Satranç sporunu desteklemek için turnuva düzenlendi. Her yaştan sporcular turnuvada ter döktü, üç saati aşan heyecanlı müsabakalar yapıldı.
Ancak bir yarışma vardı ki, herkesi eğlendirdi. Turnuva kapsamında, TBMM bahçesine açık hava satrancı kuruldu. Etkinlik, Meclis Genel Sekreteri Ali Kumbuzoğlu’nun hamlesiyle başladı. Ancak Kumbuzoğlu’nun satranç kuralları dışındaki hamlesi herkesi şaşkına çevirdi. Nezaketen kendisine müdahale edilmeyince de karşısındakiler ‘oyunu buradan nasıl döndürebiliriz’ diye kara kara düşünmeye başladı. Niyet iyiydi ama hamle kötüydü. Bir hafta boyunca satranç meraklısı milletvekilleri ve personel, isterlerse bahçede boy ölçüşecek. Siyaset, aslında satranç gibi sonraki hamleleri görebilme sanatıdır. Milletvekillerine tavsiye edilir.
DOĞRUYU SAVUNMAK ZORAK Parti heyeti geçen ay, Avrupa ülkeleri ve ABD’yi kapsayan bir seyahate çıktı. Türkiye’de bu kadar öncelikli konu varken, genel merkez heyetinin ziyaretini gereksiz bulanlar oldu ama konumuz bu değil.
Heyet, bu ziyaretlerde yurtdışında yaşayan Türklerin temsilcileri ve Türk işinsanlarıyla görüşmeler yaptı. Onca sorun arasında anlatmakta zorlandıkları konu neydi derseniz, çok ilginç. AB ülkelerinde yaşayan Türklerin öncelikli derdi, Türkiye’nin bir süre önce taraf olduğu bir anlaşma.
Şöyle ki; bu anlaşma Türkiye ile AB ülkeleri arasında her türlü banka ve gayrimenkul bilgilerinin karşılıklı olarak paylaşılması anlamına geliyor. Vatandaşların gerekli düzeltmeleri yapması için bu anlaşmanın yürürlüğü üç kez ertelendi. Tabii, bulundukları AB ülkesinden hakkı olmadığı halde sosyal yardım alan, sosyal konutlarda yaşayan, işsizlik parası alan bir grubun, Türkiye’de mal varlıkları ve banka hesapları olduğunun anlaşılması üzerine sorun yaşandı, geriye doğru ceza çıkarıldı.
Öğrendiğimize göre, gıda enflasyonunu ve aracıları azaltacağı iddia edilen Hal Yasası’nın bir an önce gündeme alınması için kulis çalışması yapılıyor. İktidar partisinde, yapılan düzenlemeyle komisyoncuların yüksek kâr marjlarının denetleneceği belirtiliyor.
Değerlendirmelerde, üreticiden çıkan 4 liralık bir ürünün, ara maliyetlerle birlikte market ve pazarda en fazla 8-9 lira olması gerekirken, 18 lira olduğuna ilişkin örnekler aktarılıyor. Marul başrolde.
Tedarik zinciri, tarladan sofraya uygun ulaşım sisteminin kurulması gibi maddeler içeren teklife yıllardan beri engel olanlar var. Hallerdeki ürün çeşitliliğini artıracak, modernizasyonu sağlayacak, üretici lehine sonuç doğuracak düzenlemeye karşı çıkanlar, bugün yüksek gıda fiyatlarından kâr edenler...
HİBEDEN VERGİ ALMAK
Pandemi döneminde özellikle küçük işletme sahiplerinin yaşadığı sıkıntı aylarca konuşuldu. Özellikle küçük kafeterya, restoran, spor salonu olanlar tek tek kapatmak zorunda kaldı. CHP Bursa Milletvekili Yüksel Özkan, o dönemde verilen destekler konusunda yaşanan sorunu TBMM kürsüsünden gündeme şöyle taşıdı: “Sokağa çıkma yasakları nedeniyle işyerleri kapatılan esnaf ve sanatkârlar için devlet tarafından verilen maddi yardımların gelir vergisine tabi olduğu ortaya çıkmıştır. Bu dönemde hükümet, vatandaşlara IBAN numarası göndererek yardıma ihtiyacı olanlara dağıtmak üzere milyarlarca lira toplamıştır. Esnafa devlet tarafından üç ay süreyle bin TL’lik hibe destek ödemesi yapılmıştır. Toplam 3 bin TL’lik hibe ödemesi alan bir esnaf bu miktarın yüzde 15’ini yani 450 TL’sini gelir vergisi olarak geri ödemek zorunda kalmıştır. Bu sosyal devlet anlayışına sığar mı?”
İŞKADINLARINDAN ATAK
İşkadınları, ekim ve kasım aylarında yapılacak oda ve borsa yönetim seçimleri için atağa kalktı. Artık sadece şirketlerde değil meslek örgütlerinin yönetiminde de söz sahibi olmak için güçbirliği yaptılar. Türkiye genelinde tüm kadın yöneticilere, görev almaları için çağrı yapıldı.
Bu gelişmeyi fark eden AK Partili bazı kadın milletvekillerinin kulis yaptığını biliyoruz. Aile Bakanlığı’nın, “Nafakayı süreli diye sınırlamayın, süresine mahkeme karar versin” diye devreye girdiği belirtiliyor. Sonuçta “mevcuttan daha iyi olmayacaksa, yasaya dokunmayın” noktasına gelindiği aktarılıyor. “Nafakanın sonu İstanbul Sözleşmesi gibi olmasın” dediklerini biliyoruz. Bu konuda tüm kadın örgütlerinin ayakta olduğunu söylemeye gerek yok.
Gelinen noktada, bu yoğun faaliyet bakanı da ikna etmiş olmalı ki, bakanlığın gündeminden çıkardı.
Bakan Bozdağ, partisinin kadın milletvekilleriyle yaptığı toplantıda, hem nafaka konusundaki direnişi gördü hem de boşanmanın kolaylaştırılması konusundaki talepleri. Şimdi sırada bu var.
KEDERİMİZ ARAŞTIRILSIN
Meclis’te her konuda araştırma önergesi verildiğini biliyoruz. Ancak ‘Mutsuzluğumuzun nedenleri araştırılsın’ başlıklı bir önergeye pek rastlanmaz.
Umut Erdem’in aktardığına göre geçen haftalarda, İYİ Parti Aksaray Milletvekili Ayhan Erel, bunun için araştırma komisyonu kurulmasını istedi, ama kabul edilmedi. Önergede, iki ay önce yapılmış bir araştırmaya atıf yapıldı. Buna göre, her 10 vatandaşdan 4’ü kendini “ne mutlu ne de mutsuz” diye tanımlıyor. 3’ü “mutsuz”, geri kalanı ise “stresli” hissediyor. Ruh halimizin pek iyi olmadığı ortada.
Önergede, araştırmanın 15 yaş üzeri Türkiye geneli bin 938 kişinin katılımıyla yapıldığı belirtilirken, insanların kendisini iyi hissetmemesinin nedeni olarak “ekonomik sıkıntılar, pandemi ve siyasetteki gerilimler” gösterildi. Araştırmadaki ilginç bir nokta ise eğitim düzeyi attıkça, kaygıların da fazlalaştığı. Üniversite mezunlarının yüzde 65’i kendini stresli hissederken, ilkokul mezunlarında bu oran yüzde 56’ya geriliyor. Stresli olsa bile kendini mutlu sayanların oranı sadece yüzde 13.
Siyasette her şey toplumun mutluluğu için yapılıyorsa, araştırmaya değmez mi?
En tartışmalı yasalarda bile uzlaşma arayışının nasıl işe yaradığını yine gördük. Tabii hemşeriye olan özeni de hesaba katmak gerekir. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, içinde “2B arazilerinden faizsiz tasarruf şirketlerine kadar her şeyin olduğu” torba teklif görüşülürken, iki Malatyalı vekilin diyaloğu dinleyenleri gülümsetti.
Hacer Boyacıoğlu’nun aktardığına göre, “Evim şirketlerinin” mağdurları için getirilen maddenin daha iyi yazılabileceğini iddia eden muhalefet ile AK Partili Bülent Tüfenkci arasında ilginç diyalog yaşandı.
HDP’li Garo Paylan’ın, “Bu maddeyi daha kapsamlı çalışalım” önerisi üzerine, Tüfenkci “Doğru söylüyorsunuz ama daha kapsamlı çalışalım desek altı ay geçer. Çoğu fakir fukara adamlar, mağdur olmasınlar. Baba, biz diyoruz ki çabuk olsun” dedi.
Paylan, hemşerisi Tüfenkci’ye “Çabuk olan her şeyde hayır olmuyor” diye itiraz edince, Tüfenkci’nin “Bir önerin varsa getir. Getir, vallahi düzenleyelim. Getir kardeş, hepsini yapalım. Biz Malatyalıların deyimiyle, gözünün yağını yiyeyim, Allah’ına kurban, haydi çalış getir” sözleri gülüşmelere neden oldu.
Paylan, önerisini hazırlayıp sunmaya hazırlanırken, iki vekilin dayanışması diğerlerinin ilgisini çekti.
Oturum Başkanı AK Partili Nejat Koçer, “Güzel, bak, ne güzel karşılıklı hallettiler” deyince Paylan, “Biz Malatyalılar böyle başkanım” yanıtını verdi.
TERLETEN SORULARYENİ Tarım Bakanı Vahit Kirişci, talepler ve şikâyetlerle çevrilmiş durumda. Gün geçmiyor ki Meclis’te Tarım Bakanlığı’nın alanına giren bir konu açılmasın. Ziyaretine gelen partililerin üretici ve çiftçinin talepleri konusundaki istek listesi de hiç fena değil. Başlıklara gelince...
CHP Tekirdağ Milletvekili Candar Yüceer, 24 milyon hektarlık tarım arazisinin 4 milyonunun ipotekli olduğunu belirterek, “Miktar olarak 3 milyon 110 bin 772 parsel tarım arazisi üzerinde ipotek bulunmaktadır. Bu arazilerin üzerindeki ipotek bedeli ise 3 trilyon lirayı aşmaktadır. Bankalara rehin bırakılan arazilerin toplam büyüklüğü 5 milyon 600 bin futbol sahasına eşittir” diyerek, bakana sorunun çözümü için ne yaptığını önergeyle sordu.
Alman Başbakanın, Anıtkabir Özel Defteri’ni imzalayarak, “Modern Türkiye’nin kurucusu büyük Avrupalı devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk’e derin saygıyla. Bu gibi zor dönemlerde Türk ve Alman halkları arasındaki bağlılık özel bir değere sahip” şeklindeki notu, ziyaretin dikkat çeken anlarından biriydi.
Öğrendiğimize göre, görüşmelerde sadece Türkiye-Almanya ilişkileri değil, beklendiği gibi Rusya-Ukrayna savaşı ve Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri ele alındı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ziyareti parti toplantılarında aktarırken, Alman Başbakanının “Siz çok açık sözlüsünüz. Görüşlerinizi açık açık dile getiriyorsunuz. Sizinle güzel işler yapacağımıza inanıyorum” dediğini söyledi. Bu ziyarette yaratılan hava, Erdoğan’ın Berlin’e özel temsilci görevlendirmesine neden oldu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ile TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Çağatay Kılıç, Almanya ile ilişkiler konusunda özel olarak görevlendirildiler. Ziyaretin büyük bölümünde de var olan bu ikilinin, yakın bir zamanda Almanya’ya uçması sürpriz olmaz.
İKİ ŞİRKETTEN SEÇİM SUNUMU
SİYASİ Partiler, seçim hazırlıklarını yavaş yavaş planlamaya başladılar. Bunlardan biri de iktidar partisi. Öğrendiğimize göre iki kampanya şirketi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a sunum yaptı. Şimdi, seçimlere kadar olan sürecin nasıl yönetileceğiyle ilgili hazırlıklar yapılıyor.
Erdoğan’ın “Bunlarla çalışabiliriz” dediği şirketlerin, nasıl bir sunum yapacağı parti içerisinde de merak konusu. Yeni bir hikâye ve yeni bir dil yaratılması gerektiği belirtiliyor ama sıkıntılar da gözardı edilmiyor. Savunma ve dış politikada yaşanan olumlu gelişmelere vurgu yapılması, ekonomik sorunlar ve hayat pahalılığıyla ilgili de çözüm önerilerinin dile gerilmesi gerektiği belirtiliyor.
Hatta, dünya ciddi bir krizden geçerken, “
TBMM’de kabul edilen yasa teklifinde, diğerlerinin gölgesinde kalan bu madde, muhtarlara ‘seçilme yeterliliğini’ mazbatalarını almadan ispat etme zorunluluğu getiriyordu. AK Parti hukukçularının, YSK’nın taleplerini dikkate alarak koyduğu bu maddenin son derece mantıklı bir nedeni vardı. Şöyle ki;
Seçim yasasına göre, muhtar adaylarında ‘okur yazar olmak, aday olduğu yerde 6 ay ikamet etmek, sabıkası bulunmamak ve T.C vatandaşı olmak’ şartı gerekiyor. Ama şu şartlar, hiçbir aşamada adaylardan istenmiyor. Böyle olunca da bir muhtar mazbatasını alıyor, aradan aylar hatta yıllar geçiyor, birileri YSK’ya sahtekarlık yapıldığı itirazında bulunuyor. YSK bu itirazları inceleyerek, şartları taşımadığı ortaya çıkan muhtarların mazbatalarını iptal edip, ara seçim kararı alıyor. Son seçimlerden sonra 3 bin muhtarlığın böyle boşaldığı ve yüz binlerce lira masraf yapılıp ara seçime gidildiği ortaya çıktı.
İşte, bunu düzeltmek için teklife, ‘seçilen muhtar mazbatasını almadan önce seçilme yeterliliği ispat etsin, olmadı görev ikinci çok oy alana verilsin’ hükmü kondu. Böylece ara seçim de ortadan kaldırıldı.
Niyeyse, Muhtarlar Federasyonu, yasa görüşülürken AK Parti ve diğer partileri ziyaret ederek, bu maddeye itiraz ettiler. Muhtar seçimiyle ilgili ayrı bir düzenleme yapılmasını istediklerini söyleseler de bununla ne ilgisi olduğu anlaşılamadı. Seçimlere kısa bir süre kala, hiçbir siyasi parti muhtarları küstürmek istemediği için, düzenlemeden vazgeçildi.
Yani, teklifin sahtekarlığı önleyecek maddesi metinden çıkartıldı.
SAVUNMA AYAĞA KALK!KENDİ ayakları üzerinde durmaya çalışan yeni avukatların zorlukları sık sık dile getiriliyor. Genç avukatların, deneyim kazanana kadar desteklenmesi için başlatılan çalışmalar olduğunu biliyoruz.
Siyasi kulislere göre, yeni mezun avukatların bürolarının ayakta kalması için kamu kurumları, kamu bankaları ve birliklerin özellikle icra takibi gibi dosyalarının, bu kişilere belli sistem ve sırayla verilmesi önerisi ortaya atıldı. Bu öneri, yeni
“Kan bedeli”, “berdel”, “başlık parası” ve “erken yaşta evlilikler” gibi gelenek-görenek ve inanışlar konusunda yanlış bilgi ve tutumların sona ermesi amacıyla toplumu bilinçlendirmek gerekiyor. İşte rapor bu noktada, din adamlarına düşen görevleri çok güzel özetlemiş:
Camilerde verilecek vaaz ve hutbelerde, düzenli aralıklarla, kadın ve çocuk haklarının korunmasına, eşler arası iletişimin önemine, ailede anne babanın şiddeti önleyen rollerine yönelik konuşmalara yer verilmelidir.
Din görevlilerinin, cami cemaatinin ve Kuran kursu kursiyerlerinin yanı sıra bulundukları yerleşim mahallindeki kişilere yönelik farkındalık çalışmaları yürütmeleri ve şiddetle mücadelede etkin bir rol oynamaları sağlanmalıdır.
Türkiye’de yaşayan farklı dinlerin temsilcilerinin kadına yönelik şiddetle mücadeleye katılımları sağlanmalı, farklı din mensuplarına yönelik de bilinçlendirme ve farkındalık çalışmaları yapılmalıdır.
Aile içi ve kadına yönelik şiddetin aile bütünlüğü üzerindeki zararları, erken yaşta ve zorla evliliklerin olumsuz etkilerinin anlatılacağı yeri doğru seçmek önemli. Salon toplantılarında dertlenmek yerine, okulda, mahallede, camide anlatıp, çözüm üretmek en doğrusu.
BU ÜÇLÜYE DİKKAT
HELVA
Verilir verilmez de hem spor kulüplerinin hem muhalefetin dahil olduğu bir tartışma platformuna dönüştü. Muhalefet, spor kulüplerinin şirketleştirilmesinin, büyük bölümünün kapısına kilit vurulması anlamına geleceği eleştirisi yaparken, bağımsız kulüplerin yönetiminin Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından görevden alınabilmesine olanak verildiği iddia edildi. Bu durumun sporun siyasallaşması sonucu doğuracağını dile getiren muhalefet partisi sözcüleri, futbol yayınlarının TRT’den ücretsiz yapılmasını istediler.
İktidar Partisi temsilcileri ise borç batağında olan spor kulüplerinin profesyonel bir anlayışla yönetilmesinin zorunlu olduğunu, bunun için de yeni bir yasal düzenleme gerektiğini dile getiriyorlar.
4 büyük futbol takımının toplam borcunun 25 milyar lirayı aştığı, alt lig takımlarının borcunun 300 milyon lirayı geçtiği bilgisi paylaşıldı. Bütçe ve harcama ilkelerinin oluşturulduğu, yöneticilerin borçlanmadan sorumlu tutulacağı, spor kulüplerinin geleceğini ipotek altına alan ölçüsüz borçlanmanın önünü geçileceği dile getiriliyor.