Paylaş
Nebati, özetle, BES’in, dünyadaki benzer emeklilik sistemleriyle kıyaslandığında devlet olarak sağlanan en cömert teşviklerden biri haline geldiğini belirterek, “18 yaş altı çocuk ve gençlere BES’e giriş imkanı getirilmesi, devlet katkısı oranının artırılması, sistemin sağladığı reel getiri sonucunda, vatandaşlarımızın BES’e olan ilgisi artarak sürüyor. Yaklaşık 14.3 milyon katılımcıya ve 362 milyar liralık fon büyüklüğüne ulaşıldı. Önümüzdeki dönemde, sistemde yeni düzenlemeleri ve teşvikleri de hayata geçirerek, ülke olarak birikimlerimizi daha da yüksek seviyelere taşıyacağız” dedi.
Hazır Bakan Nebati, BES konusunu gündeme getirmişken ben de BES’te yapılması gereken ya da el atılması gereken bir konuyu gündeme getireyim. Evet, BES konusunda bazı düzenlemelere hazırlanılıyor. Örneğin, üniversite öğrencilerine yönelik devlet destekli ve teşvikli bir model üzerinde çalışılıyor.
6.8 MİLYON ÇALIŞAN
Ama ben, BES’te, düzenlemeye muhtaç bir alana, çalışanlara yönelik uygulanan sisteme dikkat çekmek istiyorum. Beş yıl önce, kamu-özel tüm çalışanların, işverenleri tarafından BES’e alınmasını sağlayan otomatik BES -bir başka adıyla da otomatik katılım sistemi- başladı. Bugüne kadar da 23 milyon çalışan işverenleri tarafından BES’e dahil edildi, bunların 16 milyonu sistemden ayrıldı. 6.8 milyon çalışan sistemde kalarak, tasarruf ediyor, devlet de yüzde 30 katkıyla bu kişileri destekliyor. Çalışanların oluşturduğu fon toplamı ise 27 milyar TL’ye yaklaştı. BES’teki fon büyüklüğü ise 333 milyar TL’yi buldu. Çalışanların oluşturduğu fonu da kattığınızda 360 milyar TL’lik toplam fon büyüklüğünden bahsediyoruz.
Sistemde tasarruf eden 6.8 milyon çalışan rakamını küçümsemiyorum, ciddi bir sayıdır; ancak 16 milyon çalışanın sistemden ayrıldığı gerçeğini de göz ardı etmemek lazım. Son iki-üç yıldır da çalışanlara yönelik BES’te somut bir adım atılmıyor. Doğrusunu konuşursak, otomatik katılım sistemine el atılmazsa; olup olacağı bu kadardır; ne uzar, ne kısalır.
İŞVEREN KATKISI GEREKİYOR
Peki, ne yapılabilir? Eminim yazacaklarım işveren ve çalışanların hoşuna gitmeyecektir. Varsın gitmesin, ben yine de söyleyeyim. Çalışanlara yönelik BES’i ilk kez biz bulmadık, tek uygulayan da biz değiliz. Tasarrufları gelişmiş tüm ülkeler bu modeli uyguluyor. Fark nerede? İşveren katkısında. Onlarda işveren de sisteme katılıyor, biz de ise sadece çalışanın maaşından yüzde 3 kesilip, BES’e aktarılıyor; devlet de katkı sağlıyor. Açıkça söyleyeyim, işveren katkısı olmadan bu sistem büyümez, tasarruflar artmaz. Büyürse de işte bu kadar olur. Şunu da söyleyeyim, beş yıl önce bu sisteme işveren katkısı ile başlasaydık; çalışanın, işverenin ve devletin katkısı ile bugün sadece otomatik katılım sisteminde 180-200 milyar TL’ye yakın fonu, toplam BES’te de 600 milyar TL’ye yakın fonu konuşuyor olurduk. O zaman da kur artışlarından, sermaye piyasalarındaki dalgalanmalardan böyle etkilenmezdik.
ASGARİ ÜCRET ZAMMI
Fırsat kaçmış değil. Önümüzde asgari ücret zammı var. Enflasyon oranında zamdan bahsediliyor ki, bu da minimumda yüzde 60-70 zam demektir. Otomatik BES’e yüzde 2 ya da 3 işveren katkısı getirsek, ücrette yüzde 60 artış yapıp bunun yüzde 3’ünü BES’e aktarsak, bunu yaparken işverene de birtakım teşvikler versek; fena mı olur? Bu yapılacaksa tam zamanı ki, bu konuyu Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Murat Zaman hem çok iyi bilir hem de yakından takip ediyor ve BES konusunda da uzman isimlerden biridir.
Açıkçası böyle bir uygulamaya çalışanın da pek bir şey diyeceğini sanmıyorum. Nereden mi biliyorum? Otomatik BES konusunda yazdığım yazılara okuyuculardan gelen geri dönüşlerden. Mesela birini paylaşayım. Okuyucu, “İşveren haberim yokken maaşımdan keserek BES yapmış, yeni öğrendim. Hesabımda 17 bin liraya yakın para birikmiş. Şimdi her ay takip ediyorum” diyor. Böyle çok örnek var. Diyeceğim o ki, hazır önümüzdeki dönemde birtakım değişiklikler planlanırken çalışanlara yönelik BES’e de el atılmalı.
Paylaş