Noyan Doğan

Ya ayrı şirket kur ya da portföyünü başkasına devret!

28 Aralık 2020
Katılım sigortacılığı, bir başka adıyla da faizsiz sigortacılık, bir yıldır gündemde. Önce, Yeni Ekonomi Programı’nda katılım sigortacılığına detaylı yer verildi, ardından 2021 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda da, katılım sigortacılığının geliştirileceği yer aldı. Son olarak da Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, katılım sigortacılığı alanında dünyada rehber ülke olmanın hedeflendiğini söyledi.

Geçtiğimiz hafta başında ise katılım sigortacılığı ve katılım Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ile ilgili önemli bir yönetmelik yayımlandı ve faizsiz sigortacılığın detayı belli oldu. Yönetmeliğin, bana göre önemli bir-iki noktasını paylaşayım ama önce katılım sigortacılığı ile ilgili özet bir bilgi vereyim ki, çok konuşulan bu konuda durum nedir bilin.

BİR YILLIK SÜRE TANINDI

Aslında 2017 yılında yapılan düzenleme ile faizsiz sigortacılığın yasal sınırları çizildi ve uygulama başladı. Sistemin iki özelliği var. Birincisi, baştan sona faizsiz esaslara göre yürütülmesi; ikincisi, sigortalılara belirli dönemin sonunda para iadesi yapılması. O dönem, yapılan düzenleme ile faizsiz sigortacılık yapacak şirketlere iki yöntemi seçmeleri söylendi. Birincisi, katılım sigorta şirketi kurmaları; ikincisi, pencere usulü ile geleneksel faaliyetlerinin yanında katılım sigortacılığını da yürütebilmeleri ki, pencere usulü sigorta şirketinin ayrı şirket kurmadan faizsiz sigortacılık yapabilmesi anlamına geliyor. Pencere yöntemi ile çalışan şirketlere de 3 yıllık süre tanındı, üç yılın sonunda ayrı bir katılım şirketi kurmaları istendi.

Bugün 12 şirket katılım sigortacılığı yapıyor. Bunların 6’sı tam katılım, diğer 6’sı ise pencere usulü ile katılım sigortacılığı yapıyor. Katılım sigortacılığının toplam sigorta pazarı içindeki payı, yüzde 5. Düşük mü? Düşük, ama geçmişi 35 yıl olan katılım bankalarının, toplam bankacılık içindeki payının yüzde 7 olduğunu hesaba katacak olursak; katılım sigortacılığının geçmişinin ise hepi topu 5 yıl olduğunu düşünürsek, çok da düşük denemez. Bunun nedenini; vatandaşın faizsiz sisteme ilgisinin az olduğuna mı bağlarsanız, yoksa katılım banka ve sigorta şirketlerinin kendilerini iyi anlatamadıklarına mı; işin o tarafı ayrı bir konu.

FAİZSİZ SİGORTAYA DÜZENLEME

Geçen hafta çıkan yönetmelikle artık katılım sigortacılığının mevzuatsal anlamda hiçbir eksiği kalmadı. Yeni sistemi satır başları ile anlatayım. İster BES olsun ister sigortacılık, kim katılım sigortacılığı yapacaksa mutlaka bir danışma komitesi kuracak. Komitenin onay vermediği hiçbir iş yapılmayacak. Emeklilik şirketi katılım emeklilik planı kuracak, katılım emeklilik planında sadece katılım fonları olacak.

Yönetmelikteki asıl önemli düzenleme; yukarıda da değindiğim pencere usulü ile çalışan şirketlere 2021 sonuna kadar sora verilmesi. 2021’in sonunda ne olacak? Pencere usulü ile çalışan 6 şirket ya ayrı bir katılım şirketi kuracaklar ya da ellerindeki sigortalı portföyünü katılım sigortacılığı yapan başka bir şirkete devredecekler. Yani, kamu diyor ki, 2022’den itibaren hem konvensiyonel sigortacılık hem de faizsiz sigortacılık yapamazsın; faizsiz sigortacılık yapacaksan ayrı şirket kuracaksın. Duyduğuma göre de bu 6 şirketten en az ikisi ayrı şirket kuracakmış.

 

Yazının Devamını Oku

2021’de özel sağlık sigortalarında fiyat artışı olacak mı?

25 Aralık 2020
Bir süredir okuyuculardan, ‘2021’de sağlık sigortasının fiyatları artacak mı, artacaksa ne kadar artar?’ sorularını sıkça alıyorum. Kimileri de, ‘salgından dolayı özel sağlık sigortasının fiyatında ciddi artış olur mu?’ diye merak ediyor. Okuyucular sormakta haklı, genelde sene sonları ve yeni senenin ilk ayları hemen hemen tüm sigortaların yenileme dönemleridir ki, bunların içine özel sağlık ve tamamlayıcı sağlık sigortası da dahil.

Soruların cevaplarına geçmeden önce bir tespit yapayım. 2020, koronavirüs nedeniyle özel sağlık sigortaları açısından farklı bir yıldı. Pandemi, özel sağlık sigortalarının teminat kapsamı içinde değilken, salgının başlarında sigortacılar, ortaklaşa bir kararla, koronavirüsü sigortaya dahil ettiler ve tedavi giderlerini jest kapsamında ödeyeceklerini açıkladılar. Bu uygulama halen devam ediyor ve edecek de.

5 MİLYON KİŞİYİ İLGİLENDİRİYOR

Geçen 10 aylık sürede de sigortacılar, 15 bin sigortalının koronavirüs tedavisini karşıladılar ve bu kapsamda toplam 150 milyar lira özel hastanelere ödeme yaptılar. Kimi hastalar için 70-80 bin lira da ödendi, kimileri için 400 bin lira da; ama koronavirüs tedavisi için sigorta şirketlerinin ödedikleri ortalama tutar koronavirüs hastası için 15-20 bin lira arasında değişti. Salgın bu yıl, sağlık sigortasına, özellikle de tamamlayıcı sağlık sigortasına talebi ciddi artırdı ki, sene sonuna doğru sigortacıların tamamlayıcı sağlıkta yaptıkları kampanyaların da bu artışta katkısı büyük oldu. Bugün baktığımızda 5 milyon özel sağlık sigortalısı bulunuyor.

Şimdi gelelim, okuyucuların merak ettiği sorunun cevabına. 2021’de özel sağlık sigortasının fiyatında artış olacak mı, olacaksa da ne kadarlık bir artış olacak? Sigortacılarla konuştum. Her yıl özel sağlık sigortalarının primleri belirli bir oranda artıyor. Hakeza özel hastaneler de muayene, tetkik, tahlil fiyatlarını her sene artırıyor. Gerek enflasyon gerekse de dövizden kaynaklı maliyet artışları nedeniyle özel hastaneler, fiyat artışına gidince bu otomatik özel sağlık sigortalarına da yansıyor.

KORONAVİRÜSÜN ETKİSİ

Oran ne, diye soracak olursanız; herkesin aklına gelen, enflasyon oranı olacaktır. Doğru, ancak bu oran, TÜİK’in açıkladığı tüketici ya da üretici enflasyonu değil; medikal enflasyon. Genelde özel sağlık sigortalarındaki fiyat artışı medikal enflasyondan kaynaklanır ve medikal enflasyon da normal enflasyonun 4-5 puan üzerinde olur. Henüz bir netlik yok ama gelecek yıla ait medikal enflasyonun yüzde 17-19 arasında olması bekleniyor.

2021’de hangi şirket, özel sağlık ya da tamamlayıcı sağlık sigortasında ne kadar fiyat artış yapar, bunu bilemem, ama bildiğim iki şey var. Birincisi, her sene yapılan zam oranının dışında bir artış olmayacağı; ikincisi ise, sigortacıların salgından kaynakları bir fiyat artışı yapmayacakları. Daha açık bir anlatımla, koronavirüsün maliyeti sigortalılar üzerine yüklenmeyecek.

 

Yazının Devamını Oku

Bağ-Kur’lular için yapılandırmada son günler

24 Aralık 2020
Dünkü yazımda sigorta borçlarının nasıl yapılandırılacağını, hangi borçların yapılandırma kapsamına girdiğini detaylı yazdım. Şimdi de Bağ-Kur borçlarının yapılandırmasına değineyim. Çünkü bu konuda da sigortalılardan çokça soru alıyorum. Kimileri, halen çalıştıklarını ancak prim borcu olduğunu söyleyip yapılandırmadan nasıl yararlanacaklarını soruyor; kimileri de geçmişte sigortalılıkları durdurulduğu için yapılandırma yapıp yapamayacağını merak ediyor.

Yapılandırmada, Bağ-Kur’lulara farklı imkânlar sunuluyor. Bu imkânlardan yararlanmak için de son gün 31 Aralık. Yani, çok az bir zaman kaldı. Peki, Bağ-Kurlular bu haklardan nasıl yararlanacak? Yine madde madde anlatayım.

OCAK AYINA DİKKAT!

Bu yılın ağustos ayı ve öncesine ait prim borcu olanların 31 Aralık tarihine kadar yapılandırma için başvurması gerekiyor. Borcun nasıl yapılandırılacağını, ceza uygulanıp uygulanmayacağını, borcun kaç taksitte ödeneceğini dünkü yazımda detaylı yazdım. Aynı şartlar Bağ-Kur’lular için de geçerli. Özetlemem gerekirse; borç peşin ödenirse gecikme cezası ve gecikme zammı yerine Yİ-ÜFE üzerinden hesaplanan tutarın yüzde 90’ı silinecek. Taksitli seçeneği seçerseniz, 6-9-12-18 ay taksitle ödeyebileceksiniz ve taksit sayısına göre katsayı uygulanacak. Taksitler de iki ayda bir ödenecek.

Bağ-Kur’lar daha önce durdurulan hizmet sürelerini canlandırabilecek. Daha önceki kanunlar nedeniyle hizmet süreleri durdurulan Bağ-Kur’lular, 2021’in Ocak sonuna kadar başvuruda bulunup, durdurulan sigortalılık süreleri için ödeyecekleri prim tutarlarını hesaplattırıp, borçlarını ödemeleri halinde; sigortalılıkları durdurulmamış sayılacak ve bu süreler sigortalılık süresinden sayılacak, emeklilikte hesaba katılacak. Borcun ilk taksit ödeme süresi olan 1 Mart 2021’de ödenmesi gerekiyor. Bu imkandan sigortalıların hak sahipleri de yararlanıp, başvurabilecek. Eğer 1 Mart tarihine kadar borç ödenmezse yapılandırma işlemi daha doğrusu ihya işlemi geçerli sayılmayacak.

SİGORTALILIK DURACAK

31 Ekim 2020 tarihi itibariyle prim borcu olanlar kendi adına bağımsız çalışanlar, yani Bağ-Kur’lular ile tarımda kendi adına çalışanlar geçmiş prim borçlarını 2021’in Ocak ayı sonuna kadar ödemez ya da yapılandırmazlarsa sigortalılıkları durdurulacak. Hiç prim ödemeyenler ise sigortalı oldukları tarih itibariyle sigortalılıkları durdurulacak. Bu şekilde durdurulan süreler sigortalılık sürelerinden sayılmayacak.

Sigortalılıkları durdurulanlar arasında çalışmaya devam edenler varsa sigortalılıkları 1 Kasım 2020 itibariyle yeniden başlatılacak.

Bu şekilde sigortalılıkları durdurulanlar ve hak sahipleri sonradan prim borçlarını ödeyerek durdurulan süreleri canlandırabilecek. Bunun için de 3 ay süreleri olacak. Yani, durdurulan sürelerin yeniden sigortalı olarak sayılması için başvurulduğunda, borç hesaplaması yapılacak ve 3 ay içinde bu borcun tamamı ödenirse durdurulan süreler sigortalı süresi olarak sayılacak.

Yazının Devamını Oku

Sigorta borçları için yapılandırma rehberi

23 Aralık 2020
Sene sonu yaklaşıyor, yapılandırmadan yararlanmak için son günler. 31 Aralık tarihine kadar başvurulması gerekiyor.

Hemen hemen her gün okuyuculardan sigorta borçlarının yapılandırması ile ilgili onlarca soru alıyorum. Soruları buradan tek tek cevaplandırmak yerine yapılandırmadan kimlerin, nasıl yararlanacağına detaylı değineyim istedim. Daha iyi anlaşılması için de madde madde anlatayım.

* 2020’nin Ağustos ayı da dahil öncesine ait sosyal güvenlik borçlarınızı yapılandırabileceksiniz.

* Yapılandırma kapsamına giren borçlar şunlar: Sigorta primleri, genel sağlık sigortası primleri, işsizlik sigorta primleri, idari para cezaları, iş kazası, meslek hastalığı veya malullük sonucunda doğan rücu alacakları, yersiz ödenen gelir ve aylıklardan doğan alacaklar, Bağ-Kur sigortalılarının daha önce durdurulan hizmet sürelerinin ihyası halinde doğan alacaklar, isteğe bağlı ve topluluk sigortası primleri, asılları ödenmiş alacakların henüz ödenmemiş fer’ileri yapılandırma kapsamında. Bu açıdan bakıldığında sosyal güvenliğe yönelik tüm borçlar yapılandırılabilecek.

BORÇ NASIL HESAPLANACAK?

* Yapılandırma için başvurduğunuzda iki seçeneğiniz var. Birincisi, borcunuzu peşin ödemek; ikincisi ise taksitle ödemek.

* Peşin ödemeyi tercih ederseniz gecikme cezası ve gecikme zammı yerine Yİ-ÜFE (Yurt İçi Üretim Fiyat Endeksi) üzerinden hesaplama yapılacak. Eğer borcunuzu peşin öderseniz Yİ-ÜFE üzerinden hesaplanan tutarın yüzde 90’ı silinecek. Şöyle ki, borcunuzun aslını ve gecikme cezası ve gecikme zammı yerine uygulanan Yİ-ÜFE oranının yüzde 10’unu 1 Mart 2021’e kadar ödemeniz halinde Yİ-ÜFE’nin yüzde 90’ı siliniyor. Örneğin, gecikme zammı ve cezası hesaplandı ve ortaya 5.000 liralık borcunuz çıktı. Bunun yüzde 90’ı olan 4.500 lira silinecek ve gecikme cezası olarak sadece 500 lira ödeyeceksiniz.  

* Eğer borcunuzu bir seferde değil de iki taksit halinde ödemeyi tercih ederseniz Yİ-ÜFE üzerinden hesaplanan borcun yüzde 50’si silinecek. Bu imkandan yararlanmak için ilk taksiti 1 Mart 2021’de ödemeniz gerekiyor ki, borcunuzun yüzde 50’si silinsin.

* Peki, Yİ-ÜFE oranı nasıl hesaplanıyor? Bu oranlar belirlenmiş durumda. 2004 tarihine kadar olan borçlar için TEFE aylık değişim oranı, 2005’ten itibaren ÜFE aylık değişim oranı, 2014 tarihinden itibaren de Yİ-ÜFE aylık değişim oranları uygulanacak. Kasım 2016 tarihinden itibaren ise aylık yüzde 0.35 oranı uygulanacak. Tüm bu oranların ne kadar olduğunu yapılandırmaya başvurduğunuzda Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) hesaplayacak. Misal, 2017 yılından itibaren 10 bin lira prim borcunuz var. Yapılandırma yaptığınız ve yüzde 0.35 üzerinden 3.500 lira gecikme cezası ve gecikme zammı belirlendi. Peşin ödediğinizde bunun 3.150 lirası silinecek, gecikme cezası ve gecikme zammı olarak sadece 350 lira ödeyeceksiniz. Böylece ana prim borcunuz ve gecikme zammı olarak toplamda 10.350 lira ödeyeceksiniz.

Yazının Devamını Oku

Sağlıkta yeni uygulamaya geçiliyor

21 Aralık 2020
Yakında sağlıkta, hayatımıza yeni bir uygulama girecek; tele sağlık ya da bir başka adıyla tele tıp. Bana göre sağlıkta devrim niteliğinden bir uygulama. Yasal düzenleme hazırlanıyor; eli kulağında, kuvvetle muhtemel 2021’in başlarında çıkar. Hoş, şimdiden birkaç bölgede pilot olarak uygulanıyor ama şimdilik koronavirüs hastalarının takip edilmesi olarak uygulanıyor. Yasal düzenleme yapıldıktan sonra tüm sağlık alanında yaygınlaşacak.

Peki, nedir tele sağlık? En basit anlatımıyla, uzaktan hasta takibi, teşhisi ve tedavisi. Şöyle anlatayım. Rahatsızlığınız mı var; önce uzaktan sesli ya da görüntülü doktorla görüşeceksiniz, doktor gerek duyarsa tahlil ve tetkikler için hastaneye çağıracak. Eğer sağlık sorununuz uzaktan çözülebilecek durumdaysa teşhis konacak, reçete yazılabilecek ve takibe alınacak. Böylece hastanelerdeki yoğunluk azaltılmış olacak ve daha da önemlisi ‘başım ağrıyor’ gibi ufak tefek sağlık sorunlarında hemen hastaneye, hatta yoğun bakıma koşturulmayacak. Tele sağlık dünyada uygulanan özellikle de koronavirüs nedeniyle tercih edilen bir uygulama.

UZAKTAN TEŞHİS, TEDAVİ

İşin aslı bizde de uzun zamandır sigorta şirketleri, özel sağlık sigortasında tele sağlığı uyguluyor ve ilgi de görüyor. Uygulamayı ben de deneyimledim. 15 gün önceydi, oğlumun elinde küçük sivilceler çıkmaya başladı. Malum salgın dönemindeyiz, hastaneye gitmek istemedik. Önce kendi kendimize sorunu çözmeye çalıştık. Baktık olmadı, sigorta şirketini aradık. Dermatologla görüntülü konuştuk, teşhis kondu, kullanılacak ilaçları da tavsiye olarak verdi ve sorun çözüldü. Salgında hastaneye gitmeye gerek kalmadı.

Tele sağlığın yasal altyapısı henüz olmadığı için şimdilik doktorlarla yapılan tüm bu görüşmeler danışmanlık seviyesinde; yasal olarak teşhis konamıyor, reçete yazılamıyor. İşte bunun altyapısı hazırlanıyor ki, Sağlık Bakanlığı’ndan öğrendiğime göre de çoğu tamamlanmış durumda.

Uygulama başladıktan sonra uzaktan teşhis konabilecek, tedavi uygulanabilecek. Tabi burada karar hekime bırakılacak. Dedim ya, Sağlık Bakanlığı pilot uygulama başlattı diye; öğrendiğime göre, ciddi talep görüyormuş, özellikle de içinden geçtiğimiz salgın döneminde psikiyatri alanında, talep geliyormuş. Tele sağlık, sadece özel hastaneleri ya da sigorta şirketlerini kapsamayacak, kamuda da uygulanacak.

SİGORTA BOYUTU ÖNEMLİ

Hazır tele sağlığın altyapısı üzerinde çalışılıyorken ve yol da kat edilmişken bir-iki önerim olacak. Özel hastanelerle de, sigorta şirketleri ile de konuştum. Bu işin; kişisel bilgilerin güvenliği, fiyatlandırma, uzaktan muayene standartları boyutlarının iyi kurgulanması gerekiyor. Biliyorum ki, Sağlık Bakanlığı bu konuda kılı kırk yarıyor. Ama yine de başta sigorta şirketleri ve hastaneler olmak üzere tüm tarafların görüşü, onayı alınarak bir düzenleme yapılmalı.

Mesela fiyatlandırma konusunda, sigorta şirketleri haklı olarak, uzaktan muayene ile normal muayenenin aynı fiyatlandırmada olmaması gerekti üzerinde hassasiyetle duruyor. Yani, doktorun normal muayene ücreti misal, 100 liraysa, tele sağlık uygulamasında da aynı doktor için 100 lira ödenmemesi gerektiğini savunuyorlar. Tahmin ediyorum aynı durum Sosyal Güvenlik Kurumu için de geçerlidir.

Yazının Devamını Oku

Ne zaman emekli olalım?

17 Aralık 2020
Okurlar, ‘Emeklilik dilekçemi yıl sonuna kadar mı versem, gelecek yılın ocak ayına mı bıraksam?’ diye soruyor. Soru haklı, çünkü sene sonu emekli olunması ile gelecek seneye bırakılması emekli maaşı açısından farklılık yaratıyor.

SENE sonu yaklaştıkça okuyuculardan sıkça aldığım soruların başında, ‘emeklilik dilekçemi yılsonuna kadar mı versem, gelecek yılın ocak ayına mı bıraksam?’ geliyor. Bu durum sadece işçi statüsünde çalışanlar için değil, memurlar hatta Bağ-Kurlular için de geçerli. Soru haklı bir soru çünkü sene sonu emekli olunması ile gelecek seneye bırakılması emekli maaşı açısından farklılık yaratıyor.

AYLIK NASIL BELİRLENİYOR?

Öncelikle, emekli aylığı nasıl belirleniyor kısaca değineyim. Ortalama aylık kazancın, prim gün sayısına göre hesaplanan aylık bağlama oranı ile çarpılması sonucu emekli aylığı tutarı belirleniyor ve enflasyon, büyüme hızı gibi birçok etken de hesaba katılıyor. Belirlenen emekli aylığı tutarı geçmiş enflasyon oranında artırılıyor. Enflasyon artışı da ocak-haziran ve temmuz-aralık dönemlerini kapsayan 6’şar aylık enflasyon oranına göre yapılıyor ki, malum tüm emekliler ocak ve temmuz olmak üzere senede iki kere maaşlarını zamlı alıyor. Hal böyle olunca da bu yılın aralık ayında emekli olunca alınacak maaş ile gelecek yılın ocak ayında emekli olup, alınacak maaş arasında fark ortaya çıkıyor.

MAAŞ FARKI OLUŞACAK

Bu yılın sonuna kadar emeklilik dilekçesini verirseniz; emekli aylığınız 2019 yılı gelişme hızı, güncelleme katsayısı kriterlerine göre hesaplanacak ve bunun üzerine de 2020 yılındaki enflasyona göre emekli aylıklarına yapılan zam oranı eklenecek. Bu yıl emekli aylıklarına ocak ve temmuz olmak üzere toplamda yüzde 12.25 zam yapılmıştı. İşte bu zam oranı hesaplanacak emekli aylığına eklenecek. Eğer, emeklilik dilekçesi 2021’in ocak ayında verilecek olursa; bu sefer emekli aylığı, 2020’nin gelişme hızı, güncelleme katsayısı kriterlerine göre hesaplanacak. Haliyle de güncelleme katsayısında bir fark oluşacağından bu fark emekli aylığına da yansıyacak. Ancak 2020 yılında yapılan zamlar –yüzde 12.25- maaşa eklenmeyecek, sadece 2021’in ocak ayında yapılacak zam miktarı maaş yansıyacak. Bu çerçevede değerlendirecek olursak; açıklanan bu yılın kasım ayı enflasyonu yani, son 5 aylık enflasyona bakacak olursak ve enflasyonda da büyük bir farklılık olmayacağını hesaba katarsak; 2021’de emekli maaş zammı yüzde 7’ler seviyesinde olacaktır. Geçen senenin ocak ayından yüksek. 2020 yılı güncelleme katsayısının ise yıllık enflasyon kadar olacağını tahmin edebiliriz ki, bu yüzde 13’ler civarında demektir. Büyümenin yüksek olması güncelleme katsayısını etkileyeceğinden emekli maaşının yüksek olmasına neden olur. Diğer taraftan enflasyonun da yüksek olması, yararlanılacak maaş zammının yüksek olmasını sağlar. Daha fazla kafa karışıklığı yaratmadan ve çok hesaba kitaba boğmadan mevcut durumda yılsonuna kadar emekli dilekçesinin verilmesi daha avantajlı gibi görünüyor. Yine de tercih sizin.

KIDEM TAZMİNATINI UNUTMAYIN

Tabi işin bir de kıdem tazminatı boyutu var. Bu yılın sonunda emekli olup tazminat alacaklar ile gelecek yılın başında emekli olup kıdem tazminatı alacaklar arasında fark olacak. Malum, kıdem tazminatı tutarı ocak-temmuz ve temmuz-aralık olmak üzere senede iki kere değişiyor. Bu yılın ocak-temmuz döneminde uygulanan tazminat tavanı 6.730 lira iken temmuz-aralık dönemindeki tazminat tavanı 7.117 lira oldu. Bu durumda, 2020’nin sonuna kadar emekli olacakların kıdem tazminatı 7.117 lira üzerinden hesaplanacak. Ancak 2021’in ocak ayında kıdem tazminatı yeniden belirlenip, artacağına göre gelecek yılın başında emekli olacakların tazminatları yeni ve yüksek tavan üzerinden hesaplanacak.

Yazının Devamını Oku

İşveren tazminatsız işten çıkarabilir

16 Aralık 2020
Soru: 30.11.2020 tarihinde belirli iş sözleşmesinin sona ermesi ile işten çıkarıldım. Kurum yasak olmadığını beni çıkarabileceğini söyledi. Tazminat için arabuluculuğa başvurdum, tazminat hak edebilir miyim? Cansu T.

Cevap: Pandemi döneminde işten çıkarma yasağı olsa da işverenin, belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışanları sözleşme bitiminde işten çıkarma hakkı bulunuyor. Son yapılan düzenleme ile işverene bu hak tanındı. Belirli süreli iş sözleşmesi kendiliğinden sona erdiğinde çalışan kıdem tazminatı, ihbar tazminatı alamaz.

KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİNE BAŞVURULMALI

Soru: Mart ayından beri kısa çalışmadan yararlanıyoruz. Kasım ayında tekrar işe döndüm. Fakat işyerim ücretsiz izne çıkardı, kısa çalışmadan yararlanamayacağım söylendi. Böyle bir durum olabilir mi? Ali E.

Cevap: İşyerinizin sizi ücretsiz izne çıkarma hakkı var. Kısa çalışma ödeneğinden de yararlanabiliyorsunuz. İşyerinizin, sizin için kısa çalışmaya başvurmamasının nedenini açıklamamışsınız. Kısa çalışma ödeneği alma hakkı varken, işveren bu haktan yararlanmayıp, sizi ücretsiz izne çıkarırsa, bu durumda ücretsiz izin desteği de alamazsınız. Çünkü ücretsiz izin desteğinden kısa çalışma ödeneği alamayanlar yararlanabiliyor. İşvereniniz ile durumu konuşmalısınız.

OCAKTA EMEKLİ OLURSANIZ TAZMİNAT ARTAR

Soru: 25 Aralık 2020 tarihinde emekli olmayı hak ediyorum. Mevcut verilere göre emeklilik dilekçemi aralık ayında mı yoksa ocak ayında mı vermem daha avantajlı olur?
Tuğba M.

Cevap:

Yazının Devamını Oku

Asgari ücretliye bir maaş da BES’ten

14 Aralık 2020
45 YAŞ altı tüm çalışanların işverenleri tarafından Bireysel Emeklilik Sistemine (BES) dahil edilmesine imkan tanıyan otomatik katılım uygulaması, bir başka adıyla otomatik BES, 2017’de başladı. Bu dört yıl içinde 25 milyondan fazla çalışan sisteme girdi, yıllar içinde çalışanların bir kısmı sistemden ayrıldı. Bugün 6 milyona yakın çalışan otomatik BES sistemiyle tasarrufa devam ediyor. Az mı, çok mu; tartışmasına girmeyeceğim ama kendi adına çalışanları -Bağ-Kurluları- dışarıda bırakırsak, işçi ve memur statüsünde çalışanların toplam sayısının 18 milyon olduğunu düşünürsek, kabaca yüzde 33’ünün, otomatik BES sayesinde tasarruf ettiğini söyleyebiliriz.

Sistem başladığından beri de sürekli olarak çalışanlardan, ‘birikimim ne olur, sistemden çıkmalı mıyım, kalmalı mıyım?’ gibi sorular aldım, halen de almaya devam ediyorum. Tabi, birikimim ne olur sorusunun cevabı, çalışanların sisteme aylık ödedikleri katkı payları ya da işverenlerin çalışanların maaşlarından yaptıkları kesintiler ile doğrudan ilgili. İşverenler, çalışanların brüt maaşlarından her ay yüzde 3’ü otomatik kesip, BES’e aktarıyor ama bazı çalışanlar bu oranın da üzerinde sisteme katkı ödüyor.

MAAŞTAN 100 LİRA KESİLDİ

Otomatik BES’te olan çalışanların sadece bu yıl içinde birikimlerinin ne olduğuna baktım ve bir hesap yaptım. Bu hesabı da asgari ücretli çalışanlar üzerinden yaptım ki, sistemde tasarruf edenlerin yüzde 24’e yakını asgari ücretliler. Normal şartlarda bu yıl asgari ücretli çalışanın her ay brüt maaşından (2.943 lira), 88.3 lira BES için kesinti yapıldı ancak sisteme baktım genelde çalışanların maaşlarından 100 lira ila 110 lira arasında kesinti yapılıp, otomatik BES’e aktarılmış.

Ben 100 lira üzerinden ilerleyeceğim. Bu yıl her ay maaşından 100 lira kesilen asgari ücretli bir çalışanın sene sonunda toplam BES’teki birikimi 1.200 lira oldu. Malum, her ay maaştan yapılan kesintinin yüzde 25’i kadarı da devlet katkı yapıyor. Asgari ücretli aylık 100 lira yatırdı, 25 lira da devlet ekledi ve 12 aylık devlet katkısı tutarı 300 lira oldu. Yılsonunda çalışanın kendi yatırdıkları ve devlet katkısı ile birlikte toplam birikimi, 1.500 lira oldu. 

Tabi, işin bir de birikimlerin faizli ve faizsiz yatırım araçlarında değerlendirilerek, getiri tarafı var. Faizli, faizsiz fon ayrımı yapmayacağım, ortalama getiriler üzerinden hesap yapacağım. 

BİRİKİM YÜZDE 44 ARTTI

Bu yıl otomatik BES’te ortalama getirisi yüzde 15’ler; aynı şekilde yüzde 25’lik devlet katkısının değerlendirildiği fonların da ortalama getirisi yüzde 15’ler civarında. Buna göre asgari ücretli bir çalışanın sadece bu yılın sonunda BES’teki toplam birikimi, 1.725 lirayı buldu. Demek ki, çalışanın bu yıl maaşından 1.200 lira kesilmiş, karşılığında devlet katkısı ve fonların getirisi ile birlikte yılsonunda birikimi 525 lira artarak, 1.725 lira olmuş. Daha açık bir anlatımla maaşından kesilen tutarın üzerine yüzde 44 eklenmiş. Geçen yıla baktım; benzer bir durum 2019’da olmuş. Hatta geçen sene birikimler daha da artmış, çünkü yüzde 25’lerin üzerinde getiriler olmuş.

Bu sene asgari ücretli çalışanın eline geçen net maaş, 2.324 lira. Buradan yola çıkarsak otomatik BES’te kalıp tasarruf eden asgari ücretli bir çalışanın birikimi, sene sonunda bir maaşa yakın olmuş. Eminim şimdi birileri diyecek ki, ‘aylık 100 lira ile altın alınsaydı ya da faize yatırsaydı ne olurdu?’. Hiçbir şey olmazdı. Aylık 100 liralar ile ne altın alınır ne de bankaya gidilip, faize yatırılır. Kaldı ki, zaten BES fonlarının içinde altın da var, faiz de var, kar payı da var, döviz de var.

Yazının Devamını Oku