim yazdı onu?
Atatürk ve arkadaşları yaptılar ama birçok kez değişti, yenilendi çeşitli sebeplerle. Böyle seçimler olunca da bazı maddeler değişti. Daha önce de oldu yani böyle şeyler. (Gel de darbe falan anlat çocuğa, “bir de ona girersek bu konu kapanmaz” diye düşünüyor anne...)
Yani EVET olursa başkan değişiklik yapacak HAYIR olursa yapmayacak. (Çocuk anladı ama takıldı başkan diyor. Bir dönem de “Fenerbahçe’nin Cumhurbaşkanı Aziz Yıldırım” diyordu.)
Aynen öyle.
Nerden biliyor peki değişecek şeyler doğru mu?
Araştırıyorlar, oturup düşünüyorlar işte.
Hııı anladım.
Güzel.
... (Bir süre çocuktan ses çıkmaz ve sonrasında konuşur.) Ben HAYIR diycem anne.
... (Anne şoke olur) Neden oğlum?
Bilmiyorum ki neler değişecek. Neden değişecek? Doğru mu, yanlış mı? Anlamıyorum ki. Anlamıyorsam neden EVET diyeyim ki? Ya biri bana yanlış şey söylerse? Konuyu anlamam lazım. Değişince ne olacak bilmem lazım, ondan HAYIR diyeceğim. Hem Atatürk yanlış bir şey yapmaz anne biliyorum ben, işte ondan HAYIR yani.
... (Anneye kal gelmiştir)
Anne bir de Yunanlılar’ın bu konuyla ilgisi ne, neden bizim demokrasimize onlar isim verdiler? Ben bunu da anlamadım. Anne, soru sordum anne! Google’da var mıdır anne? Anne... Anne...
¡¡¡
Bu konuşmadan ne öğrendim? “Eğitim işte bunun için gereklidir. Sadece eğitim bir bireye düşünmeyi, araştırmayı ve karar vermeyi öğretebilir.”
Yarın kararınız ister EVET ister HAYIR olsun...
Tek dileğim şu: “ülkemize hayırlı olsun”.
Yazının Devamını Oku 4 Eylül 2010
Alışveriş sırasında çocuğunuz her şeyi istemeye başlayınca eliniz ayağınız birbirine karışıyor, ne yapacağınızı bilemez hale mi geliyorsunuz? Psikolog İlkay Gedik, çocuğunuzla alışverişi nasıl keyifli hale getirebileceğinizi anlatıyor... Alışveriş sırasında en sıkıntılı anlardan biri, ağlayan çocuğu sakinleştirmektir. Çevredeki herkesin tanık olduğu bu an, aileler için bazen kâbusa dönüşür. Tüm bakışlar üzerlerinde toplanır, herkes ne yapacaklarını görmek ister.
Nasıl davranması gerektiğini bilmeyenler, bağırmayı ya da çocuğu çekiştirerek olay yerinden uzaklaşmayı tercih eder. Bu durumu yaşamamak için uygulayabileceğiniz çok basit yöntemler var. Özellikle erken yaşta uygulayacağınız bu yöntemlerle çocuğunuzla alışverişi zevkli bir paylaşıma dönüştürebilirsiniz.
KURAL KOYARKEN YAŞA DİKKAT
Alışveriş kuralları koyarken, çocuğun yaşını göz önünde bulundurmak önemlidir. Kurallarınızın ne anlama geldiğini çocuğunuzun anladığına emin olun. Alışveriş sırasında uygunsuz davranmaya başlarsa, koymuş olduğunuz kuralı uygulamaktan çekinmeyin.
UNUTMAYIN
* Alışveriş planını çocuğunuzla birlikte yapın. Eğer çocuğunuzun o günkü ruh hali alışveriş için uygun değilse, alışverişinizi erteleyebilir veya yalnız başınıza gidebilirsiniz.
* Alışverişten önce çocuğunuzun karnı açsa veya yorgunsa öncelikle onun ihtiyaçlarını karşılayın.
* Alışverişin ne kadar süreceğini, neler almak istediğinizi ve bütçenizi önceden belirleyin.
* Çocuğunuzu alışverişe dahil edin. Mesela “Bana şampuan almayı unutturma” veya “Baban için alacağımız gömleğin rengine senin karar vermeni istiyorum” diyerek ona da sorumluluk verin. Bu çocuğunuza kendi fikirlerinin de önemli olduğunu hissettir.
* Kasada ödeme yaparken kartlarınızı veya parayı görevliye çocuğunuzun uzatmasına izin verin.
* Çocuklar alışveriş sırasında ilgilerini çeken birçok şeyi almak ister. “Hayır” dediğiniz için kendinizi suçlu hissetmeyin. Çocuğunuzun bu durumla baş etmesini öğrenmesi gerekiyor. Başka bir yol da “Çok güzel bir toka haklısın, eve gidince alışveriş listene eklersen bir sonraki alışverişte alabiliriz” demektir. Böylece çocuğunuz isteklerini ertelemeyi öğrenecektir.
* Öfkelenmeye başladığınızı hissederseniz, bunu olumlu bir şekilde ifade etmeyi deneyin. Mesela “Her gördüğünü almak istemene sinirlenmeye başladım. Hadi gel gidip bir şeyler içelim” diyin. Birkaç dakikalığına bile kalabalıktan uzaklaşmanız ikinize de iyi gelecektir.
* Çocuğunuz için alacağınız eşyaların seçiminde ona fikrini sorun, hatta tercih sunun.
Çocuğunuzla alışverişe çıkmanın birlikte zaman geçirmek için güzel bir olanak olduğunu unutmayın...
Yenilendik, yeşillendik, yeşerdik
Bu ay yeniden doğma, canlanma, yeşerme, değişme, büyüme ve yeniden başlama ayı bizim için...
Genelde bahar ayları yenilenme olarak bilinir ama bizim “basın-yayın” sektörü için ideal zaman bana göre eylül, ekim gibidir. Hem yılın son çeyreğinde kendini toparlarsın, hem gelecek yıl için planlar yaparsın. Ajandanın son üç ayını doldurmaya başlarsın eylül itibarıyla... Doldurursun, doldururken dolarsın ve coşarsın...
İşte bu ay biz de kabuk değiştiriyoruz.
Çok uzun süredir planladığımız bir şey yapıyoruz. Raflarda karışan, yazarken kapağa sığmayan, uzunluğu yüzünden çoğu yerde kullanamadığımız adımızı değiştiriyor, sizlere bambaşka bir pencere açıyoruz.
“ANNE” ve “HAMİLE” olmak!
ışte tüm hikaye de asıl burada başlıyor. Yeni bir doğum gibi düşünün yeni isimlerimizi.
Daha kısa, daha net, daha pratik ve tabii ki daha YENİ!
Yenilikçi, mis gibi, taze taze...
Bir o kadar da cesur, pırıl pırıl ve yeri geldiğinde agresif.
Bu bebek, çocuk ve anne sektörü aslında acımasız. Her annenin doğrusu başka... ıçinden gelen de...
Bir dünya var çizilmiş olan, tüm renkler ya mavi ya pembe... Bu yenilenme ile birlikte biz sizleri yaşamın diğer renkleriyle tanıştıracağız.
Bugünden itibaren GAZETECİ ve HABERCİ kimliğimizi de ortaya çıkaracağız.
HAMİLE ve ANNE olmanın ne değerli bir durum olduğunu, sadece karında bir çocuk taşımanın ANNE olmaya yetmediğini de biliyoruz.
Hem haklarımızı korumayı, hem de çocuklarımıza yaşanılası güzel bir gelecek oluşturmayı ancak biz anneler başarabiliriz.
Bu değişiklikle birlikte sizlere son derece büyük bir sosyal sorumluluk bilinciyle hizmet vereceğiz.
Tüm ekibimle birlikte de söz veriyoruz...
Not: Hanımlar, dergilerimizi almaya gittiğinizde sakın şasırmayın, raflarda Anneyiz.Biz ve Hamileyiz.Biz kapakları altında yeni dergilerimizi bulabilirsiniz.
Hürriyet Çocuk Kulübü Gazetesi’nde bu hafta
Hürriyet Çocuk Kulübü Gazetesi’nde bu hafta, 3 boyutlu bilgisayar animasyonu Çılgın Hırsız, beş genç ve güzel kadının 2007 yılında kurduğu The Saturdays grubunun üyeleri, Dünya Basketbol şampiyonası’nda harikalar yaratan 12 Dev Adam, hayvan dostlarımız sayfasında en güzel fotoğraflarıyla sevimli ve sadık dostlarımız köpekler, psikoloji sayfasında geleceğinizin mimarı olmanız için ipuçları, ayrıca rengarenk bilmece bulmaca sayfaları, kültür sanat etkinlikleri, yaza özel moda önerileri ve teknolojiyle ilgili en son gelişmeler var. Sakın kaçırmayın!
Harikalar Diyarı
Avrupa’nın en büyük parkı olan Harikalar Diyarı’nın, Ankara’nın Sincan ilçesinde bulunduğunu biliyor musunuz? Alanın büyük bir kısmını suni göletler oluşturuyor. Bu göletlerin içerisinde kayıklar ve su bisikletleriyle gezmek mümkün. Parkta Oyuncakistan, piknik masaları, barbekülü çardaklar ve değişik figürlerde heykeller bulunuyor. Çocuklar için masal ve çizgi film kahramanlarının bulunduğu Harikalar Diyarı Masal Adası da var. Bu alan içinde çizgi film sinemaları, Gülüver’in 50 metre boyundaki dev heykeli ve birçok kahramanın heykelleri bulunuyor. Ayrıca Masal Ada içinde yeme-içme yerleri var ve bu adayı Tırtıl Tren ile gezmek mümkün. Harikalar Diyarı’nda herkese iyi eğlenceler!
Adres: Yunus Emre Mah. Ayaşyolu Cad. No: 300 Sincan / Ankara
Doğum hikayeleri
Şebnem Susam-Sarajeva’nın derlediği, Kuraldışı Yayıncılık tarafından yayımlanan “Doğal Doğuma Doğru” isimli kitapta, Türkiye ve dünyadan 20 annenin doğum hikayesi yer alıyor. Her bir annenin hikâyesinde, hamileliğin ve doğumun farklı bir yüzü çıkacak karşınıza. Bu kadınların ortak noktaları ise, Türkiye gibi sezaryen oranı yüzde 60 ila yüzde 80 arasında değişen bir ülkede yaşayıp da normal doğum yapabilmek için pek çok şeyi göze almış olmaları...
Karınları doyuyor el becerileri gelişiyor
Schlotzsky’s Şaşkınbakkal restoranı, çocukların el becerilerini geliştirmeleri için ücretsiz el işi ve hobi atölyesi açıyor. Çocuk hobi dergisi “Kağıt vs.” tarafından pazar günleri 11.00-14.00 saatleri arasında düzenlenen etkinliğe katılan çocuklar, resim ve boyama yapıyor, kağıt kesip katlayarak eğlenceli vakit geçirme fırsatı buluyorlar...
Tel: (0216) 411 62 62
Padişahın Ebrusu
Çocuk kitapları yazarı Aysel Gürmen, Günışığı Kitaplığı’ndandan çıkan yeni kitabı “Padişahın Ebrusu” ile ebru sanatını çocuklara sevdirmeyi hedefliyor. Ödüllü sanatçı Huban Korman’ın özgün resimleriyle derinlik kazanan kitap, çocuğu sanatla buluşturmanın, onda estetik bir uğraş ve merak duygusu yaratmanın, eğitimin en vazgeçilmez öğesi olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Çılgın Hırsız
Bugün çok keyifli bir film vizyona giriyor; “Çılgın Hırsız”... Etrafı minyonların oluşturduğu küçük bir orduyla çevrili olan Gru, dünya tarihindeki en büyük soygunu plânlamaktadır: Ay’ı çalacaktır! Gru, kötü olan her şey sevmektedir. Küçültme ışınları, dondurma ışınları ve savaşa hazır araçlardan oluşan cephaneliğiyle herkesi yok eder. Ta ki üç küçük yetim kız ona bakıp, başka kimsenin onda görmediğini görene kadar: Potansiyel bir baba... Çılgın bir hırsızdan baba olur mu? İzleyin ve görün.
Yazının Devamını Oku 28 Ağustos 2010
Allah doğuştan veriyor kardeşim bu annelik içgüdüsünü insana. Şaka değil gerçek. Kız bebekler doğdukları anda oluyor işte kendiliğinden.
Sadece Emo varken yani bir kızım yokken kızardım ben kız annelerine. “Neden hep pembe giydirirler kız çocuklara, neden hep oyuncak olarak bebek ve bebek malzemeleri alınır bu zavallılara” diye bir dolu nedenden dolayı hayıflanırdım.
Sonra kızım oldu ve gördüm ki...
Haklıymış kız anneleri. Yanılmışım. Tüm giysiler pembe, her kız oyuncağı pembe, tokalar, çoraplar, ayakkabılar. Hepsi pembe kelebekli halde. Erkek çocuklarla ortak kullandıkları klasik oyuncaklar hariç kızlar için kişiselleştirilen her şey ise bebekli. Doğal olarak şansları yok dedim kendi kendime.
Bu arada baktım ki benim kızım bebeklerden hoşlanmıyor. Çok sevindim. “Ohhh” dedim, öncelikle kendini düşünen bir kızım olacak. Derdi tokalar, ayakkabılar olan bir kızım var sandım. Sevincim kursağımda kaldı.
Yazının Devamını Oku 21 Ağustos 2010
Kod adı BERRIN olan bir okurum var. O da bir anne...
Başı da kapalı, türbanlı yani, oruç tutan, namaz kılan bir ailede büyümüş. Böyle tarif ediyor kendisini telefonda.
Babası hacı... Karşısına almış lisedeyken onu. “Kızım istersen aç başını, imam hatip lisesine gitme” demiş. Berrin cevap vermiş: “Yok babam, sen, anam, hepiniz kapalısınız, ben aykırı olamam, başka bir hayat yaşayamam.”
Başka olmak istememiş. Ama diyor ki “Seçme şansım vardı, ben istemedim, Allah babamdan razı olsun yoksa içimde hep kalacaktı ‘açsa mıydım başımı’ sorusu”...
Eş, dost tanıdık ortamından birini de bulmuş Berrin. Evlenmiş küçük yaşta. Ilk başta her şey iyi hoş. Seviyorlar birbirlerini... Zaman geçtikçe bazı şeyler yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Kocasının içinde başka fırtınalar koptuğu gerçeği ile tanışıyor.
Yazının Devamını Oku 14 Ağustos 2010
Çocukluğumuzdan beri kulaklarımızda çınlar “Ev alma komşu al” sözü... Bu söz ile büyüdük biz, hepimiz.
Ama eş dost sohbetlerinde konu olanlar hep “kötü komşu” örnekleridir. Gürültücü, kavgacı, yaygaracı, selamsız-sabahsız ya da çok meraklı olanlar... Geçmişte yaşadığımız her yerde benzerleri oldu, hatta onlar çoğunluktaydı ancak inanın iyi örnekler de var. Can dostu olmayı bilen komşular yani, inanın bana var onlardan...
Demetim mesela... Başında iki sevimli başbelası ve onların başına sardığı canavar gibi de bir anası var. Her yıl alır Emre’mi götürür Çeşme’ye. Onun tabiriyle “onlar Emre’ye alışık, Emre onlara”... Çok mutlular bir arada.
Şu anda bıraktık Emre’yi Çeşme’de, dönüyoruz eve... Ondan “rahat” olmayı öğreniyorum, her gördüğümde. Sakin olmayı. Hayatı yavaş yavaş yaşamanın aslında doğru olduğunu...
Aylacığım... Yaşam dolu olmayı, eline bir şarap kadehi alıp, diğer bahçeye kadar yürüyüp, salona oturup, karşısında çocuk emzirmeye çalışan kadına moral olmayı... Hatta o doğururken, sadece dostuna yardım etmek için ambulanstan atılmak pahasına susmadan konuşabilmeyi... ıçindeki heyecanını kaybetmemek için her yolu denemek gerektiğini de...
Nilgün Abla... Yeni taşınan, hiç tanımadığı birilerine daha o saniye yiyecek, içecek taşımaya başlayarak “Sizin bebeğiniz var, yardım etmek lazım” demenin ne büyük bir iyilik olduğunu... Bu kadarcık bir düşüncenin bile birilerinin yaşamında bir şeyleri nasıl değiştirebileceğini...
Bahar Ablam... Tam organize olmanın ne demek olduğunu onu her gördüğümde daha iyi anlıyorum. Hem iş, hem ev, hem sosyal ortamlarda... Hem bu kadar doğal hem de bu kadar profesyonelce yaşamın nasıl yönetileceğini... Önceliğin ailen ve çocukların olsa da tüm bunların içinde kendine iyi bakman gerektiğini de...
Erdem... Onu çok yeni tanıdım ama “çok büyük sıkıntıların içinde” bile yüzden gülümseme silinmeden durulabileceğini gördüm. Benzeri sorunlarla boğuşan insanların kendilerini koyverdiğine şahitken, onda “hayat seni umursamıyorum ve yenerim” duruşu gördüm.
Esin Abla... Rahmetli Osman Yağmurdereli’nin ona hâlâ deli gibi aşık olan eşi... Hiç tanımayan biri görse, “Osmanım” diyerek anlattığı kocasını yaşıyor sanır. Dolabında giysileri asılı, resimleri bütün evde dolu dolu ve hiç gitmemiş gibi. Her konuşmanın, her muhabbetin içindedir Esin Abla’nın Osman’ı... Ben ondan sevmenin ne demek olduğunu ve arkada kalan sen olsan bile gideni yaşatmanın ne demek olduğunu öğrendim.
Ve biricik Nilciğim...
O benim ışığım oldu. Bir insanın başına bu gelmez, böyle de gelmez denecek bir hikayenin sonrasında dimdik ayakta duran bir anne gördüm. Kendini çocuklarına adamış, onları sarıp sarmalamış bir anne. Biliyorum çoğu şeyi içine atıyor ama ben ondan “bir annenin nasıl ayakta kalabileceğini” gördüm...
Bugün demek istiyorum ki size: Her evde bir hikaye var, hepsinde bilmediğiniz şeyler... Aslında yan daire, karşı ev, arka sokak. Belki de hepsinde yaşantınıza ortak olacak birileri var.
Diyeceğim o ki... şans verin, gülümseyin, “günaydın” deyin yakın çevrenize...
Ben komşularımdan başta yalnız olmadığımı, sonra ise akrabalarımızdan once onların yanında olduğumuzu öğrendim.
Size de benzer güzellikler dilerim...
Yazının Devamını Oku 7 Ağustos 2010
Yaratıcılık, yaşamın ilk yıllarından itibaren desteklendiği takdirde geliştirile-bilen gizli bir güçtür.
Okul Öncesi Eğitim Uzmanı Pınar Barut, “Çocukların beyin yapısı ve fonksiyon-larının gelişiminin üçte ikilik bölümü, 4 yaşa kadar tamamlanır. Bu nedenle okul öncesi önemli bir süreçtir.” diyor.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİMLE
ÜRETKEN YETİŞKİNLER
Çocukların beyin yapısı ve fonksiyonlarının gelişiminin üçte ikilik bölümünün 4 yaşa kadar tamamlandığı düşünüldüğünde, okul öncesi eğitimin çocuklar, aileler ve toplum açısından çok önemli bir süreç olduğu açıkça görülüyor.
Erken çocukluk dönemindeki deneyimler, beynin çalışma biçimini belirleyici özellik taşır. Okul öncesi eğitim, sosyal ve duygusal gelişimi destekleyerek yetişkinlik döneminde bireylerin daha üretici ve verimli olmalarını, sahip oldukları potansiyeli tam olarak kullanmalarını sağlar.
İLERİDE DAHA BAŞARILI BİREYLER OLUYORLAR
Çocukların gelişim özellikleri, bireysel farklılıklarına göre değerlendirilmelidir.
Yazının Devamını Oku 31 Temmuz 2010
Elele Dergisi ve Garanti Emeklilik, “Zamane Hatunları” adlı yeni bir proje başlattı.
Bu projeyle iş hayatındaki kadınlar, eğlence ve başarı dolu hikayelerini, zamanehatunlari.com adlı siteye yollayacak, beğenilen hikayeler bir kitapta toplanacak. Projeyle ilgili detayları Doğan Yayın Holding Ynsan Kaynakları Koordinatörü Binnur Zaimler’e sorduk.
“Zamane Hatunları” fikri nasıl ortaya çıktı?
- Bizim iş dünyasında, kadın platformumuz var. Bu platformun altında holding yöneticilerinin temsil ettiği bir grubumuz var. Bu grupla, çalışan kadınların iş yaşamını sevmesiyle ilgili paneller düzenliyoruz. Bu toplantılardan birinin sonunda ‘biz niye çalışan kadınların hikayelerini bir yerde toplamıyoruz’ diye düşündük ve projenin ismini de “Zamane Hatunları” koyduk. Fikir Çiler Yıldız ve benden çıktı.
? Proje hakkında biraz daha bilgi verir misiniz?
Türkiye’nin her yerinden kadınların, cesaretlendirici, sorgulayıcı, komik hikayelerini, ister isim ve soy isimleriyle, ister rumuzla bize yollamasını istiyoruz. En iyi üç hikayeye çok güzel ödüller vereceğiz ve sonra bu hikayelerden seçici kurul tarafından seçilenleri bir kitapta toplayacağız.
? Zamane Hatunları’nın amacı nedir?
- Amacımız, ‘ben iyi ki varım, iyi ki kadınım, kadın olmaktan mutluyum, iyi ki çalışıyorum, iyi ki iş hayatında varım’ diye düşündürmek. Kadınlara bu hikayeleri ulaştırmakla bunu anlatmak istiyoruz.
Yazının Devamını Oku 24 Temmuz 2010
UCLA Tıp Fakültesi’nde çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı olan Dr. Karp, başta Madonna olmak üzere pek çok ünlünün çocuklarını emanet ettiği bir doktor...
Dr. Karp, Mehtap Erel’e mutlu çocuk yetiştirmenin sırlarını, 2 yaş sendromuyla nasıl baş edileceğini ve “Mahallenin En Mutlu Çocuğu” adlı kitabını anlattı.
Yeni doğanlarla başlayalım. Kolikli bebekleri rahatlatmak için beş ana formülden bahsediyorsunuz? Alabilir miyiz bu formülü?
- Aslında bebekler normal doğmaları gereken sürenin üç ay öncesinde doğuyorlar, bunu kabul ederek başlayalım. Mesela yeni doğan bir tay, doğduğu anda ayaklanır ve yürümeye başlar, oysa insan yavrusu başını dahi dik tutamaz. Çünkü aslında hâlâ anne karnında olması gerekmektedir, ama dışarı çıkmıştır. O yüzden yeni doğan bebeklerde kolik dahil pek çok sıkıntı olabilir ve bu normaldir.
Bebeğiniz sürekli ağlıyorsa yapacağınız beş şey var. Son derece gevşek bir şekilde, çok sıkmadan, ince bir kumaşla gevşekçe sarmak, bir nevi kundak yapmak. Kucağımıza alıp sakince, yavaşça, ritmik bir şekilde sallamak. Bu, anne karnındaki sallanmayı taklit eder. Kısık sesle, müzikal bir sesle şiiiiiiişşşşş demek, bu da anne karnında duydukları sesi taklit eder.
Eğer ağlıyorsa, asla sırt üstü yatırmıyor, yüz üstü çeviriyorsunuz (uyurken değil, ağlarken). Elektrik süpürgesinin sesi de yine anne karnındaki sese çok benzediği için elektrik süpürgesi açabilir veya beyaz gürültü denen (white noise) okyanus sesine benzeyen CD’ler dinletebilirsiniz.
2-3 yaş grubu çocuklarda “korkunç iki” denen bir dönem var. Bu dönemde çocuk ağlıyor, her şeye “hayır” diyor, itiraz ediyor, kendini yerlere atıyor... Bununla ilgili sihirli bir formülünüz var mı?
- Bu yaş grubu çocuklarla ilgili en büyük hata şu: Çocuk yemek saatinde “kurabiye” diye bağırırken, biz çocukla ya zıtlaşıyoruz ya da bir anda psikolog kesilip sakin bir ses tonuyla ona mantıklı olmayı anlatmaya çalışıyoruz. ?öyle düşünün; siz çok kızgınsınız ve ben size çok sakin bir sesle “ama neden, olmaz, yapamayız” diye konuşmaya başlıyorum. Veya “şu an sinirlisin, bunu anlıyorum” diyorum. Daha çok kızarsınız değil mi? Çocukta da durum aynı. Çocuk karşısında böyle bir büyük görünce anlaşılamıyorum diye daha fazla öfkeleniyor.
Yazının Devamını Oku