Neler söyledi neler....
En ilginci ise birinci turda FETÖ’cülerin Muharrem İnce’ye kurduğu şantaj kumpasına değinmesiydi. Bu konuda daha dün yaptığı açıklamaları unutan Kemal Kılıçdaroğlu şunu söyledi: “Maalesef bir demokrasi şöleni ve huzur havası içinde geçmesi gereken seçim süreci Erdoğan’ın yalan ve iftira kampanyaları ile gölgelendi. Ben karşımda daha mert, yürekli bir rakip görmek isterdim. Bu ülkenin vatandaşları montajlardan ve bundan medet ummayan liderler hak ediyordu. Ancak siyasi kültürümüz bir kez daha lekelendi. Milletimizi çaresizlik içerisinde iftira ve karalama kampanyalarıyla aldatmaya çalışanlar hedeflerine ulaşamadı.”
LİNCE ORTAK OLDULAR
Akıl alır gibi değil, 45 günlük kampanya boyunca Muharrem İnce’nin deyimiyle başta FETÖ’cüler ve PKK’lılar olmak üzere CHP Genel Merkezi ve belediye beslemeleri tarafından linç edilmesine seyirci kalan Kılıçdaroğlu şimdi bunda Erdoğan’ı suçladı.
TWITTER’DAN RUSLARI SUÇLADI
Muharrem İnce, şantaj montaj kumpasının arkasında FETÖ’cüler olduğunu biliyor.
CHP’liler bile Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanma ihtimalinin önünde engel görülen Muharrem İnce’nin FETÖ’cüler tarafından “yol temizliği” adına hedef alındığını gördü.
Cumhurbaşkanı adayı
“Biz neden kaybettik?” diyemeyenler “Onlar neden kazandı?” diye kıyamet koparıyorlar.
Amerika’nın, Avrupa’nın, dağdan PKK’lı teröristlerin, FETÖ’cülerin operasyonlarıyla iktidar olacaklarını zannedenler hayal kırıklığının acısını seçmenlere hakaret ve küfür ederek hafifletmeye çalışıyor.
Türkiye’nin tanıdığı gazeteciler televizyon ekranlarından deprem bölgesinde Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a oy verilmesini eleştirebiliyor.
Önemli bir kısmı da sosyal medyada genel olarak Cumhur İttifakı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 323 milletvekili ile çoğunluğu kazanmasına, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da yüzde 49.5 ile önde çıkmasına öylesine ağır tepki gösterdiler ki, milyonlarca seçmene ağza alınmayacak küfürler ve hakaretlerle saldırıyorlar.
HALKA APTAL DİYEN APTALLAR
Bir iki densizin tepkisi diye görmezden gelecekken, saldırılar her geçen gün artıyor.
Aziz Nesin’in yıllar önce söylediği “Halkın yüzde 60’ı aptal”, manken Aysun Kayacı’nın “Benim oyumla çobanın oyu bir mi?” sözleri yeniden gündeme sokuldu.
Mizah yazarı
Hele Kılıçdaroğlu’nun toplam yüzde 1 oyu olmayan 4 partiye 35 milletvekilliğini elleriyle vermesi siyaseten iflas anlamına geliyor.
Kaybedenler listesinde, Amerika ve ABD Başkanı Biden, Avrupa ülkeleri, FETÖ, PKK, İngiliz The Economist, Alman Der Spiegel, Fransız La Point, Amerikan New York Times, Washington Post, Yunanistan, İran, Ermenistan da var. Unuttuklarımı sizler ekleyin. En büyük kazananı: Büyük Türk milleti oldu.
Sadece TBMM’de çoğunluğu Cumhur İttifakı’nın kazanması, CHP’li Kılıçdaroğlu ve PKK/HDP-YSP işbirliği ile Anayasa ve yasa değişikliği yapılarak Türkiye’nin bölünmesinin önünü açacak planları suya düşürdü.
Cumhur İttifakı’nın TBMM’deki milletvekili çoğunluğunu almasıyla 28 Mayıs’ta yapılacak seçimde ise mevcut Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kazanması artık hiç kimse için sürpriz olmaz.
PKK/HDP KİLİT DEĞİL ‘MAYMUNCUK’
PKK/HDP-YSP kendisini kilit parti zannederken sadece emperyalist ABD ve Avrupa’nın Türkiye’yi bölme amacının maymuncuğu olduğu ortaya çıktı. Düşen oyu, azalan milletvekili sayısı ile artık sadece PKK borazanlığını yapabilir.
Ama en büyük dersi, Fetullahçı Terör Örgütü’nün organize ettiği PKK/HDP’lilerin, sözde muhalif görünen CHP Genel Merkezi ve belediye beslemelerinden oluşan operasyon ekibi ile onların ipine sarılan CHP, İP başta 7’lı masa sosyal medyadaki çeteleri aldı.
FETÖ’cülerin yönettiği bu kötülük topluluğu,
FETÖ kaset kumpası sonucu Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal 10 Mayıs 2010 günü istifasını açıklamıştı. Böylece Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığı’nın önü açılmıştı. Tam 13 yıl sonra yine FETÖ devreye girdi. Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı seçilmesinin önünde engel olarak görülen, “bölücü” diye yaftalanan Muharrem İnce bu kez yine FETÖ’cüler tarafından hazırlanan ve gerçek olmayan montaj görüntülerle siyaseten mevta haline getirildi.
114.661 KİŞİNİN HAYAL KIRIKLIĞI
En büyük hayal kırıklığını Muharrem İnce’nin cumhurbaşkanlığı adaylığı için kendi iradesiyle her zorluğa katlanarak vakit ayırıp, il ve ilçe seçim kurullarına gidip imza veren 114 bin 661 kişi yaşıyor. Şantaj, hakaret, linç ve montaja sonuna kadar direnmek varken cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmesi, Muharrem İnce’yi adeta siyasi mevta haline getirdi.
AKŞENER’İ DE LİNÇ ETTİLER
Benzerini 3 Mart günü Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de yaşamıştı. Muharrem İnce’nin yaptığı tarifle FETÖ’cülerin, PKK’lıların, CHP Genel Merkezi ve belediye beslemeleri ile, ünlü ve ünsüz kişilerin hakaretleri ve küfürleri ile 6 Mart günü masaya dönmüştü.
20 Mart günü bu köşede, Meral Akşener’e yapıldığı gibi “Öve öve, söve söve, olmazsa döve döve” Muharrem İnce’nin de adaylıktan çekilmesi için baskı yapılacağını yazmıştım.
29 Mart günkü yazımda da Muharrem İnce’nin çekilebileceğini şu satırlarla anlatmıştım: “Meral Akşener’in 3 Mart’ta masadan kalkması sonrası edilen küfür ve hakaretler ile linç kampanyasından sonuç alan kesimler, şimdi aynısını Muharrem İnce’ye yapıyorlar. Meral Akşener, küfür edile edile masaya geri döndü. Şimdi de Muharrem İnce’nin adaylıktan çekilmesi isteniyor. Buna dayanacak ne ekibi ne sabrı olduğunu düşünüyorum. O yüzden çekilmesi sürpriz olmaz.
KURDUN DİŞİNE KAN DEĞDİ
Daha önce de asgari ücretten kaldırılmış verginin kaldırılacağını vaat etmişti.
İki karton üzerine çizilmiş “Hayatının projesi” diye paylaştığı acele ve acemice hazırlanmış video İngiliz The Economist, Fransız La Point, L’EXPRESS gibi dergilerin Kılıçdaroğlu’nu açık desteklerini açıkladığı günün akşamı “Ne Batı Ne Doğu, bu Türk Yolu” gibi başlıkla paylaşması gerçek projenin bu saçma açıklama olduğunu gösterdi.
Batılı ülkelerin algı operasyonu medyası tarafından açıkça desteklendiğinin açıklanması üzerine pekişen “Amerika ve Avrupa’nın adamı” algısını değiştirmek, “bağımsızlıkçıymış” havası vermek için “Ne Batı Ne Doğu, bu Türk Yolu” başlığıyla video yayınlamak algıyı değiştirme çabasıydı.
MANSUR YAVAŞ’IN KURNAZLIĞI
Benzer bir stratejiyi PKK/HDP ile yaptığı işbirliğini perdelemek için de ortaya koydu. Kemal Kılıçdaroğlu ile adayı olduğu 6’lı Masa partilerinin PKK’nın siyasi kolu HDP ile girdiği işbirliği zaman geçtikçe özellikle Kılıçdaroğlu bakımından “amaç birliğine” dönüşürken, bunun seçmende yarattığı rahatsızlığı gidermek için MHP kökenli ve ülkücü olduğunu söylenen Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş meydanlara sürüldü.
Yavaş, siyasi kurnazlık yaparak, HDP’nin adını hiç ağzına almadan ve PKK-HDP ilişkisine değinmeden, PKK ile Hüda Par’ı PKK ile eşleştirerek aklı sıra algı operasyonu yaptı, “PKK-Hüda Par ayrımı olmaz, teröristtir teröristtir. Hüda Par ve PKK’nın görüşleri aynı. Hüda Par’a da PKK’ya da karşıyız” dedi.
Oysa bir eşleştirme Hizbullah ile Hüd Par, PKK ile HDP ile yapılmalıydı. Ama siyasi kurnaz Mansur Yavaş, işbirliği yaptıkları HDP’nin adını PKK ile hiç yan yana getirmedi.
HDP’ye tek laf etmeyen
O tarihte henüz Kılıçdaroğlu’nun adaylığı söz konusu değildi ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaybetmesinin; Washington, Moskova, Avrupa, Ortadoğu ve Asya’da jeopolitik ve ekonomik hesapları şekillendireceği yazılmıştı.
Seçime bir hafta kala ise İngiliz The Economist’in başını çektiği Alman Der Spiegel, Fransız La Point, L’EXPRESS, Avusturya’dan Profil dergileri kapaklarını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ayırdılar!
Hepsi Türkiye’de bir hafta sonra yapılacak seçime geniş yer ayırırken, 2011’de ABD’li TIME dergisinin başlattığı Erdoğan düşmanlığını yine kapak yaptılar. İngiliz The Economist’in tutumu hepsinden ilginç ve taraflıydı.
Derginin “2023’te dünyanın en önemli seçimi” kapağı, Türkiye’ye verdiği önem nedeniyle normal, hatta bunu “2023’te dünyanın en önemli seçimi” manşetiyle vermesi de anlaşılabilir.
AÇIK DESTEĞİNİ İLAN EDEN İNGİLİZ DERGİSİ
Ama Cumhur İttifakı adayı Recep Tayyip Erdoğan ile Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kıyaslandığı ve diğer iki aday İnce ve Oğan’dan tek kelime bahsedilmeyen yazıda, Kılıçdaroğlu lehine bu derece açık taraf tutulması hiç de normal değil.
The Economist Erdoğan için, “Recep Tayyip Erdoğan’ın yenilgisinin küresel sonuçları olacaktır ve her yerdeki demokratlara diktatörlerin yenilebileceğini gösterecektir” derken, Kılıçdaroğlu için “Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanlığını kazanırsa, Türkiye, Avrupa ve gerçek demokrasi adına, küresel mücadele için çok büyük bir an olacaktır. Muhalefetin adayını içtenlikle destekliyoruz” diyebiliyor.
ÜÇ
Sadece o değil, PKK/HDP eşbaşkanları Mithat Sancar ve Pervin Buldan da aynı beklentilerini açıklamıştı. PKK/HDP’li Sezai Temelli dahil hep bir ağızdan “Açılımın muhatabı” olarak adlandırdıkları PKK elebaşı Öcalan’a özgürlük naraları attılar.
Kemal Kılıçdaroğlu tüm bunlara hiç itiraz etmezken amaç birliği çerçevesinde destek açıklamaları yaptı.
Kılıçdaroğlu’nun PKK/HDP ile amaç birliği 2018’e dayanıyor. Somut adımı 2 Haziran 2018’de Sözcü gazetesinde Kemal Kılıçdaroğlu, “Millet ittifakı olarak çalışma yaptık. Başında İbrahim Kaboğlu vardı. Üç aşağı beş yukarı bir mutabakat metni şu an elimizde” diyerek duyurmuştu.
CHP-İP-HDP-SP’NİN HARİTASI
‘Anayasal Demokrasi Çalışması Yol Haritası’ başlıklı Anayasa değişiklik çalışmasına CHP-İyi Parti, HDP ve Saadet Partililer katılmıştı. ‘Türk’, ‘Türk Milleti’, ‘Yüce Türk Devleti’, ‘ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’, ‘Vatan’ gibi tanımların çıkartıldığı taslakta, özerklik ve çift dilli eğitim gibi Türkiye’nin bölünmesinin temelleri atılıyordu.
Partililerden bile saklanacak derecede “mahremiyet” içinde yapılan çalışma daha sonra 2020 yılında İYİ Partili Ümit Özdağ tarafından kamuoyuna duyuruldu.
Kılıçdaroğlu “Elimizde” dediği çalışmayı sonradan yalanlamaya çalışsa da PKK/HDP ile işbirliği, 2020’de “Evet” dediği, Irak ve Suriye’de terörle mücadele için gerekli tezkereye 2021 yılında “Hayır” oyu vererek amaç birliğine dönüştü. 2022’de de bir daha “Evet” demeyeceklerini açıkladı.
KILIÇDAROĞLU’NUN
Ebu Bekir El Bağdadi liderliğindeki örgüt Suriye’de faaliyet gösteren El Nusra Terör Örgütü ile birleşerek El Kaide’den bağını tamamen kopardı ve 2013 yılından “Devletü’l İslemiyye fi’l Irak ve’ş Şam”ın (Irak Suriye İslam Devleti-DEAŞ) kuruluşunu ve sözde “hilafeti” ilan etti.
4 Temmuz 2014 günü El Bağdadi Musul’da bulunan El Nur El Kebir Camisi’nde Cuma hutbesine çıkarak DEAŞ terör örgütünü “İslam devleti”, kendisini de sözde “halife” olduğunu duyurdu.
KENDİSİNİ ‘HALİFE’ İLAN ETTİ
El Bağdadi, sözde halifeliğini güçlendirmek için ismini değiştirdi. Kendisinin Hazreti Muhammed’in soyundan geldiğini, dolayısıyla Kureyş olduğunu söyleyerek adını Ebu Bekir El Bağdadi, El Hüseyni El Kureyşi şeklinde değiştirdi.
Böylece halifeliğin ancak Kureyş soyundan olacağına dair Sünni inancını da kullanarak liderliğini güçlendirmeyi amaçladı.
Irak ve Suriye’de işgal ve vahşet derecesinde katliamlara imza atan uluslararası bir terör örgütüne dönüşen DEAŞ lideri Ebu Bekir El Bağdadi Türkiye’nin de verdiği destekle 27 Ekim 2019’da ABD operasyonuyla öldürüldü.
‘KUREYŞİ’ ADINI ALDILAR
El Bağdadi