Noyan Doğan

Trafik sigortasında dolandırıcıların oyununa gelmeyin

7 Kasım 2022
Beklenen ve korkulan oldu. Şaşırdım mı? Hiç şaşırmadım. Primler artınca trafik sigortası, dolandırıcıların yeni rant kapısı oldu. Hem de öyle yöntemlerle dolandırıyorlar, öyle rant elde ediyorlar ki, ağzınız açık kalır. Sonuçta olan yine vatandaşa oluyor. İşin kötüsü, vatandaş dolandırıldığını ya çok geç anlıyor ya da başına bir şey geldiğinde farkına varıyor ki, iş işten geçmiş oluyor. Anlatayım.

Dolandırıcılar, aracınızın trafik sigortasının yenilemesinin geldiğini ya da yeni bir araç aldıysanız sigorta yaptırmanız gerektiğini bir şekilde öğreniyor. Nasıl öğreniyorlar diye sorarsanız; işin orası bana göre biraz organize işlere giriyor. Size ulaşıyorlar ve neredeyse yarı yarıya fiyat veriyorlar. Sağdan soldan duyduklarınızla ya da yaptığınız fiyat araştırması sonucunda verilen teklif cazip geliyor. Şöyle örnek vereyim; normalde trafik sigortanızı 4 bin liraya yenilemeniz gerekirken dolandırıcılar, size 2 bin ya da 2 bin 500 lira öneriyor. Siz de, ‘zaten zorunlu sigorta, şirket farkının önemi yok, önemli olan fiyat, ne kadar ucuz olursa benim için o kadar iyi’ deyip, teklifi kabul ediyorsunuz. Malum trafik sigortasında artık primler peşin ödeniyor. Kredi kartı ya da nakit paranızı ödüyorsunuz. Sonrasında, şanslıysanız size poliçe falan göndermiyor ki, o zaman dolandırıldığınızı anlıyorsunuz. Şansızsanız, sahte bir poliçe gönderiyorlar, başınıza bir şey gelene kadar dolandırıldığınızı anlamıyorsunuz.

NASIL DOLANDIRIYORLAR?

Eminim birileri, ‘ne var canım, hepi topu 2-3 bin liralık trafik sigortasından bahsediyorsun’ diyecektir. O eskidendi, artık öyle değil. Büyük şehirlerde otomobillerde trafik sigortasının fiyatı 10-12 bin liralara, kamyon, otobüs, taksi gibi araçlarda 25 bin liralara kadar çıkıyor. Sadece trafik sigortası özelinde değil, genel olarak fiyat artışlarından dertli olan tüketici de 20 bin liralık sigortaya, iyi kurgulanmış bir dolandırma yöntemi ile 10 bin lira ödeyeceğini öğrenince doğal olarak üzerine atlıyor. Bakın; 25 milyon araçtan ve 25 milyon sigorta poliçesinden bahsediyoruz. Hemen hemen her gün onlarca araç trafiğe çıkıyor, onlarca aracın da poliçe yenilemesi geliyor. Anlayacağınız öyle böyle bir pazardan bahsetmiyoruz.

SAHTE POLİÇE SATIYORLAR

Durum öyle boyuta geldi ki, Türkiye Sigorta Birliği, dolandırıcıların sahte poliçe satarak vatandaşları zarara uğrattığı yönünde şikayetler üzerine açıklama yapmak durumunda kaldı. Açıklamada, çeşitli yollarla vatandaşların telefon numaralarına ulaşan dolandırıcıların, sahte trafik poliçesi sattıklarına değinilerek, özellikle trafik sigortası almak için acentelere başvuranları takip eden dolandırıcıların kendilerini başvuru yapılan acentenin temsilcisi olarak tanıttıkları ve bu yolla sahte poliçe satarak mağduriyetlere neden oldukları vurgulandı. Açıklamada, sigortasının olduğunu düşünen vatandaşların hem maddi zarara uğradığına hem de trafikte kusurlu duruma düştüklerine dikkat çekildi.

BUNLARI MUTLAKA YAPIN

Peki, vatandaş dolandırılmamak için ne yapacak ya da dolandırıldığını nasıl anlayacak? Yapmanız gereken; Sigorta Bilgi Gözetim Merkezi’nin (SBM) internet sitesine girin, orada trafik sigortası teklif karşılaştırma bölümünden yaptıracağınız trafik sigortası için teklif alın. Tüm şirketlerin fiyatlarını tek bir ekranda göreceksiniz. En uygun fiyat hangisiyse seçin ve o şirketten ya da acentesinden poliçenizi yaptırın. Bitmedi; sonrasında da e-Devlet üzerinden poliçenizin yapılıp yapılmadığını sorgulayın. Önerim, sadece yeni trafik sigortası yaptıracaklar ya da sigortasını yenileyecek olanlar değil; tüm trafik sigortası sahipleri ara ara e-Devlet üzerinden poliçelerini kontrol etsinler.

Sakın, ‘o siteye gir, öbür taraftan kontrol et, kim uğraşacak bununla’ demeyin; uğraşın. Dolandırıldıysanız ve bunu da bilmiyorsanız, olası bir kazada birinin aracına zarar verir ya da birinin ölümüne neden olursanız, ‘dolandırıldım, farkına varamadım’ deseniz de boş; maddi, bedeni tüm tazminatı ödemek zorunda kalırsınız.

Yazının Devamını Oku

Çalışanlara ucuz borçlanma fırsatı

3 Kasım 2022
Tüm çalışanlar, çalışamadıkları döneme ait sosyal güvenlik primlerini, sonradan borçlanarak ödeyebiliyor. Hizmet borçlanması yapılarak, emeklilikte ödenmesi gereken prim gün sayısını öne çekmek ve bu sayede erken emekli olmak mümkün. Borçlanma tutarı asgari ücrete göre belirleniyor ve asgari ücrete de sene başında önemli oranda zam yapılması bekleniyor. Bu nedenle 2022’nin sonuna kadar borçlanma yapacaklar ucuz ve avantajlı borçlanmış olacak.

Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) düzenlemesinde sona yaklaştıkça, emeklilikte yaşa takılanların merak ettiği konuların başında borçlanma imkanının tanınıp tanınmayacağı geliyor. EYT düzenlemesinden kimlerin yararlanacağı artık kesinleşti. İlk sigortalı olduğu tarih 1999 yılının eylül ayından önce olanlar, emeklilikte yaşa takılıyor. Bu tarihten önce sigortalıların emekli olabilmeleri için kadın çalışanların 20 yıllık sigortalılık süresi ve 5 bin gün; erkek çalışanların 25 yıllık sigortalılık süresi ve 5 bin gün prim ödemiş olması emeklilik için yeterliydi. 1999’un eylül ayında yapılan düzenleme ile bunların üzerine bir de yaş şartı getirildi ve emeklilik yaşı kadınlar için 58, erkek çalışanlar için 60’a yükseltildi, prim gün sayısı da 7 bine çıkarıldı.

1999 Eylül ayından önce sigortalı olup da kadın çalışanlar 20 yıl, erkek çalışanlar 25 yıl sigortalılık süresini tamamlayıp, 5 bin gün prim ödeyenler emeklilikte yaşa takılıyorlar. Düzenleme de bu kişilere yönelik olacak ve bu kişilere emeklilik hakkı tanınacak. 1999 öncesi sigortalı olup da şartları yerine getirenler için sorun yok, düzenlemeden yararlanacaklar. Ancak 1999 öncesi sigortalı olmasına karşın prim gün sayısını doldurmayanlar var. Peki, bu kişiler, borçlanarak, eksik primlerini tamamlayıp, EYT’den yararlanabilecek mi? Açıkçası bu konuda bir netlik yok. Yani, prim gün sayısı eksik olan çalışanlara EYT için borçlanma imkanı tanınıp tanınmayacağı konusu önümüzdeki günlerde netleşecek. Şu kadarını söyleyeyim, konu üzerinde konuşulup, tartışılıyor.

CİDDİ AVANTAJ SAĞLAR

Malum EYT düzenlemesi aralık ayında Meclis gündemine gelecek ve yasa çıktıktan sonra da 2023’ün ilk aylarında uygulamaya girecek. Hal böyle olunca da prim gün sayısı eksik olanlar, ‘şimdiden borçlansak mı, yasa çıktıktan sonra borçlanma yaparsak geç mi kalırız?’ diye merak içindeler. Düzenleme çıkmadan önce borçlanma yapılabilir. Çıkacak düzenlemede borçlanma imkanı tanınmazsa ne olacak? Düzenleme çıktıktan sonra eğer borçlanma hakkı tanınmazsa, borçlanma bedeli Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan (SGK) iade alınabilir. Gerek EYT’liler için gerekse de prim gün sayısı eksik olanlar için 2022’nin sonuna kadar borçlanma yapmak ciddi avantaj getirecektir. Avantajı nerede diyecek olursanız; sene sonuna kadar ucuz borçlanma imkanından yararlanılmış olacak. Tüm çalışanlar, çalışamadıkları döneme ait sosyal güvenlik primlerini, sonradan borçlanarak ödeyebiliyor ki, buna hizmet borçlanması deniyor ve çalışanlara bu hak tanınıyor. Hizmet borçlanması yapılarak, emeklilikte ödenmesi gereken prim gün sayısını öne çekmek ve bu sayede de erken emekli olmak mümkün. Bu kapsamda da çalışan kadınlar doğum borçlanması, erkekler de askerlik borçlanması yapabiliyor.

UCUZ BORÇLANMANIN FORMÜLÜ

Ucuz borçlanma imkanından kastım da şu. Hem doğum hem de askerlik borçlanması, asgari ücrete göre belirleniyor ve her yıl asgari ücretteki değişikliğe göre borçlanma miktarı da artıyor. Borçlanma karşılığında ödenecek en düşük tutar; brüt asgari ücretin yüzde 32’si, en yüksek tutar da asgari ücretin yüzde 32’sinin 7.5 katı. Çalışanlar bu rakamlar arasında kendi belirledikleri tutar üzerinden borçlanabilir. 2022 yılı temmuz ayında yapılan düzenleme ile asgari ücret brüt 6.471, net 5.500 olarak belirlendi. Sene sonuna kadar doğum ya da askerlik borçlanması yapacak olan EYT’liler ya da prim gün sayısı eksik olan çalışanlar; en düşük aylık 2 bin 70 lira, günlük de 69 lira ödeyerek borçlanabilecekler.

Bugünkü asgari ücret üzerinden borçlanılacak en yüksek tutar ise günlük 517 lira, aylık da 15.525 lira. Demek ki, askerlik ve doğum borçlanması yapacak olanlar bugün için günlük en düşük 69 lira ile en yüksek 517 lira arasında istedikleri tutar üzerinden borçlanabilirler.

Yazının Devamını Oku

Ücreti düşen çalışana uyarı mesajı gönderilecek

2 Kasım 2022
2023 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda sosyal güvenlikte gelecek yıl alınacak önlemler ve yapılacaklar detaylı şekilde yer aldı.

Genel hatlarıyla incelendiğinde, 2023 yılının kayıt dışı istihdamla mücadele yılı olacağını söyleyebilirim. Öyle ki, işverenin, çalışanın haberi olmadan yapacağı uygulamalardan bile çalışanlar anında haberdar edilecek.

Detaya geçmeden önce sosyal güvenlikteki mevcut durumu, yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’ndan özetle paylaşayım. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK), 2021 yılında prim tahsilatlarından elde ettiği gelir 443.8 milyar TL iken, 2022 yılında bu rakamın 685.7 milyar TL’ye çıkması bekleniyor. 2023 yılında ise SGK’nın 1.1 trilyon TL prim toplaması hedefleniyor ki, şunu belirtmekte fayda var; SGK’nın, toplam gelirlerinin yüzde 75’ini prim tahsilatları oluşturuyor.

KAYIT DIŞI İSTİHDAM

Yine Program’a göre, 2023 yılında SGK’nın toplam gelirlerinin 1.4 milyar TL, toplam giderlerinin ise 1.5 milyar TL olması ve Kurum’un gelir-gider açığının 59.2 milyar TL olması öngörülüyor. Bu kapsamda da 2023 yılında, SGK’ya; faturalı ödemeler, ek karşılıklar, emeklilere yapılan ek ödeme, devlet katkısı, prim teşviklerinden kaynaklanan transferler ile prim ödeme gücü olmayanların genel sağlık sigortası primi de dahil olmak üzere toplam 582.9 milyar TL tutarında bütçeden transfer yapılması planlanıyor.

Kayıt dışı istihdama bakıldığında ise 2000’li yılların başında kayıt dışı istihdam oranı yüzde 40’lar, tarım dışında ise yüzde 23’lerdeyken; 2015’lerde toplam kayıt dışı istihdam oranı yüzde 30’lara, tarım dışı kesimde ise yüzde 20’lere geriledi. 2021 yılının sonunda da sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların toplam çalışanlar içindeki payını gösteren kayıt dışı çalışanların oranı, toplamda yüzde 28’lere, tarım dışı sektörlerde ise yüzde 18’lere geriledi.

İŞVERENLER DİKKAT!

Prim gelirlerinin sosyal güvenlik sisteminin ana gelir kaynağını oluşturması, sosyal güvenlik sisteminin uzun dönemli mali sürdürülebilirliğinin sağlanması için kayıtlı istihdamın artırılması, bir başka ifadeyle de kayıt dışılıkla mücadele edilmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda da sosyal güvenlik alanında 2023’de atılacak adımların başında kayıt dışı istihdamla mücadele geliyor. Sadece kayıt dışı istihdamla değil, 2023’te kayıt dışı ücretle de mücadele edilecek. Hatta 2023 yılı hedeflerinin neredeyse tamamının kayıt dışı istihdamla mücadeleye ayrıldığını söylersek yanılmış olmayız. Peki, neler yapılacak? Madde madde anlatayım.

En dikkat çekici olanı, özel sektörde çalışan sigortalıların prime esas kazancının bir önceki aya göre yüzde 20 ve üzerinde azalması durumunda; SGK tarafından çalışana kısa mesaj gönderilecek olması. Daha açık bir anlatımla işveren, düşük prim ödemek için çalışanın ücretini eksik gösterir ya da çalışanın maaşının bir kısmını elden bir kısmını bankaya yatırarak gerçek tutarı bordroda göstermezse; SGK, bu durum tespit edip, çalışanı kısa mesajla ‘primin eksik yatırıldı’ diyerek uyaracak. Uyarılar sadece çalışana yapılmayacak. Kalifiye meslek mensuplarını istihdam eden ve kayıt dışı istihdam ile eksik ücret bildirimi konusunda riskli olduğu tahmin edilen işverenler de, SGK tarafından gönderilecek mektuplarla uyarılacak.

Yazının Devamını Oku

160 bin liraya kasko mu olur?

31 Ekim 2022
Aslında başlıktaki sorunun cevabı, aracın değeri, yani sigorta bedeli 6 milyon liraysa; evet, o zaman belki kasko fiyatı da 160 bin lira olur. Ama öyle değil. Anlatayım.

Yakın bir dostum, üç gün önce, 650 bin liraya ikinci el bir araç satın aldı. Tabii, kaskosunun yapılması gerekiyor. On şirketten teklif alıyor. On şirketin dokuzunun fiyatları, 16 bin ila 24 bin lira arasında değişiyor. Buraya kadar normal. Ama bir tanesinin teklifi var ki, şaşırtıcı olmaktan ziyade garip ötesi; 160 bin lira.

VATANDAŞIN KAFASI KARIŞIYOR

Hadi anlıyorum; araç bedelleri son bir yılda yüzde 200-300 arttı, haliyle kaskonun fiyatı da arttı. Anlıyorum; enflasyon ve kurdaki artışlar nedeniyle yedek parça fiyatları arttı, buna paralel sigorta şirketlerinin hasar maliyetleri de yüzde 100’lerin üzerine çıktı, bu da kaskonun fiyatına yansıdı. Anlıyorum; trafikteki araç sayısındaki artış ile birlikte kazalar arttı, dolayısıyla sigorta şirketlerinin ödediği hasarlar arttı, şirketler de bunu kasko fiyatına yansıttı, yansıtmaya da devam ediyor. Bunların hepsini anlıyorum da 650 bin liralık aracın kasko fiyatı 160 bin lira olur mu? Böyle bir teklif verilir mi?

Peki, sigorta şirketi neden böyle bir teklif veriyor? Dostuma anlattım, sizinle de paylaşayım. Kasko yapmak ya da bir başka ifadeyle o şirket kasko satmak istemiyor. Onu da anlarım. O zaman şirket olarak kasko yapmıyorum diyeceksin, tekliflere girmeyeceksin, teklif vermeyeceksin. Acentelere de ‘kaskoyu durdurdum, benden teklif almayın’ diyeceksin. Sigorta şirketleri trafik sigortasını satmak zorunda. Zorunlu sigorta olduğu için vatandaş nasıl sigorta yaptırmak zorundaysa, sigorta şirketleri de yasal olarak trafik sigortasını satmak zorunda. Ama kasko öyle değil, zorunluluk yok; isteyen satar, istemeyen satmaz. Zorunluluk ve yaptırım yoksa satmayacaksın, teklif bile vermeyeceksin. Verip de vatandaşın kafasını bulandırmayacaksın.

Eminim birileri, ‘Canım ne olacak, tüketici birçok şirketten teklif alıyor, en düşüğü hangisi ise gidip ondan yaptırır’ diyecektir. Maalesef o kadar basit değil işte. Belki, belirli bir kesim için öyle olabilir ama on teklifin içinde bir tanesi bile böyle uçuk kaçık fiyat verse, tüketicinin kafası karışıyor, midesi bulanıyor; ‘acaba ondaki kaskoda diğerlerinden farklı ne var, niye fiyatı bu kadar yüksek?’ diye merak ediyor. Vatandaş ne bilsin, o şirketin aslında kasko satmak istemediğini ya da şirketin başka bir derdinin olduğunu.

İTİBAR KAYBI YARATIYOR

Bir taraftan da bu olan bitene şaşırmıyorum. Mesela, duydum ki, çok üst düzey bir kamu yöneticisinin başına da benzer bir olay gelmiş. Kendi aracına kasko yaptırmak istemiş; bir şirket, 800 bin lira fiyat vermiş, kamu yöneticisi de şaşırmış kalmış.

Anlayacağınız bu iş şirazeden çıktı gibi geliyor. Yapan tek şirket bile olsa, bu tür olaylar sigorta sektörünün itibarını zedeliyor, tüketici nezdinde başka türlü değerlendiriliyor; hele ki, bugünkü konjonktürde. Anlattığım olay için değil ama kasko özelinde bahsediyorsak; belki de tüketici bu kadar büyük fiyat farklarını görünce, anlam veremeyince, kafası karışınca kaskodan uzaklaşmaya başlar. Veya da hasarsız sürücüler sistemden çıkıp, ortalık hasarlı sürücülere kalır. Diyeceğim o ki, birilerinin bu işe el atıp, fiyatta ve teklifte bir etik oluşturması gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

10 soruda kadınlara konut desteği

27 Ekim 2022
Kadınlara yönelik yeni bir sosyal destek paketini Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık açıkladı. Bu kapsamda, eşi vefat etmiş ve sosyal yardımlardan yararlanan kadınlar konut sahibi olacak. Bir anlamda yeni bir sosyal konut projesi de denebilir. Desteğin adı ise Eşi Vefat Etmiş Kadınlara Yönelik Konut Destek Programı.

Program kapsamında da 2 bin 23 adet konut eşi vefat etmiş kadınlara verilecek. Bunun için de Bakanlık, 607 milyon TL bütçe ayırdı. Peki, kimler bu destekten yaralanabilecek, konut projesi ilk olarak nerelerde başlayacak? İşte, detaylar...

1 - Kaç kişiye konut verilecek?

Eşi vefat etmiş kadınlara toplamda 2 bin 23 adet konut verilecek. Program kapsamında hane başına 300 bin lira destek sağlanacak.

2 - Yeni konut mu yapılacak?

Hem konut yapılacak hem de konut satın alınacak. Arsa temin edilerek, yeni inşa edilecek konutlar 80 metrekare olacak. Aynı şekilde satın alınıp, programdan yararlanacak kadınlara verilecek konutlar da 80 metrekare olarak satın alınacak.

3- Konut verilecek kişi konutun da sahibi olacak mı?

Hayır, konutların mülkiyeti Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarında olacak. Konutta oturacak kişi, kira ve hiçbir bedel ödemeden oturacak. Kişi herhangi bir nedenden evden çıkar ya da vefat ederse, eşi vefat etmiş bir başka kadına konut tahsis edilecek.

Yazının Devamını Oku

Borçlanmanın maaşa etkisi olmaz

26 Ekim 2022
Soru: İlk işe giriş tarihim 1.9.1992. 1977 doğumluyum, 8824 prim ödeme günüm var. Askerliği uzun dönem 550 gün olarak yaptım. Askerlik borçlanmamı tavandan 550 gün olarak yaparsam bağlanacak olan emekli aylığım tahmini ne kadar olur? Cem S.

Cevap: Askerlik borçlanmasının emeklilik maaşına katkısı çalışanın ilk sigortalı olduğu tarihe göre değişiyor. 2000 yılı öncesi sigortalı girişli olduğunuz için askerlik borçlanması emekli maaşınızı artırır ama bu artış çok fazla olmaz. Borçlanma ile ödeyeceğiniz tutarı hesaba katarsak alacağınız emekli maaşına yaratacağı katkı yüksek olmaz.

 

ESKİ EYT’LİLER ETKİLENMEYECEK

Soru: Geçen ay emekli olmuş eski bir EYT’liyim. EYT değişikliği ben ve benim gibi mağdurları da kapsayacak mı? Yeni düzenleme ile eğer başlangıç hakları elde edilecekse bu işin mağduru biz bekleyenler mi olacak? Mahmut İsmet A.

Cevap:  EYT düzenlemesi 1999 Eylül öncesi sigorta girişi olup da prim gün sayısı ve çalışma yılı şartlarını yerine getiren, ancak yaşa takılanlara emeklilik hakkı verilmesine yönelik düzenleme olacak. Sosyal hakları etkileyecek ya da maaşı etkileyecek bir düzenleme olmayacak. Bu çerçevede geçmişte EYT’li olup da emekli olanlara ilgilendiren bir düzenleme olmayacak.

 

 

Yazının Devamını Oku

BES’e yeni düzenleme ve teşvikler geliyor

24 Ekim 2022
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, sosyal medya hesabından Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) hakkında açıklama yaptı.

Nebati, özetle, BES’in, dünyadaki benzer emeklilik sistemleriyle kıyaslandığında devlet olarak sağlanan en cömert teşviklerden biri haline geldiğini belirterek, “18 yaş altı çocuk ve gençlere BES’e giriş imkanı getirilmesi, devlet katkısı oranının artırılması, sistemin sağladığı reel getiri sonucunda, vatandaşlarımızın BES’e olan ilgisi artarak sürüyor. Yaklaşık 14.3 milyon katılımcıya ve 362 milyar liralık fon büyüklüğüne ulaşıldı. Önümüzdeki dönemde, sistemde yeni düzenlemeleri ve teşvikleri de hayata geçirerek, ülke olarak birikimlerimizi daha da yüksek seviyelere taşıyacağız” dedi.

Hazır Bakan Nebati, BES konusunu gündeme getirmişken ben de BES’te yapılması gereken ya da el atılması gereken bir konuyu gündeme getireyim. Evet, BES konusunda bazı düzenlemelere hazırlanılıyor. Örneğin, üniversite öğrencilerine yönelik devlet destekli ve teşvikli bir model üzerinde çalışılıyor.

6.8 MİLYON ÇALIŞAN

Ama ben, BES’te, düzenlemeye muhtaç bir alana, çalışanlara yönelik uygulanan sisteme dikkat çekmek istiyorum. Beş yıl önce, kamu-özel tüm çalışanların, işverenleri tarafından BES’e alınmasını sağlayan otomatik BES -bir başka adıyla da otomatik katılım sistemi- başladı. Bugüne kadar da 23 milyon çalışan işverenleri tarafından BES’e dahil edildi, bunların 16 milyonu sistemden ayrıldı. 6.8 milyon çalışan sistemde kalarak, tasarruf ediyor, devlet de yüzde 30 katkıyla bu kişileri destekliyor. Çalışanların oluşturduğu fon toplamı ise 27 milyar TL’ye yaklaştı. BES’teki fon büyüklüğü ise 333 milyar TL’yi buldu. Çalışanların oluşturduğu fonu da kattığınızda 360 milyar TL’lik toplam fon büyüklüğünden bahsediyoruz.

Sistemde tasarruf eden 6.8 milyon çalışan rakamını küçümsemiyorum, ciddi bir sayıdır; ancak 16 milyon çalışanın sistemden ayrıldığı gerçeğini de göz ardı etmemek lazım. Son iki-üç yıldır da çalışanlara yönelik BES’te somut bir adım atılmıyor. Doğrusunu konuşursak, otomatik katılım sistemine el atılmazsa; olup olacağı bu kadardır; ne uzar, ne kısalır.

İŞVEREN KATKISI GEREKİYOR

Peki, ne yapılabilir? Eminim yazacaklarım işveren ve çalışanların hoşuna gitmeyecektir. Varsın gitmesin, ben yine de söyleyeyim. Çalışanlara yönelik BES’i ilk kez biz bulmadık, tek uygulayan da biz değiliz. Tasarrufları gelişmiş tüm ülkeler bu modeli uyguluyor. Fark nerede? İşveren katkısında. Onlarda işveren de sisteme katılıyor, biz de ise sadece çalışanın maaşından yüzde 3 kesilip, BES’e aktarılıyor; devlet de katkı sağlıyor. Açıkça söyleyeyim, işveren katkısı olmadan bu sistem büyümez, tasarruflar artmaz. Büyürse de işte bu kadar olur. Şunu da söyleyeyim, beş yıl önce bu sisteme işveren katkısı ile başlasaydık; çalışanın, işverenin ve devletin katkısı ile bugün sadece otomatik katılım sisteminde 180-200 milyar TL’ye yakın fonu, toplam BES’te de 600 milyar TL’ye yakın fonu konuşuyor olurduk. O zaman da kur artışlarından, sermaye piyasalarındaki dalgalanmalardan böyle etkilenmezdik.

ASGARİ ÜCRET ZAMMI

Yazının Devamını Oku

Madencilere sigortadan 6.5 milyon TL tazminat

20 Ekim 2022
Patlamanın yaşandığı Türkiye Taşkömürü Kurumu’na ait maden ocağında çalışan tüm madencilerin zorunlu sigorta ile sigortalı olduğu ve ocağın sigorta denetimlerinden geçtiği belirlendi. Kaza sonrası sigorta sistemi devreye girdi. Hayatını kaybeden 41 işçinin ailelerine toplam 6.5 milyon TL tazminat ödendi. Sigorta şirketleri son yedi yılda ise meydana gelen maden kazalarında ölen ve sakat kalanlara 13 milyon TL tazminat ödemesi yaptı.

Türkiye’yi yasa boğan ve 41 işçinin yaşamını yitirdiği Bartın’ın Amasra ilçesindeki maden ocağındaki patlamada ölen madencilerin ailelerine sigortadan 6.5 milyon lira tazminat ödendi. Patlama nedeniyle hayatını kaybeden her bir madenci için sigortadan 150 bin lira ödeme yapılırken, patlamada yaralananların tedavi giderleri de yine sigortadan karşılandı. Sigortadan ödemeler de 18 Ekim tarihinde yapıldı. Eminim kamuoyu -ki, buna madenlerde çalışan işçiler de dahil- böyle bir sigortanın varlığından haberdar değildir. Oysa 2014 yılındaki 301 işçinin hayatını kaybettiği, 486 işçinin de kurtarıldığı Soma faciasından sonra yapılan düzenleme ile tüm maden işletmelerine, çalışanlarını, kaza sonrası vefat ve sakatlık risklerine karşı kaza sigortası ile sigortalama zorunluluğu getirildi. Adına da Maden Çalışanları Zorunlu Ferdi Kaza Sigortası dendi. Zorunlu sigorta uygulaması 2015 yılının mayıs ayında başladı.

DENETİMİ SİGORTA YAPIYOR

Buna göre; bir taraftan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı maden işletmelerini denetlerken, diğer taraftan da sigorta şirketleri ocakların güvenli ve standartlara uygunluğunu denetliyor. Maden işletmesinin asgari sigorta şartlarını sağladığının tespiti üzerine o madendeki tüm çalışanlar kaza sigortası ile sigortalanıyor. Eğer işletme sigorta şirketinin istediği şartlara uygun değilse sigorta yapılmıyor. Sigortası olmayan maden ocağının faaliyeti durduruluyor. Sigorta şirketinin ikinci denetiminde halen güvenli çalışma ortamı yaratılmamışsa ve sigortanın istediği şartlar yerine getirilmemişse, maden işletmesinin ruhsatı iptal ediliyor. Yani, sigorta varsa maden işletmesi faaliyetine devam ediyor, sigortalanmıyorsa, çalışanlar açısından güvenli olmadığından dolayı ruhsatı iptal ediliyor. Maden işletmeleri de her bir çalışanı için yıllık 700 lira prim ödeyerek, olası bir kazada vefat ve sakatlık risklerine karşı sigorta yaptırıyor. Sigorta şirketi de bu prim karşılığında kişi başına sakatlık ve vefat durumlarına karşı 150 bin lira teminat veriyor. Daha açık bir anlatımla, maden kazasından dolayı hayatını kaybeden işçilerin ailelerine 150 bin lira, kaza nedeniyle sakat kalan işçinin kendisine yine 150 bin lira sigortadan tazminat ödeniyor.

MADEN OCAĞI SİGORTALI

Yeri gelmişken belirteyim, 150 bin liralık sigorta teminatı, 2015 yılında belirlenmiş teminat. Üzerinden neredeyse yedi yıl geçmiş ve halen kişi başına teminat 150 bin lirada duruyor. Teminat tutarının bir an önce günün şartlarına uyarlanması gerekiyor. Türkiye Taşkömürü Kurumu’na ait olan ve patlamada 41 maden işçisinin hayatını kaybettiği, 11 işçinin yaralandığı, 58 işçinin de kurtarıldığı Bartın’daki maden ocağındaki tüm işçiler de zorunlu kaza sigortası ile sigortalı. Bu kapsamda da hayatını kaybeden 41 işçinin ailelerine ve yaralananlara sigortadan 6.5 milyon lira tazminat ödemesi gerçekleştirildi.

HER İKİ MADENDEN BİRİ RİSKLİ ÇIKTI

Soma faciası sonrası uygulamaya giren maden çalışanları zorunlu ferdi kaza sigortası ile son verilere göre 1.728 maden sigortalandı. Ancak yedi yıl önce zorunlu sigorta uygulaması ile madenleri sigorta şirketlerinin denetlemeye başlaması, denetimden geçenlerin sigortalanıp, geçemeyenlerin faaliyetinin askıya alınması ile birlikte acı gerçek de ortaya çıktı. Sigortacıların yaptığı denetimler sonucu aradan geçen yedi yılda madenlerin sadece yarıya yakını denetimden geçebildi. Kalanlar ise denetmenler tarafından iş güvenliğine uygun bulunmadığından sigorta yapılmadı. Sigortacıların yaptığı denetimlerde de her iki madenden birinin riskli ve standartlara uygun olmadığı ortaya çıktı. Öyle ki, sigortalanamayan madenlere, eksiklerini yerine getirmesi için süre tanınmasına rağmen geçmişte çoğu maden işletmesi hem sigortanın ek maliyet getirmesinden hem de eksikliklerin giderilmesi için ek yatırım ihtiyacından dolayı faaliyetlerini durdurdu. Bir kısmı da kaçak faaliyetlerine devam etti ki, 2017 yılında, Şırnak’ta, 7 işçisinin hayatını kaybettiği maden kazasında işletmenin sigortasız ve kaçak çalıştığı ortaya çıktı. Yine de sigorta şirketi ölen madencilerin yakınlarına tazminat ödedi ve maden işletmecisinden hukuk yoluyla ödenen tazminatı aldı. Zorunlu sigorta uygulamasının başladığı tarihten bu yana da sigorta şirketleri madenlerde meydana gelen kazalar nedeniyle ölenlerin yakınlarına ve kazada sakat kalan işçilere toplam 13 milyon TL tazminat ödemesi yaptı.

Yazının Devamını Oku