Katılımcılardan birisi de Malatyalı gazeteci Hrant Dink’ti. 19 Ocak 2007’de katledilmesinden 8 ay önce yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Geçmişte İngilizlerin, Fransızların, Rusların, Almanların şu topraklar üzerinde oynamış oldukları rol neyse bugün de aynen tekrarlanıyor. Geçmişte Ermeni halkı onlara güvendi.
Kendilerini Osmanlı zulmünden kurtaracak sandılar ama yanıldılar. Çünkü onlar geldiler, kendi işlerini, hesaplarını yaptılar, çekip gittiler ve burada kardeşi kardeş ile kan içerisinde bıraktılar. Ve bugün Kürtlerin yaşadığı aynı budur.
Bugün Amerika geldi, Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti oluşturmak üzere. Kürt kardeşlerimiz için orası bir çekim alanı oldu. Ne oldu, bir başka şey mi oldu? Bir ümit mi oldu? Bu çok tehlikeli bir gidiş.
Amerika bu, gelir, kendi hesabını yapar, işine bakar, işi bittiğinde de çeker gider. Ondan sonra insanları burada kendi didişmesi içinde bırakır.”
‘SEÇİLMİŞ’ HÜKÜMETİ DEVİREN SİLAHLI ÖRGÜT
O gün yaşananlar ve bugünkü gelişmeler Hrant Dink’in analizinin tarihsel olarak son derece doğru bir tespit olduğunu gösteriyor. Dünyanın gözü önünde Afganistan’da yaşananlar Hrant Dink’in analizini doğruluyor.
“Amerika bu, gelir hesabını yapar, işine bakar, işi bittiğinde de çekip gider, sonra da insanları burada kendi didişmesi içinde bırakır.”
Yahya Abdo, yanında bulunan bıçakla Emirhan Yalçın ve Ali Yasin Güler’i bıçaklayarak kaçtı. Hastaneye kaldırılan yaralı Emirhan Yalçın, hayatını kaybetti.
Hayatının baharında gencecik bir evladımız bir katil tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Elbette kanun bunun hesabını soracaktır.
Nitekim olaydan sonra gözaltına alınan Yahya Abdo ve Muhammed Abdo, sevk edildiği adliyede çıkarıldıkları mahkemece ‘tasarlayarak öldürme’ suçundan tutuklandı.
SURİYELİ DÜŞMANLIĞI
Ardından, Türkiye’de son yıllarda yaratılan ve köpürtülen “Suriyeli” diyerek tanımlanan yabancı düşmanlığı sokağa döküldü. Altındağ ilçesinde özellikle Suriyeliler başta olmak üzere yabancı uyrukluların oturduğu evlere, işyerlerine saldırıp, araçlarına zarar verdiler.
Dışarıdaki linç grubunun attığı taşlar akşam vakti ne olduğunu bile bilmeyen insanların camlarından içeri girdi ve çoluk çocuk herkesin yaralanmasına sebep oldu.
LİNÇ GRUBUNUN PROVOKASYONU
Yazıda, “Partimiz, Ege, Akdeniz, Marmara ve Kürdistan’daki tüm turistik girişimlere karşı silahlı mücadele ve eylem kararı almıştır. Bütün turistik alanlar, oteller, plajlar ve diğer sahalar bu eylem alanımız içindedir...
Bu sene Türkiye’nin turizm faaliyetine karşı geliştirilecek her türlü bombalı saldırı, yakma ve imha etme eylemlerinde ortaya çıkacak insan kaybından PKK sorumlu olmayacaktır...” diyordu.
PKK elebaşı aynı dergide, 1994 yılı ağustos ayında da örgütüne şu talimatı vermişti: “Halkımızın büyük bir kesimi metropoldedir, Antalya’da, İzmir’de ve İstanbul’dadır; fakat ‘Gelsin parti burada da büyük eylem yapsın’ diyorlar. Peki sizler orada yüz binler varsınız, bir kibrit kıvılcımı çakıp orman yakmak zor mudur?
Üç genç birleşse, kesin bir faşist vurabilir, kesin bir dükkânı veya fabrikayı yakabilir, yüz yerde orman yangını çıkarabilir.”1984 yılından beri 10 binlerce insanımızı katleden PKK, 1993’ten itibaren de ormanları, sanayi kuruluşlarını, evleri, sokaklarda araçları kundaklıyor.
53 İLDE 270 YANGIN
Bu yıl 29 Temmuz’dan itibaren Türkiye’nin 53 ilinde çıkarılan 270 orman yangını ise bunun devamı niteliğinde. Orman ekiplerinin, itfaiye ve gönüllü yurttaşların çabası sonucu dün itibarıyla 267 yangın kontrol altına alındı. Yangınlarla ilgili her şey konuşuldu ama üzerinde en az durulan bu yangınların çıkış nedenleriydi.
Aynı ilde farklı bölgelerde onlarca noktada bir anda başlayan yangınlarla ilgili terör örgütü PKK’ya bağlı “Ateşin Çocukları” isimli terörist grubun açıklaması nedense yeterince tartışılmadı. PKK’nın siyasi kanadı HDP, “Yangın kimden çıktıysa çıktı” diyerek sözüm ona kınama mesajı yayınladı. Ama HDP ile işbirliğine kelleyi koymuş muhalefet partilerinin tepkisizliği dikkat çekici.
Avrupa genelinde sosyal medya kullanım oranı yüzde 30’da kalırken Türkiye’de bu oran yüzde 70’i buluyor.
Dolayısıyla, sosyal medya hem ticari olarak, hem siyasi mesajların paylaşıldığı hem de toplumsal konuların tartışılmasında, en çok kullanılan alan.
Sosyal medya her türlü legal faaliyet için önemli bir iletişim mecrası görevi yaparken maalesef illegal örgütlerin dezenformasyon faaliyetleri konusunda cirit attığı yerlerden birisi, hatta birincisi oldu.
Çünkü geleneksel medya yani televizyon, radyo, gazete hatta internet siteleri gibi yasalara uyma zorunluluğu bulunmadan her türlü sahtecilikle; istenilen yalan, dezenformasyon, hakaret, halkı kışkırtma yapılabildiği gibi çocuklara, kadınlara yönelik suçlar da işlenebiliyor.
ÖRGÜTLERİN HEDEFİ
Türkiye, nüfusunun yüzde 70’inin sosyal medya kullanıcısı olması nedeniyle illegal örgütlerin hedefinde bulunuyor.
İsviçre’nin Lozan kentinde bulunan İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü (EPFL) tarafından yapılan, 2015-2019 yıllarını kapsayan ve Türkiye üzerine odaklanan araştırmaya göre; Türkiye’deki sosyal medya gündem başlıklarının yüzde 47’si, dünya trend listelerine giren başlıkların da yüzde 20’si sahte.
Bu sahte başlıklar BOT yani bilgisayar yazılımları aracılığıyla oluşturulan ve gerçek kullanıcılar tarafından kullanılmayan, takipçi ve etkileşim oranlarını arttırmak amacıyla kullanılan hesaplar. BOT kelimesi Robot’tan geliyor ve sahte hesap anlamında kullanılıyor.
28 Temmuz ile 3 Ağustos arasında 38 ilde 154 yangından 145’i kontrol altına alındı, 9 yangın ise devam ediyor.
Ancak, sosyal medyadaki kundakçılar hiç boş durmadı, bir türlü kontrol altına alınamıyor.
İletişim hakkı ve fikir özgürlüğünün en ileri düzeyde kullanımını sağlayabilecekken, terör örgütlerinin, istihbarat örgütlerinin, etki ajanlarının, kötü niyetlilerin elinde; insanların ruh sağlığını, toplumların huzurunu bozan bir mecraya dönüştürülen sosyal medya platformları elbette tüm devletler tarafından yasalar çerçevesinde yakından izleniyor.
TERÖR ÖRGÜTLERİ VE MEDYA KULLANIMI
Eskiden her tür terör örgütü, amacı doğrultusunda; toplumda korku ve paniği yaymak ve propaganda yapmak için, hazırladığı yazılı metin ve görselleri bir araya getirir, basacak matbaa bulur, kâğıt temin edip dergi veya kitabını basardı. Sonra da onu dağıtmak ya da gizli gizli satmaya uğraşırdı. Bu yolla da çok sınırlı sayıda kişiye ulaşabilirdi.
Şimdi ise, ister örgüt propagandasını yapmak, ister korku ve panik yaymak, ister “algı operasyonları” için bir sosyal medya hesabı açması yeterli. Kapatılsa dahi kendisi ya da aynı örgütten bir başkası hemen benzerini açabiliyor.
Bilinen nedenlerden kaynaklandığı gibi, terör örgütü PKK tarafından da üstlenilen sabotajlarla çıkarılan yüzlerce orman yangını ile ilgili sosyal medyada yaşanan tartışmalar nasıl bir kaos ortamına itildiğimizi gösteriyor.
Avrupa’da yüzde 30 olan sosyal medya kullanımının Türkiye’de yüzde 70’i bulması, tüm bu yapıların dikkatini çekiyor. Terör örgütleri de her vesileyle sosyal medyayı operasyon üssü haline dönüştürüyor.
“Gidemeyen” demiyorum çünkü isteseler de gidemezler.
Çünkü parti yönetimi, milletvekili adayları bile dağdaki teröristlerin onayından geçer. PKK ve HDP öylesine iç içe geçmiştir ki; Türk Kürt demeden, bebek, kadın, çocuk, asker, polis, korucu katletse de HDP, terör örgütüne tek bir kelime edemez.
‘PKK’YI SEÇMENLERİMİZİN ÇOCUKLARI KURDU’
HDP milletvekili Erol Katırcıoğlu, “Neden ‘PKK bir terör örgütüdür’ diyemiyorsunuz” sorusuna aynen şu karşılığı vermişti; “Allah aşkınıza bir annenin çocuğuyla, bir babanın oğluyla ilişkisi arasına biz nasıl mesafe koyabiliriz ki? PKK bu toprakların insanlarından oluşuyor ve bizim seçmenlerimizin çocukları veya akrabaları dağa çıkmışlar ve PKK’yı kurmuşlar.”
Kısmen yanlış, kısmen çarpıtma kısmen de doğru olan bu sözlerin üzerinde ayrıca durmak gerekiyor. HDP ve PKK ilişkisine uzun uzun değineceğiz.
PKK/HDP’YE KARŞI SAVUNMAMI KİTAP YAPACAĞIM
Nitekim CNN Türk’te, “HDP’nin terör örgütü PKK’nin siyasi kolu olduğunu bile bile oy verenlerin oyları benim için, askerimin üzerine sıkılan kurşun gibidir” sözlerim üzerine HDP Hukuk biriminin girişimiyle hakkımda soruşturmalar başladı.
Uzun ve karmaşık bir cümle oldu değil mi?
Konu FETÖ, hele hele hepsi kaçmaya çalışırken Bylock isimli kripto haberleşme sisteminin lisansının sahibi FETÖ’cünün teslim olması elbette şaşırtıcıdır.
“Amacı ne?” “Neden şimdi?” soruları havada uçuşuyor.
TUHAF BİR KİŞİLİK
2012’de Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı olup adını “David Keynes” olarak değiştiren Alpaslan Demir, “tuhaf” bir kişilik.
1997 yılında FETÖ’den ayrıldığını söylüyor ama teslim olduğu 9 Haziran 2021’e kadar anlattığı tüm olaylar, verdiği tüm isimler FETÖ üst düzey yönetiminden.
5 yıl önce kimler bankamatik, market, benzin istasyonları kuyruklarında, kimler kadeh kaldırıp darbeyi kutladıysa, kimler balkonlarından alkışladıysa; onlar yine evlerindeydi.
İki muhalefet partisi; CHP ve İyi Parti’nin, halen görev yaptıkları Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin darbeciler tarafından kapatılmasının önlendiği 15 Temmuz’un 5’inci yıldönümündeki sıradan açıklamaları dikkatinizi çekmiştir.
İP’LİNİN GERÇEK YÜZÜ
Sadece bu değil, daha kötüleri de yaşanmaya başladı. Önceki yıllarda bazı örnekleri tek tek yaşansa da daha önce iki darbe, bir post-modern darbe, üç muhtıra görmüş Türkiye demokrasi tarihinde ilk kez halkın direnişiyle başarısız olan 15 Temmuz darbe girişimine karşı duranlara açıktan saldırılar yapılmaya başladı.
İyi Parti’nin Tokat İl Başkan Yardımcısı Uğur Songül Sarıtaşlı, Twitter hesabından, Özel Kuvvetler Komutanlığı’nı ele geçirmek için gelen FETÖ’cü General Semih Terzi’nin değil, onu vurduktan sonra şehit edilen Ömer Halisdemir’in “darbeci” olduğu ile ilgili; gerçeklerle bağdaşmayan hatta alçakça bir mesaj paylaştı.
Tepkiler üzerine silse de, Savcılık soruşturma açsa da o mesaj bir zihniyeti yansıtıyor. İfadesinde, “Ne Semih Terzi’yi ne de Ömer Halisdemir’i tanımadığını” söylemiş. Alçakça mesajını yalanla süslemiş.
Bunlar 15 Temmuz darbesine karşı direnişi yıpratma, itibarsızlaşma girişiminden başka bir şey değil.