Koronavirüs salgına karşı alınan tedbirler kapsamında, küçük ve orta boy işletmelere yeni bir destek daha geldi. KOBİ’lerin, ticari alacaklarını garantiye almak için yaptırdıkları devlet destekli ticari alacak sigortasının şartları kolaylaştırıldı. Daha da önemlisi, düne kadar sadece 25 milyon lira cirosu olan küçük işletmeler alacak sigortasından yararlanırken, yeni düzenleme ile ciro sınırı 125 milyon liraya çıkartıldı; böylece orta boy işletmelerin de sigorta yaptırmasının önü açıldı.
5 BİN 500 KOBİ BAŞVURDU
Yeni düzenlemenin detaylarına geçmeden önce kısaca devlet destekli ticari alacak sigortasından bahsedeyim. 2019’da başlayan alacak sigortası ile KOBİ’ler –özellikle de küçük işletmeler- son mali yılda, vadeli satışlardan elde ettiği cirosu üzerinden devlet destekli alacak sigortası yaptırıyor ve alacağını tahsil edemezse devreye sigorta şirketi giriyor, alacağını sigorta ödüyor. Sigorta için ödenecek prim ise KOBİ’nin sigortalatacağı vadeli alacağının süresine (120-180-360 gün) göre değişiyor. Devlet destekli alacak sigortasını Halk Sigorta yönetiyor. Alacak sigortasında devlet desteği ise hasar ödeme aşamasında oluyor ve sigorta havuzuna reasürans desteğini devlet sağlıyor; bu sayede sigortanın primleri de makul seviyelerde tutuluyor. Bugüne kadar da 5 bin 500 KOBİ, alacağını, ticari alacak sigortası aracılığı ile sigortalattı.
1 NİSAN’DA UYGULAMAYA GİRDİ
Şimdi de koronavirüs salgınından KOBİ’lerin etkilenmemesi için ticari alacak sigortasında değişikliğe gidildi ve sigorta yaptırmanın şartları kolaylaştırıldı. Ticari alacak sigortasında değişiklik içeren tebliğ de 25 Mart’ta, Resmi Gazetede yayımlandı. Peki, neler değişti? Öncelikle devlet destekli ticari alacak sigortasından daha çok küçük işletmeler yararlanıyordu. Bunun için de ciro sınırı 25 milyon olarak belirlenmişti. Mevcut durumda mikro ve küçük işletmelere destek olan ticari alacak sigortasına, yeni düzenleme ile orta büyüklükteki işletmeler de dahil edildi ve ciro sınırı 125 milyon liraya çıkartıldı. Koronavirüs kapsamında ticari alacak sigortasında yapılan bir başka değişiklik ise ticari alacağını sigortalamak isteyen KOBİ’ye, alıcı başına 750 bin liraya kadar teminat limiti sağlanabilecek. Yeni düzenleme 1 Nisan’da uygulamaya girdi.
Şunu da belirteyim; birilerine, bu dönemde alacak sigortasında yapılan bu düzenleme bir anlam ifade etmeyebilir. Şöyle anlatayım. Koronavirüs nedeniyle işletmelerin birer birer üretimlerini askıya aldığı, alacakların tahsil edilememe riskinin arttığı, ekonomilerin daraldığı bir dönemden geçiyoruz ve ne kadar süreceği de bilinmiyor. Genelde bu dönemler, risk yüksek olduğundan ticari sigortaların yapıldığı dönemler değildir. Yapılan düzenleme ile KOBİ’ler hem alacaklarını sigortalatmaya devam edecek, hem de şartlar esnetildiğinden daha çok işletme başvurabilecek.
NELER DEĞİŞTİ?
- Küçük işletmelerin yararlandığı sigorta sistemine orta büyüklükteki işletmeler de dâhil edildi. - 25 milyon liralık ciro sınırı 125 milyon liraya çıkartıldı. - Ticari alacağını sigortalamak isteyen KOBİ’ye, alıcı başına 750 bin liraya kadar teminat limiti sağlanabilecek. İstenirse bu teminat tutarı artırılabilecek ve artırım için ek prim talep edilmeyecek.- İşletmelerden gelen talebi karşılamak için yurtdışı piyasalardan koruma satın alınarak, alacak sigortası sisteminin kapasitesi artırıldı.- Alacağını tahsil edemeyen KOBİ, hasar başvurusunu on-line olarak yapabilecek.- Alacak sigortası poliçesine bankalar ve finans kurumları dain-i mürtehin olabilecek ve poliçeleri takip edebilecek.
SİGORTA şirketlerinin büyük bir bölümü koronavirüs tedavisini bu hafta başından itibaren özel sağlık sigortası kapsamına aldı. Bundan böyle salgın ile ilgili tüm tedavi giderleri hem özel sağlık sigortasından hem de tamamlayıcı sağlık sigortasından karşılanabilecek. Peki, ne oldu da düne kadar Kovid-19 tedavisi sağlık sigortasından karşılanmazken birden bu şirketler kapsam içine dahil etti?
İşin aslı salgın hastalık, yani pandemi, özel sağlık sigortası kapsamı dışındadır ve tüm tedavi giderleri devlet tarafından karşılanır. Baştan beri sigortacılar da bunu söylüyor. Nitekim 20 Mart tarihine kadar koronavirüs ile ilgili teşhis ve tedavi, devlet hastaneleri tarafından yürütülüyordu. Ne zaman ki, bu tarihte, özel hastaneler pandemi hastanesi ilan edildi; işte o zaman özel sağlık sigortası gündeme geldi. Bu aşamada da sigortacılar, “Kovid-19 testi yapılana kadar tüm giderleri karşılarız, sonrasını ödemeyiz, çünkü salgın hastalık devletin kontrolünde, hem test hem de tedavi giderlerini devlet karşılıyor” dediler. Aynı şekilde Sağlık Bakanı da koronavirüs testlerinin ücretsiz olduğunu, özel hastanelerin vatandaştan para alamayacağını açıkladı.
NEDEN BÖYLE BİR KARAR ALINDI?
Birileri diyor ki, ‘hayır efendim özel sağlık sigortası şartları içinde salgın hastalık yazmıyor, dolayısıyla her aşamasını sigorta şirketleri karşılamak zorunda’. Oysa sağlık sigortası genel şartlarında, teminat dışında kalan hallere genel birkaç madde yazılır, sonrası ise sigorta şirketlerine bırakılır ve ‘poliçe özel şartlarında yazılanlar teminat dışıdır’ denir.
Bu nedenle de sigorta şirketlerinin neredeyse tamamına yakınının, sağlık poliçelerinin özel şartları içinde, salgın hastalığın kapsam dışı olduğu belirtilir. Ancak geçtiğimiz hafta, bir sigorta şirketinin, özel şartlar içine salgın hastalığı eklemediği ortaya çıktı. Atlanmış, unutulmuş. Bunu da şirketin bir müşterisi fark ediyor. Bunun üzerine sigorta şirketi müşterilerine, koronavirüs tedavisinin kapsam içinde olduğunu duyurdu. Hal böyle olunca diğer şirketler de peşi sıra Kovid-19 ile ilgili tüm test ve tedavi giderlerini karşılayacaklarını açıklamak durumunda kaldı. Bugün hemen hemen tüm sigorta şirketleri, özel şartlarında, ‘karşılanmaz’ diye yazmasına rağmen jest yaparak, sigortalıların koronavirüs ile ilgili giderlerinin tamamını ödüyor. Hatta açıklamalarına da bunun jest ödemesi olduğunu belirtiyor.
Tedavinin tamamı ödeniyor
SİGORTALILAR için bundan sonrasını da anlatayım. Rahatsızlanıp, özel hastaneye gittiğinizde, koronavirüs testi yapılana kadar tüm tetkik ve tedavi giderleriniz zaten sigortadan ödeniyordu. Test sonucunuz pozitif çıkar ve hastane sizi yatırırsa, tedavi giderinizin bir kısmını devlet Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) üzerinden karşılayacak, kalan kısmını sigorta şirketi ödeyecek. Eğer durumunuz ağırlaşır, yoğun bakıma alınırsanız, burada da belirli bir kısmını yine devlet SUT üzerinden karşılayacak, üzerini özel sigorta ödeyecek.
1) İşveren, çalışanların tamamını ya da bir kısmını ücretsiz izne çıkarabilir mi?
İşveren tek taraflı olarak ücretsiz izin veremez. Çalışan da tek taraflı ücretsiz izin isteyemez. İşveren ile işçi anlaşırsa, belirli süreliğine ücretsiz izin uygulamasına gidilebilir. Bu durumda işveren ücret ödemez, çalışanın da sigorta primleri yatmaz. İşveren, bazı çalışanları çalıştırıp, bazılarını ücretsiz izne de ayıramaz.
2) İşveren çalışan ile anlaşmadan ücretsiz izin verirse ne olur?
Çalışan tek taraflı iş sözleşmesini fesh eder. İşveren, çalışana tazminat, ihbar gibi tüm haklarını ödemek durumundadır.
3) İşveren bu dönemde çalışana yıllık izin kullandırabilir mi?
1 Nisan- 31 Ekim’e kadar işverenin toplu izin hakkı başlıyor. Bu dönemde işveren toplu da izne çıkarabilir, kısmen de izin verebilir. İşveren yıllık izni bu dönemde kullandırıp, yaz dönemi için çalışma koyabilir. Eğer çalışanın geçmişten kalan yıllık izinleri varsa işveren bu izinleri kullandırılabilir. Çalışana ücreti ve haklarının tamamı ödenir.
4) İşveren faaliyetini durdurursa çalışanın durumu ne olacak?
Zorlayıcı sebep nedeniyle işveren faaliyetini durdurabilir. Bu durumda işveren bir hafta süreyle çalışanlarına yarım ücret öder. İşin durması bir haftayı geçerse işverenin ücret ödeme yükümlülüğü biter. Bu durumda çalışanların iş sözleşmeleri askıya alınır, maaş, sigorta primleri ödenmez. Çalışan tek taraflı iş sözleşmesini sonlandırıp, kıdem tazminatını alır.
Cevap: Kısa çalışma ödeneği ile çalışanların, 12 aylık prime esas kazançları dikkate alınıyor ve günlük brüt kazanç tutarının yüzde 60’ı ödeniyor. Bunu da devlet karşılıyor ve işveren herhangi bir ödeme yapmıyor. Yıllık izinde olanlar için de durum aynı. Yüzde 60’ını devlet öder, yüzde 40’ını işveren öder diye bir kural ya da kaide yok. Ancak kimi işletmeler devletin ödediğinin üzerini tamamlıyor ve yüzde 40’ını ödüyor.
İŞVERENLE ANLAŞIRSANIZ İZNİNİZİ KULLANABİLİRSİNİZ
Soru: Çalıştığım iş yerinde koronavirüs sebebiyle birikmiş izinleri olan işçilere ücretli izinleri kullandırılıyor. Benim de birikmiş iznim olduğu için geçen hafta itibariyle izne çıktım. Önümüzdeki iki hafta da iznim devam edecek. Toplamda 120 gün birikmiş iznim vardı. Üç hafta izne çıktıktan sonra, kalan iznime kendi isteğimle kesintisiz devam edebilir miyim? Koşullar nedeniyle işverenimden böyle bir talepte bulunabilir miyim? Eğer işe davet edilirsem, iş yerinin çalışma durumu söz konusu olursa çalışmaktan imtina edebilir miyim? Kıdem hakkımı talep edebilir miyim? Volkan Dişli Cevap: Üç hafta izne çıktıktan sonra, kalan izninize devam edip etmeyeceğiniz işveren ile aranızda yapacağınız anlaşmaya bağlı. Ancak işveren 3 hafta izinden sonra kalan tüm izinlerinizin hepsini birden kullandırmayabilir. Böyle bir hakkı da var. İşveren ile bu durumu konuşup, ortak karar almanız gerekiyor. Daha açık bir anlatımla kalan izninizin tamamını kullanmanız işverenin onayına bağlı. İzniniz bittikten sonra, yeni de izin verilmemişse, işe gitmek durumundasınız. Gitmezseniz, işvereninizin, iş sözleşmenizi tek taraflı fesh etme hakkı bulunuyor. Kıdem tazminatınıza gelince, işveren sizi işten çıkarırsa tazminat alabilirsiniz, kendiniz ayrılırsanız ya da iş sözleşmesine aykırı hareket ile işveren sizi işten çıkarırsa alamazsınız.
KRONİK HASTAYI İZNE ÇIKARABİLİRSİNİZ
Soru: Özel sektörde kronik hastalığı olan işçilerde işverenin nasıl ilerlemesi gerekiyor? Çalışana biz ne tür izin vermeliyiz? Devletin genelgesine göre, kronik hastalığı olanların dışarı çıkmaması gerekiyor. Bu durumda SGK kronik hastalığı olan çalışanın ücretini ödüyor mu? Şükran ÇetinCevap: Kronik hastalıkla ilgili izin düzenlemesi sadece kamu çalışanları ile ilgili. Özel sektörü kapsayacak bir durum henüz söz konusu değil. Bu durumda çalışanı izne çıkartabilirsiniz. Eğer kısa çalışma ödeneğine başvurursanız, çalışanın maaşının yüzde 60’ını devle karşılıyor.
KISA ÇALIŞMADAN YARARLANMAZSINIZ
Soru: 3 Şubat 2020 de işe başladım. 60 günüm, 3 Nisan’da doluyor. İşyeri kısa çalışma ödeneği alacak ben yararlanamıyor muyum? 2 binden fazla prim gün sayım var. Ne yapmam lazım? Ramazan Türkoğlu Cevap: Kısa çalışma başlama tarihinden önceki 60 gün hizmet akdine tabi olanlardan son 3 yılda 450 gün süreyle prim ödemiş olanlar kısa çalışma ödeneğinden yararlanıyor. Bu şartlarda size bu kapsama girmiyorsunuz. Ancak işveren sonradan yeni işçi veya çalışılmayan sürenin arttırılması için talepte bulunulabiliyor. Bu durum da yeni bir başvuru olarak değerlendiriyor. Yani, işveren, sonradan kısa çalışma ödeneğine yeniden başvurabilir.
EMEKLİLER KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİNE GİRMİYOR
Ağırlıklı merak edilenlerden iki tanesini –okuyucuların ismi bende kalmak kaydıyla- paylaşayım, sonra da cevaplarını vereyim.
Soru 1: Hızlı tanı kitleri hastanelere dağıtıldı ve özel hastaneler de koronavirüs testini ve tedavisini yapıyor. Testi yaptırmak için hastaneler ücret istiyor. Özel sağlık sigortası test parasını ve tedavi sürecini karşılıyor mu?
Soru 2: Herhangi bir sağlık sorunu nedeniyle hastanelere gidemez olduk. Devlet de hastanelerde gelmeyin diyor. Koronavirüs dışında acil olmayan hiçbir olaya bakmıyorlar. Sağlık sigortasını kullanamıyoruz. Belki de iki üç ay kullanmayacağız ama parasını ödedik. Sigorta şirketleri telafi yapacaklar mı; poliçenin süresini uzatırlar mı?
TEST VE TEDAVİ KAPSAM İÇİNDE Mİ?
Önce, test parasının özel sigortadan karşılanıp karşılanmayacağı konusuna değineyim. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da açıklama yaptı; özel sağlık kuruluşları, koronavirüs testi için vatandaştan hiçbir şart altında para almayacak. Bir kere bunu bilelim. Gelelim, özel sigorta boyutuna. Sigorta şirketleri test parasını da, virüsün tedavisini de karşılamıyor. Kaldı ki, Sağlık Bakanlığının, ‘vatandaştan test parası alınmaz’ dedikten sonra, özel hastanenin bunu sigorta şirketinden talep etmesi, sigorta şirketinin de ödemesi devletin almış olduğu karara karşı gelmek anlamına gelir.
Konuyu, adım adım anlatayım ki, daha net anlaşılsın. Eğer belirli şikayetlerle özel hastaneye giderseniz, korona testi yapılana kadar tüm test, tahlil ve tetkikler özel sigorta tarafından karşılanıyor. Bu arada hastane sizi yatırırsa bu da sigorta kapsamında. Korona testi yapılırsa bunu sigorta karşılamıyor, devlet karşılıyor. Testin sonucu negatif çıkarsa zaten sorun yok. Ama pozitif çıkar ve özel hastane tedavinizi üstlenirse, tedavi masrafınız sigortadan karşılanmıyor. Peki, bu durumda ne oluyor? Devlet, tüm özel hastaneleri pandemi hastanesi ilan etti. Özel hastanede tedaviye devam edebilirsiniz. Tedavinin belirli miktarını devlet karşılıyor ancak özel hastane fark alıyor. Özelde tedavi olmak istiyorsanız cebinizden fark ödemek durumundasınız. Eğer para ödemek istemiyorsanız, koronavirüs tedavinize devlet hastanesinde devam edeceksiniz. Yeri gelmişken hemen belirteyim, bir-iki sigorta şirketi koronavirüs tedavisini özel sağlık sigortası kapsamına dahil etti ancak sınırlı şekilde.
SİGORTA KULLANILMIYOR, TELAFİ OLACAK MI?
Gelelim, okuyucular tarafından en çok merak edilen ikinci konuya; bu dönemde sağlık sigortasını kullanmayanlara sigorta şirketlerinin telafi uygulamasının olup olmayacağına. Okuyucular haklı. Bir taraftan vatandaşlar virüs kaparım korkusuyla hastanelere gidemiyor, tedavilerini öteliyor; diğer taraftan özel hastanelere gönderilen genelge ile hastaneler başka hastalıklara bakamıyor. Haliyle sağlık sigortası olanlar parasını ödedikleri halde, sigortasını kullanamıyor. Öyle ki, ameliyatlarını öteleyenler bile var. Sigortacılarla konuştum. Kimileri bu dönemde sigortalılara bazı esneklikler tanıyor, ama poliçe süresini uzatma gibi bir durum şimdilik mevzubahis değil. Dedikleri şu. Acil bir durum olursa zaten sigorta kullanılacak. Acil olmayıp da ameliyatlarını erteleyenler, virüs salgını geçtikten sonra tedavi olacaklar. Sigorta süresi biten varsa da zaten poliçesini yenileyecek, tedavisine devam edecek.
Okuyuculardan, eşten dosttan sorular alıyorum. Kimileri, özel hastanelerde virüs testi yaptırıp yaptıramayacağını soruyor, kimileri yine özel hastanelerin fahiş fiyatlar isteyerek test yaptırdığından yakınıyor. Ortalarda öyle rakamlar dolaşıyor ki, test için 550 lira isteyen de var, 1800 lira isteyen de. Soru şu; isteyen özel hastaneye ya da özel laboratuvara gidip, parasını ödeyerek, test yaptırabiliyor mu?
Bu soruyu Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) Başkanı Dr. Reşat Bahat’a sordum. Öğrendiklerimi paylaşayım. Koronavirüs tespiti için iki test var. Biri, PCR testi denilen, virüsün DNA’sına bakan test. Bunun kapasitesi günlük 3 binmiş, yeni yeni 5 bine çıkmış. Özel hastaneler bu testi yapıyor, aldığı örnekleri devletin belirlediği laboratuvar merkezlerine gönderiyor. Bunun kontrolü tamamen devlette ve bunun için vatandaştan bir ücret alınmıyor. Testin sonucu 5-6 günde çıkıyor. Reşat Bahat, “Yeni testlerle bu süre 48 saatte çekilecek” diyor.
DEVLET PARASINI ÖDEMİYOR
Koronavirüs tespiti için ikinci test ise, herkesin konuştuğu test. Bu testi özel hastaneler yapıyor. Ancak doğruluk payı yüzde 80’lerde ve test, o anı gösteriyor; bir saat sonra ya da bir gün sonra ne olur bilinmez. Reşat Bahat, bu testle ilgili şunları söylüyor: “Vatandaş geliyor, ‘çocuğumun ateşi yok ama öksürüyor, korona var mı yok mu, gece rahat uyuyayım, doktor’ diyor. Vatandaşa bu testin gereksiz olduğunu, doğruyu göstermediğini söylüyoruz, ama yine de istiyor. Bu testin fiyatı en fazla 250 lira. Devlet bu testi karşılamıyor. Herkes de bu testi yaptırmak istiyor. Bunun kazanç kapısı olması engellenmeli.”
Bahat’a, özel hastanelere dağıtılan ve hemen sonuç veren hızlı tanı kitlerini de sordum. Meğer, bu kitler kamu da dahil henüz hiçbir hastaneye dağıtılmamış. Nedeni ise, Çin’den, Kanada’dan geldiği için güvenilirliğinin test edilmesi gerekiyor; ondan sonra dağıtıma girecekmiş.
YOĞUN BAKIMIN YÜZDE 40 ÖZELİN
Sohbetimiz sırasında Reşat Bahat ile son günlerde gündeme gelen özel hastanelerin sorunlarını da konuştuk. Önce biraz rakamlardan bahsedeyim. Devletin hastane sayısı 800 ancak toplam yatak kapasitemiz 230 bin, yoğun bakım yatağı kapasitemiz ise 40 bin. Bu 40 binin 16 bini de özel hastanelere ait. Bahat, yoğun bakımların ihtiyacının yüzde 40’nın özel hastanelerce karşılandığını, yoğun bakımda asıl önemlisinin yetişmiş eleman olduğunu belirtiyor ve İstanbul’daki yoğun bakım yataklarının yarısının özel hastanelerde olduğunu söylüyor. Bahat, devletin, özel hastanelere günlük 190 lira yoğun bakım parası ödediğine değinerek, sorunu şöyle anlatıyor:
Salgın nedeniyle bankalar müşterilerine zorunlu olmadıkça evlerinden çıkmamayı, banka şubelerine gitmemeyi, alışverişlerde de öncelikle banka kartı veya kredi kartı kullanmayı ve kullanırken de temassız ödemeyi tercih etmelerini öneriyor. Bunun yanında bankalar, bu dönemde, vatandaşın ve iş dünyasının nakit akışında yaşanabilecek bozulmaya karşı da bir dizi önlem paketi açıkladılar.
GÜNLÜK LİMİT 6 BİN LİRA
Yeri gelmişken şunu da belirteyim, bankacılarla bu dönemde aldıkları tedbirleri konuştum. Dikkat çektikleri en önemli husus; Türk bankacılık sisteminin teknolojide geldiği ileri noktanın, bu gibi dönemlerde ne kadar önemli olduğu. Bu sayede bugün evden çıkmadan, banka şubesine gitmeden her işlemi artık cep telefonu ile halledebiliyor; alışverişi bile temassız yapabiliyoruz. Peki, bankalar, bu süreçte hangi önlemleri aldı? Daha açık bir anlatımla önümüzdeki dönemde bireylere ve kurumlara ne gibi destekler sunacaklar? İşte, madde madde katılım bankalarının açıkladığı destekler.
- Bu süreçte yapılacak tüm EFT, havale işlemleri ücretsiz gerçekleştirilecek.
- ATM’lerden 2 bin lira olan günlük para çekme limiti 5 bin liraya yükseltildi. Kimi bankalar bu rakamı 6 bin liraya kadar çıkardı.
- PTT üzerinden para yatırma, çekme, kredi kartı ödeme işlemleri ücretsiz yapılacak.
- 31 Mart’a kadar yapılacak taksit, kar payı ve anapara ödemeleri ertelenebilecek. 6 aya kadar ödemesiz dönem sağlayan bankalar bu süreyi 12 aya kadar uzatabilecek. Kimi bankalar şimdiden tüm ticari ve bireysel müşterilerinin 30 Nisan’a kadar olan taksit ödemelerini iki ay süreyle erteleme kararı aldı.
KOBİ’LER NASIL YARARLANACAK?
Kısa çalışma ödeneği, işverenin haftalık çalışma sürelerini en az üçte bir oranında azaltması, faaliyetini tamamen ya da en az dört hafta süreyle durdurması hallerinde devreye alınıyor. Üçte bir oranında azaltması demek, 6 iş günü çalışmanın yapıldığı işyerinde 4 gün çalışma yapılmaması anlamına geliyor. Bu kapsamda da işçilere kısa çalışma ödeneği ödeniyor ve sağlık sigortası primleri karşılanıyor. Bunların hepsi de İşsizlik Sigortası Fonu’ndan ödeniyor.
Meclis Genel Kurulunda kabul edilen yasa tasarısı ile kısa çalışma ödeneğinin şartları da kolaylaştırıldı. İşverenlerin ödenekten yararlanması için öncelikle mevcut istihdamı koruması ve bu dönemde işçi çıkarmaması gerekiyor. Düne kadar kısa çalışma ödeneğinden yararlanabilmek için çalışanın 4 ay çalışıyor ve en az 600 gün de prim ödemiş olması gerekiyordu. Meclis’te kabul edilen yasa ile 600 gün şartı 450 güne, 120 gün şartı da 60 güne indirildi. Buna göre 2 ay çalışan ve 450 gün prim ödeyen çalışana kısa çalışma ödeneği ödenebilecek. Bu düzenleme de 30 Haziren 2020’e kadar geçerli olacak.
İŞVEREN TAMAMLAYABİLİR
Kısa çalışma ödeneği ile çalışanlara, en son eline geçen aylık prime esas kazancının günlük brüt tutarının yüzde 60’ı ödeniyor ve en yüksek ödenecek tutar aylık asgari ücretin brüt tutarının yüzde 150’sini (4.414.5 lira) geçemiyor. Buna göre de çalışana damga vergisi düşüldükten sonra en düşük 1.752,40 lira ile en yüksek 4.380.99 lira arasında kısa çalışma ödeneği ödenecek. Kısa çalışma ödeneğinden yararlanan işveren isterse devletin ödediğinin üzerini tamamlayabilecek. Yani, kısa çalışma ödeneği ile çalışanın maaşının yüzde 60’ını devlet karşılarken, kalan yüzde 40’ını da işveren çalışana ödeyebilir.
NASIL BAŞVURACAKSINIZ?
Virüsten olumsuz etkilendiği gerekçesiyle kısa çalışma talep eden işverenler, buna ilişkin kanıtlarla birlikte ‘Kısa Çalışma Talep Formu’ ile ‘Kısa Çalışma Uygulanacak İşçi Listesini’ bağlı olduğu İŞKUR biriminin elektronik posta adresine (www.iskur.gov.tr), elektronik posta göndermek suretiyle başvurabilecek. Başvuruların işyerine gidilmeden de belge üzerinden hızlı bir şekilde sonuçlandırılabilmesi için virüsten olumsuz etkilenildiğine dayanak teşkil eden belgelerin başvuruya eklenmesi gerekiyor. İŞKUR, gerektiğinde işverenle irtibata geçerek, ilave belgeler talep edilecek. İşverenlere, başvurusunun alındığı yine elektronik ortamda bildirilecek. İşverenin talebi İŞKUR’a bağlı iş müfettişlerinde değerlendirilecek. Müfettişler incelemeyi işyerine gitmeden başvuru evrakları üzerinden yapacak. Kamu kurumları tarafından faaliyeti durdurulan işyerlerinin ödenekten yararlanması için yapılacak incelemede işyerlerinin kısa çalışma ödeneği kapsamına girip girmediğine bakılacak. Faaliyetini kendi durduran işyerlerinde ise yapılacak uygunluk tespiti incelemesinde virüs nedeniyle faaliyetin durdurulduğunun belgelenmesi yeterli olacak. Yapılan inceleme sonucunda işverenin ödenekten yararlanmasına onay verildiğinden, bu durum işverene elektronik postayla bildirilecek. İşveren de bu durumu işyerinde çalışanlarına bildirecek. İşveren çalışanlarının listesini (kısa çalışma bildirim listesi) güncelleyerek İŞKUR’a elektronik ortamda iletecek.
GÜNLÜK 2.5 LİRA DA ASGARİ ÜCRET DESTEĞİ
Meclis Genel Kurulu’ndan geçen yasa tasarısıyla işverenlere asgari ücret desteği de netleşti. İşçi sayısına bakılmaksızın işverenlere, günlük 2.5 lira, aylık da 75 lira asgari ücret desteği verilecek. İşverenler, 2019 yılında, prime esas günlük kazancı 128 liranın altında çalıştırdığı kişi sayısı kadar bu yıl da aynı sayıdaki işçiler için destek alacak. Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu hükümleri uyarınca toplu iş sözleşmesine tabi özel sektör işverenlerine ait işyerleri için prime esas günlük 256 lira olarak esas alınacak.