Konu, hekimlere, hatalı tıbbi uygulamalarından dolayı açılan yüklü miktarlarda tazminat davaları. Buna da malpraktis davaları deniyor.En basit haliyle; hekimin kusurundan dolayı hastanın maddi, manevi zarara uğraması ve bunun karşısında hekime dava açması olarak da özetleyebiliriz.
Konu, en son gündeme Hürriyet’ten Özge Eğrikar’ın haberi ile geldi. Habere göre; pilot E., yanlış tedavi sonucu gözünde oluşan görme kaybı nedeniyle iki doktor ile özel hastaneye 1 milyon liralık tıbbi malpraktis davası açtı.
Bu dava ilk değil; bu şekilde açılmış ve mahkemelerde devam eden birçok dava var; sonuçlanmış davalar da var. Aslında bu konu, 26 Mart tarihinde Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) tarafından düzenlenen ve benim de katıldığım Sağlıkta Ortak Çözüm Toplantıları’nın da ana gündem maddesiydi. Toplantıda birçok doktordan malpraktis davaları ile ilgili şikayetleri dinledim. Durum öyle hale gelmiş ki, doktorların, ‘dava açılacak diye korkumuzdan yakında ameliyat bile yapamaz hale geleceğiz’ dediklerini de duydum.
Açıkça söyleyeyim, konu hassas ve zor bir konu. Bir tarafta yaşam kalitesini kaybeden hastalar, diğer tarafta sağlımızı, canımızı emanet ettiğimiz hekimler var. O nedenle de yazarken, söylerken dikkatli olunması gerekiyor. Peki, bu davalara karşı hekimi koruyan bir sigorta yok mu? Var; özel, devlet hastanelerinde çalışan ya da bir hastaneye bağlı olmadan özel çalışan uzman doktorlar, hastanın vefatı ya da sakat kalması sonucu kendilerinden talep edilecek maddi, manevi tazminat taleplerine karşı zorunlu olarak sigortalanıyor. Bu sigortaya da hekim sorumluluk sigortası deniyor. Bu sigorta olmadan doktorlar, mesleki faaliyetlerini sürdüremiyor.
TAZMİNATA YETMİYOR
O zaman sorun ne? Sigortadan hasta yakınlarına ödenecek tazminat tutarı, doktorların uzmanlık alanlarına göre 200 bin lira ile 800 bin lira arasına değişiyor. Yani, sigortadan ödenecek en yüksek tazminat 800 bin lira. Oysa son yıllarda hekimlere açılan davalarda talep edilen tazminat tutarları 6 ile 10 milyon lira arasında değişiyor.
Peşin peşin söyleyeyim, bu yazdıklarımı birileri, ‘bir canın ya da sakatlığın bedeli kaç liradır?’ tartışmasına çekmesin; durum tespiti yapıyoruz. Hekim sorumluluk sigortasından da 11 yılda -ki, uygulama 2010’da başladı- hasta ve hasta yakınları 2 milyar liralık tazminat alma hakkı doğdu, ancak bunun sadece 250-300 bin lirası ödendi. Neden böyle? Malpraktis davaları yıllarca sürüyor da ondan. Davaların neredeyse yüzde 90’a yakını da manevi tazminat davalarından oluşuyor. Çok iyi hatırlıyorum, 2017 yılında sigorta şirketleri ile hekimler arasında sorun yaşanmıştı ve o dönem riskli ameliyatlar neredeyse durma noktasına gelmişti.
Gelinen noktada, açılan davalar ve davalarda istenen tazminat tutarları ile mahkemelerin hükmettiği tazminat tutarları karşısında sigorta yetersiz kalıyor. Mesela özel bir hastanedeki iki doktora açılan mahkeme toplam 12 milyon lira tazminata hükmetti ve doktorların bu parayı ödeyecek güçleri olmadığından hastane ödedi ve o doktorlarla da uzun süre aynı hastanede çalışmaları için sözleşme imzalandı.
Cevap: Malulen emekli olabilmek için Sağlık Kurulu’ndan heyet raporu almanız lazım. Malullük durumunuz işinize engel ise işyeri sizden heyet raporu isteyebilir. Heyet raporu işe elverişli onayı vermezse işyeri sizi malulen emekli edebilir. Malulen emeklilikte alacağınız maaş daha düşük olur. Normal şartlarda emekli olanız durumunda alacağınız tazminat ile malulen emekli olacağınızda alacağınız tazminat farklı olur, daha düşüt tazminat alırsınız.
BAYRAM İKRAMİYESİ ALAMAYACAKLAR
Soru: Emeklilere ödenecek bayram ikramiyeleri şu an kamuoyu gündeminde. 2018 yılından beri unutulan, bayram ikramiyesi ödenmeyen sandıkların emekli dul ve yetimleri var. Ödenmeyen sandık emekli, dul ve yetimlerinin bayram ikramiyeleri ödenemez mi? Tahsin Ç.
Cevap: Geçmişte bu konuda bir düzenleme yapılmadı. Bu sene de düzenleme yapılmazsa banka ve sigorta gibi özel sandıklardan emekli aylığı alanlar ve dul ve yetimlerine bayram ikramiyesi ödenmeyecek.
İSTEĞE BAĞLI SİGORTALILAR BAĞ-KUR’LU SAYILIYOR
Soru:
Çıkan haberlere baktım; ‘rekor zam’ diyen de var, ‘her ay zam yapılacak’ diyen de var, ‘trafik sigortasının fiyatı uçtu’ diyen de var. Doğru; Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK), trafik sigortası primlerinde yeni bir düzenleme yaptı. Buna göre, sigorta şirketlerinin her ay trafik sigortası primine yaptıkları artış oranını yüzde 2.25 olarak belirledi. Konuyu biraz daha açayım ki, daha net anlaşılsın.
REKOR ZAM MI GELDİ?
Halen bilmeyen varsa diye bir kere daha yazayım; trafik sigortasında uygulanacak tavan primi illere, araç gruplarına, sürücünün hasar geçmişine göre SEDDK belirleyip, yayınlıyor. Sigorta şirketleri de belirlenen bu tavan fiyatın üzerine satamıyor ama isteyen bu fiyatın altında primle satabiliyor. SEDDK, sene başlarında, tavan fiyata her ay yapılacak fiyat artış oranını da belirliyor ve şirketler isterlerse bu oranlarda aylık primlerini artırabiliyor. Beş yıldır uygulama böyle. Mesela, 2020 yılında SEDDK, sigorta şirketlerine her ay yüzde 1.5 artış hakkı tanırken, 2021 yılında bu oranı yüzde 1’e düşürdü.
2022’nin başında ise SEDDK, trafik sigortası fiyatına, şubat ayında bir kereye mahsus olmak üzere yüzde 20’lik artış yapılmasına karar verdi; şirketlere de primlerini her ay yüzde 1.5 artırma hakkı tanıdı. Geçen günlerde yeni bir düzenleme daha yapıldı ve aylık yüzde 1.5’luk oran mayıs ayı başından itibaren aylık yüzde 2.25’e çıkartıldı. Evet, burada yüzde 50’lik bir artış var ama bu sigorta fiyatının yüzde 50 arttığı anlamına gelmiyor. Misal, tavan fiyat 1.000 liraysa, yeni düzenleme ile söylendiği gibi fiyat 1.500 lira olmayacak; 1.022.5 lira olacak. Yıllığa vurduğumuzda da mayıs ayından yıl sonuna kadar 8 ayda toplam artış yüzde 18 oluyor.
GEREK VAR MIYDI?
Peki, böyle bir artışa gerek var mıydı? Sigortacılarla konuştum, özetle söyledikleri şu: Kurdaki hareketlilik, enflasyon, asgari ücretteki artış nedeniyle hasar onarımındaki işçilik ve yedek parça maliyetleri yüzde 70’lerin üzerinde arttı. Sonuçta trafik sigortasında alınan prim hasarı karşılamaz hale geldi. Nitekim, geçen sene sigortacılar trafik sigortasında, 2.5 milyar TL zarar açıkladı ve topladıkları her 100 liralık prime karşılık ceplerinden 115 lira hasar ödedi. Söylenene göre, hasar maliyetleri her geçen gün daha da artıyor ve zarar büyüyor. Duyumlarıma göre de bu durum devam ederse bazı şirketler trafik poliçesi satışında frene bile basabilirmiş. Sigortacılar, her şeyin fiyatının arttığı bir ortamda sigortanın fiyatının artmamasının mümkün olmayacağını da söylüyor. İşte, SEDDK da son yaptığı düzenleme ile kriz büyümesin diye fiyatta sigorta şirketlerinin lehine bir iyileştirme yapmış.
Öncelikle kimlerin kendi istekleri ile işten ayrıldıklarında kıdem tazminatı almaya hak kazanacağına değineyim. Kıdem tazminatında birinci şart, işyerinde en az bir yıl çalışmış olmak. Bir yıldan az çalışanların hiçbir şart altında kıdem hakkı olmuyor. İkincisi, işveren tarafından işten çıkarılmış olmak. Erkeklerde askerlik, kadınlarda evlilik nedeniyle işten ayrılma halinde kıdem tazminatı alınabiliyor. Çalışan emekli olduğunda da kıdem tazminatını alabiliyor. Evlilik, askerlik, emeklilik şartlarının dışında; emeklilik için gerekli süreyi ve prim ödeme gün sayısını doldurmasına karşın yaştan dolayı emekli olamayanlar da tazminata hak kazanıyor. Nasıl mı? Madde madde sıralayayım.
BU ŞARTLARA DİKKAT!
İlk kez sigortalı olduğu tarih, 8 Eylül 1999 tarihinden önce olanlar 15 çalışma yılını doldurup, 3600 prim gün sayısını tamamladıklarında kendi istekleri ile işten ayrılıp, kıdem tazminatını alabiliyorlar.
İlk sigortalı olduğu tarih 8 Eylül 1999 ile 30 Nisan 2008 tarihi arasında olanlar ya 25 yıl çalışıp, 4500 prim günü doldurduklarında kıdem tazminatı alabilirler ya da çalışma yılına bakılmaksınız 7000 prim günü doldurduklarında işyerinden kıdem tazminatı alıp, işten ayrılabilirler.
İlk sigortalı olduğu tarih 30 Nisan 2008 ile 31 Aralık 2008 tarihi arasında olanlar 4600 prim günü doldurduklarında kendi istekleri ile işten ayrılıp, tazminata hak kazanıyorlar.
İlk sigortalı olduğu tarih 1 Ocak 2009 ile 31 Aralık 2015 tarihi arasında olanlar ise her yıl için 100 prim gün eklenmek kaydıyla 4600 ile 5300 arasında prim günü doldurduklarında kıdem tazminatını alıp işten ayrılabiliyorlar.
İlk sigortalı olduğu tarih 1 Ocak 2016 sonrası olanlar ise 5400 prim günü doldurduklarında kendi istekleri ile ayrılıp, tazminata hak kazanıyorlar.
Soru: 1998 doğumlu üniversite mezunu olan kızımız için SGK’dan ne zamana kadar ve hangi şartlarda ücretsiz sağlık hizmeti almaya devam edebileceğiz? İlhan Ö.
Cevap: Genel Sağlık Sigortası kapsamında gençler 18 yaşına kadar ebeveynleri üzerinden sağlık hizmeti alabiliyor. Eğitim görenler için lise ve dengi okul mezunları için yaş sınırı 20, üniversite mezunları için yaş sınırı 25. Ayrıca öğrenciler, okuldan mezun oldukları tarihten itibaren 2 yıl süreyle de prim ödemeden, ücretsiz sağlık hizmeti alabiliyor. Ancak yaş sınırının aşılmaması gerekiyor. Üniversiteden mezun olan bir genç, 24 yaşındaysa iki yıl değil bir yıl prim ödemeden sağlık hizmeti alabilir, yaş 25’i geçti mi primini kendi ödemek durumunda. Bu kapsamda kızınız 24 yaşında ve bir yıl daha ücretsiz sağlıktan yararlanabilecek, 25 yaşını geçtiğinde eğer çalışmıyorsa primini kendi ödeyerek, Genel Sağlık Sigortası kapsamına girecek.
2023’Ü BEKLEMENİZE GEREK YOK
Soru: Bu yılın 2022 Ekim ayı itibarı ile emekliliği hak ediyorum. 1992 yılı girişli özel sektör çalışanıyım. Hak kaybı yaşamamak adına bu yıl mı emekli olmam daha faydalı yoksa 2 ay daha bekleyip Ocak 2023’te mi emekli olmam avantajlı? Enis K.
Özetle, ‘Emeklilik fonlarının getirileri enflasyonun çok altında kalmaya başladı. Birikimim eriyor. Enflasyonun yüksek olduğu dönemde emeklilik fonlarında getiriyi artırmak için ne yapmak lazım?’ diye soruyor. Son dönemde okuyuculardan benzeri soruları çokça alıyorum. İşin aslı 13 milyondan fazla Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) katılımcısının hepsinde benzer endişe hakim.
Endişe duymakta da haksız değiller. 2022’nin başından bu yana emeklilik fonlarının ortalama getirisi yüzde 13’e yakın oldu. Aynı dönemde, yani sene başından 8 Nisan’a kadarki dönemde, enflasyon ise 22.81 olarak gerçekleşti. Buna göre emeklilik fonları, BES katılımcılarına enflasyonun yaklaşık 10 puan altında getiri sağladı. Yine aynı dönemde BES’teki birikimlerini faizli fonlarda değerlendirenler ortalama yüzde 11.61, faizsiz fonlarda değerlendirenler ise ortalama yüzde 17.27 birikimlerine getiri sağladı. Yılın ilk çeyreğinde faizsiz fonların getirisi enflasyonun 5 puan altında kaldı. Yani, faizli fonlara göre getiri biraz daha fazla diyebiliriz.
FONLARIN GETİRİSİ
Tabi, bu anlattıklarım BES’teki tüm emeklilik fonlarının getirileri. Fon bazında durum biraz farklı. Mesela, 2022’nin, ilk üç ayında birikimlerini ağırlıklı hisse fonlarında değerlendirmeyi tercih edenler Emeklilik Gözetim Merkezi’nin verilerine göre enflasyonun 2 puan üzerinde, yüzde 24.4 getiri elde etmişler. Sene başından bu yana hisse fonlarının dışında hemen hemen tüm fonların getirisi enflasyonun altında kalmış. Ama birikimlerini faiz içeren, riski düşük, para piyasası gibi fonlarda değerlendirenlerin getirileri enflasyonun neredeyse 10 puan, hatta 15 puan altında kalmış; birikimler ciddi erimiş. Mesela geçen sene yüzde 60’lar gibi getiride rekor üzerine rekor kıran altın fonları, bu senenin ilk üç ayında yüzde 17 getiri sağlamış ki, bu da enflasyonun 6 puan altında bir getiri anlamına geliyor. Benzer şekilde geçen sene dolar, avro gibi dövize yatırım yapan kamu dış borçlanma araçları fonları getiride rekor kırarken, bu yılın ilk üç ayında yüzde 8.1 ile neredeyse enflasyonun 15 puan altında getiri sağlamış.
ÖNEMLİ DÜZENLEME
Peki, endişeye gerek var mı? Yok; çünkü yılın ilk üç aylık getirilerine bakarak, ‘birikimim eriyor’ demek doğru olmaz. Piyasanın durumuna göre inişler çıkışlar olabilir. Önemli olan bu inişler çıkışlar karşısında nasıl bir tavır alacağınızdır. Evet, geçtiğimiz seneler her dönemde BES’te rekor üstüne rekorlar kırıldı. Ancak piyasa şartları değişti, dolayısıyla birikimlerin değerleneceği fonları da değiştirmek gerekiyor. Bu konuda da emeklilik şirketinizden destek alabilirsiniz ki, geçtiğimiz hafta bu konuda önemli bir düzenleme yapıldı ve artık emeklilik şirketlerine, katılımcılarına birikimlerin değerlendirilmesi konusunda tavsiyede bulunmalarının önü açıldı. Düne kadar emeklilik şirketlerinin yatırım tavsiyesinde bulunması yasaktı, ama artık bu yasak kalktı.
Şunu da belirteyim, BES’teki getirilere kısa vadeli bakmamak gerekiyor. Özellikle son 5 yılda emeklilik fonları sürekli olarak enflasyonun üzerine getiri sağladı; bu getiri kimi yıl 10 puan, kimi yıl 15 puan üzerinde oldu. Kimi fonlar getiride yüzde 60’lara kadar çıktı. 2022’de de farklı olmayacaktır. Önemli olan birikiminizi değerlendirirken hangi fonu seçtiğinizdir.
3600 ek gösterge konusunda okuyuculardan soru almadığım bir gün bile yok. Sorular aynı; ‘beni de kapsayacak mı, ne zaman çıkacak, maaşım ve ikramiyem artacak mı, emekli olmayıp düzenlemenin çıkmasını mı beklesem?’ Öncelikle şunu belirteyim, 3600 ek gösterge konusunda çalışmalarda sonuna gelindi; durum da netleşmeye başladı. Bugüne kadar başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve diğer bakanlıklar olmak üzere sendikalarla iki görüşme yapıldı, üçüncü görüşme ise mayıs ayının başında yapılacak. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, çalışmaların mayıs ayında tamamlanacağını ve düzenlemenin Meclis’e gönderileceğini söyledi. Buradan da anlaşılacağı üzere Meclis tatile girene kadar, yani temmuz ayına kadar 3600 ek göstergeye yönelik düzenleme yapılacak.
Bir noktanın daha altını çizeyim, 3600 ek gösterge, memurları ilgilendiren bir uygulama; SSK’lıları ya da Bağ-Kur’ları ilgilendirmiyor. Ek gösterge nedir? Unvan, sınıf, hizmet ve derecelere göre farklılık gösteren ek gösterge, bir başka adıyla da katsayı; devlet memurlarının çalışırkenki maaşlarının, emekli ikramiyelerinin ve emekli maaşlarının hesaplanmasında uygulanan bir hesaplama yöntemi. Emeklilik maaşı ve ikramiyesi bu hesaba göre yapılıyor. Ek gösterge arttıkça maaş da artıyor. Göstergesi 3600 olan bir memur, 2200 ve 3000 olana göre daha fazla emekli ikramiyesi ve emekli maaşı alıyor. Bu nedenle de memurlar, emekli olmadan önce 3600 ek göstergeli göreve atanmak istiyor. Yüksekokul bitiren, sınava giren ve yeterlilik sınavına göre atanan memurların ek göstergeleri 3600’e kadar çıkabiliyor. Maaşları, emeklilik ikramiyeleri ve emekli maaşları da artıyor. Ayrıca bu şartlardaki memurların en düşük ek göstergesi öğretmen ve polislerden çok daha yüksek oluyor.
KAPSAM GENİŞLEDİ
Peki, kimler yararlanacak? Bu konu henüz net değil, ancak şu kadarını söyleyeyim; 3600 ek gösterge konusu ilk gündeme geldiğinde polis, hemşire, öğretmen, din görevlileri bu haktan yararlanacakken, buna lisans mezunu sağlık çalışanları da eklendi. Bu kesimlerin 3600 ek göstergeden yararlanacağı kesin. Tabii, 2200 ve 3000 gösterge ile çalışan tüm kamu personeli de bu haktan yararlanmak istiyor. Düzenlemenin diğer kesimleri kapsayıp kapsamayacağı, sözleşmeli personelin durumunun ne olacağı mayıs ayında yapılacak toplantıda netleşecek.
Akıllara şöyle bir soru gelebilir ki, okuyuculardan da bu yönde sorular alıyorum, ‘düzenleme yapmak bu kadar zor mu, neden süreç uzuyor?’. İşin aslı bu kadar zor, çünkü statüler farklı. Ek göstergeyi 3600’e çıkarttığınız zaman kimi kesimler bundan olumlu etkilenirken kimi kesimler de olumsuz etkilenecek; avukatlar, il müdürleri, şube müdürleri gibi. Nasıl mı? Eğer siz göstergesi 3600 olan bir şube ya da il müdürünün yanında çalışan memurun da göstergesini 3600’e çıkartırsanız burada haksızlık ortaya çıkar. Bir düzenleme yapılacaksa, tüm bu göstergeler ve statüler arasında denge oluşturulması gerekiyor. Hal böyle olunca da belki sadece 3600 ek gösterge ile sınırlı olmaz başka ek göstergeler de gündeme gelebilir.
Gelelim, ek göstergenin maaşları nasıl etkileyeceğine. 3600 ek gösterge düzenlemesi yapıldığında sadece mevcut çalışanların değil emeklilerin de maaşları artacak. Bir şey daha artacak, o da görevdeki memurların ikramiyeleri. Ancak düzenleme emekli olanların ikramiyelerini etkilemeyecek. Yani, önceden emekli olmuş ve ikramiyesini almış memur, yeni düzenleme yapıldığında ikramiye farkı almayacak ama emekli maaşını yukarı doğru etkileyecek.
MAAŞLARA ETKİSİ
Cevap: Sizin durumunuzda 25 yıl çalışıp, 5975 prim günü doldurduğunuzda 58 yaşında emekliliğe hak kazanıyorsunuz. Sigorta başlangıcı 1999 öncesi olanlar, prim sayısını ve çalışma yılını dolduranlar emeklilikte yaşa takılıyorlar. EYT konusu gündemde ancak nasıl bir düzenleme yapılacağı, kimleri kapsayacağı konusunda henüz bir netlik yok. Sizin hem prim gün sayınız hem de çalışma yılınız eksik. EYT çıksa da yararlanamazsınız.
GEÇMİŞ PRİM BORÇLARI TOPLU ÖDENMEZ
Soru: 1990 kasım sigorta başlangıcım var, yaklaşık 2 yılı ödenmiş. EYT çıkarsa geçmişe dayalı borçlarımı ödeyerek emekli olabilir miyim? 1971 doğumluyum. Arzu H.
Cevap: Geçmişe dönüp borç ödemesi diye bir durum söz konusu değil. 20 yıl çalışıp, 5450 prim gün sayısını doldurup, 47 yaşında emekli oluyorsunuz. Çalışma yılınız da prim gün sayınız da eksik. Ya sigortalı olarak yeniden çalışmaya başlayıp çalışma yılınızı ve prim gün sayınızı dolduracaksınız ya isteğe bağlı sigortalı olacaksanız ya da prim gün sayınız ve çalışma yılınız çok eksik olduğundan ve yaşınız da 51 olduğundan geçmişte ödediğiniz primleri SGK’dan iade alacaksınız.
TEMMUZDA MAAŞINIZ ZAMLANACAK
Soru: Şubat ayı itibarıyla 7292 prim gün ile maaş almaya başladım. 2021 enflasyon ve büyüme oranı maaşa yansıdı mı ya da yansıyacak mı? Temmuz ayında maaşa zam alabilir miyim? Tahsin Ü.
Cevap: Emekli olmuşsunuz ve maaşınız da bağlanmış. Emeklilik dilekçesini ocak ayında verdiyseniz 2021 yılı enflasyon yansıtılmıştır ancak büyüme hızı yansımamıştır. Büyüme hızından kaynaklı artış ise maaşınıza yansıtılacak ve fark olarak alacaksınız. Emekliler, ocak ve temmuz olmak üzere senede iki kere maaşlarına zam alıyorlar, temmuz ayında maaşınız zamlanacak.
BORÇLANMA EMEKLİLİĞİ ÖNE ÇEKMEZ