Paylaş
Başı da kapalı, türbanlı yani, oruç tutan, namaz kılan bir ailede büyümüş. Böyle tarif ediyor kendisini telefonda.
Babası hacı... Karşısına almış lisedeyken onu. “Kızım istersen aç başını, imam hatip lisesine gitme” demiş. Berrin cevap vermiş: “Yok babam, sen, anam, hepiniz kapalısınız, ben aykırı olamam, başka bir hayat yaşayamam.”
Başka olmak istememiş. Ama diyor ki “Seçme şansım vardı, ben istemedim, Allah babamdan razı olsun yoksa içimde hep kalacaktı ‘açsa mıydım başımı’ sorusu”...
Eş, dost tanıdık ortamından birini de bulmuş Berrin. Evlenmiş küçük yaşta. Ilk başta her şey iyi hoş. Seviyorlar birbirlerini... Zaman geçtikçe bazı şeyler yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Kocasının içinde başka fırtınalar koptuğu gerçeği ile tanışıyor.
Kocanın şiddet eğilimi var!
Ama sinirlendiğinde değil. Berrin’e kızdığında değil. Öfkesinden değil şiddet eğilimi...
Severken canını acıtıyor Berrin’in...
Her sevişme kabus oluyor Berrin için yıllardır.
Kaçmak istiyor. Yapmak istemiyor. Öyle ki, günlerce morlukları geçmiyor bedeninin. Öyle ki göğüs uçları yara bere içinde, biri neredeyse kopmak üzere. Öyle ki, sırtı ısırık izi içinde.
Her sevişme sonrası kocası kendine gelince şoke oluyor. Berrin’e sarılıp ağlıyor. Berrin acıdan ağlıyor. O ise ne yaptığının farkına vardığı için kendinden tiksiniyor.
Ne doktora gidebiliyorlar...
Ne birinden yardım isteyebiliyorlar...
Diyor ki Berrin: “Gidemem...”
Diyor ki Berrin: “Kimseye anlatamam...”
Diyor ki Berrin: “Çok yalnızım, tek miyim dünyada, bunu ben mi çekiyorum sadece? Bu bana Allah’ın bir cezası mı? Bir şey mi yaptım, bilmiyorum. Bir günah işledim de cezasını mı çekiyorum?”
Günlerdir kendimde değilim. Bu hikaye beni yedi bitirdi, ambale etti.
Bir kadını dokununca incitecekmiş gibi sevmeli bir erkek. Sevgiyle okşamalı. Saçlarının her telinin değerini bilmeli. Bana göre öyle.
Telefonda o ağladı, ben ağladım...
“Sana yardım edeyim, bırak adamı, ev tutalım, al çocuklarını” dedim. “Zor” dedi. “Kaç kere denedim. ‘Seni parasız pulsuz bırakırım, mahvederim çocukları da seni de’ diyor bana” dedi.
Adam zengin. Berrin’in canını her yakmasından sonra götürüyor alışveriş merkezine, yağdırıyor gani gani...
Berrin’in ailesinin durumu iyi değil. Hacı baba çok hasta. Anne rahmetli. Berrin’in koca bakıyor babasına da... Hastane masrafları, bakım hizmetleri, hepsi bir ton para... Berrin’in yeğenlerini de kocası okutuyor. Anneannesine de baktırıyor. Anlayacağınız tüm akrabaların yaşam ipleri maalesef onun elinde.
“Ikna edelim” diyorum. “Psikolojik tedaviye başlayın” diyorum. “Gelip ben alayım seni evden” diyorum...
Ses yok...
Ne o ne yapacağını biliyor, ne ben ne yapacağımı biliyorum. Buluşacağız haftaya Berrin ile... Içim acıyor, resmen kanıyor.
Berrin’in desteğimize ihtiyacı var.
Keşke eylül için yeni dergimize bu konuyu haber yaptığımızı ve bu haber dosyasından çok etkilendiğimi yazmasaydım Facebook’taki sayfama da gelip Berrin bulmasaydı beni, “Ben de varım” demeseydi...
Tek o da değil, döküldü Berrin’in peşinden bir sürü başka kişi...
Pınar ben...
“üzüntüden idrak yolları kapalı halde”
Paylaş