Güney ailesi dava açacağını açıkladı...
Böyle durumlarda bir taraf genelde sessiz kalırdı...
Farah kalmadı...
“Hâkimi vurmak yok ama” diye bir tweet attı geçen akşam.
Off off...
Off çünkü bazı şeyler aradan yıllar geçse de unutulmuyor, silinmiyor hafızalardan.
Aldı arkasına orkestrasını ve sesiyle attı kendini er meydanına Ebru Yaşar.
Kuruçeşme Arena’da tadı damaklarda kalan bir gece yaşattı izleyenlere.
Oradaydım ben.
Kuruçeşme’ye gelenler her şarkıya eşlik etti.
Eskiden bir köprü yapmış günümüze kadar uzatmış o köprüyü Ebru Yaşar...
Herkese nasip olmaz bu.
Onun ilk sektöre adım attığı şarkıya da eşlik ediyor binlerce izleyici son çıkardığı şarkısına da...
Diyorum ki şimdilerde benzeri olsa...
Bir hata yapılsa ve orkestra şefi bırakın dayağı, sesini yükseltse sanatçıya kıyamet kopar.
‘Sen kimsin’ler havada uçuşur.
Benden daha mı iyi bileceksin sözleri art arda sıralanır.
Kaldı ki, arkalarında vasıfsız isimlerle çalışmayı tercih eden çok sanatçı var artık.
Kendilerinden daha iyi bilenle çalışmanın güvenini değil daha az bilenle çalışmanın egosunu yaşamayı tercih ediyorlar.
Eskiden korkulurdu orkestradan, şefin dedikleri harfiyen uygulanırdı...
İlk bölüm yayınlanmadan önce konuştuk Salih Bademci’yle...
“Dilek Taşı”nın hikâyesinin insanların çok özlediği bir hikâye olduğunu söyledi.
O sırada aklıma “Çemberimde Gül Oya” ve “Öyle Bir Geçer Zaman ki” dizileri geldi...
Sordum, “benziyor mu” diye...
“Benziyor ama daha da iyisi, günümüze daha yakını” dedi:
“Bir baba kız hikâyesi ‘Dilek Taşı’... Ağır bir dram... Ben senaryoyu görür görmez ikna oldum. İçinde aşk da var, ihanet de, bir adamın hayatının bir anda altüst olması da... Ama çok da ahlaklı bir hikâye bu... Biz kalbi kaşıyoruz ‘Dilek Taşı’nda...”
MasterChef ünlüsü.
THY’nin lezzetli Business cezasının bitmesine 4 ay kalmasına rağmen uçak bileti almış. “Cezanız var uçamazsınız” demişler.
Hahahaha...
O da yalvarmış rica etmiş, “yok” demişler uçamazsınız.
“Pişmanım” diye bir açıklama yapmış ama zorlama be kardeşim.
Bayrak taşıyıcı havayolumuz üzerinden reklamını yapma.
Sen daha bu kafayla gidersen hayatta çok pişman olacaksın.
Öyle ödül törenleri düzenleniyor ki son birkaç yıldır, sanırsın bu işin bir üniversitesi var. Çünkü o işleri yapanlar bir cerrah edasıyla geziyorlar ortalıkta.
Ortaya öyle bir iş koyduklarını sanıyorlar ki...
Egoları tavan dolaşıyorlar bir süre. Verdikleri ödülleri biliyor musunuz?
◊ En iyi kaş uzmanı...
◊ En iyi göz kapağı alıcısı...
◊ Yılın en fazla saç teli eken uzmanı...
Maalesef bazı tanınmış isimler de o ödül törenlerine koşarak gidiyor. Günün sonunda büyük para kazanan töreni yapanlar, prestij kaybeden ise ‘ödül törenleri’ oluyor.
Venedik Film Festivali’nin 80’incisi düzenlendi.
Ayrı bir coşku, ayrı bir özen vardı...
Geçen sene olduğu gibi bu sene de festivalin sponsoru olan Lexus’un davetlisiydik.
Ekipte Melis Sezen ile Salih Bademci vardı. Tarihçi ve seyahat yazarı Saffet Emre Tonguç ise şehir turlarında bilgilerimize bilgi kattı. Doya doya 3 gün geçirdik o ekiple Venedik’te...
İlk gün güneş doğmadan buluştuk İstanbul Havalimanı’nda.
Sonra Venedik’e iniş ve Lexus’un profesyonel ekibiyle şehir turuyla geçti günümüz.
Ama sohbet konusunun çoğunluğu, 1 gün sonraki gün yapılacak kırmızı halı merasimiydi.
Sonra her şeyin muhalifleri çıkmış “Heyyyy Cüneyt, sen utanmadan medeniyet örneği mi veriyorsun! Üstelik burada alkolden alınan vergiyi biliyor musun sen” falan demişler.
Bakın biz çok komik bir ülkeyiz, bu net.
Oysa bazen sussak, bazen 24 saat beklesek, bu yazdıklarımızı yazıp rezil olmayacağız...
Cüneyt Özdemir “İçki yasaklansın” demiyor...
Diyor ki dünyanın çoğu yerinde 21 yaşından küçüklere içki satılmıyor.
Doğru...