Nedim Şener

FETÖ’nün, MHP’ye kaset kumpası, Akşener’i büyütmek için ters algı operasyonu ve cinayet itirafları... Şeytanın çiftliği

5 Haziran 2024
15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra Türkiye’deki FETÖ mahrem yapılanmasından Pensilvanya’daki örgüt elebaşı Gülen’e gönderilen raporda sosyal medya konusundaki çalışmalar şöyle özetlenmişti:

“Efendim birim olarak hesaplarımız genelde muhalif olarak sol ve ülkücü hesaplardan oluşmaktadır. Ayrıca AKTROL hesaplarımız da genel hesaplarımızın yüzde 30’unu oluşturmaktadır. Bu hesaplarla gündem oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bunlar dışında yabancı dil hesaplarımız da bulunmaktadır.

15 Temmuz sonrası 220 civarına düşen Twitter hesaplarımız açıktaki ve gaybubetteki öğretmen ve öğrencilerimizin gayretleri ile bugün itibarı ile 730 olmuştur. Her gün farklı çalışmalar yapılarak sosyal medya gündemi yönlendirilmektedir. Hesapları genelde gaybubetteki öğretmen ve öğrencilerimiz kullanıyor. Arkadaşlarımız diğer ‘Renklerle’ ve reel kişiler ile beraber gündem oluşturabiliyorlar. Piyasadaki gerçek kişiler ile Twitter’a özel direkt mesajlaşma programında tedbir kurallarımız çerçevesinde yazışmalar yaparak ve gerçek kişilerin öncülüğünde gündemler oluşturarak piyasaya onlar eliyle sürüp gündemlerin yayılmasına çalışılıyor.

Facebook ve Instagram çalışmalarımız devam etmektedir. Bu arada Face’de etkin olan solcu, Atatürkçü vb. muhalif gruplarla Twitter üzerinden etkileşime geçilmiş olup, özellikle son günlerde piyasaya sürülen El Nusra ve IŞID bağlantıları ile ilgili hazırlanan tüm capslar ve videolar bu gruplar vasıtasıyla bize hiçbir kapı çıkmayacak şekilde Face ve Instagram’da da dolaşıma sokulmuştur.

Hesapları kullanan arkadaşlarımız dualarınızı beklemektedirler.”

‘RENKLENDİRME’ TAKTİĞİ

FETÖ’nün “Renklendirme” adını verdiği bu tür hesaplarla ilgili raporlara ve daha fazlasına 2018’de kaleme aldığım ŞEYTANIN KARA KUTUSU (Destek Yayınları) kitabımda yer vermiştim. Hatta o kitapta FETÖ’nün “Renklendirme” ile hangi kimliklere bürüneceklerine dair talimatlarından şu örneği de aktarmıştım: “NELER RENKTİR: TARİKATLAR(Nakşi- Kadiri- Halveti vs.), CEMAATLER(Nur Cemaatleri, Erenköy- Çarşamba, İslamoğlu cemaati vs.), AKP, PARTİLER

FETÖ’nün böylece, “Renklendirme” taktiği ile hükümet yanlısı ve muhalif gruplara ait birçok sosyal medya hesabı kullandığını, örgütün amacından habersiz olan gerçek sosyal medya hesaplarını galeyana getirdikleri ve bu hesaplar üzerinden algı operasyonu ve provokasyona yönelik faaliyetlerde bulunduklarını anlatmıştım.

Yazının Devamını Oku

MÖZ-Barbaros grubu FETÖ elebaşını ‘Asude bir mekan’da ölüme götürdü

3 Haziran 2024
Tam dört yıl önce bu köşede Fetullahçı Terör Örgütü’nün içindeki güç mücadelesini ile çatışma ardından bölünme kavgası yaşandığını anlatmıştım.

2 Ekim 2020 tarihli “FETÖ’de örgüt içi çatışma” başlıklı yazımda, çoğu 17-25 Aralık 2013 kumpası sonrası yurtdışına kaçan örgüt üst düzey yöneticisi 150’ye yakın ismin, “Gelenekçiler”, “Yenilikçiler”, “MÖZ (Mustafa Özcan Grubu)” ve “Barbarosçular (Barbaros Kocakurt Grubu)” şeklinde bölünmeye başladığını aktarmıştım. Sonraki aşamada beşinci bir grup da ortaya çıkmıştı. Gruplar birbirlerini, örgüt içi taciz ve tecavüz ile yolsuzluk ve 15 Temmuz darbe girişimini organize etmekle suçluyordu.

MÖZ GRUBU ÖNDE

O yazımda MÖZ Grubu diye adlandırılan “Mustafa Özcan Grubu”nun öne çıktığını şöyle anlatmıştım: “Mustafa Özcan, çok uzun süreden beri örgütün tamamen mali işlerinden sorumlu olması sebebiyle çok yüklü bir paraya hükmetti. Türkiye imamlığı ve Ortadoğu imamlığı yaptığı süre içerisinde de ekonomik gücün ve Almanya ekolünün de desteği ile örgüt içinde şahsi bir karizma oluşturdu ve kendine bağlı ciddi bir ekip kurdu. Ekonomik gücün verdiği rahatlıkla örgüt içindeki birçok sorumlu ve molla kişilere de ekonomik destek sağlayarak zamanla çevresinde oluşan halka ve Almanya’nın desteği ile Gülen’e açıktan karşıtlık yapmasa bile örgüt içinde potansiyel lider konumuna geldi. Bakalım savaşı kim kazanacak? Örgüt aidiyeti mi, para mı? Zaman gösterecek...”

ÇATIŞMADAN BÖLÜNMEYE

3 Şubat 2021 tarihli “FETÖ’de ‘çatışma’, ‘bölünmeye’ dönüştü” başlıklı yazımda ise şunları yazmıştım:

“FETÖ elebaşı Gülen’in sağlık durumundaki olumsuz gidişat ile örgütte baş gösteren çatışma, Gülen’in ölümü dahi beklenmeden ‘bölünmeye’ doğru gidiyor. Esas olarak FETÖ elebaşının ölümü sonrasına hazırlanırken birbiriyle kıyasıya savaşan grupların, Gülen’in ölümü sonrası yerine geçmesi beklenen İsmail Büyükçelebi’nin başında olduğu “Gelenekçileri” hedef alarak, yolsuzluk ve dolandırıcılık hatta örgüt içi taciz ve tecavüzlere yol açmak ve gizlemek ile suçladıkları görülüyordu. Türkiye’deki binlerce itirafçı ifadesiyle, askeri ve polis okulları ile üniversite sınav sorularının çalınması, Ergenekon ve Balyoz operasyonlarında sahte deliller ve kumpas boyutunun ortaya çıkması, 15 Temmuz darbe girişiminde FETÖ’nün rolünün kabul edilmesi örgütü zor durumda bıraktı. FETÖ içinde çatışma ve bölünmeler ileriki günlerde daha da belirginleşecek. Asıl büyük kopuşlar FETÖ elebaşı ölümü sonrası bekleniyor. O zamana kadar, bu tür kararlar ve tarafların birbirlerine tam da FETÖ’cülere yakışacak küfürlerle hakaretlerini göreceğiz, hatta görüyoruz.”

FETÖ’YE ‘ŞİMŞEK’ ÇAKTI

18 Ağustos 2023 tarihli “FETÖ’ye ‘Şimşek’ çarptı” başlıklı yazımda ise FETÖ elebaşının 25 yıldır yanında olan

Yazının Devamını Oku

FETÖ’cü Güven’e belge sızdırılan Narkotik’ten sorumlu müdür yollandı

31 Mayıs 2024
ANKARA Emniyeti odaklı siyasete kurulan kumpasla ilgili yazılarımdan sonra, tıpkı 2007’de Ergenekon kumpasında tutuklandığım 3 Mart 2011 dönemindekine benzer uyarılar alıyorum.

Kumpas uyarıları bana 19 Ocak 2007’de katledilen gazeteci Hrant Dink konusunda yaptığım araştırmalar sonrası yaşadığım süreci hatırlatıyor; başıma bir şeyler gelebilirmiş!

Bugüne kadar terör örgütlerinden pek çok tehdit almış olsam da, kumpas, hapis dahil başıma ne geldiyse devlet içindekilerden geldiği için uyarıları artık ciddiye alıyorum.

DİNK CİNAYETİ VE FETÖ

19 Ocak 2007’de tetikçi Ogün Samast tarafından katledilen Hrant Dink suikastı için en yakın dostları “Ergenekon öldürdü” diye yazıp çizerken, cinayet dosyasında ortaya çıkardığım belgeler, suikastın onları da yönlendiren Emniyet içindeki FETÖ’cü istihbaratçıların Ergenekon kumpasını başlatmak için yol verdikleri bir cinayet olduğunu gösteriyordu. İki kitap ve sayısız yazımda anlattığım gibi bir FETÖ operasyonu olan Hrant Dink cinayeti ile ilgili bu konudaki yargılama önceki gün de devam etti. Bu kapsamda en çok ismini yazdığım kişiler FETÖ’cü cinayetin hazırlık aşamasında Trabzon Emniyet Müdürü, cinayetin işlendiği sırada EGM İstihbarat Dairesi Başkanı olan Ramazan Akyürek ile İstihbarat Dairesi Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer oldu. Onların arkasından da cinayetin hazırlık aşamasında Trabzon Emniyet İstihbarat Şube Müdürü şimdi ise Ankara Emniyet Müdürü olan Engin Dinç gelmiştir.

Engin Dinç, Trabzon İstihbarat Yardımcı İstihbarat Elemanı “Mehmet Kurt” kod isimli Erhan Tuncel’in verdiği bilgi üzerinden, yapılacak suikastı en iyi bilen birkaç kişiden birisiydi. Cinayetin azmettiricisi olan Emniyet Yardımcı İstihbarat Elemanı Erhan Tuncel tüm detayları bağlı olduğu polise bildirmiş, Dinç’in önündeki 15 Şubat 2006 tarihinde F4 istihbarat raporunda, Hrant Dink’in Yasin Hayal tarafından ne pahasına olursa olsun öldürüleceği yer almıştı. Dinç raporu, Trabzon Emniyet Müdürü Akyürek’e sunmuş bir de Ankara’da yine FETÖ’cü Yılmazer’in başında olduğu İstihbarat C Şube’ye yollamıştı. Cinayeti planlayan Yasin Hayal, Ogün Samast ile ortak hareket eden isimleri gözaltına alıp cinayet hazırlığını boşa çıkartacağına, 17 Şubat 2006’da suikasttan hiç bahsedilmeden İstanbul İstihbarat Şube’ye “Hrant Dink’e yönelik bir ses getirici eylem” yapılacağı bilgisi vermekle yetinmişti.

Engin Dinç, 6 Ağustos 2004 ile 30 Ağustos 2006 tarihleri arasında Trabzon Emniyetinde İstihbarat Şube Müdürü olarak görev yaptı. Dink cinayetinin azmettiricisi, “Emniyet’in cinayetteki parmak izi” olan Erhan Tuncel, 2004 Ekim ayında Yardımcı İstihbarat Elemanı yapılmıştı. Önceki gün görülen davada söz alan Erhan Tuncel, cinayetin hazırlığı aşamasında Trabzon İstihbarat Şube müdürü olarak görev yapmış olan Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç’in dinlenmesini talep etti. Tuncel, “Onun işlediği suç nedeniyle biz yargılanıyoruz” dedi.

Gördüğünüz gibi 2007’den beri bu isimler hep karşıma çıkıyor. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin deyimiyle “FETÖVARİ” bir kumpas tartışması yine Engin Dinç ismi...

İFADEYİ FETÖ’CÜYE YOLLAYAN POLİS

Yazının Devamını Oku

Kemal Kılıçdaroğlu’nu hançerleyen ‘hain’ İmamoğlu, ‘hançer’ ise Özgür Özel

29 Mayıs 2024
Bugün Ankara Emniyeti’nde FETÖ’cüler ve Nurcuların el ele siyaset kurduğu 17/25 Aralık benzeri Emniyet-Yargı kumpasını, suç örgütü elebaşı 7 Eylül 2023’te gözaltına alınan Ayhan Bora Kaplan’ın ifadesi ve dosyasını 20 Eylül’de FETÖ’cü firari Cevheri Güven’e yollayan Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç’in has adamı Serkan Dinçer meselesini yazacaktım.

Hatta bu dosya üzerinden FETÖ’cü Cevheri Güven’in nasıl algı operasyonları yaptığına dair örnekler verecektim. Tüm Türkiye’nin bulduğu, mahkeme dosyalarına itiraf metinleriyle giren Deniz Baykal’a kaset kumpasındaki rolü hakkında rahatça yalan söyleyebilen aşağılık komplocu bir FETÖ’cünün profilini paylaşacaktım.

Ama CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “hançerleme” konusundaki açıklamaları “siyasete kumpas” konusuna bir ara vermeyi gerektirecek kadar önemli.

SIRTINDAKİ HANÇERLER

Cumhurbaşkanlığı seçimlerine “Sırtımda hançerlerle girdim” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, tam bir ihanet operasyonuyla Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel tarafından 4 Kasım 2023 tarihli kurultayda koltuğunun altından çekilmesinden sonra ilk kez konuştu. 31 Mart 2024 yerel seçim sürecini olumsuz etkilememek için susan Kılıçdaroğlu, 2023 seçimlerinde cumhurbaşkanı olması konusunda Özgür Özel dahil CHP yönetiminin, Parti Meclisi ve MYK’sındaki herkesin desteği olduğunu söylerken ortaya çıkan sonuçlardan sonra açıkça 4 Kasım kurultayında olduğu gibi hançerlendiğini tekrar etti. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:

“Siyasette vefa diye bir kavram var, kendi aramızda oturup bu kavram ekseninde çok daha güzel şeyler yapabilirdik. Kırgınlıklar büyük derecede önlenebilirdi. Atatürk’ten bize miras olarak gelen bu partiyi iç tartışmalardan uzak tutabilirdik. Bu gerçekleşmedi. Ben bu tartışmalardan olabildiğince uzak durmaya da özen gösteriyorum. Kamuoyunda da vefasızlığa uğradığım yönünde bir algı var. Beraber yola çıktığınız, birlikte mücadele ettiğiniz, kavgayı beraber verdiğiniz, illa sen ‘Cumhurbaşkanı adayı ol’ diyen arkadaşlar sonra dönüp size tam tersini yaparlarsa ne dersiniz? Bunu vatandaşın takdirine sunayım.

Sanki ben zorla cumhurbaşkanı adayı olayım dedim, aklımın ucundan bile geçmiyordu. MYK’da da Parti Meclisi ve Meclis grubunda da sizin mutlaka olmanız lazım denildi, her toplantıda bunlar söylendi. Düne kadar bana ‘aday ol’ diyen sen değil miydin? Hayatım boyunca dayatma kültüründen gelmediğim için böyle bir şey hiç yapmadım.”

İMAMOĞLU’NUN

Yazının Devamını Oku

FETÖ kumpasının ipucu Ankara Adliyesi’ndeki dosyada

27 Mayıs 2024
Ankara’da yargıyı, emniyeti, siyaseti, bürokrasiyi kendisi gibi pisliğe bulamış Ayhan Bora Kaplan dosyası üzerinden Cumhur İttifakı üyeleri AK Parti ve MHP’ye kurulmak istenen 17/25 Aralık benzeri emniyet-yargı kumpası deşifre olunca FETÖ ve işbirlikçilerinin planı bozuldu.

Kimileri FETÖ’cülerin tam göbeğinde olduğu kumpasın üzerini bilerek ya da bilmeyerek ya da ‘mevzu büyümesin’ düşüncesiyle örtme gayretinde galiba...

7 Şubat 2012 MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın tutuklanması girişimi, 17/25 Aralık 2013 kumpasları, 15 Temmuz darbe girişimleri bize “unutulan her ihanetin tekrar ettiği” gerçeğini göstermedi mi?

Devletin içine, emniyetine, yargısına yerleşmiş ve artık kimsenin de “Hayır yok” demediği; Nurcusundan Menzilcisine, Süleymancısından Hakyolcusuna tarikat ve cemaatçilerin gruplaşmasını, birbirleriyle savaşını, siyasete kumpas kurmasını engellemek yerine algı operasyonlarıyla gerçeğin üzeri örtülüyor.

“Hükümete emniyet-yargı kumpası yok, mafya hükümete operasyon çekiyor” diyeni mi ararsın “Hükümete değil, emniyete darbe” diyeni mi?  “İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya hedef alınıyor” diyeni mi ararsın, “Hedef Emniyet Genel Müdürü” diyeni mi? İşin ucu kendisine gelir endişesiyle kimse gerçeğin tam olarak ortaya çıkmasına uğraşmıyor. Çok mu zor sadece “devlet adamı olmak” ve yalnızca gerçeği ortaya çıkarmak.

KUMPAS BAŞINDA BELİRLENDİ

Henüz başındayken ortaya çıkarıldığı için yok sayılmaya çalışılan tehlikenin büyüklüğünü; Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı, Organize Şube Müdürü ve yardımcısının önce görevden alınıp sonra tutuklanmaları gösterdi sanırım.

Buna karşın hâlâ gerçek tam olarak ortaya konmadı.

İçişleri Bakanı

Yazının Devamını Oku

FETÖVARİ kumpası görmek isteyen, Ankara Emniyeti’nden FETÖ’cü Güven’e gönderilen ifadeye baksın...

24 Mayıs 2024
Her türlü pisliğe bulamış suç örgütü elebaşı Ayhan Bora Kaplan dosyası üzerinden Cumhur İttifakı ortakları AK Parti ve MHP’ye yönelik kumpas ile ilgili soruşturma yargı boyutuyla araştırılmaya devam ediyor.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 15 Mayıs 2024 tarihinde sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şunları söylemişti; “... Kimler FETÖVARİ gizli tanık taktikleriyle kendi karanlık düzenlerinin hâkim olmasını istiyorsa, onların o düzenlerini de başlarına yıkıyoruz, yıkmaya da devam edeceğiz. Mülkiye Müfettişlerinin ilgili raporu kısa süre içinde tamamlanacak. Atılan her adımı, telefon kayıtlarını tek tek inceliyorlar. Hazırlanan bu raporu en ince ayrıntısına kadar kamuoyu ile de paylaşacağız. Ve gereğini yapacağız.”

RAPOR AÇIKLANMADI

İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişleri o raporu tamamladı ve geçen hafta sonu Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na ulaştırıldı. Ancak beklenen açıklama yapılmadı.

Bu arada, “Bu dosya üzerinden Emniyet içindeki bir grup siyasete kumpas ya da Cumhur İttifakı ortakları AK Parti ve MHP’ye darbe mi yapılıyor, yoksa mafya devlete operasyon mu çekiyor?” tartışması aldı başını gitti. Tartışma konularının ikisi de vahim...

Kesin olan bir şey var ki; Ayhan Bora Kaplan ve suç örgütü her türlü pisliğe bulaşmış bir yapıdır, bu örgüt ve bunlarla ilişkisi olan ister Emniyet ister yargı mensubu kim varsa ortaya çıkarılmalıdır.  İşin bir diğer yanı ise bu dosyanın siyasete kumpas kurmak için kullanılması tartışmasıdır. Bu boyutu da tüm yönleriyle açığa kavuşmalıdır.

Ancak, ortalığa saçılan ses kayıtları, gizli tanık yapılan kişilerin açıklamaları, gizli tanığın polis müdürü tarafından yönlendirilmesi, davada zorla gizli tanık yapıldığını iddia eden bir başkasının ifadesini geri çekmesi tartışmaları arasında gerçek kaybolup gidiyor.

‘TEMİZ ELLER’ DİYEN POLİS

Şu

Yazının Devamını Oku

‘Engin sadece Engin değilmiş’

22 Mayıs 2024
Geçen yıl Konya’ya kitap fuarına imza için gittiğimde masaya doğru takım elbise ve kravatlı birisi yaklaştı. Selamlaşmadan ve beraber fotoğraf çektirdikten sonra imzalamam için kitabımı uzattı. Adını sorduğumda “Engin Dinç” demez mi?

Kafamı kaldırıp, “Siz o musunuz?” dedikten sonra, hakkında bu kadar haber yaptığım, yazı yazdığım bir kişi “Neden benimle fotoğraf çektirsin, neden kitabımı imzalatsın?” sorusu takıldı. Bugüne kadar 20-30 kentte imza günleri oldu hiçbirisine o ilin emniyet müdürünün geldiğini hele imza için beklediğini görmedim.

Bunu, kafası istihbaratçı gibi çalışan Engin Dinç’in ince düşünceli bir insan oluşuna bağlamam mümkün değil. Benzeri bir olayı, 2012’de cezaevinden çıkınca yaşadım; bizi bir yıl tutuklu tutan mahkemenin FETÖ’cü üyeleri bana kitaplarımı imzalatmıştı. Yargılandıkları mahkemede şikâyetçi olmamı eleştirirken o imzayı da örnek göstermişlerdi. Yani FETÖ ve istihbarat mantığı böyle çalışıyor; gözlüyor, izliyor, biriktiriyor ve günü gelince kullanıyor.  Bakalım Engin Dinç, kitaptaki imzamı ve fotoğrafımızı ne zaman ve kimi kullanarak piyasaya sürecek, “Aslında biz iyi tanışırız” mesajı verecek.

DİNK CİNAYETİNDEN BİLİRİM

Gerçekten zaman ne kadar hızlı geçiyor. Şimdi Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç’in adını bundan tam 16 yıl önce 2008’de yazmaya başlamıştım. FETÖ’cü istihbaratçı Ramazan Akyürek’in çok yakınında Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olarak 19 Ocak 2007’de katledilen gazeteci Hrant Dink cinayetindeki sorumluluğu olan isimler arasındaydı. İki kitabım ve birçok yazımda Hrant Dink cinayetinde, mahkeme ifadelerimde bunu anlattım.

FETÖ’cü Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer gibi Dink’in öldürüleceğini, katilin adını hatta silahın bile bulunduğunu biliyordu ama operasyon yapıp katilleri hazırlık aşamasında yakalayacağına olup biteni izlemeyi seçiyor, Emniyet’in YİE (Yardımcı İstihbarat Elemanı) Erhan Tuncel üzerinden cinayete yol veriyorlardı.

Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü’yken kentte TAYAD’lılara linç girişimi, McDonalds’ın bombalanması ve Rahip Santoro’nun öldürülmesi gibi olaylar yaşandı. Hrant Dink cinayetinde FETÖ’cü istihbaratçılarla birlikte yargılandı ama “zaman aşımı” nedeniyle ceza almaktan kurtuldu. Akyürek ve Yılmazer FETÖ’cü, Dinç Nurcu-Okuyucu olarak biliniyordu.

İSTİHBARAT BAŞKANLIĞI

FETÖ’nün 7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarı

Yazının Devamını Oku

İkinci 17 Aralık kumpasının anatomisi

20 Mayıs 2024
İlginçtir, şimdi FETÖ dedikleri “cemaatin” Ergenekon ve Balyoz kumpaslarına destek veren Fetullahçıların 7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı tutuklama girişiminin bile ayıltamadığı, 17/25 Aralık 2013 kumpasını görmekten aciz bazı isimler Ankara Emniyeti içinde Nurcu-Okuyucuların başını çektiği bir grubun Cumhur İttifakı ortaklarına kurdukları kumpas soruşturmasını sulandırmak için elinden geleni yapıyor.

Herkes birilerini, birileri tarikatları, tarikatçılar devlet içindeki mensuplarını koruma ve kollama derdine düşmüş görünüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Bahçeli ise, “Fetövari ve  FETÖ benzeri yapılar” hakkında uyarı üzerine uyarı yapıyor. Bahçeli salı günü yaptığı konuşmadan sadece 5 gün sonra, cumartesi günü Kızılcahamam konuşmasında tonu daha da sertleştirdi: “Devletin içinde FETÖ benzeri hukuk dışı yapılanma ve gayri meşru hiyerarşik sistem kuran, güç devşiren, pozisyon mücadelelerine girişen, kendi tarikat veya cemaat mensupları dışında kim varsa fişleyip berhava etmek için nifak üreten odaklarla asla yolumuz kesişemez. Bürokratik oligarşinin altyapısını kurmak için eylem ve emel birlikteliği içinde olan çevrelerin oyunlarına tepkisiz durmayacağız. Statüko özlemi çekenlere, demokrasi karşıtlarına, milli iradeye pranga vurmak için hava koklayanlara sessiz kalmayacağız. FETÖ ve FETÖ benzeri yapıların devleti zehirleyip, devlet içinde feodal ve imtiyazlı alanlar oluşturmalarına kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Hiç kimse kendisine güç vehmetmemeli, karanlık senaryolarla, sipariş talimatlarla, gizli tanık ifadeleriyle, üstlendiği görevi kötüye kullanmak suretiyle iç huzur ve barış ortamımızı zedelemeye kalkışmamalıdır.

Eğer bu kalkışma olursa, buna cüret edenlerin başı mutlak surette ezilmeli, bağ ve bağlantılarının, devlet, toplum ve medya içindeki uzantılarının tasfiyesi, tecridi ve tecziyesi acilen sağlanmalıdır. Mevzu bahis konu, devlet ve milletin istikbali ise hiç kimsenin gözünün yaşına bakılmamalıdır.”

FETÖ-NURCU ETKİLEŞİMİ

Bazıları, gözünün önündeki “FETÖ bağlantısına” gözünü kapamayı tercih ediyor. Öyle anlaşılıyor ki; bunu söyleyip yazanlar herhalde kumpasın Nurcu, Menzilci, Süleymancı, Kurdoğlucular gibi gruplar tarafından yapılmasında sakınca görmüyor. Ya da bunların FETÖ’cülerle etkileşimini göz ardı ediyor. Oysa 2017’den beri birçok operasyon yapılan Ayhan Bora Kaplan sanki ilk kez yakalanıyormuş gibi Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Şube tarafından tiyatrovari bir operasyonla 7 Eylül 2023 gözaltına alınmasından kısa süre sonra, Narkotik Şube’de görevli bir polis memurunun Kaplan’ın ifadesini firari FETÖ mensubu Cevheri Güven’e yolladığı belirlenmişti. Nurcu olan o polis de şimdi tutuklu. FETÖ’cü Güven ve FETÖ’cülerle yakın çalışan, hakkındaki yakalama kararları nedeniyle firar ederek Alman istihbaratına sığınan Erk Acarer isimli şahsın yazıları ve videoları da yurtiçinde bazı gazetecilerle birlikte eski İçişleri Bakanı Soylu ismi etrafında gündeme taşındı. Gizli tanık yapılan Serdar Sertçelik’in yayınladığı ses kayıtlarına göre, kumpas AK Partili bakan ve bürokratlar ile MHP’ye yönelecekti.

KUMPAS HAZIRLIK AŞAMASINDAYDI

Bazıları, Sertçelik’in firar etmeden verdiği ifadelerde hiçbir siyasetçiden söz etmemiş olmasını örnek vererek çarpıtma yapıyor. Sertçelik’in polislerle yaptığı konuşmaların ses kayıtları “ikinci bir 17 Aralık kumpası”nın dışarıdan ve Emniyet içindeki grup tarafından kararlaştırılmış ve planlanmış olduğunu gösteriyor. Yayınlanan ses kayıtlarına göre kumpasın icrası için “gizli tanık” olarak ifade verecek Serdar Sertçelik’in Türkiye’ye dönmesi gerekiyormuş.

Ayhan Bora Kaplan

Yazının Devamını Oku