ESKİ adıyla SSK’lı, yeni adıyla da 4a’lı olarak çalışan kadınlar, erkek çalışanlara göre ödemeleri gereken prim gün sayısı daha az ve erkek çalışanlara göre daha erken emekli oluyorlar. Ancak emeklilik için gerekli olan; belirli süre sigortalı olma, belirli süre sosyal güvenlik primi ödemiş olma ve belirli yaşı doldurmuş olma şartları kadın çalışanlar için de geçerli. Bu üç şarttan biri bile eksik olsa emekli olunamıyor, emekli aylığı bağlanmıyor.
İşe başlama tarihi açısından kadın çalışanlar için de üç önemli tarih var. Biri, 9.9.1999 öncesi. İkincisi, 9.9.1999 ile 30.4.2008 arası. Üçüncüsü ise, 1.5.2008 sonrası. 1999 öncesi işe girenler; 5000 ila 5975 gün arasında değişen prim ödeme gün sayısına ve 38 ila 56 arasında değişen yaşa göre emekli olabiliyor. 1999’dan sonra işe başlayanlar ise 58 yaşında emekliliğe hak kazanıyor ve 2036 yılından sonra da kademeleri olarak yaş artıyor, 65’e kadar çıkıyor.
İŞE GİRİŞ TARİHİ ÖNEMLİ
Konuyu biraz daha detaylandırayım. 1 Nisan 1981 tarihinden önce sigortalı olan kadın çalışanların sigorta başlangıç yaşı olan 18 yaş sorunu bulunmuyor; 5000 prim ödeme gün sayısını doldurduklarında emekli olabiliyor ve emekli maaşı almaya hak kazanıyorlar. Aynı şekilde 3600 prim gün sayısını doldurup, 50 yaşında da emekli olabiliyorlar. 1 Nisan 1981’den sonrasında ise durum biraz değişiyor. 18 yaş sigorta başlangıç yaşı sayılıyor ve 38 yaşını tamamladıklarında emekliliğe hak kazanıyorlar.
İşte, kadın çalışanların hangi şartlarda ve kaç yaşında emekli olacaklarının detayları.
İŞE BAŞLAMA TARİHİNE GÖRE KADIN SİGORTALILARIN EMEKLİLİK YAŞI
- İlk sigortalı olduğu tarih 1 Nisan 1981 öncesi olanlar 20 yılı tamamlamaları ve 5000 gün prim ödemeleri şartıyla, yaş sınırı olmadan emekli olmaya hak kazanırlar.
- İlk sigortalı olduğu tarih 1 Nisan 1981 ile 8 Eylül 1981 arası olanlar 20 yılı tamamlamaları ve 5000 gün prim ödemeleri ve 38 yaşını tamamları halinde emekli olmaya hak kazanırlar.
İSTER işçi, ister memur, isterse de Bağ-Kurlu; hangi kuruma bağlı çalışırsa çalışsın, herkesin merak ettiği konu, ne zaman emekli olacağı. Merak ediliyor, çünkü sosyal güvenlik alanında yapılan sık değişiklikler nedeniyle çalışanların büyük çoğunluğu hangi şartlarda emekli olacağını bilmiyor. O nedenle de okuyuculardan, sosyal güvenlik ile ilgili sıklıkla aldığım soruların başında da emeklilik geliyor.
ÜÇ ÖNEMLİ ŞART
İşte bugünden itibaren, başlattığımız yazı dizimizde; işçilerin, memurların, kendi adına çalışan Bağ-Kurlu’ların, tarım işçilerinin hangi şartları yerine getirdiklerinde, ne zaman emekli olacaklarını en basit haliyle anlatacağız. Kadın ve erkek çalışanlarda, emeklilik koşulları farklı olduğu için ayrı ayrı değineceğiz.
İlk olarak da halk arasında bilinen adıyla SSK’lı, yeni adıyla da (Tüm çalışanlar Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) çatısı altında toplandı) hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılan 4a’lıların, yani işçilerin emekliliğinden başlayacağız. Ve yine ilk olarak da erkek, 4a’lıların nasıl ve ne zaman emekli olacağını detaylı anlatacağız.
Ama önce bundan sonra sık sık karşılaşılacak bir-iki terim üzerinde durayım. Sigortalılık süresi, kişinin, ilk defa çalışmaya başladığı ve sigortalı olduğu tarih ile emekli olacağı tarih arasındaki süreye deniyor. Bu süre içinde sosyal güvenlik kurumuna, çalışan adına, işverenin yatırdığı primlere de prim ödeme süresi deniyor. Yaşa ise emeklilik için tamamlanması gereken yaş deniyor. Sosyal güvenlikte 1 ay, 30 gün olarak; 1 yıl da 12 ay olarak alınıyor ve tüm hesaplamalar da bunun üzerinden yapılıyor. İşçi, memur, Bağ-Kurlu ve erkek çalışan, kadın çalışan fark etmiyor; emeklilik için 3 koşul gerekiyor;
1- Belirli bir süre sigortalı olmak ki, burada işe giriş tarihi önemli ve bu süre kadın çalışan ile erkek çalışana göre değişiyor.
2- Belirli süre sosyal güvenlik kurumuna prim ödenmiş olması.
3- Yaş ki, emeklilik yaşı da kadın çalışan ile erkek çalışana göre değişiyor.
Önce kısa bir bilgi vereyim, sonra detaya gireyim. Böylece hem okuyuculardan gelen sorulara hem de eleştirilere cevap vermiş olurum. 2017’de, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Denizbank arasında yapılan anlaşma ile başta piyasalar olmak üzere özellikle de KOBİ’leri rahatlatmak için ‘nefes kredisi’ adı altında özel bir program uygulandı. Geçen yıl, Ziraat ve Denizbank aracılığı ile 30 bin KOBİ, yüzde 9,90 faiz ve 12 ay ödeme imkanıyla bu krediden yararlandı. Kredinin en yüksek limiti de 150 bin liraydı ve 5 milyar liranın üzerinde bir rakam geçen yıl işletmelerin kullanımına tahsis edildi.
PİYASAYA 7.5 MİLYAR TL KAYNAK
Nefes kredisinin bu yılki etabı ise 1 Nisan’da başladı. Toplam dağıtılacak kredi miktarı 7,5 milyar lira. Bir işletmenin kullanacağı en yüksek limit ise 200 bin lira. Kredi faizi yine yüzde 9,90 ama geçen seneden farklı olarak bu seferki uygulamada, taksit süresi 18 aya uzadı; üstelik ilk 6 ay sadece kredinin faizi ödenecek, anapara 6 aydan sonra ödenmeye başlayacak. Ayrıca bu sene nefes kredisini; Ziraat ve Denizbank’ın yanı sıra Vakıfbank, Ziraat Katılım, Vakıf Katılım da verecek. Açıkçası katılım bankalarının da bu programa dahil edilmesi isabetli olmuş.
RAKAM KÜÇÜK İŞLEVİ BÜYÜK
Gelelim, eleştirilere. Neymiş efendim, geçen sene verilen 150 bin lira kredi de düşükmüş, bu sene verilecek olan 200 bin lira da! Bu rakamla KOBİ’ler yatırım yapamazmış, işlerini de büyütemezlermiş! Zaten bu yatırım kredisi değil, adı üstünde özellikle küçük işletmelere nefes aldıracak destek.
Hafta başı, tarım zirvesi için gittiğimiz Antalya’da, Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş ile nefes kredisini uzun uzun konuşma fırsatı bulduk. Ateş, 200 bin liranın küçük bir rakam olmasına rağmen, bazı durumlarda şirketler için hayati önem taşıdığını söyledi. Hakan Ateş, geçen seneden örnek vererek, “Çoğu KOBİ, bu imkan sayesinde piyasa borcu varsa onu ödedi, mal alacaksa malını aldı, çekini karşıladı. Devlet de vergi borçlarını tahsis edilen bu kredilerden tahsil etti” dedi.
Hakan Ateş’e göre nefes kredisi sayesinde piyasaya para girişi oldu ve ekonominin çarkları döndü. Ateş, bu yıl kredi imkanından 50 bin KOBİ’nin yararlanacağını ve nefes kredisinin geçen sene ekonomide yarattığı dinamizmi bu sene de yaratacağını da vurguladı.
GEREK fiyatının özel sağlık sigortasına göre ucuz olması, gerek Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) sağlık giderlerini belli oranda karşılaması, gerekse de özel hastanelerin ‘fark’ adı altında vatandaştan yüzde 200’e yakın ücret alması tamamlayıcı sağlık sigortasına talebi artırdı. Bugün için 700 bin kişi, özel sigorta şirketlerinden yaptırdıkları tamamlayıcı sigorta ile hem özel hem de üniversite hastanelerinden hiçbir ücret ödemeden sağlık hizmeti alıyor. Peki, nedir tamamlayıcı sağlık sigortası ve kimler yararlanabilir? Adı üstünde; SGK ile anlaşmalı özel hastanelerin ayakta ve yatarak tedavilerde talep edeceği her türlü fark ücretini tamamlıyor. Sigortayı işçi, memur, Bağ-Kurlu, yani sosyal güvenlik kapsamında olanlar yaptırabiliyor. Neden? Çünkü SGK’nın ödediğinin üzerini karşılıyor da ondan. Tabi bir de sağlık hizmeti alacağınız kurumun mutlaka SGK ile anlaşması olması gerekiyor ki, bugün büyük şehirlerdeki iki-üç hastane zincirinin dışında hemen hemen tüm hastaneler SGK ile anlaşmalı.
ÖZEL HASTANELERDE GEÇİYOR
Örnekle anlatayım ki, daha net anlaşılsın. Rahatsızlandınız ve SGK ile anlaşmalı en yakın özel hastaneye gittiniz. Muayene oldunuz, tahliller yapıldı ve reçeteniz yazıldı, hastaneden çıkacaksınız. Sigortalı olduğunuz için SGK, tedavi giderinizin belli bir miktarını karşılıyor. Ancak, hastane özel olduğundan sizden doktor ücreti ve tahliller için fark alacaktır. Diyelim ki, toplam faturanız 200 lira tuttu ve SGK da bunun 100 lirasını ödedi. Eğer tamamlayıcı sağlık sigortanız varsa, kalan 100 lirayı sigorta şirketi karşılayacak, hastaneden hiçbir ücret ödemeden çıkacaksınız. Yoksa kalan o 100 lirayı cebinizden ödeyeceksiniz.
Bu bahsettiğimiz, işin ayakta tedavi boyutu. Bir de yatarak tedavi var. Ağır bir rahatsızlık geçirdiniz ve en yakındaki özel hastanenin acil servisine gittiniz. Yoğun bakımda kaldınız. Yoğun bakımda olduğunuz sürece sorun yok; tüm giderlerinizi SGK karşılıyor. Acil durumunuz bitip, tedaviye aynı hastanede devam edecekseniz, artık hastanenin sizden fark adı altında ücret alma hakkı doğuyor. Diyelim ki, yoğun bakım sonrası da hastanede bir hafta tedavi gördünüz ve toplam sağlık gidereniz de 7 bin lira tuttu. Bunun 3 bin lirasını SGK karşıladı; kalan 4 bin lirayı cebinizden ödemek durumundasınız. Tamamlayıcı sağlık sigortanız varsa beş kuruş ödemeden hastaneden çıkıyorsunuz.
280 LİRA ÖDEYEN DE VAR
Gelelim, tamamlayıcı sağlık sigortasının fiyatına ve özel sağlık sigortası ile arasındaki farklara. Özel sağlık sigortasında en düşük fiyat 3 bin lira iken, yıllık ortalama 700 liraya tamamlayıcı sağlık sigortası yaptırılabiliyor. Fiyat sigorta şirketine göre değişiyor. 35 yaşında bir kişi, yıllık 590 lira primle de tamamlayıcı sigorta alabiliyor. Eğer ayakta tedavi istenmez, sadece ameliyat ve hastanede yatış için tamamlayıcı sigorta yaptırılırsa; fiyat, 280 liraya kadar düşüyor. İstanbul, Ankara dışındaki illerde ise bu fiyattan yüzde 15 daha ucuza sigorta alınabiliyor.
Peki, neden ucuz? Birincisi, SGK’nın ödediğinin üzerini tamamlıyor ve sadece SGK ile anlaşmalı özel hastanelerde geçiyor. Özel sağlık sigortası ise tüm özel hastanelerde geçiyor ve tüm tedavi masraflarını karşılıyor. Özel sağlık sigortasına göre ucuz olması ve özel hastanelerin çoğunluğunun SGK ile anlaşmalı olmasından dolayı çalışanlar tamamlayıcı sağlık sigortasını tercih etmeye başladı ve 700 bin kişi sigorta yaptırdı. Öyle ki, düne kadar çalışanlarına yan hak olarak özel sağlık sigortası veren şirketler, bugün artık çalışanlarına tamamlayıcı sağlık sigortası yaptırıyor.
TAMAMLAYICI SİGORTAYI KİMLER YAPTIRABİLİR?
Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkanı Can Akın Çağlar, kefalet sigortası ile banka teminat mektubu pazarına talip olduklarını söyledi. Yeni düzenleme ile kefalet sigortasının artık bankaların verdiği teminat mektubu yerine geçtiğini belirten Çağlar, “Teminat mektubu eşittir kefalet sigortası” dedi.
Can Akın Çağlar, bankaların verdiği teminat mektubu büyüklüğünün 480 milyar lira olduğunu, bunun yüzde 56’sının kesin teminat mektubundan, yüzde 14’ünün avans teminat mektubundan, yüzde 12’sinin nakdi kredi teminatından oluştuğunu, bunların da büyük kısmının kamu ihalelerinde kullanıldığını ifade ederek, şunları söyledi: “Geçen yılın sonunda yapılan kanun değişikliği ile kefalet sigortasının, teminat mektubu yerine geçmesinin önü açıldı. Biz, teminat mektubunun sadece bankalardan değil sigorta şirkeTLerinden de alınabileceğinin ve reel sektörün kredi yükünü sigorta sektörünün de taşıyabileceğinin bilinmesini istiyoruz.”
ALACAKLARI SİGORTALARIZ
Sigorta pazarının 2017 yılının sonuçlarının açıklandığı ve 2018 yılının değerlendirildiği toplantıda konuşan Can Akın Çağlar, gündemdeki konulardan birinin de alacak sigortası olduğunu kaydetti. Piyasada iki tür kredi olduğunu; birinin bankaların kullandırdığı krediler, diğerinin ise piyasa kredisi denilen esnafın kendi arasında kullandığı çek, senet olduğunu vurgulayarak, “Ekonomi yavaşladığında esnaf da vadeli mal satmayı yavaşlatıyor. Piyasa kredisi yavaşlayınca da yük bankacılık sektörüne biniyor. Alacak sigortasını iyi anlatabilir, KOBİ’ler nezdinde de kullanımını yaygınlaştırabilirsek alacaklara finansal koruma sağlar, ekonomiye de ciddi destek oluruz” dedi.
TRAFİKTE 300 MİLYON LİRA ZARAR
Can Akın Çağlar, 2017 yılının değerlendirmesini de yaparak, geçen sene 46,5 milyar TL prim üretildiğini, sigorta pazarının yüzde 15 büyüdüğünü, sektörün toplam aktif büyüklüğünün 144 milyar liraya ulaştığını kaydetti. Geçen yıl en çok konuşulan konunun trafik sigortası olduğuna değinen Çağlar, 2017’nin Nisan ayında başlayan tavan fiyat uygulaması sonucu prim üretiminde düşüş yaşandığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: “2016’da trafik sigortasından 12 milyar lira prim ürettik, 2017’de üretimimiz 10,9 milyar lira oldu. Üretimde yüzde 11’lik bir azalma var. Ancak poliçe sayımız arttı ve 17,5 milyon aracı sigortaladık. Tavan fiyat uygulaması ile fiyat yüzde 20 düştü. Trafik sigortasında aldığımız her 100 liralık prim karşılığında cebimizden 134 lira çıktı. Yine geçen yıl taksiler, kamyonlar gibi riskli araç grupları için riskli sigortalılar havuzu oluşturduk. Burada da aldığımız her 100 liralık prime karşılık 136,7 lira zarar ettik. 2017’nin geneline baktığımızda ise trafik sigortasında 300 milyon lira zarar oluştu.”
BAŞKANLIĞA YENİDEN ADAYIM
ÇEYİZ hesabında devlet katkısı yüzde 25 artırıldı. Çeyiz hesabı, çalışma hayatına yeni başlayıp da evli olmayanların maaşlarından aylık küçük paralar yatırarak tasarruf etmeleri amacıyla 2016 yılında uygulanmaya başlandı. Bu çerçevede de birikim tutarının yüzde 20 kadar ve en fazla 5 bin lira devlet katkısı sağlandı. Başlarda 100 binlerce genç çalışanın çeyiz hesabı açtıracağı tahmin edilirken, maalesef beklenen olmadı ve iki yılda toplam 35 bin kişi hesap açtırdı, toplam birikim tutarı da 25 milyon lirayı aştı. Hal böyle olunca da uygulamayı cazip hale getirip, tasarrufları artırmak için çeyiz hesabında devlet katkısı oranı artırıldı. Geçtiğimiz hafta yasalaşan Torba Kanun tasarısı ile devlet katkısı oranı yüzde 20’den yüzde 25’e; en yüksek katkı miktarı da 5 bin liradan 7 bin 500 liraya çıkarıldı.
DEVLET KATKISI YÜZDE 25
Peki, çeyiz hesabından kimler, nasıl yararlanabilir? Çeyiz hesabından yararlanmak için –daha doğrusu devlet desteğinden yararlanmak için- 24 yaşını doldurmamış ve evlenmemiş olmak gerekiyor. Mevduat ve katılım bankalarından TL cinsinden çeyiz hesabı açtırılıyor ve hesaba aylık en az 125, en fazla da 1.250 lira yatırılıyor. Çeyiz hesabı açtıran, başta, bir kereliğine toplu para da yatırabilir. Bugün için de bu rakam, 18 bin lira. Bu ne sağlar? Devlet desteğinden daha fazla yararlanma imkanı sunar. Hesap açıldıktan sonra 3 yıl düzenli olarak aylık katkı tutarlarının yatırılması gerekiyor. Bu 3 yıl içinde de kişinin aylık yatırdığı paralar bankalar tarafından değerlendiriliyor, böylece birikim artıyor.
Gelelim, çeyiz hesabında biriken paranın nasıl ve hangi şartlarda kullanılacağına. Kişinin kendi yatırdıklarında bir sorun yok, istendiği zaman birikimi ile birlikte çekilebilir. Ancak devlet katkısından yararlanmanın belli şartları var. Öncelikle 3 yıl sistemde kalınması şart. 36-47 ay arası para yatıranlar devlet katkısının yüzde 10’una hak kazanıyor. 48 ila 59 ay para yatıranlar devlet katkısının yüzde 15’ini; 60 ay ve üzeri para yatıranlar yüzde 20’sine hak kazanıyor. Devlet desteğinin tamamından yararlanmak için de ödemelerin düzenli olması ve 27 yaşından önce evlenilmesi gerekiyor. Evlilik tarihinden itibaren 6 ay içinde bankaya başvurulduğunda banka, çeyiz hesabındaki hem birikiminizi hem de devlet katkısını ödüyor. 27 yaşını kaçırdınız mı, devlet desteğinden yararlanamıyorsunuz.
YANLIŞ HESAP YAPMAYIN
Okuyuculardan gelen sorulardan; çeyiz hesabında devlet katkısının, Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ile karıştırıldığı anlaşılıyor. BES’teki yüzde 25’lik devlet katkısı aylık işliyor, çeyiz hesabında ise toplam birikim üzerinden devlet katkısı veriliyor. Örnekle anlatayım: 22 yaşındasınız, bekarsınız, çalışma hayatına yeni başladınız. Çeyiz hesabı açtırıyorsunuz ve her ay 200 lira hesaba katkı yapıyorsunuz. Aylık ödediğiniz parayı artırmadığınızı ve 5 yıl boyunca aylık 200 lira yatırdığınızı varsayarsak; 5 yılda, hesabınızda 12 bin lira birikiyor. 27 yaşına geldiniz ve evleneceksiniz, çeyiz hesabınızdaki parayı almak istiyorsunuz. 12 bin liranın üzerine, devletin yüzde 25 katkısı olan 3 bin lirayı (12 bin liranın yüzde 25’i) eklediğinizde, çeyiz hesabındaki toplam birikim tutarı 15 bin lira oluyor ve bu parayı alabiliyorsunuz.
ÇEYİZ HESABI AÇTIRACAKLARA ÖNERİLER
Devlet katkısının en üst limiti olan 7 bin 500 liradan yararlanmak için çeyiz hesabına toplam 30 bin lira yatırmanız gerekiyor. Bunu 3 yılda da yatırabilirsiniz, 5 yılda da ya da daha uzun sürede. Ama şu kadarını söyleyeyim, 22 yaşında çeyiz hesabı açtırırsanız, aylık 500 lira düzenli yatırırsanız; 27 yaşına geldiğinizde hesabınızda 30 bin lira birikiminiz olur ve devlet de size 7 bin 500 lira katkı yapar. Böylece 37 bin 500 liralık bir birikime ulaşmış olursunuz. İkincisi, evlenecek olan kişiler ayrı ayrı hesap açtırabilirler. Deminki örnekten yola çıkarak, evlenecek olanlar ayrı ayrı hesap açtırıp, 5 yıl boyunca katkı yaparlar ve her ay da 500’e lira yatırırlarsa; 27 yaşına geldiklerinde kendi birikimleri ve devlet katkısı ile birlikte 75 bin lira para alabilirler.
Yasa, tüm çalışanları yakından ilgilendiren, bireysel emeklilik sistemine (BES) otomatik katılımla ilgili önemli değişiklikler içeriyor. Özellikle ikisi, çalışanlar için daha önemli; diğerleri ise biraz daha teknik konular.
Bu değişikliklerden biri, cayma süresi ile ilgili. Yasa ile 2 aylık süre, 6 aya çıkartılıyor. Hazır yeri gelmişken, çalışanlar tarafından yanlış anlaşılan, bazı kesimler tarafından da bilerek yanlış anlatılan ve yanlış anlaşılma nedeniyle de birçok kişinin otomatik BES’ten kaçarcasına çıkmasına neden olan cayma süresine değineyim. Sistem kurgulanırken çalışanlara, adına ‘cayma süresi’ denilen, başlangıç süresi tanındı. Buna, bir anlamda otomatik BES’i tanıma süresi de denebilir. Bu süreyi geçirip de, ‘sistemde kalıp, tasarrufa devam edebilirim’ diyenlere de ikinci ayın sonunda fazladan bin liralık daha devlet katkısı verildi. Buna da bir anlamda otomatik BES’te kalma mükafatı denebilir.
CAYMA SÜRESİ 6 AY
Ancak bu iki aylık süre çalışanlar tarafından, ‘iki ayda çıktım çıktım, yoksa başıma bir iş gelecek’ şeklinde algılandı, kulaktan kulağa da böyle yayıldı. Bu korkuyla çalışanların büyük kısmı; iki ayı bile beklemeden, sisteme işverenleri tarafından sokulduklarının ertesi günü, bilemediniz bir gün sonrasında kaçarcasına otomatik BES’ten ayrıldı. Hal böyle olunca da, ‘dur arkadaş bu sadece başlangıç süresi, istediğin zaman ayrılabilirsin, ceza falan yok’ bile denemedi; dense de o panikle kimse dinlemedi. Şunu da söyleyeyim; belki de sistem, cayma süresine gerek olmadan kurgulanabilirdi, kafa karışıklığı da yaratmazdı. Konu bin liralık katkıysa, iki ay sonra da verilirdi, hemen de verilebilirdi; nasıl olsa tüm devlet katkılarını hak etme süresi var.
Neyse; işte yasayla, bu 2 aylık süre, 6 aya çıkartılacak. Bu ne sağlayacak? Hem emeklilik şirketlerine otomatik BES’i anlatma süresi tanınmış olacak hem de çalışanların, bu 6 ayda belli bir birikimleri olacak ve bunu da görecekler. Beklenti bu? Eminim bazı kesimler, ‘2 aylık zorunlu kesinti yapılıyordu şimdi çalışandan 6 ay boyunca zorunlu kesinti yapılacak’ diye karşı çıkacaktır. Açıklık getireyim, isteyen istediği zaman sistemden ayrılabilir. Burada bir değişiklik yok.
ÇIKANA GİRİŞ HAKKI
Yasa ile gelen ikinci önemli değişiklik ise bugüne kadar sistemden ayrılanların istediği zaman tekrardan otomatik BES’e giriş yapabilmesiyle ilgili. Mevcut durumda ayrılanlar, işverenleri tarafından hangi tarihte sisteme dahil edilmişse, o tarihten 2 yıl sonra, yeniden işverenleri tarafından sisteme otomatik olarak alınıyorlar. Diyelim ki, 2017 Nisan ayında sisteme girişiniz yapıldı, ancak bir nedenden dolayı ayrıldınız. Belli bir zaman sonra, ‘yanlış yapmışım’ deyip, otomatik BES’e dahil olamıyordunuz. Ancak iki yıl sonra, 2019 Nisan ayında, işvereniniz, sizin yeniden sisteme girişinizi yapabiliyordu. İşte, bu uygulama da değişiyor. Çıkanlar, iki yılı beklemeden istediği zaman sisteme giriş yapabilecek, aynı zamanda sistemden hiç ayrılmamış gibi bin liralık devlet katkısına da hak kazanacak.
Taşeron düzenlemesi ile birlikte kamuda 4/C statüsünde geçici personel olarak çalışanlar da 3 Nisan’da, 4/B statüsüyle kadroya geçecek. Peki, kim bu, 4/C statüsünde çalışanlar? Kamuda bir yıldan az süreli ve Bakanlar Kurulu kararı ile sayıları, görevleri, ücretleri belirlenen çalışanlar geçici personel sınıfına giriyor. İşçi sayılmıyorlar, geçici görev yapıyorlar, memur olarak çalışıyorlar. Ayrıca, özelleştirme nedeniyle görevlerine son verilen, kamu kurumlarına geçiş hakkı bulunmayan kişiler de emekli olana kadar bu statüde çalıştırılıyor. 4/C statüsünde çalışanların sayıları 30 bini buluyor.
3 NİSAN’DA GEÇECEKLER
Bu kişilerin 23 bini özelleştirilen kurumlardan, kalanı ise Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Yüksek Seçim Kurulundan ve diğer kamu kurumlarında görev yapıyor. Son verilere göre kamu kurumlarının geçici personel sayısı 50 bin ve 19 bini istihdam edilmiş durumda. 4/C statüsünde en yüksek geçici personel çalıştıran kurum ise 13 bin 500 kişi ile Milli Eğitim Bakanlığı. İşte kamuda 4/C statüsüyle geçici olarak çalışan ve sayıları 30 bini bulan bu kişiler, 3 Nisan’da, taşeron işçilerle birlikte 4/B statüsüyle kadroya alınacaklar. Böylece de yıllardır süren kıdem tazminatı sorunları çözülecek. 4/C’lilerin, kurumlarındaki pozisyonlarının belirlenip, kadroya geçiş işlemi için de Bakan Kurulu kararı bekleniyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, son yaptığı açıklamada, Maliye Bakanlığı ile çalıştıklarını ve 3 Nisan tarihine kadar Bakanlar Kurulu kararını çıkacağını söyledi.
SINAVSIZ KADROYA ALINACAK
30 bin kişinin kadroya geçiş işlemi nasıl olacak? 4 Aralık 2017 tarihi itibariyle görevlerinde geçici personel olarak çalışanlar 90 gün içinde 4/B statüsüne, yani sözleşmeli personel statüsünde kadroya geçecek. Geçiş sırasında herhangi bir başvuruya gerek olmayacak bu çalışanlar için sınav da yapılmayacak; aynı kurumda, aynı görevi yapacak. Daha önce geçici personel olarak çalışanlar, ancak doğum, askerlik sebebiyle görevlerinden ayrılanlar kadroya geçemeyecek. Özelleştirme nedeniyle emekli olana kadar geçici personel statüsüyle çalışanlar, emekliliği gelene kadar 4/B statüsünde çalışmaya devam edecek. Geçici personel olarak atama süreci devam edenler de kadroya alınacak. Halen kısmi süreli veya saat hesabı üzerinden çalışanların ise kadroya geçiş hakkı olmayacak. Kadroya geçişi yapılacak olanlara iş sonu tazminatı ödenmeyecek.
KİM, HANGİ STATÜYE GÖRE ÇALIŞIYOR?
Sosyal güvenlik kapsamı altında çalışanların hangi statü ile çalıştıkları konusunda kafa karışıklıkları var. Çoğunluk 4/A-4/B gibi statülerin, kimleri temsil ettiğini bilmiyor. 10 yıl önce yapılan bir düzenleme ile SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı çatısı altında işçi ve memur olarak çalışanlar artık Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) çatısı altında birleştirildi. Çalışanlar da şu statülere göre ayrıldı:
4A: Eski sisteme göre SSK’ya prim ödeyen ve bir iş yerinde sözleşmeli olarak işçi statüsünde çalışanlar.