ARLES VE YUNANİSTAN’IN O BÖLGESİ
Conde Nast Traveller ve Bazaar dergilerinin 2019 trendlerine bakınca daha önce pek akla gelmeyen yerler dikkat çekiyor.
Mesela Yunanistan’ın Peloponnese tarafı.
Atina’dan arabayla ya da Kalamata Havalimanı’na yapılacak uçuşla ulaşılabilen bölge hem gastronomik olarak dikkat çekici hem de otelleriyle.
Costa Navarino ve Dexamenes en çok bahsedilen oteller arasında...
Traveller’ın önerdiği bir başka trend bölge Fransa’nın provence bölgesindeki Arles.
Van Gogh’un en çok resmettiği şehirlerden biri olan Arles’in asıl güncel yanı ünlü mimar Frank Gehry’nin halen yapımı süren, Luma Arles üzerine yaptığı alüminyum kule.
Bu fütüristik kuleyi görmek ve fotoğraflamak için Arles’e giden hayli fazla.
KÜÇÜK PRENS’İN GÜLÜ GİBİ
Kendimizi sevmeye o kadar odaklandık ki başkalarını sevmeyi unuttuk!
Sabrımız ve tahammülümüz kalmadı kimseye.
Fedakarlık yapamazdık, çünkü kendimizi seviyorduk.
Bağlanamazdık, çünkü kendimizi seviyorduk.
Küçük Prens’in gülü gibi kendimiz için o kadar emek harcadık ki sanki sevdiğimiz kendimiz değil de maddi manevi o emeğimiz oldu! (Gonca)
NASİHAT ETME HASTALIĞI
Tüm bu yaşam koçlarının ortak özelliği; kendilerinde bizleri eğitme, nasihat etme yüceliği görmelerine rağmen özlerinde iç huzuru sağlayamayıp bu eksikliklerini aşırı görünür ve meşhur olma ihtiyacıyla tamamlamaya çalışmaları...
Haliyle YouTube dünyası ve Reynmen takipçileri ortalığı birbirine kattı.
Önce videoyu neden sildiğine dair polemikler başladı.
Ardından da videoyu neden tekrar yüklediğine dair...
Bir kere şunu açıklığa kavuşturmalı: Reynmen videoyu tamamen silmedi.
Sadece YouTube’un “gizli” seçeceğini kullandı ve kendisinden başka kimse videoyu bir süre göremedi.
Sonra yeniden “herkese açık” seçeneğine geri dönüş yaptı.
Video Twitter’da elden ele (güncel dille “hesaptan hesaba” daha doğru aslında) dolaşırken gördüm.
Kohen diyor ki videosunda: Kendi kendimizin sevgilisi olalım. Bu lafı duyar duymaz ürktüm. “Allahım yeni bir Nilgün Bodur mu geliyor?!” diye.
Kohen şiirsel konuşmaya çabalamıyor Bodur gibi, ama günün sonunda ikisinin de yaptığı aynı kapıya çıkıyor: Guru olma hevesi.
Herkes neden bir noktadan sonra kişisel gelişim uzmanı olma coşkunluğuna kapılıyor anlamak mümkün değil.
Üstelik dönüp dolaşıp hepsinin söylediği aynı, yeni bir şey de yok:
Önce kendimizi sevelim...
Hatta kendi kendimizle sevgili olalım...
“Filmde, Umut karakterinin bir gece köpeğini dışarıya çıkarması ya da çıkarmaması üzerine alacağı karar sonrası gelişen bir olay örgüsü var.
Umut’un Deniz’le karşılaştığında hayatında neler olduğunu veya karşılaşmasa neler olmayacağını görüyoruz.”
Akyürek’in sözlerini okuyunca “Aa” dedim, “Bu aynı Sliding Doors yahu!”
Gwyneth Paltrow’un oynadığı 1998 yapımı meşhur “Sliding Doors” da aynı fikirden yola çıkan bir filmdi.
Filmdeki Helen karakteri her gün aynı saatte bindiği metroyu beş saniyeyle kaçırınca hayatında bambaşka şeyler oluyordu.
Metroyu kaçırmayıp bindiğinde ise hayatı başka türlü ilerliyordu.
Film bu iki olası paralel evreni aynı anda vererek bir tür “Hangisi daha iyi?” seçimi yaptırıyordu bize.
“Bir Aşk İki Hayat”ı henüz izlemedim, ama belli, film aynı fikirden yola çıkmış.
Tam vaktinde Akaretler’deki W Studios’tayım.
Görevli tarafından erkeklerin olduğu bölüme alınıyorum. Kadınlar başka bir odada.
Herkes internetten bilet alıp gelmiş, kimse kimseyi tanımıyor.
Erkekler heyecanlı ve azıcık gergin...
Az sonra gruplar halinde tanışma faslının gerçekleşeceği salona alınmaya başlıyoruz.
Görevli diyor ki, “Beyler birbirinize tutunarak ilerleyin, yoksa karanlıkta kaybolur ve oturacağınız yeri bulamazsınız!”
Koca koca adamlar çocuk gibi birbirimizin omzuna tutunarak ilerliyoruz.
Arada gülüşmeler, kıkırdamalar eşliğinde.
◊ SERGİYE GİT VE MAHSUR KAL!
Mecidiyeköy’deki eski likör fabrikası binası aralık ayından itibaren bir süreliğine Pilevneli Galeri’ye tahsis edilmiş ve burada yapılan ilk sergiye iki ayda 39 bin kişi akın etmişti.
Haliyle Pilevneli Project’in fabrika alanında yapacağı ikinci sergi merakla bekleniyordu.
Ve geçtiğimiz salı fabrika alanı içinde üç sergi birden açıldı.
İlki, “Kağıt”. Türk sanatçıların kağıt üzerine yaptığı işlerinden dev bir seçki.
Ben içlerinde en çok Kemal Özen, Ayşe Bezenmiş, Merve Morkoç işlerine takıldım kaldım.
İkinci sergi Kezban Arca Batıbeki’nin “Vaad Edilmemiş Topraklar”ı.
Üçüncüsü ise fotoğraflardan oluşan bir tür belgesel:
EN UZUN KONUŞMA
Yılın kadını seçilen Demet Evgar ödülünü aldıktan sonra o kadar uzun konuştu ki, bir ara uyumak üzereydim.
Evgar 20 yıl öncesine gitti, o dönem çalışmaya başladığı iki kadın arkadaşına teşekkür etti.
Sonra birilerine daha. Ondan sonra film koptu zaten.
Yetmedi, sahneye tekrar geri geldi Evgar.
Bu kez geçen yıl içinde çalıştığı projelere teşekkür etti.
Demet Evgar çok yetenekli, çok başarılı, çok sempatik, çok çalışkan gerçekten.