Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) konusunda sona geliniyor. Sona gelindikçe de hem ciddi bilgi kirliliği yaşanıyor hem de kafalarda ciddi soru işaretleri doğuyor. ‘EYT’li miyim, yeni yasa beni de kapsayacak mı?’ gibi klasik soruların dışında; EYT ile ilgili başka merak edilenler de var. Mesela, prim gün sayısı eksik olanların askerlik ya da doğum borçlanması yaparak, yeni yasadan yararlanıp yararlanamayacağı? Mesela; yapılacak düzenleme sonrası EYT’lilerin zorunlu olarak emekli edilip edilmeyeceği? Dikkat ediyorum da EYT’de pek konuşulmayan bir konu daha var; o da, düzenlemeden işverenlerin nasıl etkileneceği. Bence işin bu boyutu önemli. Hepsine tek tek değineyim.
DÜZENLEME KİMLERİ KAPSAYACAK?
Önce, EYT konusunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in yaptığı açıklamayı paylaşayım. Keza, Bakan Bilgin’in açıklaması nasıl bir EYT düzenlemesi olacağının ana hatlarını net ortaya koyuyor. Bakan Bilgin, “Birçok televizyon kanalında çeşitli uzmanlar ellerinde kalemle hesaplar falan yapıyorlar. Onların hiçbiri bizim önümüzde yok. Televizyonda çıkarıyorlar işte ‘şunlar da girecek bunlar da çıkacak’ öyle bir şey yok. 1999 yılı öncesi biliyorsunuz yaş ile ilgili bir sorun var. O sorunu biz çözüyoruz. Önümüzde tek bir model var” açıklamasını yaptı. Bakan Bilgin, hazırlıkların aralık ayında Meclis’e geleceğini de söyledi.
Daha önceki yazılarımda da yazdım, bir kere daha tekrarlayayım ki, net anlaşılsın. İlk sigortalı olduğu tarih 1999 yılının eylül ayından önce olanlar, emeklilikte yaşa takılıyorlar. Bu tarihten önce sigortalıların emekli olabilmeleri için kadın çalışanların 20 yıllık sigortalılık süresi ve 5 bin gün prim ödemiş olması gerekiyordu. Erkek çalışanların ise 25 yıllık sigortalılık süresi ve 5 bin gün prim ödemiş olması emeklilik için yeterliydi ve her iki kesim için de yaş şartı aranmıyordu. 1999’un eylül ayında sosyal güvenlik sisteminde yapılan değişiklikle sigortalılık süresi ve prim gün sayısına ek olarak emeklilik için yaş şartı getirildi. Emekli olabilmek için emeklilik yaşı kademeli olarak kadınlar için 58, erkek çalışanlar için 60’a çekildi ve prim gün sayısı da 7 bin güne çıkarıldı. Bu kişiler çalışma yılını ve prim gün sayısını doldursalar da emeklilikte yaşa takıldılar.
1.5 MİLYON EMEKLİ OLACAK
İşte, yeni düzenleme bu kişileri kapsayacak. Daha açık bir anlatımla, ilk sigortalı olduğu tarih eylül 1999’dan önce olup da çalışma yılını ve prim gün sayısını dolduranlar; yeni düzenlemeden yararlanarak, emekliliğe hak kazanacak. İlk etapta da 1.5 milyon kişinin düzenlemeden yararlanıp, emekli olması bekleniyor. Bakan Bilgin’in açıklamasına göre de düzenleme aralık ayında Meclis’e gelecek ve yasalaştıktan sonra da 2023’ün ocak ayından itibaren uygulanmaya başlanacak. EYT’liler, gelecek yılın başından itibaren emekli olabilecek.
BORÇLANMA YAPILACAK MI?
Özellikle son aylarda bu eleştirilerin dozu gittikçe de arttı. Tüketici haksız mı? Değil. Konut fiyatlarının, inşaat maliyetlerinin ikiye, hatta üçe katlandığı; sene başında 700 bin liralık konutun değerinin bugün bir buçuk, iki milyon liraya çıktığı bir ortamda, zorunlu deprem sigortasının sunduğu teminat yetersiz kalıyor. Ama bu durum değişiyor.
TEMİNAT 620 BİN TL’YE ÇIKIYOR
DASK’ta neler değişeceğine geçmeden önce, tüketicilerin şikâyetine neden olan mevcut durumdan çok kısa bahsedeyim. DASK, metrekare birim maliyetlerine göre konutun yeniden inşa bedelini ödüyor. Bugün için DASK’ın belirlediği, -daha doğrusu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın belirlediği- metrekare birim maliyeti 1.508 lira. Buna göre konutunuz 100 metrekare ise DASK’ın vereceği teminat tutarı 150 bin 800 lira. Bunun için de ödeyeceğiniz prim yıllık 354 lira. DASK’ın vereceği en yüksek teminat tutarı ise 320 bin lira ki, bu da 212 metre kare konutlar için verilen teminat tutarıdır. Hal böyle olunca da bugün en düşük konutun fiyatının bir-iki milyon olduğu bir ortamda DASK’ın vereceği en yüksek teminat tutarı olan 320 bin lira bile vatandaşa düşük geliyor.
Peki, ne değişecek? Öncelikle, DASK’ta birim metrekare maliyeti iki katına, yani 1.508 liradan, 3 bin 16’ya liraya çıkacak. Böylelikle zorunlu deprem sigortasında 100 metrekare bir konut için alınacak teminat tutarı 300 bin liraya yükselecek. Değişiklikle birlikte DASK’ın vereceği en yüksek teminat tutarı da 620 bin lira olacak. Tabi, yeni düzenleme ile zorunlu deprem sigortasının primi de artacak. Bugün 100 metrekare için ödenen 354 liralık prim, teminatlar artınca 708 lira çıkacak. Altını çizeyim, DASK’ın fiyatı artamayacak, teminat artışına paralel olarak ödenecek prim de ona göre olacak.
Cevap: Öncelikle, emekli maaşına bloke konulamaz, haczedilemez. Promosyona bloke konulması ise biraz tartışmalı bir konu. Kimi hukukçulara göre verilen promosyon emekli maaşının bir parçası, eklentisi olduğu için ödenen promosyona bloke konulamaz. Kimi hukukçular ise promosyonun maaştan ayrı bir ödeme olduğunu savunup, bloke edilebileceğini, haczedilebileceğini savunuyor. Bu konuda verilmiş bir hukuk kararı da yok. Ancak ağır basan görüş, ödenen promosyona bloke konulamayacağı yönündü. Böyle bir durum karşısında yapmanız gereken haciz işlemini yapan icra müdürlüğü ise buraya başvurulması, banka ise şikayet edilmesi.
EMEKLİLİĞİNİZİ ERKEN ÇEKEBİLİYORSUNUZ
Soru: 1 Ocak 1968 doğumluyum. İlk SSK başlangıç tarihim 4 Aralık 2000. Toplam 7707 gün prim ödemem var. Askerden önce sigortam yoktu. 18 aylık askerliği borçlanarak bedelini yatırdığım durumda en erken hangi yaşta emekli olabilirim? Faruk İ.
Cevap: Sigorta başlangıcından önce, yani çalışamaya başlamadan önce askere gittiyseniz askerlik borçlanması yapabilirsiniz. Böylece sigorta başlangıç tarihiniz borçlanacağınız gün sayısı kadar erkene çekilir ve bu da emeklilik yaşını etkiler. Buna göre de erken yaşta emekli olabilirsiniz. Mevcut durumda 60 yaşında emekli olacaksınız. Askerliğinizi 18 ay borçlanırsanız emeklilik yaşınız bu kadar süre öne çekebilirsiniz.
EYT’DEN YARARLANABİLECEKSİNİZ
Soru: 1.8.1977 doğumluyum. 1. 8.1997 işe girişliyim. 6920 günlük primim var. Bu ay sonu işten çıkacağım. Kadınlarda 7200 günü dolduranlar emekli olacak sözleri var. EYT çıkarsa benim ödenmiş prim gün sayım mı 7200 gün olması gerekiyor? Derya E.
Cevap:
YEMEK ÜCRETİ NAKİT ÖDENECEK
Torba Kanun ile bir süredir gündemde olan ve işverenler tarafından çalışanlara ödenen yemek ücretleri ile ilgili düzenleme yapılıyor. Vergiden muaf tutulacak günlük yemek ücreti tutarını devlet her yıl belirleyip açıklıyor. Bu tutar 2022 yılı temmuz ayından yıl sonuna kadarki sürede 51 lira. Mevcut uygulamada; işverenin, çalışana, işyerinde verdiği yemek hizmeti gelir vergisinden istisna tutuluyor. Aynı şekilde çalışana yemek kartı veya kuponu ile yapılan ödemeler, çalışana yardım gibi görülüyor ve 51 liraya kadar olan tutar için de vergi muafiyeti sağlanıyor. Ancak işveren, yemek bedelini nakit olarak ödüyorsa bu durum çalışana ek gelir olarak nitelendiriliyor ve gelir vergisine tabi tutuluyor. Kartla da olsa, kuponla da olsa çalışan için ödenen yemek ücretinin 51 lirayı aşması halinde de aşan tutar yine vergiye tabi tutuluyor. Aynı şekilde çalışana yemek ücretinin kartla veya çekle verilmesi durumunda ve çalışanın bu kartları yemek hizmeti vermeyen market veya işletmelerde kullanması, yani alışveriş yapılması halinde de vergi istisnası uygulanmıyor.
Torba Kanun ile yemek bedelinin çalışanların banka hesabına yatırılması ve çalışanların yemek ücretini alışveriş için kullanması halinde de vergi istisnası uygulanacak. Kanun tasarısı yasalaştığında, işverenin, yemek ücretinin çalışana peşin ödenmesi halinde, işverene vergi muafiyeti tanınacak. Tabi bunun bir limiti var. Bu yıl için tutar günlük 51 lira. Daha açık bir anlatımla, işveren günlük 51 lirayı çalışanın banka hesabına yatırdığında, bu tutar kadar vergiden muaf olacak.
65 YAŞ AYLIĞI, EVDE BAKIM ALACAKLARI SİLİNECEK
Torba Kanun ile 65 yaş aylığı alan kişilere yönelik de düzenleme geliyor. 65 yaşını doldurmuş, hiçbir sosyal güvencesi ve düzenli bir geliri olmayan ya da kişinin kendisinin ve eşinin kişi başına düşen ortalama aylık gelirinin asgari ücretin aylık net tutarının üçte birinden az olanlara; 65 yaş aylığı ya da bir başka adıyla yaşlılık aylığı ödeniyor. Ancak gerek Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) yanlışından kaynaklı gerekse de aylık alanların ya da hak sahiplerinin gelir durumlarının değişmesi nedeniyle hak etmediği halde bu kişilere ödeme yapıldığının tespiti durumunda; ödenen aylıklar (yersiz ödeme) yasal faizi ve cezası ile birlikte geri alınıyor. Torba Kanun teklifinin yasalaşması halinde yersiz ödenen ve geri alınması gereken aylıklar ile bunlardan doğan ceza ve faizler silinecek. Ayrıca bu kişiler hakkında adli, idari takipler ile icra takiplerinden vazgeçilecek.
Yersiz ödemelerin silineceği bir başka destek de evde bakım yardımı. 65 yaş aylığında olduğu gibi gelir durumu ya da sağlık kurulu raporlarında yer alan engel oranlarının değişmesi nedeniyle evde bakım desteği kesilmesi gerekirken destek almaya devam edenlere yapılan yersiz ödemeler yasal faizi ile birlikte geri alınıyor. Yeni düzenleme ile fazla ve yersiz ödenen, geri alınması gereken evde bakım yardımı ödemeleri ile bunlardan doğan faiz ve cezalar silinecek.
Hal böyle olunca da okuyuculardan, ‘bize neden böyle mesaj gönderiyorlar, ne yapalım?’ şeklinde sorular alıyorum. Sadece okuyucular da değil eş dost da arayıp, ‘bu mesajların nedenini anlamadık, neler oluyor?’ diyor. Kimileri bu mesajları, ‘sigorta şirketleri paraya sıkıştı galiba prim toplamaya çalışıyor’ diye yorumluyor.
Aslında sigorta şirketlerinin para toplamak gibi bir dertleri yok. Bu mesajları gönderiyorlar, çünkü hem sigortalıları uyarıyorlar hem de ileride tüketici ile yaşanacak olası anlaşmazlıklarda ‘biz sizi uyarmıştık’ diyerek, şimdiden önlem alıyorlar. Tüketicilerin konuyu anlamamasını da haklı buluyorum. Anlatayım.
EKSİK HASAR ÖDEMESİ
Enflasyon ve kurdaki artış nedeniyle vatandaşın sahip olduğu kıymetlerin değeri ciddi artı. Nedir bu kıymetler? Bireysel açıdan bakarsak konut, araç; ticari açıdan bakarsak da işletmelerin stoğundaki mallar ve o malları üretmek için kullandıkları makine, ekipman. Çok uzun değil, daha bundan 5-6 ay öncesine kadar ortalama bir aracın değeri 250-300 bin lira iken bugün aynı aracın değeri 700-800 bin, hatta bir milyon liraya yakın. Aynı şekilde ortalama bir konutun değeri 500-600 bin liralardayken, bugün 2-3 milyon liralarda. Sene başında ticari işletmelerin üretimde kullandığı makine-teçhizatın döviz karşısında değeri 2 milyon lira iken, bugün aynı makinenin değeri 10 milyon liralarda. Örnekleri çoğaltmak mümkün ve herkes de neyin ne olduğunu çok iyi biliyor. Kimsenin, ‘benim bunlardan haberim yok’ diyecek durumu yok.
Tabi bu kıymet artışının sigortaya yansımayacağını ummak da hayalcilik olur. İşte, sigorta şirketleri de uyarı mesajlarını bunun için yapıyor. Yani, sigorta şirketi, konutu sigortalı vatandaşa şu mesajı veriyor: “Sen sigortayı yaptırdığında konutunun değeri 600 bin liraydı ve bu bedel üzerinden sigorta yaptın, ben de bunun üzerinden senden bir prim aldım. Şimdi evinin değeri oldu 2 milyon lira. Eğer bir hasar olursa, su basarsa, deprem olursa ya da başka bir şey; ben sana 600 bin lira üzerinden ödeme yaparım. Sonradan aramız açılmasın, anlaşmazlığa düşmeyelim. Gel istersen, evinin ya da eşyanın sigorta bedelini bugünkü değere, 2 milyon liraya çıkar, aradaki prim farkını da öde.”
ANLAŞMAZLIKLAR ÇIKACAK
Sigortacılar aynı uyarıyı; esnafından KOBİ’sine kadar üreten, istihdam sağlayan, ihracat yapan tüm ticari işletmelere de yapıyor. Onlara da, “Sene başında üretimde kullandığın makinenin değeri kur karşısında 2 milyon liraydı, ben 2 milyon lira üzerinden sigortaladım, ona göre senden prim aldım. Şimdi aynı makinenin değeri 10 milyon liraya çıktı, sen halen 2 milyon lira sigorta bedeli üzerinden sigortalısın, ister küçük ister büyük bir hasar olursa zararını 2 milyon lira üzerinden karşılarım. Başımız ağrımasın, sorun yaşamayalım, davalık olmayalım; istersen gel küçük bir prim farkı ödeyerek, makinenin sigorta bedelini 10 milyon liraya çıkart. Çıkart ki, hasar olduğunda yerine yenisini koyabilesin” diyor.
Peki, sigortacılar bu uyarıları hangi sigortalar için yapıyor? Başta konut, işyeri olmak üzere nakliyat gibi hemen hemen tüm sigortalarda yapıyor ve sigorta bedellerinin, günün şartlarına uyarlanmasını istiyor. Tek bir istisna var; o da, kasko sigortası. Kaskoda, sigorta poliçesinde aracın bedeli yazmaz. Araç zarar görürse sigorta şirketi o gün piyasadaki aracınızın rayiç bedeli neyse onu öder. Sözün özü bu uyarılar aslında tüketici lehine olan uyarılar, o nedenle de kulak asmakta, ciddiye almakta fayda var.
SGK, toptan ödemenin ihyası işlemleri ile ilgili yaşanan sorunlara ve tereddütlere, yayınladığı bir yazı ile açıklık getirdi. Açıklama ile emekli olamayanlara da emeklilik yolu açılmış oldu. Konunun detayına geçmeden, yaşlılık toptan ödemesi hakkında kısa bir bilgi vereyim. Sosyal güvenlik sistemine ödenen primler emekli olmaya ve maaş bağlanmasına yetmiyorsa, kişiler, geçmişte yatırdıkları primleri toplu olarak iade alabilirler ki, buna yaşlılık toptan ödemesi deniyor. Bu ödemeden yararlanılabilmesi için de bazı şartların yerine getirilmesi gerekiyor. Bu şartların başında yaş şartı geliyor. Kadınlar için 58, erkekler için 60 yaşını doldurduğu halde emekli aylığı bağlanmasına hak kazanamayanlar, geçen süre içinde ödedikleri primleri yaşlılık toptan ödemesi adı altında iade alabiliyor. İade alınabilmesi için erkek çalışanların 60, kadın çalışanları ise 58 yaşını doldurması gerekiyor. Bu şekilde prim iadesi alanların artık sosyal güvenlik sistemi ile hiçbir ilişkisi de kalmıyor.
KİMLER YARARLANACAK?
Ancak, SGK’dan, yaşlılık toptan ödemesi alıp da sistemle ilişkisi kesilenler, yeniden sigortalı olabiliyor ve emekli maaşı almaya hak kazanıyor. Buna da toptan ödeme şeklinde alınan sigorta primlerinin ihyası, yani yeniden yapılandırılması deniyor. Peki, kimler bu haktan yararlanabilir? İşte, SGK, bu konuya açıklık getirdi. Kimlerin bu haktan yararlanacağını madde madde anlatayım.
- Toptan ödeme aldıktan sonra prim ödeyerek, çalışmaya başlayanların toptan iade aldıkları primleri sigortalılık süresinden, dolayısıyla da emeklilikte sayılacak.
- Toptan ödeme aldıktan sonra, geçmişte bir nedenden dolayı sigortalılık süresi tespit edilenlerin ya da askerlik, doğum ve yurtdışı borçlanma hakkı bulunanların da iade aldıkları primler sigortalılık süresinden sayılarak, emekli maaşı almaya hak kazanacak.
- Toptan ödeme aldıktan sonra ölen sigortalıların yakınları sigortalının geçmişte iade alınan primlerin dışında prim ödediğini veya prim borçlanma hakkı olduğunu ispat etmeleri halinde ölen sigortalının primleri yeniden geçerli sayılacak ve yakınlarına ölüm aylığı bağlanabilecek.
EMEKLİLİK HAKKI TANINIYOR
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Yemek ödemelerinde restoran, lokanta ve yemek kartı kullanma zorunluluğunu kaldırıyoruz. Çalışanlara nakden ödenen yemek bedeli tutarları da vergi istisnası kapsamına girecektir” açıklamasından sonra; çalışanlar, işverenlerin ödediği yemek ücretlerini sorgular oldu. Yeni düzenleme, önümüzdeki günlerde Meclis’e gelecek olan Torba Kanun’da yer alacak. Düzenleme ile bugüne kadar uygulanan yemek bedeli istisnası değişecek ve çalışanlara nakden ödenen yemek bedeli tutarları vergi istisnası kapsamına girecek. Peki, mevcut durumda işverenin yemek uygulaması nasıl, halen uygulanan yemek bedeli istisnası ne anlama geliyor, yeni düzenlemenin çalışana ve işverene etkisi nasıl olacak? İşte, yemek ücreti konusunda tüm merak edilenler.
1- İşveren, çalışana yemek ücreti ödemek zorunda mı?
İş kanununa göre işverenin, çalışana yemek ücreti ödemek gibi bir zorunluluğu bulunmuyor. Ancak iş sözleşmesinde yemek ücreti ödeneceği yer alıyorsa o zaman ödemek zorunda.
2- İşveren yemek ücretini nasıl öder?
Mesai saatleri içinde ya iş yerinde yemek olanağı sunar ya da yine mesai saatleri içinde yemek ücretini nakdi olarak öder. İşveren, çalışana yemek ücretini nakit ödeyeceği gibi yemek kartı ya da yemek fişi şeklinde de ödeyebilir.
3- Günlük yemek tutarı ne kadar?
Aslında işverenin, çalışana ödeyeceği günlük yemek ücretinin bir üst limiti yok. Ancak vergiden muaf tutulacak günlük yemek ücreti tutarını devlet her yıl belirleyip, açıklıyor. Bu tutar 2022 yılı temmuz ayından yıl sonuna kadarki sürede 51 lira, KDV ile birlikte 55 lira olarak belirlendi. İşveren, günlük bu tutarı, ücretten istisna edebiliyor. İşte buna da ‘yemek bedeli istisnası’ deniyor. İşverenin, işyeri dışında yemek vermesi durumunda, bunu yemek kuponu, yemek kartı gibi ödeme sistemleri ile verme hakkı da bulunuyor.
4- Yemek istisna bedelinin aşıldığı durumlarda ne olur?
Malum, konu tasarruf olunca da bugünkü ortamda devlet katkısı özelliği ile tek tasarruf aracı Bireysel Emeklilik Sistemi (BES). Şimdi bu özelliğe BES fonlarının getirisi de eklendi. Düne kadar ‘BES’in devlet katkısından başka ne özelliği var?’ eleştirisi; bugün, özellikle de son 3-5 yıldır dile bile getirilmiyor. Bu açıdan değerlendirirsek tasarruf ve emeklilik sistemi olarak bakılan BES’e, yatırım özelliğini de ekleyebiliriz. Neden mi? Anlatayım. Borsadan bahsetmemin bir nedeni var.
EMEKLİLİK FONLARI
2022’nin sene başından bu yana emeklilik fonlarının ortalama getirisi yüzde 36 olmuş. Aynı dönemde, yani dokuz aylık dönemdeki enflasyon ise yüzde 47. Diğer yatırım araçlarına bakalım. Mesela, vatandaşın en çok tercih ettiği mevduatta; sene başından bu yana getiri yüzde 12 olurken, altının getirisi yüzde 24 olmuş. Bu durumda faizin getirisi enflasyonun 35 puan gerisinde kalırken; BES, faizin 24 puan üstünde getiri sağlamış. Birikimlerini altında değerlendirenler ise enflasyonun 23 puan altında getiri elde ederken; BES ise altının da 12 puan üzerinde getiri sağlamış. Doğru, emeklilik fonlarının getirisi bu yılın dokuz aylık döneminde enflasyonun 11 puan altında kalmış ama bu getiriler tüm fonların ortalaması. Asıl tasarruflarınızın ya da yatırımınızın değerlendiği emeklilik fonlarına bakmak lazım.
HİSSEDE YÜZDE 89.5 GETİRİ
BES’te, sene başından bu yana hisse ağırlıklı fonları tercih edenlerin birikimleri yüzde 89.5 artmış. Bu da aynı dönemdeki enflasyonun 42.5 puan üzerinde bir getiri demektir. Fon detayları ile kafanızı fazla karıştırmayayım ama içinde hisse ağırlığı olan emeklilik fonlarının tamamı sene başından bu yana enflasyonun çok üzerinde getiri sağlamış. Süreyi biraz daha kısaltayım. Mesela, 2022’nin temmuz başından itibaren üç aylık sürede hisse fonlarının getirisi yüzde 41 olmuş. Üç aylık enflasyon ise yüzde 3.86. Yani hisse fonunu tercih eden BES katılımcının üç ayda birikimleri, enflasyonun 37.14 puan üzerinde artmış. Süreyi uzatalım; geçen senenin eylül ayından bu yana ise hisse fonlarının getirisi ise yüzde 130’a yaklaşmış ki, bu da yıllık enflasyonun 50 puan üzerinde bir getiri demektir.
HALEN ALTINDA MISINIZ?
Eminim okuyucular, ‘Bizde böyle bir getiri yok’ diyecektir. Eğer emeklilik fonlarınızı değiştirip hisse ağırlıklı fonlara geçmediyseniz; o getiri olmaz, tabii. Mesela 2021 yılında altın fonunu tercih edenlerin birikimleri yüzde 67 arttı ki bu da enflasyonun 31 puan üzerinde getiri demektir. 2022’nin dokuz ayında ise altın fonunun getirisi yüzde 29; bu da enflasyonun 18 puan altında bir getiri anlamına geliyor. Daha açık bir anlatımla, geçen sene altı fonunu tercih edip de bu sene tercihini değiştirmeyenlerin birikimi enflasyon karşısında erimiş.
Gelelim, işin yatırım tarafına. Yazacaklarım bazı kesimlerin, özellikle de emeklilik şirketlerinin hoşuna gitmeyecektir ama bu kadar yüksek getirilerin olduğu bir sistem, bana göre tasarruf ve emeklilik kadar yatırım aracıdır da. Elbette bugün yatır, yarın çık olarak bunu söylemiyorum. Yıllık olarak bakarsanız toplu para yatırılıp devlet katkısından yararlanılmasa bile yüksek getirilerden faydalanılabilir. Hatta biraz daha uzun vadeli bakılıp devlet katkısı bile alınır.