Yeni asgari ücretle ilgili farklı farklı senaryolar var. Mesela Türk-İş’in kırmızı çizgisi 7.785 lira; bunun altında bir rakamla masaya oturmayacağını açıkladı. Hakeza diğer sendikalar da bu rakamın üzerinin konuşulacağını söylüyor. Bunların dışında da 9 bin, 11 bin; hatta 13 bin rakamları da telaffuz ediliyor. Açıkçası, asgari ücret konusunda yazmak, tahminlerde bulunmak en zor yazılardan biridir. Neden derseniz; asgari ücret doğrudan 9 milyona yakın çalışanı ve dolaylı olarak da aileleri ile birlikte 27 milyon kişiyi ilgilendiriyor. Hal böyle olunca da ne tahminde bulunursanız bulunun, asgari ücretli çalışana az gelecektir. Tahminlere geçmeden önce kısa bir analiz yapalım.
2022’DE YÜZDE 80 ZAM YAPILDI
Geçmiş yıllarda asgari ücret sene başında ve bir kere olarak belirlenirken, 2022 yılında ilk defa ocak ve temmuz ayları olmak üzere iki defa belirlendi. 2021’de net 2.825 lira olan asgari ücret 2022’nin ocak ayında yüzde 50 artırılarak 4.253 liraya çıkartıldı. Temmuz ayında ise yüzde 30 artış yapılarak net ücret 5.500 lira yükseltildi. Yani, 2022 yılında asgari ücrete yüzde 80 oranında, bir anlamda da yıllık enflasyon kadar zam yapılmış oldu. Bugün asgari ücretin brütü 6.471 lira ve işverene maliyeti ile birlikte bu tutar 7.603 lira ediyor. Atlamamak gerekiyor, 2022 yılında asgari ücret konusunda bir şey daha yapıldı; asgari ücret vergi dışı bırakıldı. Bu sayede de kamu çalışanıyla, işçisiyle çalışanların asgari ücrete kadar olan kazançları vergiden muaf tutuldu.
Asgari ücretin belirlenmesinde önemli kriter olan enflasyonda 2023 beklentisi nedir? Nitekim Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, asgari ücreti belirlerken emekçileri enflasyona ezdirmeyeceklerini, enflasyonun tahribatını ortadan kaldıracak bir düzenleme yapacaklarını açıklamıştı. Gerek Cumhurbaşkanlığı 2023 yılı Programı’nda gerek Merkez Bankası’nın tahminlerinde de 2023 sonu enflasyon tahminleri yüzde 23-24 arasında değişiyor.
İŞTE BENİM TAHMİNİM
‘Senin tahminin nedir?’ diye soracak olursanız; şöyle anlatayım. Net rakamlardan bahsedeceğim, yani çalışanın eline geçecek olan ücretten. 2023 enflasyon tahminine göre, yüzde 25 zam yapılırsa, asgari ücret 6.875 liraya çıkacaktır. Ben bu senaryonun olmayacağına eminim. Asgari ücrete yüzde 35 zam yapılırsa 7.425 liraya, yüzde 40 zam yapılırsa 7.700 liraya, yüzde 45 zam yapılırsa 7.975 liraya ve yüzde 50 zam yapılırsa 8.250 liraya çıkar. Yüzde 50 zamlı asgari ücretin brütü de 10 bin lirayı bulur.
Benim tahminim asgari ücrete yüzde 50’ye yakın bir zam yapılacağı ve 8.000 liraya çıkartılacağı yönünde. Ama bir ‘ancak’ diyeceğim, çünkü 2023’te seçim öncesi asgari ücrette yeni uyarlamaya yani, artışa gidileceğini de tahmin ediyorum.
MEMUR emeklileri, ocak-temmuz, temmuz-aralık olmak üzere senede iki kere maaşlarını zamlı alıyor. Zam oranları ise toplu sözleşmeye göre önceden belirleniyor. Üzerine, geçmiş 6 aylık enflasyondan kaynaklı bir fark oluşursa, bu fark maaş zammına yansıyor. Enflasyon farkının oranı da toplu sözleşmede yer alıyor. 2022-2023’teki mali ve sosyal hakları belirleyen 6. Dönem Toplu Sözleşme’ye göre de 2023’ün Ocak-Haziran döneminde memur emeklilerinin zam oranı yüzde 8 olacak. 2022’nin ikinci altı ayında gerçekleşecek enflasyonun yüzde 7’yi geçmesi halinde ise aradaki fark emekli zamlarına eklenecek.
ENFLASYON FARKI OLUŞTU
TÜİK, temmuz, ağustos, eylül, ekim, kasım aylarını kapsayan, 5 aylık enflasyonunu açıkladı ve TÜFE’de 5 aylık enflasyon yüzde 14.5 oldu. Açıklanan bu enflasyon rakamına göre bugün için memur emeklileri açısından yüzde 7’lik enflasyon farkı oluşmuş durumda. Toplu sözleşmeden kaynaklı yüzde 8’lik zam oranına enflasyon farkı da eklendiğinde emekli memurların şimdiden 2023 başında alacağı zam oranı yüzde 15 oldu. Asıl zam oranı TÜİK, 2022’nin Ocak-Aralık dönemi 6 aylık enflasyon rakamını açıkladığında kesinleşecek. 5 aylık enflasyona göre en düşük memur emeklisinin aylığı da 6 bin 800 liraya çıkacak.
2022 yılının başında ise memur emeklilerinin hem toplu sözleşmeden hem de enflasyon farkından kaynaklı zam oranı yüzde 27.47 olmuştu. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, kamu görevlilerine, toplu sözleşme çerçevesinde yüzde 2.5 oranında ilave artış yapılacağını açıklamış; ardından ek zam önerisi yasa tasarısı olarak Meclis’e gönderilerek, yasalaşmıştı. Bu kapsamda memur emeklileri 2022’nin ocak ayında maaşlarını yüzde 30.95 zamlı almıştı. Bu yılın temmuz ayında ise memur emeklileri yine toplu sözleşme ve enflasyon farkı ile birlikte maaşlarını yüzde 41.69 zamlı almıştı. Böylece memur emeklilerinin 2022’de toplam zam oranı yüzde 72’yi geçmişti.
EK GÖSTERGE ZAMMI
Peki, 2023’de de 2022’nin başındaki gibi memur emeklilerine ek bir zam gelebilir mi? Şu ana kadar yapılan açıklamalar benzer bir ek zam ya da bir başka adıyla refah payı artışı yapılacağına işaret ediyor. Bu durum, 2022’nin son altı aylık enflasyonunun açıklanması ile birlikte netleşecektir. Tabi, şunu da eklemeden geçmemek lazım, özellikle memur emeklileri 2023’ün başında ek gösterge artışından da yararlanacak.
Malum, ek göstergeye ilişkin yasal düzenleme temmuz ayının başında Meclis’ten geçerek yasalaşmıştı ve uygulama 2023’ün Ocak ayında olacak. Yani, 2023’ün Ocak ayında memur emeklilerinin ek göstergeleri artacak, bu da emekli maaşlarına yansıyacak. Bu kapsamda da emekli maaşlarında yüzde 20’ler civarında bir artış olacaktır. Bu açıdan değerlendirildiğinde memur emeklileri 2023’ün başında hem toplu sözleşme zammı hem enflasyon farkı hem de 3600 ek göstergeden kaynaklı zam alacaklar.
2017 yılında, tüm çalışanların, işverenleri tarafından bireysel emeklilik sistemine dahil edilmesine imkân tanıyan otomatik katılım sistemi, bir başka adıyla otomatik BES uygulaması başladı. Bu kapsamda çalışanların maaşlarından yüzde 3 kesilerek BES’e aktarılıyor, devlet de çalışanlara yüzde 30 katkı yapıyor. Aylık yüzde 30 katkının dışında ayrıca sisteme ilk girenlere devlet bir kereye mahsus olmak üzere bin TL ilave katkı yapıyor.
56 YAŞINI BEKLEYECEKSİNİZ
Bugün 6.7 milyona yakın çalışan BES’te. EYT’den emekli olacak 2 milyonun bir kısmı bireysel emeklilik sisteminde olanlar. 2024’ün eylül ayına kadar da EYT’li olanların tamamı düzenlemeden yararlanıp, emekli olacak ki, bu sayı da yaklaşık 5 milyonun üzerinde. Bunların bir kısmı otomatik BES’te olanlar. Hal böyle olunca da, bu kişiler, ‘EYT’den emekli olacağım, BES’ten de emekli olacak mıyım?’ diye merak ediyor. Öyle ki, kimi okuyucular, EYT’den emekli olup da işyerleri ile ilişkileri kesileceği için BES’ten de emekli olacakları konusunda çok eminler.
Maalesef öyle değil. Sosyal güvenlik sisteminden emekli olunca BES’ten de emekli olunmuyor. Otomatik katılım sisteminden emekli olmanın şartı belli; sisteme ilk giriş tarihinizden itibaren en az 10 yıl sistemde kalmanız ve 56 yaşını doldurmanız gerekiyor. Çalışan, istediği zaman kendi birikimlerini alıp sistemden çıkabilir, ancak otomatik BES’te devletin yatırdığı katkıları alabilmenin sınırları var. Sistemde en az 3 yıl kalanlar devlet katkısının yüzde 15’ini, 6 yıl kalanlar yüzde 35’ini alabiliyor. Sistemde en az 10 yıl kalanlar ise devlet katkısının yüzde 60’ını hakkediyor. 56 yaşını dolduranlar devlet katkısının tamamını alıp otomatik BES’ten emekli olabiliyor.
İŞTE EYT’LİLERİN SEÇENEKLERİ
Sistem 2017 yılında başladığı ve 6. yılını henüz dolduracağı için; bırakın 56 yaşında emekliliği, hiçbir çalışan otomatik BES’teki 10. yılını bile daha doldurmadı. Peki, bu şartlarda, EYT’den emekli olacakların, BES’teki durumu ne olacak? Seçenekleri madde madde sıralayayım.
EYT’den emekli olup, çalışmaya devam etmeyeceklerin önünde iki seçenek var. Birincisi, emekli olacağınız tarihe kadarki birikimlerinizi ve birikimlerinize sağlanan getirilerin tamamını alıp, BES’ten ayrılabilirsiniz. Ancak devletin sizin adınıza yatırdığı katkının tamamını alamazsınız, sistemdeki yılınıza göre hakkettiğiniz katkıyı alabilirsiniz. Örneğin, 2017’den beri sistemdeyseniz, 2023’ün Ocak ayında EYT’den emekli olduğunuzda ve BES’ten de ayrılmak istediğinizde devlet katkısının yüzde 35’ini alabilirsiniz.
BES’TE DÜZENLEME YAPILIR MI?
1- EYT nedeniyle işveren, çalışanı emekliliğe zorlayabilir mi?
Zorlayamaz. Emeklilik nedeniyle iş sözleşmesini sonlandırma hakkı çalışana ait bir haktır. İşveren, çalışanı zorla emekli edemez. Ancak, istisnai durumlar var. Eğer işveren işyeri kurallarını belirlemiş ve emekliliği gelenlerin işe devam etmemesi gibi bir kuralı da şart koşmuşsa o zaman çalışan emekli edilebilir. Bu durumda da tüm çalışanların bu kuralları kabul etmesi ve imzalaması gerekiyor. Çalışanların imzalamadığı, işverenin kendi kendine koyduğu kuralların iş kanunu karşısında bir önemi yoktur, çalışanı da bağlamaz.
2- EYT’den yararlanacak çalışan istifa etmek zorunda mı?
EYT düzenlemesinden yararlanıp emekli olacak çalışan, emeklilik nedeniyle istifa etmek durumundadır.
3- EYT’den yararlanıp emekli olan çalışan işyerinde çalışmaya devam edebilir mi?
Edebilir, ancak işveren ile çalışanın ortaklaşa mutabakatı ile olabilir. Çalışan EYT düzenlemesinden yararlanıp emeklilik nedeniyle istifa etmek zorunda olacağından artık işveren ile arasındaki iş sözleşmesi de bitecektir. İşveren, emeklilik sonrası çalışanın işe devamını isterse, iki taraf arasında yeni bir iş sözleşmesi yapılacaktır. Yeni sözleşmesinde eski şartlar geçerli olmayabilir. Bu durum tamamen işverenin inisiyatifindedir.
4- İşveren EYT’den emekli olan çalışana kıdem tazminatını taksitle ödeyebilir mi?
1- EYT’den kimler yararlanacak?
İlk sigortalı olduğu tarih 1999 yılının Eylül ayından önce olanlar yararlanacak. 4/A statüsünde (SSK’lı) sigortalı olan kadın çalışanların 20 yıllık sigortalılık süresi ve 5 bin prim gün sayısını doldurmaları gerekiyor. Erkek çalışanların ise 25 yıllık sigortalılık süresini ve 5 bin prim gün sayısını tamamlamaları gerekiyor. 1999 yılının Eylül ayı öncesi sigortalı olan Bağ-Kur’lu (4/B) kadın çalışanlar 7200 prim gün sayısını, erkek çalışanlar da 9000 prim günü tamamladıklarında EYT düzenlemesinden yararlanabilecek. Yine, Eylül 1999 öncesi sigortalı olan Emekli Sandığı’na bağlı memurlardan (4/C) kadın memurlar 7200 prim gün sayısını, erkek memurlar da 9000 prim günü tamamladıklarında EYT düzenlemesinden yararlanıp, emekli olabilecekler.
2- Yaş şartı getirilecek mi?
Hayır; yukarıdaki şartları yerine getiren SSK’lılar, memurlar ve Bağ-Kur’lular yaş şartı aranmadan EYT düzenlemesinden yararlanıp emekli olabilecek.
3- Borçlanma hakkı tanınacak mı?
EYT düzenlemesi henüz Meclis gündemine gelmediği için bu durum net değil ama borçlanma hakkı tanınacağını söyleyebiliriz. Nitekim borçlanma hakkı Sosyal Sigortalar Kanunu ile çalışana tanınan bir hak.
4- Doğum borçlanması emeklilik tarihini öne çeker mi? Örneğin, Eylül 1999 sonrası sigorta başlangıcı olan kadın çalışan doğum borçlanması yaparak sigorta başlangıcını 1999 Eylül öncesine çekebilir mi?
Ağır hasarlı binaların neredeyse tamamı eski, yani 1999 depreminden önce inşa edilmiş binalar. 1999’dan sonra getirilen kriterler sayesinde Düzce’deki yapıların depreme dayanıklı inşa edilmesi ağır bilançoyla karşılaşmamızı engelledi. Yine de söylemeden geçemeyeceğim, işin aslı 5.9’luk deprem de yıkıcı etki yaratacak bir deprem değil. Buna rağmen 181 yapı ağır hasarlı.
3800 KONUT HASAR BİLDİRDİ
Gelelim, işin sigorta boyutuna. Deprem öncesi Düzce’deki konutların ne kadarı sigortalıydı, depremde sigortalı konutların ne kadarı hasar aldı ve bu hasarların boyutu nedir? Araştırdım, öğrendim. Paylaşayım. Düzce’de zorunlu deprem sigortası kapsamına giren 82 bin konut bulunuyor ve depremden önce bu konutların yüzde 75’e yakını sigortalıydı. Düzce, depreme karşı sigortalılık oranı en yüksek iller arasında geliyor. Açıkçası 23 yıl önce yıkıcı bir deprem geçiren ve 15 binin üzerinde konut ve işyerinin yıkıldığı Düzce’de, sigortalılık oranının yüzde 100’lerde olması gerekirdi ama yüzde 75’lik oran da fena değil.
Geçen hafta Gölyaka’daki deprem sonrasında sigortalı olup da depremde hasar gören 3 bin 800 konuttan hasar ihbarı geldi. Bunların 3 bin 321’i Düzce’den, 158’i İstanbul’dan, 100’ü Ankara’dan; geri kalanı da depremden etkilenen Bolu, Sakarya, Zonguldak, Kocaeli, Yalova illerinden. Öyle ki, Eskişehir, Tekirdağ, Bursa’dan bile DASK’a hasar ihbarları geliyor.
NE KADAR ÖDENECEK?
Peki, DASK, depremde ne kadar hasar ödeyecek? İşin ilginç tarafı da burası; önemsenmeyecek boyutta ödeme olacak. Neden? Çünkü hasar ihbarı yapılan konutlar içinde ağır hasarlı olanı yok da ondan. Tamamına yakını sıva dökülmesi, boya, sıva çatlağı gibi dekoratif hasarlar. Yani, yapısal olmayan hasarlar. Bu da iyi bir şey; Düzce’deki yapıların depreme dayanıklı inşa edilmesinin getirdiği bir sonuç.
Ağır hasarlı ve acil yıkılması gereken 181 yapıda durum nedir? Birincisi, bunların bir kısmının zorunlu deprem sigortası bulunmuyor. Deprem sigortası olup da deprem nedeniyle binalar hasar görmüş ve yıkılmasına karar verilmişse DASK bu konutlara hasarı ödeyecek. Ancak, şunu da söylemekte fayda var; Elazığ ve İzmir depremlerinde olduğu gibi depremin neden olduğu hasardan değil de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı riskli ilan edip de yıkım kararı verirse, DASK ödeme yapmaz. Çünkü DASK, sadece depremin neden olduğu zararı karşılar. Durum böyle mi değil mi; önümüzdeki günlerde netleşir.
VATANDAŞ SİGORTAYA KOŞTU
Türkiye, ihracatta rekor kırıyor. Bu yılın 10 aylık ihracat rakamı, 210 milyar dolara yakın. Son bir yıllık ihracat rakamı ise 254 milyar dolara yakın ki, geçen sene ile mukayese edildiğinde yüzde 18’e yakın artış anlamına geliyor. Açıkça söylemek gerekirse ihracat sayesinde üretim ve istihdam artıyor. Bir kapı kapansa, ihracatçılar bir başka kapıyı açıyor. Bunun da nedeni dinamik girişimci profiline sahip olmamız. Dünya üzerinde gümrük kapısı olup da o kapıdan geçmeyen bir Türk ihracatçısı yok. Yeterli mi? Ya da soruyu şöyle sormak daha doğru; daha fazlasını yapamaz mıyız?
YENİ DÖNEMDE İŞLER DEĞİŞECEK
Bu noktada Rifat Hisarcıklıoğlu, ihracatçılara yeni fırsatlardan bahsediyor. ABD ve Avrupa gibi gelişmiş ekonomilerin tek pazara bağımlılığı azaltmak ve kaynak çeşitliliğine gitmek için alternatif tedarik merkezleri arayışında olduğunu söyleyen Hisarcıklıoğlu, Avrupa’nın, 2 trilyon Euro ithalat yaptığını, ancak bu ithalat içinde Türkiye’nin payının 70 milyar Euro ile sadece yüzde 3.5 olduğuna vurguluyor ve “Burada fırsat var, iyi değerlendirmeliyiz” diyor.
Ancak Hisarcıklıoğlu’nun dikkat çektiği bir husus var; o da, yeni dönemde işlerin artık değişeceği. Değişimden kasıt da Avrupa Yeşil Mutabakatı ve yeşil dönüşüm. Yani kurallar değişiyor. Nasıl değişiyor? Hisarcıklıoğlu, dünyada toplam ithalatın yüzde 52’sinin G7 ülkeleri tarafından yapıldığını ve G7 ülkelerinin ürün standartlarını değiştirdiğini belirtiyor ve “Karbon ve su ayak izini ölçmek, atık yönetimini yapmak çok önemli olacak. Büyük şirketler tedarik zincirlerini dönüştürmeye başladı. Bizim de değişen bu pazarlara yönelik hazırlık yapıyor olmamız lazım. Önümüzdeki dönem, dijital ve yeşil dönüşümün yanı sıra yeni pazarlara erişim ve yeni bir iş paradigmasının benimsenmesini de gerekli kılmakta. Tüm bunlara zamanında hazırlık yapanlar için yeni fırsatlar doğacaktır” diyor.
O ARAZİDE YER ALMALISINIZ
Gelelim, dünyanın en değerli arazisinin nerede olduğu sorusuna. Hisarcıklıoğlu, toplantıda soruyu soruyor, kimseden ses çıkmayınca da kendi yanıtlıyor; “Dünyanın en değerli arazisi akıllı telefonun ekranıdır”. Ardından da şöyle devam ediyor: “Peki, dünyanın en değerli arazisi olan cep telefonu ekranında nasıl yer alabiliriz? Şirketinin veya ürününün ya mobil uygulaması olacak ya da geliştirilen mobil bir uygulamanın içerisinde yer alacaksın. Mobil uygulamalar tüketicilere, müthiş kolaylık sağlıyor. Mobil uygulamalar üzerinden şirket veya ürününüze ulaşılıp ulaşılamadığı tüketici tercihlerinde çok ama çok önemli. İnternetten alışveriş yapmaya başlayan tüketici için e-ticaret bir alışkanlık haline gelecek. Bu nedenle işletmelerimiz, ürün ve hizmetlerini dijital ortama taşımak zorunda. Bu sayede Avustralya’nın bir kasabasında yaşayan biri, telefonunun ekranında bizim ürettiğimiz bir ürünü görüyor ve satın alıyor.”
TOBB BAŞKANI NELER ÖNERDİ?
Bu noktada Rifat Hisarcıklıoğlu, genç girişimcilere önerilerini de sıralıyor ki, bu önerilerin başında dünyanın en değerli arazisinden yer alma geliyor. İkincisi ise ortaklık ve ortak hareket etme kültürünün öğrenilmesi. Hisarcıklıoğlu önerilerini şöye sıralıyor: “Akıntıya kürek çekmeyin. Her alanda düşünce tembelliğimizi bırakırsak, her şey bambaşka olacak. Dördüncüsü, hiçbir olumsuz tablo, bizleri karamsarlığa ya da tedbirsizliğe sevk etmemeli. İş insanına karamsarlık yakışmaz. Karamsar olan ne üretebilir ne de ticaret yapabilir. Türk iş dünyası olarak sıkıntıları atlatacak tecrübeye ve dinamizme sahibiz. Yeter ki kendimize güvenelim, yeter ki birbirimizi ötekileştirmeyelim. Kamu, özel sektör el ele vererek bu zor günleri de atlatırız.”
BORÇLANIRSANIZ EYT’Lİ OLURSUNUZ
Cevap: Askere gittiğiniz tarih sigorta giriş tarihinizden önce ise, ilk sigorta giriş tarihiniz askerlik borçlanması yaptığınız süre kadar geriye çekilir. Askerlik borçlanması yaparak sigorta girişinizi Eylül 1999 öncesine alabiliyorsunuz. 18 ay askerlik borçlanması yaparsanız hizmet süreniz de 23 yıl 8 ay olur. Bu durumda hizmet sürenizi 25 yıla tamamladığınızda EYT’den yararlanıp emekli olabilirsiniz.
DÜZENLEMEDEN YARARLANAMAZSINIZ
Soru: Eşim 2001 SSK girişli. İki çocuğumuz var. İlk çocuk doğumu 2003’te. EYT’den faydalanma imkanımız var mıdır? Oğuz Ö.
Cevap: EYT düzenlemesi Eylül 1999 öncesi sigortalı olanları kapsıyor. Eşinizin sigorta girişi 2001. Doğum borçlanması sadece prim gün sayısını etkiler. Bu durumda eşiniz EYT’den yararlanamaz.
2024’TE EMEKLİ OLACAKSINIZ
Soru: