Bugün de işte böyle bir gün, hızlıca dolanıyoruz aralarında...
HANDE ERÇEL VE MERYEM UZERLİ
Birbirine hiç benzemeyen, tarzları çok farklı iki ünlü oyuncu.
İkisi de Cannes Film Festivali’ndeydi.
Hande Erçel anlaşmalı olduğu markanın kırmızı halısında Eva Longoria ile yan yana klişe poz verdi. Meryem Uzerli de aynı şekilde kırmızı halılardaydı.
Gündeme kahve molası vermek isteyenler için bugünkü köşenin seçimi ise bambaşka bir diyar, bambaşka bir ferahlık: Tabii ki sanat!
Türkiye’deki sanat camiasının çok iyi bildiği, eserleri ünlü koleksiyonerlerimizin duvarlarını süsleyen İspanyol ressam Salustiano’yla kısa bir röportaj yaptım.
Şimdi o röportaja buyurun...
MANEVİYET VARSA GÜZELLİK DE OLUR
■ Eserlerindeki yüzleri seçerken kriterin hangisi: Modellerin yüzünün güzel olması mı yoksa yüz ifadelerindeki anlam mı?
- Benim için bir yüzle ilgili en önemli şey; yansıttığı ruhsal, manevi güç. İçinde yeterince maneviyat varsa, mutlaka güzellik olacaktır.
■
Çünkü 2 gün önce katıldığı “2. Sayfa” programında Kleopatra mumyası edasıyla kameralara dönüp peş peşe öyle hipnotize edici laflar söyledi ki, neden Seda Sayan hâlâ bir TED konuşmasına dahil olmuş değil diye içten içe içlendim.
Buyurunuz Sayan’ın, insanı Mars’ta yaşamaya bile ikna edecek türden galaksilerarası özgüvenine:
“Çok güzelim, çok. Ben zaten güzel bir kadınım. Bu camiaya güzel olarak lanse edildim. Güzel sesli, güzel gözlü. Onu devam ettirmeye çalışıyorum.”
Aslında mevzu, Sayan’ın güzelliğinden öte bunu lanse ediş şeklindeki müthiş inanç.
Über ikna edici bir tonda, kelimeleri öyle yedire yedire söylüyor ki Sayan; karşı tarafın “güzellik algısı” dışında bir başka düşünceye kapılıp gitmesine izin vermiyor.
Hani başka bir şey söylese, mesela “Ev kiraları aslında hiç yüksek değil” dese, ona da herkesi inandırabilir.
Sayan’ın bu doğal, bu kendiliğinden algı yönetme yeteneğinin günümüz yansıması ise maalesef şu:
Bu partilemenin arka plana atılıp tozlu raflarda unutulmaya yüz tutan gizli öznesi elbette şuydu: Abla Kübra Açıl.
Düğüne katılmayan ablası hakkında birkaç hafta önce şöyle bir sitem sağanağında bulunmuştu Şeyma Sheedo:
“Ablamı 2-3 ay önce büyük bir mutlulukla düğünüme davet ettim. Ama o bahaneler bularak gelemeyeceğini söyledi. Tabii ki hayal kırıklığına uğradım, üzüldüm. Ama pek de değil. Neden? Çünkü her insanın bir anlama kapasitesi var sonuçta. Eğer karşındaki insandan onun kapasitesinin üstünde bir şey beklersen hayal kırıklığına uğramış olursun.”
Kız kardeşler arasındaki çatışma apayrı bir doğalgaz boru hattı gibidir.
Ya iki taraf da boruları özenle döşemeye devam edip muhteşem gazlarla kardeşlik yolculuğuna devam eder ya da taraflardan biri zart diye gazı keser ve buz gibi gerginlikler başlar.
Kübra ve Şeyma arasındaki ilk gaz kesintisi hangi olayla başladı bilinmez, ama Şeyma’nın “anlama kapasitesi” üzerinden ablasını zoraki bir küçümseme çabası içine girdiğini analizlersek, ilk gol Kübra’dan gelmiş: Belli.
Tüm bunları yazarken elbette Joe Goldberg gibi Kübra Hanım’ın instagram’ına baktım.
Paris ve İstanbul’u birleştiren trenin geçmişi 150 yıllık.
1. Dünya Savaşı’nı bitiren anlaşma bile bu trende imzalandı.
Daha sonra Orient Express tarihe karıştı ve trenin vagonları farklı ülke ve müzeler tarafından korunmaya alındı. Ta ki son yıllara kadar...
Orient Express ruhunu yaşatan ilk marka, Venedik’teki Cipriani Oteli dahil olmak üzere dünya üzerinde çok sayıda oteli bulunan Belmond Hotel grubu.
Aslında Belmond, “Venice Simplon-Orient-Express, A Belmond Train” ismini verdiği, kısaca VSOE olarak da anılan lüks tren konseptinin çalışmalarına 1977’de başlamıştı.
O tarihten tam 40 yıl sonra, 2019’da LVMH bünyesine giren Belmond, VSOE treninin yanı sıra Uzak Doğu rotasındaki Eastern Oriental Express’i de devreye soktu.
Kuşkusuz en ilgi çekici olan VSOE. Paris’ten İstanbul’a yılda bir kez gerçekleştirdiği ikonik yolculuğuna ek olarak VSOE’nin mart ve kasım ayları arasındaki rotasında şu şehirler var:
Misal: Önceki gün Beca birinci yaş gününü kutladı.
Aynı günün gecesi Lucca, bu yaz Bodrum şubesinde sunacağı yemekleri şehrin en havalı isimlerine ilk kez sundu.
Bitmedi; Etiler’deki Inari Piku ise iki Michelin yıldızlı Japon şef Yoji Tokuyoshi’yi ağırladı.
Tokuyoshi’nin hikâyesi ilginç.
Bir kere onun yemekleri tam anlamıyla Japon değil.
İtalyan-Japon karışımı.
◊ HAFTA İÇİ ÇIKMANIN AVANTAJLARI
Hafta sonu yerine hafta içi dışarı çıkıp sosyalleşme olayı her zaman başkadır.
İşte popüler mekânlar son zamanlarda buna yüklenmeye başladı.
Bir süredir ise salı geceleri moda.
Hem Momo hem de Lucca’da salı gecesi partileri var.
Peki hafta içi eğlenmenin avantajı ve dezavantajı nedir?
En büyük avantajı, çok fazla beklentin yoktur.
İki kızkardeş iddialıdır: Simge haline gelen bir otel yapacaklardır.
Ama açılışa çok az kala 1906 San Francisco depremi yaşanır ve otel tamamen yıkılır.
Kararsız kalan Fair kardeşler, yıllar sonra ülkenin önde gelen kadın mimarı olacak Julia Morgan’la anlaşır ve koca otel yeniden inşa edilir.
Böylece depremden bir yıl sonra Fairmont Hotel açılır.
Kısa sürede Fair kardeşlerin hayali gerçekleşir, otelleri ikonik bir yer haline gelir.
Dahası, zincir otele dönüşür. Şu anda dünya üzerinde, pek çoğu popüler filmlerden gözlere aşina olan Fairmont’lar var: The Plaza New York, London Savoy, Century Plaza Los Angeles, Montreux Palace, Chateau Frontenac gibi.
Bu Amerikan rüyasının bizi ilgilendiren yanı ise çok yeni: