Paylaş
Yurtdışına konsere gitmek isteyen birçok müzisyenin önünde vize sorunu aşılmaz bir duvar gibi duruyor.
Konserler iptal oluyor, vizesi olan solistler orkestralarını götüremiyor.
Vizesi olan müzisyenler şu anda karaborsada ve kapan solistin elinde kalıyor.
Geçtiğimiz günlerde vize peşinde olanlara kötü bir haber gelmişti.
Almanya, İtalya ve İspanya’nın mayıs sonuna kadar Türk vatandaşlarına vize başvurularını kapattığı iddia edildi.
Bu iddiaya ilişkin açıklamalara yanıt diplomatik kaynaklardan geldi ve iddiaların kısmen gerçeği yansıtmadığı söylendi.
Evet, başvurulardaki yoğunluk nedeniyle randevular ileri tarihlere atılmış ama tamamen kapatılmamış.
Anlayacağınız, vize almak imkansız değil ama hâlâ çok zor.
Nicole Kidman’a büyük ödül
Nicole Kidman, Amerikan Film Enstitüsü’nden Yaşam Boyu Başarı Ödülü sahibi olan ilk Avustralyalı oyuncu oldu.
Çoğu kişi bilmez ama kendisinin beş Oscar adaylığının yanı sıra bir Oscar, bir Bafta, iki Emmy ve altı Altın Küre ödülü var.
Sessiz, derinden ve sağlam bir kariyer yani.
Yaşam Boyu Başarı ödülü denince akla emeklilik, veteranlık, yaşlılık geliyor belki ama Nicole Kidman için bunlar da söz konusu değil. Hâlâ çok taze, yeni ve genç duruyor çünkü.
Kidman’a Yaşam Boyu Başarı ödülü verilen törenden biraz bahsetmek istiyorum.
Gecede, Kidman’ı yakından tanıyanlar onu kendi hikâyeleri ile anlattılar.
Meryl Streep, Morgan Freeman, Reese Witherspoon ve Kidman’ın eşi Keith Urban gibi ünlüler sahneye çıkıp Kidman’dan bahsetti.
Beni en fazla etkileyen konuşma ise Naomi Watts’dan geldi.
Kidman ile 15 yaşında iken bir mayo reklamı seçmesinde tanışmış.
Eve dönecek parası yokken, ona taksi parasını veren Kidman olmuş ve ömür boyu sürecek yakın dostlukları o gün başlamış. Kidman daha sonraki zamanlarda Watts’a evini de açmış.
Watts, Nicole Kidman’ın hayatında gördüğü en yardımsever insan olduğunu söylerken kendisini pek çok kez hayata döndüren kişinin de o olduğunun altını çizdi. Ne kadar harika, öyle değil mi? Nicole Kidman sevdiğim bir oyuncuydu ama bu hikâyeleri dinledikten sonra daha da sevdim onu. Yüzünün güzelliği kalbindenmiş demek ki.
Çorabınız ne renk?
Seda Sayan “ben çorap kadınıyım” derken bir bildiği varmış.
Seda’nınkiler daha çok etek altına giyilen ince çoraplar tabii.
Benim bahsedeceklerim ise şoset ya da dizaltı olanlar.
O çamaşır makinelerinde kaybolan, ev dışında giyilmeyen, pantolon altına, bot içine saklanan çorapları göstermek artık yeni moda oldu.
Bir türlü ısınmayan havaların da bunda etkisi var tabii.
Uzunu, kısası, renklisi, desenlisi, incesi, kalını derken tarz yaratmak isteyenler için çok seçenekle gelen çoraplar giyimde giderek ön plana çıkıyor.
Bunların yaz sıcağında terlik altına giyilenleri de var tabii.
Ben renkli olanlara bayılıyorum, özellikle simsiyah giyinip rengi çoraba bırakmayı çok seviyorum. Hediye alınacaksa bana çoraplar şahane bir seçenek olur.
Mutlu çoraplar, mutlu insanlar diyorum.
Paylaş