Paylaş
O tarihte henüz Kılıçdaroğlu’nun adaylığı söz konusu değildi ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaybetmesinin; Washington, Moskova, Avrupa, Ortadoğu ve Asya’da jeopolitik ve ekonomik hesapları şekillendireceği yazılmıştı.
Seçime bir hafta kala ise İngiliz The Economist’in başını çektiği Alman Der Spiegel, Fransız La Point, L’EXPRESS, Avusturya’dan Profil dergileri kapaklarını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ayırdılar!
Hepsi Türkiye’de bir hafta sonra yapılacak seçime geniş yer ayırırken, 2011’de ABD’li TIME dergisinin başlattığı Erdoğan düşmanlığını yine kapak yaptılar. İngiliz The Economist’in tutumu hepsinden ilginç ve taraflıydı.
Derginin “2023’te dünyanın en önemli seçimi” kapağı, Türkiye’ye verdiği önem nedeniyle normal, hatta bunu “2023’te dünyanın en önemli seçimi” manşetiyle vermesi de anlaşılabilir.
AÇIK DESTEĞİNİ İLAN EDEN İNGİLİZ DERGİSİ
Ama Cumhur İttifakı adayı Recep Tayyip Erdoğan ile Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kıyaslandığı ve diğer iki aday İnce ve Oğan’dan tek kelime bahsedilmeyen yazıda, Kılıçdaroğlu lehine bu derece açık taraf tutulması hiç de normal değil.
The Economist Erdoğan için, “Recep Tayyip Erdoğan’ın yenilgisinin küresel sonuçları olacaktır ve her yerdeki demokratlara diktatörlerin yenilebileceğini gösterecektir” derken, Kılıçdaroğlu için “Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanlığını kazanırsa, Türkiye, Avrupa ve gerçek demokrasi adına, küresel mücadele için çok büyük bir an olacaktır. Muhalefetin adayını içtenlikle destekliyoruz” diyebiliyor.
ÜÇ GÜN 8 TWEET
Sadece bu da değil, The Economist 27 milyon takipçili Twitter sayfasından, Türkiye’deki seçimlere bakışını yansıtan yazıyı eklediği sekiz tweet mesajı paylaştı.
Sayfasının girişinde ise 4 Mayıs günü saat 14.39’da attığı şu tweet’i sabitledi: “Recep Tayyip Erdoğan’ın yenilgisinin küresel sonuçları olacaktır ve her yerdeki demokratlara diktatörlerin yenilebileceğini gösterecektir.”
Ardından da The Economist’in sayfasından 5 ve 6 Mayıs günlerinde şu tweetler atıldı:
5 Mayıs saat 17.42’de: “Recep Tayyip Erdoğan’ın görevden alınması, bölgede ve dünyada yankı uyandıran, Türkiye’de büyük bir karışıklığı başlatabilir.”
5 Mayıs saat 21.44’te: “Recep Tayyip Erdoğan’ın rakibi, demokratik ittifakın Türkiye’nin yaklaşan seçimlerinde kazanacağı zaferin, ‘otoriter hükümetlere karşı mücadele eden diğer ülkeler için bir rol model teşkil edeceğine’ inanıyor.”
5 Mayıs saat 18.20’de: “Türkiye’nin seçimleri, bu yıl dünyanın herhangi bir yerindeki en önemli seçimdir. Recep Tayyip Erdoğan kaybederse, demokrasi erozyonunun tersine çevrilebileceğini ve diğer diktatörlerin nasıl ortadan kaldırılabileceğini gösterecek.”
6 Mayıs saat 22.45’te: “20 yıllık giderek artan otokratik yönetimin ardından, Recep Tayyip Erdoğan bu ayın sonlarında seçmenler tarafından tasfiye edilme riskini alıyor.”
6 Mayıs saat 20.42’de: “Recep Tayyip Erdoğan beş parlamento seçimi, iki cumhurbaşkanlığı seçimi ve üç referandum kazandı. Ancak Avrupa’nın en kalabalık ikinci ülkesi üzerindeki hâkimiyeti yakında kaybolabilir.”
6 Mayıs saat 10.29’da ise “Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanlığını kazanırsa, Türkiye, Avrupa ve gerçek demokrasi adına küresel mücadele için çok büyük bir an olacaktır. Muhalefetin adayını içtenlikle destekliyoruz” mesajlarını attı.
Aynı günlerde taç giyen İngiltere Kralı Charles için bile bu kadar çok tweet atılmadı desem yeridir.
KILIÇDAROĞLU SEÇİLİRSE ASIL KAZANAN ABD OLACAK
ERDOĞAN için her türlü hakaret ifadelerinin kullanıldığı yazıda 6’lı Masa’nın “durumu düzeltmek!” için bir hükümet planına sahip olduğu aktarılırken, Kılıçdaroğlu için “Biraz donuk olabilir” denildikten sonra “azimli bir uzlaşmacı” tanımı kullanılmış. The Economist gibi dergiler bu tür yazılarda yalnızca eleştiri yapmaz, küresel sistemin beklentilerini de aralara serpiştirir. Bu kez de öyle olmuş, açıkça şu yazılmış: “Bir muhalefet zaferi Türkiye’nin komşuları için de iyi olabilir ve Batı için çok büyük siyasi jeopolitik kazanç anlamına gelir.”
Günlerdir bu cümleyi düşünüyorum; Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi neden Batı için çok büyük siyasi jeopolitik kazanç anlamına gelsin...
The Economist bu cümleleri, yazı işleri editörlerinin değil, küresel sistemin görüşü ve beklentisi olarak yazıyor. Onlara bunu yazdıran bizzat Kemal Kılıçdaroğlu’nun politikaları.
“İngiltere’den 300 milyar dolar getirdim” diyerek siyasetini onlara bağlarsan, küresel sistem de seni esir alır.
O zaman da “...Seçilmesi Batı için de çok büyük siyasi jeopolitik kazanç anlamına gelir” dediğinde bir tek kelime ile itiraz edemezsin.
Zaten görüş farklılığı da yok, ABD ziyaretinde “Rus-Ukrayna Savaşı’nda Ukrayna’nın yanında yer almalıydık” diyerek Rusya’ya karşı tavrını ortaya koyan Kılıçdaroğlu The Economist’in kapağının yayınlandığı gün İngiliz BBC’ye verdiği röportajda “Kremlin’le değil Batı ile ilişkilere öncelik vereceğiz” diyerek ABD, İngiltere ve Avrupa ülkelerinin kendisine desteğinin karşılıksız olmadığını göstermişti.
DENGE POLİTİKASI BİTER
“Batı” derken aslında hitap ettiği, 6’lı Masa dahil muhalefetin arkasındaki asıl güç olan Amerika Birleşik Devletleri. ABD Başkanı Biden’ın, 2019’un aralık ayında The New York Times editörleri ile sohbette; “Erdoğan’ın bedel ödeyeceği, bu kez darbe değil muhalefeti destekleyerek bunu yapacaklarını” söylediği açıklaması hâlâ geçerliliğini koruyor.
The Economist, yazısında Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi halinde, “Erdoğan’ın siyasi tutukluları” dedikleri FETÖ, PKK ve darbecilerin salıverileceği işaretini vermiş. İsveç’in NATO üyeliğine konulan engeli kaldıracağı, PKK/YPG’ye yönelik operasyonların da duracağını, bunun da ABD ile ilişkileri iyileştireceğini ve genel olarak NATO önceliklerine önem vereceğini yazmış.
Bu; Rusya-Ukrayna Savaşı’nda “denge politikasının” bitmesi, Rusya’ya yaptırıma uyulması, ABD’nin müttefiki PKK/YPG ile mücadelenin sonlanması, Azerbaycan’a desteğin bitmesi, İslam ülkeleri ile ilişkilerin azaltılması, Mavi Vatan’da geri adım atılması, Libya’dan geri gelinmesi... Yani Amerika ne diyorsa onun yapılması. O yüzden ABD ve Avrupa basını “dünyanın en önemli seçimi” tanımı yapıyor. Biliyorlar ki Kılıçdaroğlu seçilirse asıl kazanacak olan kendileri olacak...
Paylaş