Peki, vatandaş, bu işe ne kadar ilgi gösterdi? Geçen yıl, 13 bin vatandaşımız, 2,5 tona yakın altınını teslim etti ve karşılığında da altın tahvili ve altına dayalı kira sertifikası aldı. Bunun 1.1 tonu için altın tahvili, 1.3 tonu için de vatandaşa altına dayalı kira sertifikası verildi. Yani toplam ihracın yüzde 54’ü kira sertifikasından, yüzde 46’sı da altın tahvilinden oluştu. Bu yılki ihraçların ilk 3 haftasında ise 7 bin 100 vatandaşımız, 1.3 ton altınını yastık altından çıkararak, tahvil ve kira sertifikası aldı. Böylece bugüne kadar toplam 3.8 ton altın toplandı. Bunun lira olarak karşılığı ise 683 milyon TL. Bu yılki ihraçlar da bittiğinden kaba bir hesapla 4.3 tona yakın altın yastık altından çıkarılıp, ekonomiye kazandırılmış olacak.
ALTIN TAHVİLİ, KİRA SERTİFİKASI
Tahminlere göre yastık altında 300 milyar lira değerinde 2 bin ton altın tutuluyor. İki bin ton ile mukayese edildiğinde, 3,8 ton çok küçük bir rakam gibi gelebilir ama birincisi, vatandaş uygulamaya ilgi göstermiş; ikincisi, güvenmiş ve altınını yastık altından çıkarmış.
Bence, altın tahvili ve kira sertifikası ihracının asıl konuşulması gereken tarafı, işin getiri boyutu. Yani vatandaş, altınını teslim etti de günün sonunda ne avantaj sağladı? Altınını Ziraat Bankası’na teslim edip de karşılığında altına dayalı kira sertifikası alanlar 6 ayda bir kira geliri; altın tahvili alanlar ise yine 6 ayda bir kupon geliri elde edecekler. Gelir ise 6 ayda bir yüzde 1.2, yıllık da yüzde 2.4 olacak. Daha açık bir anlatımla; teslim ettiği altın karşılığı tahvil ya da kira sertifikası alanlar; 6 ayda bir altınlarına yüzde 1.2 gelir sağlayacaklar ve bunu da altının o dönemdeki TL karşılığı olarak alacaklar. Ayrıca uygulamanın cazip olması için de altın tahvili ve altına dayalı kira sertifikasının getirisinde vergi oranı da sıfıra indirildi. Yani getiriden hiçbir vergi ödenmeyecek.
YOK, BÖYLE GETİRİ!
Örnekle anlatayım. 2017’nin Ekim ayında 150 gram altınınızı Ziraat Bankasına teslim edip, tahvil aldınız. Altı ay geçti, yüzde 1.2 getiriyi alma zamanı geldi. Getiriniz ise 1.8 gram altın. Bugün için de altının gramı 177.3 lira olduğuna göre, 6 ayın sonunda toplam getiriniz 319.14 lira. Bu paradan vergi de ödemeyeceksiniz. Fiyatın aynı olduğu varsayımı ile bir sene sonra 150 gram altınınıza alacağınız getiri ikiye katlanacak, 639 lira olacak.
Özetlersek, altınınız, yastık altında kuzu gibi yatacağına, devlet güvencesinde oluyor; bu bir. İkincisi, 6 aylık dönemlerde o altınınızdan kazanç elde ediyorsunuz, hem de vergisiz. Üçüncüsü, istediğiniz zaman tahvilinizi ya da kira sertifikanızı Ziraat Bankası’na satabiliyorsunuz, yani altını paraya çevirebiliyorsunuz. Dördüncüsü, bir yılın sonunda (vade sonunda) altınınızı çeyreklik Cumhuriyet ziynet altını olarak geri alıyorsunuz.
SOSYAL güvenlik için yatırılan primleri geri almak mümkün mü? Soruyu şöyle de sorabiliriz; yıllardır Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) yatırılan primler, geri alınabilir mi? Alınabilir... Prim iadesinden yararlanmanın iki yolu var. Birincisi, birden fazla işyerinde çalışanlar, eğer yüksek prim ödemişlerse –ki, yüksek primden kasıt, çalışanın adına ödenen primlerin toplamının asgari ücretin 6.5 katından fazla olması- fazla ödedikleri tutarı SGK’dan iade olarak alabilirler.
İkincisi ise, yaş şartını doldurmasına rağmen prim ödeme gün sayısını ya da sigortalılık süresini doldurmayan çalışanlar, ödedikleri primleri SGK’dan topluca geri alabilirler. Nitekim okuyucular da en çok bu konuyu merak ediyor. Peki, kimler bu imkandan yararlanabilir? Eski adıyla SSK’lı yeni adıyla da 4/a kapsamında işçi olarak çalışanlar, yine eski adıyla Bağ-Kurlu yeni adıyla da 4/b’li olarak kendi adına çalışanlar ve memur olarak çalışanlar, emekli olabilmek için gerekli yaş şartını doldursa bile emeklilik aylığı almaya hak kazanamayanlar SGK’dan prim iadesi alabilirler. Yatırılan primlerin toptan geri alınmasına ise yaşlılık toptan ödemesi deniyor.
Yaşlılık toptan ödemesi de herhangi bir nedenden dolayı çalıştığı işten ayrılanlara, Bağ-Kurlu ise işyerini kapatanlara yapılıyor ve bu durumdaki çalışanlar, SGK’ya müracaat etmeleri halinde o tarihe kadar ödedikleri malullük (sakatlık), yaşlılık ve ölüm primlerini geri alabiliyor. Örneği, 1999’da çalışmaya başlamış erkek bir sigortalı, 20 yıl sigortalılık süresini, 5975 prim gün sayısını doldurduğunda 56 yaşında emekliliğe hak kazanacakken; 60 yaşını doldurmuşsa ve sadece 1500 gün prim ödemişse, ödediği 1500 günlük primi geri alabilir, yaşlılık toptan ödemesinden yararlanabilir. Daha açık şöyle anlatayım: İster işçi olsun, ister Bağ-Kurlu, isterse de memur; askerlik ve doğum borçlanması bile prim gün sayısını doldurmaya katkı yapmıyorsa, yaşı da artık çalışmaya imkan tanımıyorsa çalıştığı süre boyunca ödediği primler boşa gitmesin diye SGK’dan primi geri alabilir.
Yaşlılık toptan ödemesi ya da prim iadesi hakkında merak edilen ve önemli birkaç noktaya da değineyim. Gerekli şartları yerine getirerek emekli olan ve emekli aylığı almaya hak kazanan çalışanlar aylık alma hakkında vazgeçip, toplu yaşlılık aylığı alamazlar. İşçi ve memurlar, kendi adlarına yatırılan; Bağ-Kur’lular ise kendi adlarına ödedikleri malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerini iade alabilirler. Sağlık için ödenen primler ise geri alınamıyor. Sigortalı vefat etmişse, geride kalanlar da yaşlılık toptan ödemesi imkânından yararlanabiliyor. İade tutarı ise SGK’nın her yılın gerçekleşen güncelleme katsayısı uygulamasına göre yapılıyor.
KİMLER YAŞLILIK TOPTAN ÖDEMESİ ALABİLİR?
- Belirli yaşı tamamlamış, belirli süre prim ödemiş, belirli süre sigortalı çalışmış olanlar.
- İşçi statüsüyle çalışanlar için işten ayrılmış ve çalışmıyor olmak.
- Memurlar için işten ayrılmış olmak.
Kaza ile ilgili son durum şu: Yalının sahipleri, zararın karşılanması için, gemi üzerine 50 milyon dolarlık haciz koydurdu. Ahırkapı açıklarında tutulan geminin hareket etmesine de izin verilmiyor.
Dikkat ettim de kazayı konuşuyoruz ama yalıda meydana gelen ve 40-50 milyon dolar olduğu tahmin edilen zararı kimin, nasıl karşılayacağından kimse bahsetmiyor. Gemi kaptanının böyle bir zararı cebinden ödeyemeyeceği kesin. Bazı çevreler ise, ‘geminin sahibi hangi şirketse, o öder’ diye, yorumlarda bulunuyor. Ben size işin aslını anlatayım.
ŞİRKETİN İLGİNÇ HİKÂYESİ
İstanbul Boğazı’na giren ya da kıyılarımıza ve limanlarımıza yanaşan her gemi, nereden geldiğini, hangi yükü taşıdığını, nereye gittiğini, geminin özelliklerini rapor ediyor. Bir şeyin daha raporunu veriyor; o da P&I sigortasını. Yani, ‘ben, P&I sigortası ile sigortalıyım’ diyor. Kaldı ki, 300 groston üzeri tüm gemiler bu sigortayı yaptırmak zorunda. Sigorta yoksa hangi limandan olursa olsun hareket edemiyor, sularda seyredemiyor, hiçbir limana da yanaşamıyor. Dünya denizcilik kuralı, P&I sigortasını zorunlu kılıyor.
Peki, nedir, P&I sigortası. İngilizce Protecting (koruma) ve Indemnity (tazminat) kelimelerinin baş harflerinden oluşan P&I; gemilerin, sefer sırasında çevreye, karada ve denizde başkalarının mallarına vereceği maddi zarara, başka gemilere verilecek maddi zarara, hatta üçüncü kişilere verilecek bedeni zararlara karşı yaptırılan zorunlu bir sigorta. Herhangi bir gemi, sefer sırasında çevreye ya da İstanbul Boğazı’nda yaşanan olaydaki gibi mala zarar verirse, devreye P&I sigortası giriyor ve zararı bu sigortayı yapan sigorta şirketi karşılıyor.
1 MİLYAR DOLARA SİGORTALI
Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı’na çarpan Malta bayraklı Vitaspirit gemisinin P&I sigortacısı ise İngiltere merkezli UK P&I Club. Şirket, dünyanın ikinci büyük gemi sigortaları yapan sigorta şirketi ve hissedarları da dünyanın büyük armatörleri. Armatörler, gemilerini sigorta ettirmek için bir araya gelip, UK P&I Club adı altında bir sigorta şirketi kurmuşlar. Şirketin yönetimini ise Thomas Miller isimli bir işletme firması yürütüyor. İşte, yalıya çarpan geminin sigortacısı da bu şirket.
Vitaspirit’in, P&I sigortasının teminatı ise 1 milyar dolar. Yani geminin; cana, mala ve çevreye vereceği zararlara karşı 1 milyar dolarlık sigortası bulunuyor. Bu da şu anlama geliyor; kaza sonucu Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı’nda oluşan tüm zararı İngiliz sigorta şirketi UK P&I Club karşılayacak.
Tabi, bağlı olduğu sosyal güvenlik statüsüne göre emeklilik şartları birbirinden ayrı.
Engellilerin emeklilik şartları konusunda ise 1 Ekim 2008 tarihi milat sayılıyor. Bu tarihte uygulamaya giren yeni sosyal güvenlik kanunu engelli çalışanlara bazı istisnalar tanıyor. Hal böyle olunca da 1 Ekim 2008 önce işe başlayanlar ile 1 Ekim 2008 sonrası işe başlayanların emeklilik süreleri de değişiyor.
1 EKİM 2008 ÖNCESİ, SONRASI
1 Ekim 2008’den önce işe başlayan engelli çalışanların emeklilik şartları SSK’lı, memur ve Bağ-Kurlu statüsüne göre farklılık gösteriyor ve kademeli bir emeklilik şartı getiriyor. Çalışanlar, engellilik derecesine göre, 1 Ekim 2008 tarihi ve sonrasında, yaş şartı olmaksızın emekli hakkı elde etmek için üç şartı yerine getirmeleri gerekiyor.
- Çalışma gücünde kayıp oranı yüzde 40-49 arası olanlar, 18 yıl çalışıp, 4680 gün prim ödemeleri halinde emekli olabiliyor.
- Çalışma gücünde kayıp oranı yüzde 50-59 arası olanlar, 16 yıl çalışıp, 4320 gün prim ödemeleri halinde emekli olabiliyor.
- Çalışma gücünde kayıp oranı yüzde 60 ve üzeri olanlar, 15 yıl çalışıp, 3960 gün prim ödemeleri halinde emekli olabiliyor.
YAZI dizisine başladığımızdan bu yana okuyuculardan gelen sorular gösteriyor ki, emeklilikte merak edilen konuların başında geçmişe yönelik nasıl borçlanacağı geliyor. Borçlanma deyince de ilk olarak erkekler için askerlik, kadınlar için de doğum borçlanması akla geliyor.
Borçlanma demek, sigortalıların, çalışamadıkları döneme ait sosyal güvenlik primlerini, sonradan borçlanarak ödenmesi anlamına geliyor. Buna da hizmet borçlanması deniyor ve kanunda hangi durumlarda borçlanma yapılacağı da açıkça yazıyor. Hizmet borçlanması yapılarak, emeklilikte ödenmesi gereken prim gün sayısını öne çekmek ve bu sayede de erken emekli olmak mümkün.
YANLIŞ BİLİNİYOR
Yeri gelmişken belirteyim, kamuoyunda yanlış bir algı var; geçmişte hiç çalışmamış kişilerde, ‘borçlanarak öderim, böylece emekli olurum, emekli aylığı da alırım’ gibi bir kanı yaygın. Maalesef böyle bir durum mümkün değil. Geçmişte hiç çalışmamış ya da çok az çalışmış kişiler, hizmet borçlanmasından yararlanıp, emekli olamıyor.
Peki, hangi durumlar için hizmet borçlanması yapılabilir? En yaygın olanı ve bilineni kadınlar için doğum borçlanması, erkekler için de askerlik borçlanması. Bunların dışında Türk vatandaşları, yurtdışında çalıştıkları süreleri de belli şartlar içinde borçlanmaya konu yapabiliyorlar.
DOĞUM BORÇLANMASI NASIL YAPILACAK?
- İster SSK’lı çalışanlar, ister Bağ-Kur’lu olanlar, isterse de memur statüsünden çalışan tüm kadınlar doğum borçlanması imkânından yararlanabiliyor.
- Doğum yapan kadının, doğumdan önce sigortalı olarak çalışıyor olması gerekiyor.
Ayrıca 4/b’liler içinde kadın sigortalılar ile erkek sigortalıların da yaş ve ödemeleri gereken prim gün sayısı da farklı. Önce, kamuoyunda fazla bilinmeyen, bilinse de kafa karışıklığına neden olan Bağ-Kur’lular kimlerdir, kısaca değineyim. Herhangi bir işverene bağlı (SSK’lı) ya da devle kurumuna bağlı (memur) çalışmayan; kendi adına çalışanlar, bir başka deyişle serbest meslek sahipleri Bağ-Kur’lu, yeni adıyla da 4/b’li statüsünde sayılıyor. Bu kişiler Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK), kendi adlarına ve kendi ceplerinden primlerini ödüyor ve hem devletin sunduğu sağlık hizmetinden hem de emeklilik hakkından yararlanıyor. Bağ-Kur’lular, kanunda ise, ‘köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar’ olarak geçiyor.
KRİTİK 3 TARİH
Bağ-Kur’luların emeklilik şartları işe giriş tarihlerine göre değişiyor. Emeklilik için de kritik üç tarih var. Buna göre; 1 Ekim 1999 öncesi işe girenlerin durumu farklı, 1 Ekim 1999 ile 30 Nisan 2008 arası işe girenlerin emekliliği farklı, 1 Mayıs 2008 sonrası işe girenlerin emeklilik şartları ise farklı. Ayrıca bu tarihlere göre şartlar ve emeklilik yaşı kadın sigortalılar ile erkekler sigortalılara göre de değişiyor. Yazımızda, hem kadın hem de erkek Bağ-Kur’lular, işe giriş tarihlerine göre; ne zaman ve hangi koşullarda emekli olacaklarını detaylı bulabilirler.
YAŞ HADDİNDEN EMEKLİLİK İÇİN ŞARTLAR
ERKEKLER İÇİN: Yaş haddinden emekli olup, kısmi aylık bağlanabilmesi için 1 Ekim 1999 tarihinden itibaren emekliliğine 2 tam yıl ve daha az kalan erkek sigortalılar, 15 tam yıl (5400 gün) prim ödemiş olması ve 55 yaşını doldurması halinde emekliliğe hak kazanıyor. 1 Ekim 1999 tarihinde 55 yaş ve 15 tam yıl için 2 yıldan fazla süre varsa kademeli emeklilik uygulanıyor. Tabloda erkek sigortalılar yaş haddinden emekli olmak için yerine getirmeleri gereken şartları bulabilirler. 1 Ekim 1999-30 Nisan 2008 tarihleri arasında sigortalı olanlar ise kısmi emeklilik aylığı alabilmeleri için 62 yaşını doldurmaları ve 15 tam yıl prim ödemeleri gerekiyor.
KADINLAR İÇİN: Yaş haddinden emekli olup, kısmi aylık bağlanabilmesi için 1 Ekim 1999 tarihinden itibaren emekliliğine 2 tam yıl ve daha az kalan kadın sigortalılar, 15 tam yıl (5400 gün) prim ödemiş olması ve 50 yaşını doldurması halinde emekliliğe hak kazanıyor. 1 Ekim 1999 tarihinde 50 yaş ve 15 tam yıl için 2 yıldan fazla süre varsa kademeli emeklilik uygulanıyor. Tabloda kadın sigortalılar yaş haddinden emekli olmak için yerine getirmeleri gereken şartları bulabilirler.
Öyle ki, 2018-2020 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program’a bile girdi. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek de hemen hemen her platformda, alacak sigortasının yaygınlaştırılması gerektiğini söylüyor. Bu konuda, en son açıklamayı geçenlerde yaptı ve KOBİ’leri, alacaklarını tahsil edememe riskine karşı koruyacak, alacak sigortasının yaygınlaşması için devlet destekli milli bir model üzerinde çalıştıklarını söyledi.
Üzerinde çalışılan model hakkında biraz araştırma yaptım. Ama önce şu bilgiyi paylaşayım. İsteyen şirketler bugün alacak sigortası yaptırabiliyor. Bu alanda da sigorta pazarında üç şirket faaliyet gösteriyor. Temel sorun, bu sigortayı, büyük şirketlerin yaptırması. KOBİ ölçeğindeki şirketlere ise sigortanın fiyatı yüksek geliyor. Ekonomi yönetiminin şikayet ettiği konu da işte bu fiyat yüksekliği. Peki, yeni model nasıl olacak? Madde madde anlatayım.
FİYATI DEVLET BELİRLEYECEK
- Uygulama Hazine destekli olacak. Deprem sigortasında (DASK), tarım sigortasında (TARSİM) ya da maden çalışanları ferdi kaza sigortasında olduğu gibi alacak sigortası havuzu kurulacak. Bir anlamda devlet destekli bir model olacak.
- Havuzun denetimi Hazine’de olacak, yönetimini ise Halk Sigorta yapacak.
- Alacak sigortasının primlerini Hazine belirleyecek. Haliyle fiyat ucuz olacak. Sigorta şirketleri ise Hazine’nin belirlediği fiyat üzerinden sigortayı KOBİ’lere satacak.
- Sigorta sadece KOBİ’lere yönelik olacak. Bunun için de alacak sigortası özelinde bir KOBİ tanımı yapılacak ve bu tanıma giren şirketler, sigorta satın alabilecek. Bu tanıma girmeyen büyük şirketler, ucuz fiyatlı alacak sigortasından yararlanamayacak.
- Gelelim işin hasar boyutuna. Hazine, hasar için belirli bir limit belirleyecek. Bu limite kadar olan hasarları sigorta şirketleri ödeyecek. Oluşacak hasar bu limitin üzerine çıkarsa; üzerini Hazine, yani devlet, karşılayacak ki, bugün aynı uygulama TARSİM’de de, DASK’ta ve diğer sigorta havuz uygulamalarında da var.
Eski adıyla Emekli Sandığı üyeleri, yeni adıyla da 4/c’liler, yani memurların emeklilik şartları hem diğer çalışanlara göre farklıdır hem de erkek memurlar ile kadın memurların da emeklilik şartları faklıdır. Memurların emekliliğe hak kazanmasında iki önemli husus var.
Bunlardan ilki; belirli süre sigortalı olmak, bu süre içinde de sosyal güvenlik primlerini eksiksiz ödemek ve yaş. Emeklilik süresi ise kadınlarda ve erkeklerde değişiyor. Ayrıca emeklilik yaşı da kadın ve erkek memurlarda farklı uygulanıyor. Bu üç şarttan biri bile eksik olursa, emekliliğe hak kazanılamıyor.
İŞE GİRİŞ TARİHİ
İkinci husus ise, işe giriş tarihi. İşe giriş tarihi emeklilik için önemli, çünkü yapılan düzenlemeler ve reformlar ile memurların işe giriş tarihlerine göre emeklilik için gerekli şartları da değişti. Burada da üç önemli tarih var. Şöyle ki;
- 8 Eylül 1999 öncesi işe giren memurlar için emeklilik süresi ve yaşı farklı.
-8 Eylül 1999 ila 30 Nisan 2008 tarihleri arasında işe başlayanlarınki farklı.
-1 Mayıs 2008 ve sonrasında işe girenlerin ise emeklilik şartları farklı.
Yazımızda; hem kadın hem de erkek memurların işe giriş tarihlerine göre ne zaman ve hangi koşullarda emekli olacaklarını anlattık.