Paylaş
Onlar toplantı ‘set’ eder, dosyayı ‘attach’ ettin mi der, ‘follow up’ ettin mi diye konuşur, ‘report’ edelim dillerinden düşmez, inanılmaz ‘urgent’ diye telaşlanırlar, ‘case’ üzerinde çalışalım derler ve bir de ‘heads up’ verirler.
Türkçe İngilizce karışık bir dilleri vardır yani.
Bazısı bunu çok abartır, bazısı gerçekten o kelimenin Türkçesini dahi unutmuştur.
Bir başkasına tuhaf ya da özenti görünen o karmaşık dil, aslında o dünyada yer etmenin gizli bir koşulu gibidir. O şekilde konuşmazsan kulübe giremezmişsin gibi...
Böyle konuşmazsan kendini global hissedemezmişsin gibi...
Şevval Şahin’in Pelin Kaya’yla yaptığı röportajda peş peşe İngilizce kelime kullanması konuşuluyor günlerdir.
Şevvallerin dünyası da aslında kurumsalların dünyası gibi.
Onların da bu şekilde Türkçe İngilizce karışık bir dili var. Normalleri bu.
Şeyma Subaşı’yla yıllar evvel yaptığım röportajda “Zoom out olarak olaya bakıyorum” demesi gibi.
Şeyma da Şevval kadar olmasa bile sıkça bu şekilde konuşur.
Nitekim aynı sosyal diyardalar.
Bu melez konuşmanın bin tane nedeni olabilir:
Çok fazla yabancı arkadaşının olması, yabancılarla sürekli iş yapmak gibi gibi...
Ama en büyük nedeni bence şu:
Belli bir sosyal çevrede onaylanmak istiyorsan araya İngilizce kelime sıkıştırman kendiliğinden bir kural.
Bir Fransız bunu yapmaz mesela.
Hatta İngilizce bilse bile konuşmaz. İnadına Fransızca konuşur.
Dahası Fransızcanın büyülü bir dil olduğuna seni inandırır ve Fransızca kelimeleri doğru telaffuz etmeni sağlamak için uğraşır da uğraşır.
Acı misal:
Fi tarihinde Paris’teki bir taksiciden azar işitmiştim.
Gideceğim yeri doğru telaffuz edemedim diye.
Fransızlardaki -yer yer sıkıcı da olabilen- bu dil inadının yüzde biri bile bizde neden yok, işte bütün mesele bu.
Şevvallerle dalga geçmeden önce derin kuyularda bunu çözmek şart.
Doluyu beklerken...
◊ İklim değişikliklerinden dolayı artık hepimiz birer acemi meteorolog olduk.
Mesela birisi bana “Hava yarın nasıl acaba?” dediğinde otomatik olarak bir haftanın hava durumunu önüne seriveriyorum.
Çünkü hava durumu aplikasyonlarına sürekli bakıyorum. Hobim bu. Havayı takip etmeyi seviyorum.
◊ “Dolu yağacakmış, kaçın!” haberlerinden sonra da aynı şey oldu.
Herkes önceki günlerde birbirine “Dolu kaç gibi yağacak biliyor musun?” diye sordu.
◊ Gel gör ki tahminlerin hiçbiri tutmadı, dolu molu yağmadı.
Meteoroloji yanılınca biz tatlı müritleri de duvara tosladık.
◊ Zaten dolu dediğin bir anda olur, öyle tahmin edilseydi zevki çıkmazdı.
Mekanda uyuyakalan Can Yaman
Önden flörtünü gönderip gazetecilere yakalanmayayım diye mekanda bir süre daha kalmış ve sonra da orada uyuyakalmış Can Yaman.
Söyleneni, yazılanı bu.
Aslında mekan uykusu güzeldir.
Herkes çılgın gibi muhabbet ederken...
Müzik aşırı yüksek seviyelerde seyrederken...
Bir bakmışsın sen derin uykunun kollarındasın, ortamda varsın ama aslında yoksun.
Lakin beş dakika yeterli tabii, uzatırsan ötesi sızmak oluyor.
Yine de: Can Yaman’a “Kalk, yerine yat” diyen bir dostu da yok muymuş yanında?
İnsanlık halleri bizde zaaf olarak görülür, oradan vurmaya çalışırlar çünkü.
Paylaş