Benzer bir hesaplama, AK Parti’nin geçen günlerdeki Kızılcahamam kampında yapıldı. Partinin Teşkilat Başkanı Erkan Kandemir, partinin 12 milyon üyesi bulunduğunu, bunların 2 milyon 200 bininin teşkilat mensubu olduğunu söyledi. Bu kişilerin 10 binden fazlası, milletvekili, belediye başkanı, belediye meclis üyesi ve il genel meclisi üyelerinden oluşuyor. Rakamları alt alta yazıp, “Herkes bir oy getirse 24 milyon eder” denildiğini biliyoruz.
Aynı toplantıda, başka bir hesaplama Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş tarafından yapıldı. Analize göre, hayatında bir döneminde AK Parti’ye en az bir kez oy vermiş seçmenin yüzde 38’i tereddütte. Yani bizim “kararsız, gri alan ve kıyıda duranlar” dediğimiz kitle. Bunların üçte birinin partiye oy vermeme konusunda kararlı olduğu belirtiliyor. Kurtulmuş’un yaptığı saptamaya göre, bu kitlenin neredeyse tamamının AK Parti’den kopuş nedeni ekonomi. Ve Kurtulmuş sözlerini “Türkiye’deki tüm seçimler önemlidir. Ama 2023 seçimleri bugüne kadarki en önemli seçim olacaktır” diyerek bitiriyor.
Görünen o ki ince hesaplar başlamış. Santim santim seçmen analizi yapılıyor.
DOĞUM STRESİ Mİ?
TBMM KİT Komisyonu’nun bu yılki kamu iştiraklerinin hesaplarını inceleme dönemi renkli oturumlara sahne oluyor. Tatlı atışmalardan, büyük tartışmalara kadar ne ararsanız var.
Renkli bir diyalog CHP Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz ile AK Parti Milletvekili Taner Dağlı arasında yaşandı. Yavuzyılmaz, Vakıflar Bankası’nın hesaplarının görüşüldüğü oturumda, atamalardan banka tarafından verilen kredilere kadar birçok konuyu heyecanlı heyecanlı dile getirince, komisyon arkadaşı Dağlı devreye girdi.
Dağlı, Yavuzyılmaz’ın son günlerdeki heyecanının konuşmasına yansıdığını dile getirerek, esprili bir dille, “Deniz, doğum yaklaştıkça stres yapma gözünü seveyim, yenge hanım doğuracak sen burada stres yapıyorsun ya...” diye takıldı.
Yavuzyılmaz gülerek, doğacak çocuğu üzerinden siyasi mesaj verdi ve yanıtladı:
AK Parti yönetimi de sağdan sağdan ‘seçim hazırlıkları’ kapsamında koordinasyon toplantıları yapmaya başladı. Bu toplantılarda seçim görevlilerinin hazırlıklarının yanı sıra parti yönetimi tarafından bir anlamda her ilin milletvekillerinin ‘karnesi’ çıkartılıyor. Bu yoklamalarla ilin nabzı tutulurken, diğer yandan yeni vekil adayları ve yeni yüzler için gözlem yapılıyor.
Öğrendiğimize göre, teşkilatlarla ve vatandaşlarla yapılan toplantılarda milletvekilleriyle ilgili olumlu-olumsuz veriler not ediliyor. Bir nevi ‘memnuniyetsizlik’ ölçülüyor. Hangi alanlarda milletvekillerinin eksikliği var, vatandaşla ilişkileri, yaptıkları çalışmalar, partinin diğer vekilleriyle uyumu, ortak çalışmaya yatkınlık gibi notlar çıkartılıyor. Yani genel seçimlere yönelik milletvekilliği listeleri için ön hazırlık yapılıyor.
Seçmen analizi, sorunlara çözüm üretme, tabanı koruma, doğru milletvekili listesi, doğru kampanya derken yapılacak çok iş var...
SİYASİLERİN FUTBOL SEVDASI
BÜYÜK çoğunluğu AK Parti milletvekili olan Meclis futbol takımının faaliyetleri, her zaman ilgi çekmiştir. Özellikle yurtdışı turnuvalarda diğer ülkelerin parlamenterleriyle yaptıkları karşılaşmalar milli maç havasında geçer.
Pandemi molasının ardından yeniden canlanan Meclis futbol takımı, geçtiğimiz günlerde İstanbul Riva’da Milli Takım'ın tesislerinde kampa girdi. Üzerlerindeki rehaveti atmak isteyen takım 15 yeni, 15 eski milletvekiliyle yeni maçlar için hazırlık yapıyor.
Meclis futbol takımının başrolünü üstlendiği ilginç hikâyeler yaşanmıştı geçmişte. 2008 yılında “moral olsun” diye görme engelli gençlerle maç planlanmış, milletvekilleri hırsa gelip görme engellilerin takımını yenmişti. Bu tavra kızan dönemin Aile ve Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, milletvekillerine mektup yazarak, “Bu büyük başarınızı kutluyorum. Unutmayın, galiptir bu yolda mağlup olan” diye sitem etmişti. O günlerde takımın devlet yurtlarında kalan kimsesiz çocuklarla yaptıkları maçtaki benzer tavırları yüzünden, çocukların ağlayarak sahayı terk ettiği ortaya çıkmıştı.
‘Kayıp eser’in ne demek olduğu, bu eserlerin çalınıp çalınmadıkları merak konusu oldu. Bu konuyla ilgili olarak dün Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan ses geldi. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Gökhan Yazgı, kayıp eserlerle ilgili yaptıkları çalışmayı paylaştı. Şöyle ki; bu çalışma, bir süre önce başlayan bir takip mekanizması. Çalışmayla bu eserler çalındı mı, başka bir müzede mi, yoksa depolarda mı sorularına yanıt aranıyor. Bir çeşit belgeleme ve envanter çalışması. Üstelik tüm müzeleri kapsıyor. Projenin adı MUES (Müze Envanter Sistemi). Bu ve bunun gibi taramalar, ulusal bilgi ağını oluşturacak. Ama daha yolu var.
Konumuza dönersek... Tarihi eserlerle ilgili kayıp-kaçak, daha çok bir müzenin taşınması veya yangın ve deprem gibi afetlerden sonra sık görülüyor. Van’da da hem müze taşınmış hem de deprem olmuş. Büyük müzeler hariç özellikle taşra kentlerinde denetim ve belgeme çalışmaları geçmişte yeterince yapılmadığı için kayıp ve çalıntı da söz konusu olabiliyor. İşte Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu çalışması, Van’daki 88 eserin akıbetini ortaya çıkaracak. Çalındıysa sorumluları ortaya çıkarılmaya çalışılacak.
Bunu mesele yapıp gündeme getiren siyasetçileri de takibi için liste yapan ve peşine düşen bürokratları da desteklemek gerekir. Biz de peşini bırakmayacağız.
KIYISINDA DURANLAR...
Milletvekillerinin il teşkilatlarıyla yaptığı “nabız yoklama, seçime hazırlanma, tabanı dinamik tutma” çalışmalarında ilginç saptamalar ortaya konuluyor. Bilimsel anketlerde “kararsızlar, gri alan, seçim sonuçlarını belirleyecek kitle” olarak adlandırılan seçmenin, kendi ruh halini bunların dışında tanımladığını öğrendik, ‘kıyısında duranlar...’ Meclis kulislerinde, tabanda çalışmalarını anlatan AK Parti yöneticileri, bir seçmenin kendisine, “Partinin kıyısında duruyorum, ya içeri gireceğim ya da gideceğim” dediğini aktardı. İşte bu, kıyıda duran seçmen, tüm partilerin odak noktası. AK Partililer bunları tekrar kapıdan içeri sokmaya, muhalefet partileri ise kendi kapılarından geçirmeye uğraşıyor. Bu “arafta duran” kitlenin kime gönül vereceği, seçim sonuçlarını belirleyecek.
Siyasi kulislerde, Millet İttifakı’yla Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda işbirliği yapan ancak, kendi milletvekili listesini yapmaya hazırlanan DEVA Partisi’nin bu kitleyi kendisine çekme konusunda daha avantajlı olduğu yorumları yapılıyor. Yüzde 1-2’lik oy farkının önemli olacağı bir seçimden söz ediyoruz. O nedenle, yurtdışı seçmen ve görme engelli seçmene yönelik çalışmalar yapılıyor.
Başkentte seçim sonuçları konusunda anketlerle “durum saptaması” yapılırken, taşrada yerel dille anlatılan ruh hali, aynı bilimsel gerçeği ortaya koyuyor.
AK Parti’nin İstişare ve Değerlendirme Toplantısı bugün Kızılcahamam’da başlıyor. Kampa milletvekilleri, bakanlar, bakan yardımcıları, partinin MKYK üyeleri dahil kalabalık bir kadro davet edildi. Dikkatimizi çeken, kamp öncesi genel başkan yardımcılarının uyarıları oldu. Genel merkez yönetimi, AK Partili siyasetçilerin kamp boyunca kılık kıyafet, yeme-içme görüntüleri konusunda dikkatli olmalarını istedi.
İsraf anlamına gelebilecek görüntülerden kaçınılması istenirken, özellikle açık büfe kahvaltı görüntülerine izin verilmeyeceği, genel merkezin buna yönelik önlemler aldığı öğrenildi. Yani daha önce verilen görüntülerin toplumda yarattığı hassasiyet bilindiği için önlem alınmaya çalışılıyor.
‘Meclis çalışmaları, ekonomik sorunlar ve tarım-enerji sektörü’ üç oturumla masaya yatırılacak. Bu konular ve sorunlar, vatandaşın gerçek ruh halini görmek açısından önemli olacak.
Unutmadan, spor ve serbest kıyafet önerilir...
KOLONYA HESAPLAŞMASI
PANDEMİ sürecinde, TBMM’de milletvekillerinin koronavirüs maceraları çok ilgi çekti. Bu dönemde, Meclis kampusundaki hijyen önlemleri ve bu amaçla yapılan alımlar çok tartışıldı. Öğrendiğimize göre, 7 bin kişinin çalıştığı, 600 milletvekilinin yaşadığı kampusta, 5 bin litre kolonya, 32 bin litre dezenfektan kullanıldı.
Bidonlar dolusu kolonya ve dezenfektan, kutularca maske, kasaba büyüklüğündeki Meclis kampusunda hızla tüketilirken, CHP milletvekilleri, bu alımlarda hangi yöntem izlendiğini, firmanın neye göre seçildiğini iki yıl boyunca sordu. İhaleyi alan firma sahibiyle ilgili davalar önergelere konu oldu.
TBMM Genel Sekreterliği
Toplantılardan biri Beştepe’deydi. Yüksek İstişare Kurulu’nun toplantısında, Türkiye’nin göç yönetimi ve çeşitli statülerde ülkede bulunan yabancılara ilişkin rakamlar paylaşılırken, toplantının konuğu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu oldu. Ağırlıklı konunun sığınmacıların ülkelerine gönüllü ve güvenli şekilde dönmesi olduğunu biliyoruz. Toplantıdaki genel hava, sığınmacıların çoğunluğunun dönmesine olanak yaratmaktan yana esti. Kalanların entegrasyonu daha az ilgi çekti. Konunun, yabancı düşmanlığına dönüşmemesi de temenniler arasında yer aldı.
Diğer toplantıya gelince. Genel Merkez’de genel başkan yardımcıları ve genel başkan danışmanlarından oluşan strateji grubu, bu hafta ekonomiyi masaya yatırdı. Ekonomiyle ilgili talepler dile getirilirken, sorunun çözümü için “Geçim sıkıntısı, fiyat artışları ve enflasyonla mücadele konusunda” öncelikli atılması gereken adımlar ele alındı. İki başat sorun, iktidar partisinde her gün gündem. Sorunların “ortak akıl” oluşturularak çözülmesi, seçime giden yolda en acil başlık gibi.
BILL GATES DEDİĞİ İÇİN Mİ AŞI OLDUK
KORONAVİRÜS kabusundan tam kurtulduk derken, başka viral enfeksiyonları tartışdığımız, maymun çiçeği virüsünü konuştuğumuz şu günlerde, bilimsel gerçeği Bill Gates’in sözleri üzerinden yorumlayan milletvekilleri var.
Saadet Partisi Milletvekili Abdulkadir Karaduman, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “COVID-19 sürecinin orkestra şeflerinden olan, korku iklimi oluşturmak amacıyla türlü açıklamalar yapan Bill Gates, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada ‘COVID-19 aslında bir gripmiş’ dedi. Bu süreçte milyonlarca insan aşı olmaya zorlanmış, aşı olmayan insanlar ağır baskılara, mobbinglere maruz kalmıştır. Bütün bunların yanlış olduğunu dile getirmiştik. Siz de bütün bu olup bitenlerin karşısında, ‘pardon’ diyerek, sorumluluktan kurtulmaya mı çalışacaksınız?” dedi. Şaşırmamak elde değil.
Gerçek hayata ve rakamlara gelince, Türkiye’de 15 milyondan fazla kişi hastalığa yakalandı ve 100 binden fazla insan hayatını kaybetti. Dünyada ise 524 milyon hasta, 6 milyondan fazla ölüm olayı yaşandı. Ayrıca bilim insanları, gerçek rakamların bunun üç katı olduğunu araştırmalarla ortaya koydu. Yani 18 milyon insanın ölümünden bahsediyoruz ki; toplu katliam gibi.
Bunca güvenilir bilim insanı ve doktor dururken, sahi kim ‘Bill Gates dedi’ diye aşı oldu?
ÇOCUK İŞÇİLERİ UNUTTUK MU
Siyasilerle yapılan üç sohbetten ikisini kasımda seçim senaryoları oluşturuyor. Bunun adı ‘erken veya baskın seçim’ değil de olsa olsa ‘erkene alınmış seçim’ olabilir. Biz de kasımda seçim olacağını iddia edenlerle, neden olamayacağını savunanların bakış açılarını aktardık.
Seçimin erkene alınacağını iddia edenler, hükümette son dönemde yapılan bazı hazırlıklara atıf yapıyor. Artan fiyatları kontrol etmek için yapılan bazı çalışmaları, 3600 gösterge ve EYT’lilerle ilgili hazırlıkları, esnaf, emekliler ve asgari ücretlilerle ilgili iyileştirme iddialarını seçime hazırlık olarak gösteriyorlar. Ekonomik göstergeler daha kötüleşmeden, kıştan çıkan seçmenin olumsuz psikolojisi de hesaba katılarak plan yapıldığı iddia ediliyor.
Seçimin zamanında olacağını savunanların en önemli tezi, mart ayı sonunda yapılan Seçim Yasası değişikliği. ‘Seçim barajının yüzde 7’ye indirilmesi, artık oyların o ildeki en büyük partiye avantaj sağlaması, il ve ilçe seçim kurul başkanlarının değiştirilmesi’ amacını taşıyan yasa, kasımda yapılacak seçimde kullanılamaz. Bu yasanın uygulanabilmesi için Anayasa’ya göre bir yıl geçmesi gerekiyor. İktidarın bütün bu düzenlemelerden vazgeçip, ortağı MHP’yi de ikna etmesi şart ya da Anayasa’yı değiştirecek. Ayrıca, YSK’nın bu yasaya göre başlattığı tüm hazırlıkların da rafa kaldırılması gerekecek. Tablo böyle ama iddialar bitmiyor. 24 saatte çok şeyin değiştiği bu arenada, senaryo bitmez.
KARPUZ SEÇİLDİ AYVA BAĞIMSIZ KALDI
GEÇEN hafta, seçimlerde refakatsiz oy kullanmasına olanak sağlayan yeni düzenleme nedeniyle görme engelli vatandaşlarla yapılan provayı aktarmıştık. Partilerin meyve isimleriyle sembolize edildiği seçim provası epey ilgi çekti.
Türkiye Beyazay Derneği’nin Kocaeli Belediyesi’nin desteğiyle yaptığı simülasyonda partiler elma, armut, kiraz, çilek, karpuz, muz, kavun isimleriyle sembolize edilmişti. Braille alfabesiyle şablonlar hazırlandı ve buna dokunarak okuyan 16 görme engelli vatandaş tercih yaptı. Kazanan karpuz oldu.
Avrupa Konseyi’nde tamamıyla yeni bir bakış açısıyla kurulan, Türk parlamenterlerin de üye olduğu “Sağlıklı Çevre İçin Parlamenter İletişim Ağı” önemli bir vizyon.
Şöyle ki Avrupalı parlamenterler inisiyatif alıp, kritik çevre konularında hükümetlerini uyarıp, toplu karar alınmasına katkı sağlayacaklar. Mart ayında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) toplantısında kurulan bir nevi “alo çevre hattının” başkanı önceki dönem AKPM Başkanı Rik Daems oldu. AK Parti Milletvekili Ziya Altunyıldız da tek Türk üye olarak seçildi. Bu yeni yapının amaçlarına gelince:
“İklim değişikliğiyle mücadelede ortaya koyulan güçlü taahhütlerin yerine getirilmesi. Ulusal makamlar tarafından alınan önlemlere ilham vermek ve bunları takip etmek. Çevrenin korunması ve sağlıklı bir çevreye erişim için gerekli süreçlere ilişkin fikirlerin karşılıklı zenginleşmesini sağlamak. Uluslararası mekanizmalar kurarak, iklim krizine karşı eylemleri belirlemek. Avrupa’da ve diğer kıtalardaki temsilcileri, bu amaçla bir araya getirmek.”
Bu ortak hareket, çevre konusundaki duyarsızlığını ortadan kaldırmaya katkı sağlar umarız.
BESLENİRKEN ZEHİRLENMEK
BUNDAN birkaç yıl önce Tarım Bakanlığı sakıncalı 16 tarım ilacının kullanımını yasakladığında yaşanan sevinç, kursağımızda kaldı. Yasaklandığı halde stoklardan toplanıp imha edilmediği için halen kullanılan ve sebze ve meyvelerde kalıntı bırakan “chlorpyrifos ethyl” yeniden hortladı. Zira, AB ülkeleri bazı sebze ve meyveleri, kansere neden olan bu kalıntıyı bulduğu için iade etti.
Konu, iki ay önce Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) tarafından gündeme taşındığında yankı bulmuştu ama son günlerde yine ihraç edilen ürünlerle ilgili aynı sıkıntıların yaşandığı geldi kulağımıza.
Yurtdışına ihraç edilen ancak tarım ilacı kalıntısı veya aflatoksin gibi zehirler nedeni ile geri dönen sebze, meyve veya baharat gibi ürünlerin nasıl imha edildiği ayrı bir tartışma konusu. Bunların imha edilmediği, birçoğunun reçel, turşu, meyve suyu olarak yurtiçi piyasaya verildiği iddia ediliyor.
Suriyeli sığınmacılar konusunda toplumun algısı ve bunun siyasi sonuçlarına ilişkin büyük bir araştırmayı kastediyoruz. Bugün-yarın çıkmak üzere. Çünkü AK Parti tabanındaki duygu hali milletvekilleri tarafından sürekli Ankara’ya iletiliyor. Bu konuda basınç çok arttığı için parti olarak harekete geçildi. Sonuçları, iktidarın kararsız stratejisinin daha da netleşmesini sağlayabilir.
Kafa karışıklığı sadece siyasetçilerde değil, herkeste var. Kavramlar ve karşılıkları konusunda bilerek veya bilmeden hata yapılıyor.
Muhacir: Osmanlı İmparatorluğu dönemi sonlarından itibaren Balkanlar’dan mecburi göç yaşayıp Anadolu’ya gelenlerin genel adıdır. Mekke’den Medine’ye göç eden kişiler için de kullanılır.
Sığınmacı: Mülteci olarak uluslararası koruma arayan, henüz resmi olarak tanınmamış kişilere denir. Güvenlik ve savaş gibi koşullar düzelince geri dönmek üzere yer değiştiren kişilerdir.
Mülteci: Uluslararası hukuk tarafından tanımlanır ve korunur. Mültecilik, yaşadığı toplumda vatandaşlık elde etme haklarına kadar giden bir süreçtir.
Göçmen: Hem maddi ve sosyal durumlarını iyileştirmek için başka bir ülkeye veya bölgeye göç eden kişi ve aile fertlerini kapsamaktadır.
Kavramların doğru kullanılması bakımından...
ELMA PARTİSİ Mİ?