Noyan Doğan

Gaziantep gastronomi merkezi olmaya aday

27 Eylül 2024
14-22 Eylül tarihlerinde GastroANTEP Kültür Yolu Festivali için Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in davetlisi olarak festivalin ilk günü Hürriyet ekibi ile Gaziantep’teydik.

Hatta festivalin açılışında düzenlenen “Gaziantep’te Gastronomi Sektörüne Yapılacak Yatırımlar, Girişimcilik Fırsatları ve Yeni Ekonomik Modeller” konulu panelin de yöneticiliğini üstlendim.

Gaziantep’e, senede en az iki-üç kere düzenlenen toplantılar nedeniyle giderim. Her gidişimde de şehirde yaşanan değişimi gözlemlerim. Çok eskilere gitmeye de gerek yok, son 10 senede bile Gaziantep’teki değişim ve gelişim göze çarpıyor. Ben genelde Gaziantep’i şöyle anlatıyorum: Öyle bir şehir düşünün ki; tarih var, kültür var, lezzet var, sanayi var, tarım var, ihracat var, turizm var.

JEOPOLİTİK KONUMU AVANTAJ SAĞLIYOR

Tabi bu varların içinde, Gaziantep’in, jeopolitik avantajını da çok iyi kullandığını söylemekte fayda var. Jeopolitik konum diyorum, çünkü yabancı yatırımcılar için Ortadoğu ülkelerine yakınlık açısından üst olma avantajı sağlıyor, Adana, Mersin gibi illerle olan bağlantısı yatırımcıları cezbediyor. Şunu da unutmamak lazım, Gaziantep’in, tarihten bu yana köklü bir ticaret kültürü de bulunuyor. Açıkçası hem yerel sanayiciler hem de belediye bu avantajları iyi kullanıyor ki, şehir, her geçen yıl daha da gelişiyor.

Tüm saydıklarım arasında sıralama yap deseler; tekstil, tarım, ekonomiden sonra gastronomiyi koyardım ama GastroANTEP Kültür Yolu Festivali bu sıralamayı değiştirdi. Şöyle ki, Gaziantep’te gastronomiye yapılacak yatırımlar hem ekonomiye katkı sağlayacak, hem de yerli, yabancı yeni girişimcilerin şehre gelmesini sağlayacak. Nitekim festivalin açılışında gerçekleşen toplantıda da ortak görüş, gastronomi sektörünün sadece Gaziantep için değil bölge için stratejik öneme sahip olduğu yönündeydi.

SAN SEBASTİAN’DAN NE EKSİĞİ VAR

Gaziantep, gelecek dönem; inanç, kongre ve sağlık turizminin merkezi olmaya aday. Bir şeye daha aday; o da gastronomi merkezi olmaya. Fatma Şahin, bu konuda, “İtalya ile yarışıyoruz, eksiğimiz yok fazlamız var. İspanya’nın San Sebastian’ı ve İtalya’nın Roma ve Napoli’siyle rekabet ediyoruz. Gaziantep ruhunu dünya sahnesine taşıyacağız” diyor.

Yazının Devamını Oku

SGK sağlık prim borcu olanların peşine düştü

26 Eylül 2024
Önce, bir okuyucumdan gelen şikâyetle başlayayım...

Okuyucum, SGK’dan genel sağlık sigortası kapsamında birikmiş prim borcu olduğu, prim borcunun ödenmemesi halinde yasal işlem ve icra takibi başlatılacağı yönünde mesaj aldığını yazıyor. Arkasından da böyle bir prim borcundan haberi olmadığını, SSK’lı bir işte çalışmadığını, borcu ödeyecek gücünün de olmadığını belirtiyor.

Bu tür bir şikâyeti ilk kez almıyorum. Sosyal medyadan da benzeri soru ve şikâyetlerle karşılaşıyorum. Hatta kimileri, devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanmamasına karşın sağlık sigortası prim borcu çıkarılmasını da eleştiriyor. Hepsine açıklık getireyim...

Öncelikle şunun bilinmesinde fayda var; toplumun tamamı zorunlu Genel Sağlık Sigortası kapsamında. Adı üstünde, zorunlu. Yani, nüfusun tamamı bu sistemin içinde. Çalışanlar ve emekliler SGK’ya bağlı olduklarından kendileri ve bakmakla yükümlü bulundukları kişilerle birlikte GSS kapsamında ve devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanıyorlar.

VATANDAŞ BORCUNDAN HABERSİZ

Herhangi bir sosyal güvenlik kapsamında olmayanlar, sigortalı işte çalışmayanlar, sigortasız çalışanlar, 18 yaşından sonra eğitime devam etmeyenler, 20 yaşında liseyi bitirip de üniversiteye devam etmeyenler, üniversite mezunu olup da çalışmayanlar da GSS kapsamında.

Bu saydığım kişileri SGK, otomatik olarak zorunlu sağlık sigortası kapsamına alıyor. Bu kişilerin primlerini kendileri ödemesi gerekiyor. Ödenmesi gereken tutar da brüt asgari ücretin yüzde 3’ü kadar. 2024 yılı için bu tutar aylık 600, yıllık da 7.200 lira. Yukarıda saydığım başta sosyal güvenlik şemsiyesi altında olmayanlar sağlık hizmeti alabilmek için bu primi ödemek zorundalar. İşte sorun da bu kesimde. Bu kesimin bir kısmı gerçekten zorunlu GSS’den habersiz, bir kısmının ödeyecek gücü yok, bir kısmı devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanmadığı için bu primi ödemek istemiyor.

Kesin bir rakam olmamakla birlikte GSS prim borcu olan kişi sayısı 3 milyonun üzerinde. Bu durumda ne oluyor? Birincisi devlete prim borcu oluşuyor, ödenmediği için de gecikme zammı ve gecikme cezası işletiliyor. Hal böyle olunca da bu kişilerin ciddi miktarda GSS prim borcu bulunuyor. Kimisinde bu borç 20 bin liranın üzerine de çıkıyor.

Şunu da belirtmekte fayda var, bugüne kadar birçok defa GSS prim borcuna af çıkarıldı. Aftan yararlananlar sadece ana prim borcunu ödediler, gecikme zammı ve faizlerinin tamamı da silindi.

Yazının Devamını Oku

Bu hastalıklar erken emeklilik sebebi

25 Eylül 2024
Bir haftadır okuyuculardan malulen emeklilikle ilgili çokça soru almaya başladım.

Okuyucular, malulen emekliliğe neden olacak hastalıkların güncellendiğini belirtip, hangi hastalıkların kapsama alındığını ve nasıl erken emekli olacaklarını soruyorlar. Önce malulen emeklilik konusunda bilgi vereyim, sonra SGK’nın açıkladığı listede yer alan hastalıklara değineyim.

Bir işverene bağlı işçi olarak çalışanlar, kendi adına Bağ-Kur’lu olarak çalışanlar ve kamu görevlileri çalışma gücünü ya da iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle meslekte çalışma gücünün en az yüzde 60’ını kaybetmesi halinde malulen emekli olabiliyor. Emekli olunabilmesi için de malul olunduğuna dair rapor alınması gerekiyor. Genelde çalışanlar tarafından yanlış bilinen konu, hastaneden alınacak raporun, emeklilik için yeterli olacağı yönünde. Oysa sigortalıların hastanelerden alacakları maluliyete ilişkin raporlar, malul olup, emekli aylığı alabilmeleri için yeterli değil. Çalışma gücünün veya meslekte kazanma gücünün en az yüzde 60’ını kaybettiğine dair SGK Sağlık Kurulunca tespit edilmesi gerekir.

1800 PRİM GÜNLE EMEKLİLİK

Kurul raporu alındıktan sonra malulen emeklilik için gerekli şartların da yerine getirilmesi gerekiyor. Nedir bunlar? En az 10 yıldan beri sigortalı olup, toplam olarak bin 800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malul olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın bin 800 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödenmiş olması gerekiyor. Bu şartları yerine getirenlere malullük aylığı bağlanıyor. Malulen emeklilik hakkını elde edebilmek için malullük nedeninin çalışırken oluşması gerekiyor. Doğuştan engelli kişiler için emeklilik şartları farklı.

Gelelim, okuyucuların sağlık sorunları nedeniyle erken emekli olabilmelerine yönelik sorularına. Sağlık sorunu nedeniyle çalışamayacak durumda olanlar erken emekli olabiliyor. Bunlara da çalışma gücü kaybına neden olan hastalıklar deniyor ve bu hastalıklar da SGK tarafından maluliyet ve çalışma gücü kaybının tespiti işlemleri yönetmeliği ile belirleniyor. Daha doğrusu, SGK, malulen emekliliğe neden olacak hastalıkları tek tek sıralıyor. Günün şartlarına göre de bu liste yenileniyor.

159 HASTALIK MALULİYET SEBEBİ

Bu liste de öyle beş-on hastalığı kapsayan bir liste değil. Nörolojik hastalıklar, psikiyatrik hastalıklar, göz hastalıkları, kulak-burun-boğaz hastalıkları, onkolojik hastalıklar, hematolojik hastalıklar, ortopedi ve travmatolojik hastalıklar, romatolojik hastalıklar, gastroenterolojik, kalp ve damar hastalıkları gibi ana başlıklar altında uzun bir listeden oluşuyor. Okuyucular sorduğu için üşenmedim, tek tek malulen emekliliğe neden olacak hastalıkların neler olduğunu saydım. Toplam 159 sağlık sorunu nedeniyle malulen emekli olunabiliyor.

Yazının Devamını Oku

Tamamlayıcı emekliliğin detayları netleşmeye başladı

23 Eylül 2024
Geçen yazımda, tamamlayıcı emeklilik sisteminin 2025-2027 döneminin kapsayan Orta Vadeli Programa girdiğine ve yine programa göre, sistemin 2025’in 4. çeyreğinde kurulacağına değinerek, 2025’te tamamlayıcı emeklilik sistemine geçileceğine değinmiştim.

Konu bir anda gündemin ilk sıralarına oturdu ve tartışılmaya başlandı. Tahmin edileceği gibi de tartışmanın odağına kıdem tazminatı oturdu. Malum çevreler, ‘işçinin hakkı gasp edilecek, kıdem tazminatına çökülecek’ eleştirilerini peşi sıra sıralamaya başladı.

Konu bu kadar gündem olunca Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’a da soruldu. Yılmaz, devletin sosyal güvenlik sisteminde bir değişiklik öngörülmediğini belirterek, “Sosyal güvenlik şemsiyesi güçlü şekilde devam edecek. Ama bunu tamamlayıcı, adı üzerinde ikame edici değil, buna ilave olarak neler yapılabilir diye baktığımızda bireysel emeklilik sistemini geliştirdik. Burada insanlarımıza diyoruz ki, siz daha fazla imkana kavuşmak istiyorsanız, gelin tasarruf yapın, biz de kamu katkısı sunalım. Böylece geleceğe daha güçlü şekilde hazırlanın diyoruz.” açıklamasını yaptı.

OTOMATİK KATILIM SİSTEMİ SONLANIYOR

Geçen yazımda, tamamlayıcı emeklilik sistemi üzerine ilgili tarafların ortak çalıştıklarına, sistemin ana hatlarının belli olduğuna da değinmiştim. Okuyuculardan çokça soru aldım. Kıdem tazminatına yönelik soruları bir kenara bırakıyorum, -çünkü Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın da açıkladığı gibi bu işin kıdem tazminatı ile uzaktan yakından akalası yok- okuyucuların merak ettiği konulara; öğrendiğim kadarıyla açıklık getireyim. Hatta madde madde anlatayım.

Tamamlayıcı emeklilik; 2017 yılından bu yana uygulanan ve işverenlerin, çalışanlarını, zorunlu olarak bireysel emeklilik sistemine dahil ettiği otomatik katılım sistemi üzerine kurgulanacak. 

Tamamlayıcı emeklilik başladığında otomatik katılım sistemi artık olmayacak. Bunu biraz açayım. Şöyle ki, otomatik katılım sistemi sonlandırılacak. Otomatik katılım sistemindeki kişiler –ki, bugün 7.5 milyon çalışan bu sistemde- tamamlayıcı emeklilik sistemine devredilmeyecek. Tamamlayıcı emeklilik sıfırdan ve yeni bir sistem olarak kurgulanacak. Yeni sistem başladığında, Bağ-Kur dışındaki sigortalı çalışanlar, yeni işe girenler tamamlayıcı emeklilik sistemine dahil edilecek. Peki, bu durumda, mevcut otomatik katılım sistemindeki 7.5 milyon kişi ne olacak? Bu kişilere sorulacak; isterlerse tüm hak ve birikimleri ile BES’e devredilecek, istemezlerse birikimleri ve hakları kendilerine verilerek, sistemle ilişkileri kesilecek.

SOSYAL GÜVENLİĞİN TAMAMLAYICISI OLACAK

Tamamlayıcı emeklilik sistemini emeklilik şirketleri yürütecek. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın da belirttiği gibi, sosyal güvenlik sistemi aynen devam edecek, tamamlayıcı emeklilik sosyal güvenliğin ikamesi olmayacak ama tamamlayıcısı olacak. Çalışanlar hem SGK çatısı altında olacak hem de tamamlayıcı emeklilik sistemine dahil olacak. Çalışan emekliliği geldiğinde sosyal güvenlik kapsamında işvereninden kıdem tazminatını, devletten de emekli maaşını alacak; üzerine bir de tamamlayıcı emeklilik sisteminden emekli olup, birikimini alacak veya da maaş alacak.

Yazının Devamını Oku

1.63 çalışan 1 emekliye bakıyor

19 Eylül 2024
SGK, 2024 yılı ocak-haziran dönemine ait sosyal güvenlik istatistiklerini yayınladı; böylece yılın ilk yarısında kaç kişi istihdam edilmiş, kaç kişi emekli olmuş ortaya çıktı.

İstatistikleri inceledim. Dikkat çeken noktaları sizlerle de paylaşayım. Prim ödeyenler ve maaş alanlar da dahil bu yılın ilk yarısında sosyal güvenlik kapsamı altında olan kişi sayısı 76 milyon 189 binin üzerine çıkmış. Yılbaşından hazirana kadarki geçen süre içinde ise sosyal güvenlik kapsamına giren kişi sayısı 310 bin artmış. Bu yılın haziran ayı itibarıyla sigortalı nüfus oranı yüzde 89 olmuş.

Bu yılın ilk yarısında işçi, Bağ-Kur, memur olmak üzere toplam sigortalı sayısı 23 milyon 205 bini üzerine çıkmış. Buna göre sene başından hazirana kadar 184 bin 220 kişi sigorta kapsamına girerken, geçen senenin aynı dönemine göre sigortalı sayısı 385 bin 884 artmış. Alt kırılımlara bakıldığında ise 23.2 milyon sigortalının 16.6 milyonu SSK’lı yani işçi statüsünde (4/a), 2.8 milyonu Bağ-Kur’lu, 3.6 milyonu da memur (4/C) statüsünde çalışanlardan oluşuyor.

MEMUR VE BAĞ-KUR’LU SAYISI AZALDI

Sigortalı sayılarını geçen yılın haziran ayı ile mukayese ettiğimizde ise ortaya ilginç tablo çıkıyor. İşçi statüsünde çalışanların sayısı bir yılda 484 bin 411 artarken, Bağ-Kur’luların 82 bin 581, memur statüsünde çalışanların sayısı ise 15 bin 946 kişi azalmış. Daha açık bir anlatımla son bir yılda memur ve Bağ-Kur’lular emekli olmuşlar.

Gelelim en çok merak edilene, emekliler konusuna. Biraz rakamlara ağırlık vereceğim ama sosyal güvenliğin boyutunu da başka türlü anlatmak mümkün değil. 2024’ün haziran ayı itibarıyla toplam bağımlı sayısı 33.9 milyonu geçmiş durumda. Ne demek bağımlı? Emekli maaşı, ölüm aylığı, iş göremezlik geliri, vazife malulü aylığı alanlar bağımlıları oluşturuyor.

BİR YILDA 1 MİLYON KİŞİ EMEKLİ OLDU

Sene başından haziran ayına kadarki altı aylık sürede ise emekli olan 282 bin 166 kişiye emekli aylığı bağlanmış ve emekli aylığı alan kişi sayısı yılın ilk yarısında 11.7 milyonu geçmiş. Kimler emekli olmuş; ona da baktım. Yılın ilk yarısında 253 bin 844 SSK’lı, 21 bin 474 Bağ-Kur’lu ve 6 bin 848 memur emekliliğini istemiş ve bu kişilere emekli aylığı bağlanmış. Geçen senenin haziran ayına da baktım. Geçen senenin temmuz ayında emekli maaşı bağlanan kişi sayısı 10 milyon 731 binin üzerindeyken, bu yılın aynı döneminde bu sayı 11.7 milyona çıkmış. Yani son bir yıl içinde 1 milyondan fazla kişi emekli olmuş.

Bunların ne kadarı EYT’den emekli bunun bilemeyiz ama şunu biliyoruz; son 10 yıllık ortalamalara göre her yıl 250 bin kişi emekli oluyor. Kimi seneler bu sayı 350 bin kişiye çıkıyor, kimi seneler 200 binlere düşüyor. 2023 yılının tamamında ise 2 milyon kişi emekli olmuş ve emekli aylığı almaya başlamış. 2023’ün haziran ayından bu yılın haziran ayına geçen bir yıllık sürede ise 1 milyon kişi emekli olmuş. Bunların büyük bir çoğunluğu da EYT’den emekli olanlar. Muhtemelen, emekli sayısı bundan sonraki seneler de aynı şekilde devam edecektir.

Yazının Devamını Oku

İhbar tazminatında tüm merak edilenler

18 Eylül 2024
Soru: Eski çalıştığım işyerinden ayrıldım, 2023 yılının temmuz ayında yeni işe başladım. Tekstil atölyesinde çalıyorum. İşverenim ile maaş konusunda anlaşamadım. Beni işten çıkarıyor. Kıdem tazminatımı ödeyeceğini söyledi ama ihbar tazminatı alamayacakmışım. Yasal olarak tazminat ödenmiyormuş. Benim tazminat hakkım yok mu? Hakkı T.

Cevap: İhbar tazminatı hakkında okuyuculardan çokça soru alıyorum. Kimileri okuyucunun belirttiği gibi tazminatı alamadığını söylüyor, kimileri eksik ödendiğini iddia ediyor. Okuyucumun sorusu üzerine ihbar tazminatı konusunda tüm merak edilenlere açıklık getireyim. Okuyuculara da hak veriyorum; kıdem tazminatı biliniyor ama ihbar tazminatına gelince çok şey bilinmiyor. Bilinmediği için de çalışanlar her durumda tazminat alacağını sanıyor, bu nedenle de hem ihbar tazminatı hem de ihbar süresi çalışan ile işveren arasında uyuşmazlığa neden oluyor. Şunu da belirtmekte fayda var; işverenler de bu konuda yeterli bilgiye sahip değiller.

İHBAR SÜRESİ VAR

İşveren istediği gibi çalışanı işten çıkaramaz, çalışan da isteği zaman işten ayrılamaz. İş sözleşmesini sonlandırmanın belirli şartları ve süreleri var. Her iki taraf için iş sözleşmesini sonlandırmanın süresine, ihbar süresi deniliyor. İhbar süresi de çalışanın işyerinde geçirdiği süreye göre belirleniyor.

Çalışma süresi altı aydan az ise ihbar süresi iki hafta, altı ay ila bir buçuk yıl arası ise ihbar süresi dört hafta, çalışma süresi bir buçuk yıl ila üç yıl arası ise ihbar süresi altı hafta. Çalışma süresi üç yıldan fazla ise ihbar süresi sekiz hafta. İşte bu sürelere göre işveren ve çalışan iş sözleşmesini sonlandırabiliyor. Örneğin, bir işyerinde dört yıldır çalışıyorsanız sekiz hafta önceden iki taraf birbirine ayrılacağını bildirmek zorunda. Ancak bu sekiz hafta sonra iş sözleşmesi sonlandırılabilir.

NE KADAR TAZMİNAT ÖDENİR?

Peki, hangi durumlarda ihbar tazminatı ödenmek zorunda? İhbar sürelerine uyulmazsa her iki taraf için de ihbar tazminatı hakkı doğar. İşveren, çalışanı ani olarak işten çıkarır ya da ihbar süresini beklemeden iş sözleşmesini tek taraflı sonlandırırsa, çalışana ihbar tazminatı öder. Aynı şekilde işçi de ihbar süresine uymadan işten ayrılırsa, işverene tazminat ödemek durumunda. Ya da işveren çalışandan bu tazminatı talep edebilir ve ihbar süresine ait ücreti çalışandan isteyebilir. En fazla sekiz haftalık ihbar tazminatı alınabilir.

İhbar tazminatı işçinin çalıştığı süreye, aldığı brüt ücrete göre hesaplanıyor, ihbar süresi kadar tazminat ödeniyor. Eğer işveren, ihbarda bulunmadan çalışanı işten çıkarırsa, yasal ihbar süresi kadar ücreti ödemek durumunda. Buna da ihbar tazminatı deniliyor. Örneğin, asgari ücretli çalışıyorsanız (brüt aylık 20 bin 2, günlük 666.75, haftalık 4 bin 667 TL) ve çalışma süreniz de iki yılsa; işveren altı haftalık ihbar süresini doldurmadan sizi işten çıkarırsa, 28 bin lira ödemek zorunda.

Okuyucumun sorusuna gelirsek, işveren ihbar tazminatını ödemek durumunda. İşyerinde bir buçuk yıla yakındır çalıştığı için de dört haftalık ihbar tazminatı alma hakkı doğuyor. Okuyucum, maaşını belirtmemiş. Asgari ücretli çalışansa, 18 bin 669 lira ihbar tazminatı alacaktır.

Yazının Devamını Oku

Mesleki eğitim yeniden tasarlanacak

12 Eylül 2024
Dünkü yazımda, ekonominin üç yıllık hedef ve politikalarının yer aldığı 2025-2027 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program’da (OVP) sosyal güvenlik ve istihdamda atılacak adımların detaylı analizini yapacağımı belirtmiştim.

Gelecek üç yılda, istihdam alanında yapılacaklar arasında bence en dikkat çekici olanı mesleki eğitim konusu.

Detaya girmeden önce bu konu hakkında birkaç tespitte bulunayım.

Mesleki eğitim; sanayicisinden çalışanına, istihdamdan ekonomiye yılların çözülemeyen sorunu. Okuyucularım bilirler, geçmiş yazılarımda da fırsat buldukça mesleği eğitime dikkat çektim. Nitekim İŞKUR’un açıkladığı rakamlara göre sadece 2023’te 204 bin işyeri, 560 binden fazla aradığı elemanı bulamadı. Bu da temininde güçlük çekilen meslekleri gündeme getiriyor.

Temininde güçlük çekilen mesleklere bakın; neredeyse tamamı ara eleman ve bunların tamamı da imalat sanayiindeki işverenlerin aradığı yetkinlikte. Sanayiciler, ara elemana üniversite mezununun iki katı kadar maaş veriyor ama mesleki eğitim yaygın olmadığından aradığı elemanı yine de bulamıyor.

YÖNETİM ÖZEL SEKTÖRE BIRAKILACAK

Yeni açıklanan 2025-2027 dönemini kapsayan OVP’ye baktığımızda, istihdamda atılacak adımların tamamı, bu mesleki eğitimden, daha doğrusu ara eleman sorununa çözümden oluşuyor. Bunun için de mesleki ve teknik eğitimin kalitesi iyileştirilecek, işgücü piyasasının ihtiyaçlarına yönelik beceri uyumsuzlukları aza indirilecek. Programda dikkatimi çeken bir husus da mesleki eğitimde kamu, özel sektör işbirliğinin artırılarak, meslek liseleri ve meslek yüksekokullarının yönetiminde özel sektörün rol oynayacak olması.

Bu konularda neler yapılacak?

 OVP’de yapılacaklar madde madde sıralanıyor hatta bu yapılacaklar belirli takvime de bağlanmış. Şu kadarını söyleyeyim, mesleki eğitimin geliştirilmesi için atılacak adımların tamamına yakını 2025 yılında bitirilecek. Şimdi, madde madde yapılacaklar arasında önemli bulduklarımı paylaşayım.

Yazının Devamını Oku

İradi işsizlik ilk kez OVP’ye girdi

11 Eylül 2024
Ekonominin 3 yıllık hedef ve politikalarının yer aldığı 2025-2027 döneminin kapsayan Orta Vadeli Program (OVP) açıklandı.

Programda, önümüzdeki üç yıl hem sosyal güvenlik alanında hem de istihdamda yapılacaklar detaylı şekilde madde madde anlatılıyor. Bunların neler olduğuna gelecek yazılarımda değineceğim.

Ama kısaca istihdam konusuna değinmek gerekirse; program döneminde istihdamın yıllık ortalama 758 bin kişi artması bekleniyor ki, bu da üç yılda 2 milyon 274 bin kişiye yeni istihdam yaratılacağı anlamına geliyor. Beklenti, dezenflasyon sürecinin etkisiyle programın ilk yılında, yani 2025’de işsizlik bir nebze artarak yüzde 9.6 olacak, ancak uygulanan politikalar kapsamında bu oran 2026’de yüzde 9.2’ye, 2027’de de yüzde 8.8’e gerileyecek.

OVP’nin istihdam konusunda en dikkat çekici kısmı iradi işsizliğin ilk kez gündeme gelmesi. İradi işsizlik hem ilk kez OVP’de yer alıyor hem de ilk kez gündeme geliyor. Programda, bu konuda, “Toplumsal olarak yaygın refah artışının, gelir dağılımını iyileştirmenin ve yoksullukla mücadelenin en etkin ve sürdürülebilir aracının kayıtlı istihdam olduğu bilinciyle iradi işsizlik azaltılacak, atıl işgücünün harekete geçmesi sağlanacak” deniyor.

KİM BU İRADİ İŞSİZLER?

Peki, nedir iradi işsizlik? Eminim birçok kişi ilk kez bu kavramı duyuyordur. İradi işsizliğin birçok tanımı var. En basit haliyle; kişilerin kendi istekleri ile işsiz kalmayı tercih etmeleri, piyasadaki ücrete razı olmadıkları için çalışmak istememeleri veya bir süre çalışmışlarsa da “artık çalışmak istemiyorum” deyip, işten ayrılmaları. Mesela, kısa bir süre çalışmış ancak sonradan eşinin aileyi geçindirmesi nedeniyle işten ayrılıp, evde oturan kadınlar, iradi işsizliğe gösterilen örnekler arasında.

Bu şekilde olan işsizlerin sayısı nedir, tam olarak bilinmemekle birlikte işgücü istatistikleri bu konuda biraz bilgi veriyor. TÜİK’in verilerine göre 2024’ün Haziran ayı itibariyle atıl işgücü oranı yüzde 29’larda. Geçen seneni aynı döneminde ise bu oran yüzde 16’larda. Altını bir kere daha çizeyim, atıl işgücü tam olarak iradi işsizlik rakamını vermiyor ama en azından bir fikir veriyor. Aynı şekilde 15-34 yaş arasında olup da ne eğitimde ne de istihdamda olanların sayısı da yaklaşık 25 milyona yakın.

SOSYAL YARDIMLARA DÜZENLEME

Yazının Devamını Oku