Zalim, çünkü kaçamıyorsun.
Her yerden bir şekilde çıkıyor karşına Sevgililer Günü.
Hayır sevgilin varsa da zor bir şey, çiftlerden biri mutlaka beklentisini yükseltiyor.
İyi bir program yapmayınca surat asıyor, “Bu muydu yani?” oluyor.
“Yok canım ne özel programı, oturalım evimizde Netflix ve battaniye yaparız ne güzel” diyen en cool’u bile öyle, inanın...
Sevgililer Günü böyle bir rüzgar yani, esti mi önünde durman mümkün olmuyor.
Sevgilin yoksa ya da yeni filan ayrılmışsan durum daha da evlere şenlik!
“Sevgilisiz” diğer arkadaşlarınla buluşup “tüm eski hayırsızlara” selam çakarak geçiriyorsunuz geceyi.
“Beni Sev” şarkısı da bu molanın bir habercisiydi aslında.
“Aşk Tohumu” ise hep hatırlanacak şarkılardan biri olmuş. Tabii bunda şarkının sahibi İlyas Yalçıntaş kadar düzenlemeyi yapıp şarkıyı bin fersah yukarıya taşıyan Ümit Kuzer’in de payı büyük.
Vay Gökçe Bahadır!
Gerçekten vay!
Gökçe Bahadır’ın 10 şarkılık albümündeki ilk video “Sana Doğru”ya çekilmiş.
Bahadır’ın hem sesi hem de videodaki enerjisi etkileyici.
Zeynep Arolat - Emre Arolat - Ferzan Özpetek - Gonca Pasolar
Gerçekten de Roma’daki hava dediği gibi. Geldiğimden beri şiddeti hiç dinmeyen bir sağanak var, ama benim çok umurumda değil, yine sokaklardayım.
Sonradan anlıyorum, Romalı da biraz İzmirli gibi.
Hava çok kötü olunca dışarı çıkmak istemiyor. Kötü havaya ‘trip’ atıyor. Bir bilseler, biz İstanbul’da en fırtınalı havada bile dışarı atıyoruz kendimizi!
Yine de tam saatinde, Trastevere’deki Trattoria Da Teo’da buluşuyoruz:
Ferzan Özpetek, eşi Simone, ben, İtalya’da tatil yapan mimar Emre Arolat, kızı Zeynep Arolat ve Gonca Pasolar.
Yemek sırasında öğreniyorum, meğer bir gün sonra Ferzan’ın
Perşembe akşamı Zorlu PSM’nin merdivenlerinden inerken aklımda deli düşünceler:
Şu an Alice’in hikayesindeki gibi bir beyaz tavşan gelse ve “Hadi beni takip et” diyerek ‘solucan deliği’ne benzeyen o tünele davet etse...
Hiç düşünmeden peşinden gider ve aşağı atlar mıydım?
Yoksa hemen mantığım devreye girip “Saçmalama bebeğim” mi derdi?
Lewis Carroll mahlaslı Oxfordlu matematikçi ve fotoğrafçı Charles Lutwidge Dodgson’ın ta 1865’te yazdığı Alice Harikalar Diyarında’nın bence en büyük sorusu bu.
İçinden geçen ‘şey’le kurallar ve kalıplar arasında sıkışıp kalmış zihnin arasında seçim yapmayı becermek...
Sesindeki gönül teli titreten iniş çıkışları, özellikle “Beyaz” ve “Kaçak” şarkılarındaki yorumunu severim.
Şimdi yeni bir albümle karşımızda Gündeş.
Malum, epeydir sadece özel hayatı, daha doğrusu kocasının hayatı vesilesiyle gündemdeydi. Bu vesileyle bir “kapalı kutu”ya dönüştü.
Sadece konserlerine gitti geldi.
Onun haricinde ortalıkta (en azından bu şehirde) görünmedi.
Öyle ki manikürcüsünü, kuaförünü bile hep eve çağırttı.
Yahut devamını merakla bekleyeceğimiz bir internet dizisi (webisode) gibi...
İstanbul’a ve yeni havalimanına dair nefis görüntüler de cabası.
Hatta öyle ki, uzun süredir turistlere emanet edip pek gitmediğimiz Ortaköy sahiline bile gidesim geldi filmi izledikten sonra.
Filmi ti’ye alanlar da var tabii. Her işin olmazsa olmazı...
“Ridley başkan trafik sorununu çözmüş” yorumu en komik olanlardan biri mesela.
İki ana karakter Ortaköy’den Yerebatan Sarnıcı’na ışık hızıyla geliyorlar ya, o sebepten...
◊ ALICE MÜZİKALİNE DAİR HEYECAN YÜKSEK AMA...
Serenay Sarıkaya heyecanlı, arkasındaki ekip heyecanlı, seyircisi iştahlı.
Biletler tükeniyor, yer bulunamıyor.
Bu perşembe nihayet gün yüzüne çıkacak Alice müzikalinden bahsediyorum.
Bu müzikale dair en çok merak ettiğim şey, var olan hikayeye nasıl bir yorum kattıkları.
Umarım sadece dümdüz bir Alice hikayesi izlenmez.
Sadece şık video mapping’ler ve kostümler akıllarda kalmaz.
1. ÇÜNKÜ ARABESK RAP TUTAR
Eypio ve Burak King “Günah Benim” ile yolu açtı, devamı otoban şeklinde geldi.
Arabesk rap diye bir şey var artık. Gençler seviyor.
Hangi gençler bilmiyoruz, orasını araştırma şirketleri (varsa) tanımlasın. Reynmen’in şarkısı da arabesk rap denen türün son (ve aslında sıradan) dalgası. “Ben kaybederken Azrail seyre dursun” diyor Reynmen, daha ne olsun?
2. ÇÜNKÜ DAHA KARAMSAR
Arabesk rap’in kodları ne peki? Mağdur, dışlanmış, kaybetmiş, kazanandan nefret etmiş, hep sitemkâr ama sistemden umudunu da yitirmemiş.